Burada yaşamaya başlayalı bir yılı çoktan geçerken, haftalık olarak girdiğimiz yayın hayatında günlük gazete çıkartmanın gayreti içerisinde, bugün geldiğimiz noktada 130 lu sayılara ulaşmışız, yılmadan üzerimize yapılan mahalle baskılarına, yalanlara, iftiralara aldırmadan.Bize ilkgünden beri gönüllerini, sevgilerini, yüreklerini açan insanları da, bizi bir düşman gibi gören zihniyeti de artık çok iyi biliyor ve tanıyoruz.Bazıları rahatsız olsa da artık, biz buralıyız ve bu şehirde son nefesimize kadar yaşamak istiyoruz.Üç gün sonra terkederler, kaçarlar diyen diller, beklemeye devam etsinler.Gazeteciliğin ne olduğunu bildiğimi zannediyorum.Gazetecilikten evine akşam ekmek götürenlerle el-ele vermekten keyif alırım, ama bazı hesaplar uğruna esas işini devam ettirirken, eline kalem alıp, kendisini gazeteci sananlar, zaten bu mesleğin tüm ülkede sorunu değilmi dir ?İdealleri olan, bu mesleği seven, karda-kışda, güneşde,fırtınada, tipide, boranda haber peşinde koşanlara saygımız hep olmuştur, olmaya da devam edecektir.Birinin yaptığı haberin peşine düşüp, yanlış yapana çıkarları uğruna kıyak yapmaya çalışanları ise kahkalarla izlemek aslında hiçde hoş olan bir görüntü değil, bizleri güldürse de..
Yıllar öncesine gittim yani 1985 li yıllarda, yanlış anımsamıyorsam.O dönem Konyaspor muhabiriyim, her deplasman maçını takip ediyorum. Trabzon'da Akçaabat Sebatspor ilem maçımız var, Teknik Direktörümüz ise Türk futbolunun efsane ismi Kadri Aytaç..Maçın hemen başında, Samsunspor'un yaptığı kazada hayatını kaybeden Mete Adanır'ın attığı gol ile öne geçtik, ama maçın son anlarına kadar herhalde bir düzineye yakın yüzde yüzlük pozisyonlardan yararlanamadık. 89 ve 90 dakikalarda yediğimiz iki gol ile mağlup olduk.Kadri hoca uçağa binemezdi ve kafile uçakla döndü, biz hoca ile birlikte otobüsle. Sabah Konya'ya gindik, beni bırakmadı kahvaltıyı birlikte kulüpte yapalım dedi ve bana :"Bak bu maçın kaybedilmesi sorumlusunu merak ediyorsun, bizim yanımıza kim önce gelirse, o sorumludur" dedi Kadri hoca.Çaylarımızı karıştırmaya başladık, kapı açıldı içeriye o maçta kaleyi koruyan kaleci girdi, Kadri hoca bana göz attı, onu dinledi. Kaleci günah çıkarıyordu.Sonra yenilen goller aklıma geldi, hak verdim hocaya.Nerden çıktı şimdi bu demeyin. Esnaf odalarının, yaklaşık 100 esnafın katılımı ile yaptığı bir toplantıdan sonra, oradaki olayı haber olarak verdik. Senmisin veren. O sözü söyleyen başkan eline gazeteyi alarak, soluğu Belediye'de alıyor. Söylediklerini inkar ediyor, ben böyle bir demeç vermedim diyor. Orası doğru öyle bir demeç yok, ancak yapılan bir toplantı var, o toplantıda sarfedilen sözler var.Bu tip toplantılarda zaten demeç verilmez, ama söylenenler haber kaynağıdır.Ben Belediye başkanı ile Esnaf odalarının arasını açmak için yapıyormuşum.Ben ne manifaturacılık yapıyorum, nede ekmek üretiyorum.İki başkanın arasının açılmasından ne gibi bir kazancım olur, onu anlayamadım.Mahkemeye verecekmiş, tabiki hukuk devletinde herkesin en doğal hakkı, yapılan bir hukuksuzluk karşısında. Haberde hakaret, iftira, aşalağıyıcı sözler var ise, hukuk gereğini yapar zaten. Karaman'a geldiğimiz ilk dönemlerde ziyaret ettik ve yine bir ekmek haberinin gazetesi masasında duruyordu başkanın. Bunu haberi yapanların, kafasını-gözünü kırdırmak artık farz oldu dediğini hatırlıyorum, bu aralar kafamız-gözümüz kırılırsa adresi belli demektir o zaman.Sonuç olarak, bu kentin değerlerini korumak adına herşeyimizle kavgada varız, bizim kavgamız insanların kafasını-gözünü kırarak değil elbette.Kapalı kapılar ardında bu şehir üzerine oynanan oyunları ortaya çıkartmak ve kafasını kuma gömdüğü için, kendisinin görünmediğini zanneden zihniyet, karşısında bizi bulacaktır. Böyle bir kavgacı yönümüz vardır bizim, bizi tanıyanlar iyi tanır.Birde şunu kimse unutmasın, o eski mafyavarı söylemler, zorbalıkla sonuca uluşmak isteyen zihniyet ülkemizde çoktan beri iflas etmiş durumda..