Türk futbolunun utanç gecesini yaşadık Ankara’da.
Ankaragücü Başkanı Faruk Koca, Rizespor maçının bitiş düdüğünden sonra elini kolunu sallayarak sahanın içine girdi ve maçın hakemi Halil Umut Meler’i yumrukladı. O yumruk aslında Meler’e değil, Türk futboluna atılmış kara bir yumruktu. Fair-Play/Adil başkan ödülüne sahip başkan Faruk Koca ile toplamda 3 kişi tutuklanarak, cezaevine gönderildi.
Türkiye’nin başkentinde yaşandı kara gece. Başkentte bunlar oluyorsa, Doğu’da, Anadolu’da neler olabileceğini düşünmek bile istemiyorum.
KİM BU SALDIRGAN BAŞKAN?
Faruk Koca, 8 Aralık 2022 tarihinde TFF tarafından ilk kez verilen 2022 Ekim ayının Fair Play/Adil Oyun Başkan/Yönetici Ödülü'nü almıştı. Yani Türkiye Futbol Federasyonu, başkan Koca’daki saldırganlığı, kaba kuvvet özentisini bir yıl önce keşfetmiş olacak ki ödüllendirmiş. Hem de ödülü bugün bas bas bağıran TFF Başkanı Mehmet Büyükekşi vermiş.
Türkiye’de kulüp başkanı, yönetici olacak insanlardan sağlık raporu istenmeli, bu şart getirilmeli. Tıpkı futbolcularda olduğu gibi o sezon için lisans verilmeli, sağlık raporu olmayanların başkanlığı, yöneticiliği vize edilmemeli, yöneticilik yapmasına izin verilmemeli.
Faruk Koca, Başkentimizin süper ligdeki tek temsilcisinin başkanı ve 22. ve 23.dönemde Ak Parti Ankara milletvekili olarak, TBMM’de milletin vekili olmuş bir isim.
İki dönem milletvekilliği yapmış, Ankaragücü’nün de başkanı.
Tıpkı çoğunlukta diğer takımların ve başkanların olduğu gibi, kendisini Ankara’nın sahibi zannediyor galiba bu yumruklu ve Fair-Play ödüllü saldırgan başkan.
Türkiye’deki başkan ve yönetici profillerinde çoğunluk hiç de Faruk Koca’dan pek de farkları yok. Düzmece genel kurullar, üç-beş kişinin şak şakı ile başkan olan, yönetici olanlar bu sıfatı aldıkları andan itibaren, kendisine bulunduğu ilin sahibi sanıyor. Onlar için ne siyaset ne milletvekili ne o şehri yönetenlerin önemi kalmıyor ve adeta krallıklarını ilan ediyorlar. Yasanın, hukukun, asayişin de hepsinin üzerinde kendilerini görüyor. Ceplerine üç beş kuruş koydukları mafya özentili kişileri yönlendiriyor, işlerine gelmeyenleri tehdit ediyor, yanlış işler peşinde koşuyorlar.
Konuşmayı bile beceremeyen, önündeki yazılanları okuyamayan, nereden kazandıkları faili meçhul ceplerindeki para ile kendilerini kral ilan edenlerden Türk futbolu kurtarılmalıdır.
Bu başkanlara, yöneticilere devletin kapıları sonuna kadar açıldığı sürece telafisi mümkün olmayan olaylara şahit oluruz. Dün devlet kurumlarının kapısından içeri geremeyenler, bugün seçilmiş ve atanmışların karşısında bacak bacak üstüne atıp saygısızlığını eleştiri boyutlarını aşacak şekilde yapabiliyorsa, bu tip cahillere bir ‘dur’ demek gerekiyor.
Aklı başında o şehri layığı ile en üst düzeyde temsil edecek bilgi, beceri ve görgüye sahip kişiler göreve gelmeli. Yöneticilikten kendine çıkar sağlayan değil, o şehre katkı sağlayanlar şehrin takımlarına sahip çıkmaları gerekir. Yoksa biz daha çok Fair-Play ödüllü başkanın yaptığı gibi rezaletlerle karşı karşıya kalırız.