Hukuk’da yaşanan ‘son rezalet’ bunun bir göstergesi değilmidir ?
Cumhurbaşkanı bağırıyor,B aşbakan Ahmet Davutoğlu devlet kurumları, partililer, belediye başkanlarını uyarıyor. Paralelcilere karşı dikkatli olun !
Kim takar Cumhurbaşkanını, kim takar Başbakan’ı..
Tüm illerde olduğu gibi, Karaman’da paralel cirit atmaya devam ediyor, hem de gücü elinde bulunduran iktidar parti mensuplarının yardım, yataklık ve destekleri. Bu kuş beyinliler, paralelele verdikleri desteğin,kimsenin farkında olmadığını düşünerek. Bunlar ‘deve kuşu’ misali,başlarını kuma sokmaya devam ediyor, insanları, hükümeti ise aptal yerine koyuyorlar.
İşin garip tarafı , iktidara yakın isimlerde bir çaba, bir çaba. Paraleli legalleştirmek için ne büyük emek veriyorlar. Pensilvalya’nın talimatı ile aday olun, partileri ele geçirin, Sivil toplum kuruluşlarında söz sahibi olun, bir eliniz medayada olsun.
Harfiyen uygulanıyor.Öneemli kuruluşlar, iktidarın desteği ile işgal ediliyor.Tabi kılıflar bulunarak! Yok ben cemaatçi değilim, kardeşim zamanında orada idi ama, artık oda ayrıldı.Laf salataları ile kandırma kılıfları. Ben o zaman, devlet büyüklerimizin ricası ile cemaatin yurt dışı faaliyetlerine katıldım palavraları.
Şimdi soruyorum ?
Dün, Fetullah’ın sağ kolu, temsilcisi olan kardeşin paraları aktarırken, o fikirleri devleti çökertmek için kullanırken, aklı neredeydi ?
Yurt dışında cemaatin faaliyetleri için uçarak giderken, kime hizmet ediyordun !
Şimdi, ilişkiler yumağında yetkili-etkili isimleri arkana alacaksın, devlet içindeki terör örgütünden özde değil, sözde uzaklaşacaksın ve bu insanları da aptal yerine koyacaksın.Üç kuruşluk sponsorluklar, sizi hiçbir zaman aklamayacak, legalleştirmeyecektir.
Elbette, Cumhurbaşkanının, Başbakan’ın uyarılarına kulak asacak, cesaretli, bu ülkeyi seven insanlar ortaya çıkacaktır. Bu tür terör suçlarında, zaman aşımı, yani ‘Mürür-i Zaman’ olmaz.
Değeri 750 bin lira olan arsayı, yurt yapacağım,hayır işi deyip 2bin liraya zulalayacaksın,sonra masumum diye gezeceksin. Karaman’da daha ne arsa vurgunları çıkacak,bekleyip göreceğiz.Özel okul olayı ayrı bir facia.Cumhurbaşkanı ve Başbakan’a rağmen,bu özel okul kayıtlarına alet olanlar,kime hizmet ediyor ve bunların hesabını soracak bir babayiğit çıkmayacak mı ?
Bu ülke,bu şehir için dikkatli olmalıyız.Son 75 kişinin yetkisiz mahkemelerce nasıl tahliye oyunu tezgahlandığına hepimiz şahit olduk..Alamut kalesinindeki Hasan Sabbah ve Fedaileri, o kaleden kendisini atmaya hazır,hem de bazı çıkar ilişkileri ile kullandıkları isimleri de yanına alarak.
Bizden hatırlatması,üzeri örtülse de,gizlenmeye çalışılsa da,bunun vebali,bunun hesabı ağır olacaktır.
Bu Paralel örgüt,buharlaşıp uçmadı,hala aramızda cirit atıyorlar.Onlar ve küçük menfaat karşısında onlara destek verenler ,bir gün gelecek deşifre olacak ve hesabını verecekler.VE o gün çok uzak değil…
Alamut kalesi, Hasan sabbah ve fedaileri
1332 yılında Fransa kralı hristiyan aleminin kaybedilmiş kutsal topraklarını yeniden ele geçirmek için haçlı seferleri düzenlemeyi planladığı sırada Brocordus adında alman papaz kralı ''haşhaşiler'' konusunda uyarmıştı. Brocordus; ' haşhaşilerin kendilerinden uzak durulması ve lanetlenmesi gereken bir topluluk olması gerektiğini söylemiştir.Avrupalılara göre hasan sabbah ve fedaileri kendilerini satarlar, kana susamışlar, bedel karşılığında masumları bile öldürmekten çekinmezler. ne kurtulmayı, nede ölmeyi önemsemezler.
Hasan sabbah fedailerine şunu öğretiyordu:''Düşmanlarımızı öldürmek yetmez, biz cani değiliz, verilmiş bir hükmü yerine getiriyoruz, eylemlerimizi ibret olsun diye halka açık yerlerde gerçekleştirmeliyiz. Bununla birlikte infaz edip dehşet saçmakta yetmez; ölmeyi bilmek gerekir. ölmek, öldürmekten daha önemlidir. kendimizi savunmak için ölüyor ancak ikna etmek ve kazanmak için ölüyoruz.
Gerçekten de Hasan sabbah fedailerini öyle bir şekilde yetiştiriyordu ki fedai kurbanının öldürdükten sonra olay yerinden kaçmıyor ve kurbanının başında ölümü bekliyordu. Gerçekdışı gelen bu sahneler yüzünden Hasan sabbahın fedailerinin uyuşturucu kullandıkları ileri sürülüyordu. Bernard Levisin ''alamut kalesi ve hasan el sabbah'' adlı kitabında açıkça avrupalıların haşhaşilerin uyuşturucu kullandıklarını iddia ettiklerini söylüyor. bu yüzden avrupalılar da hsan sabbah ve fedailerine '' haşhaşiler'' ismini vermişlerdir. Bunun tam tersi olarakda okumuş olduğum amin maaloufun ''semerkant'' adlı kitabında gerçek bu değildi. Alamuttan günümüze ulaşan bilgilere göre Hasan sabbah müridlerine dinin esaslarına vağlı kalanlar manasında '' esasiyim' demekten hoşlanırdı.
Okudukça beni hayretler içinde bırakan Hasan sabbah ve fedailerinin nasıl bir yapıda oldujklarını biraz irdeliyelim. Hasan sabbah keskin zekaya sahip bir insandı. Selçuklu devletinde vezirliğe kadar yükselmiş ancak rakibi başvezir nizamülmülkün entikaları yüzünden saraydan kovulmuştur. Daha sonraki yıllarda hasan sabbah fedailerinden birine nizamülmülkü öldürtecekti. Hasan sabbah saraydan kovulduktan sonra alamut kalesine yerleşti. Çok yüksek ve ulaşılması imkansız bir kayalığın üzerine inşaa edilen alamut kalesini ele geçirmek neredeyse imkansız gibiydi. güvenli yapısından dolayı Hasan sabbah bu kaleye yerleşmeyi ve faaliyetlerine burada devam etmeyi uygun gördü.
Hiyerarşinin en tepesinde her türlü sırrın sahibi Hasan sabbah vardı. yakın çevresinde bir avuç propogandacı yani '' dai''ler bulunurdu. onun altında ''refikler'' vardı. kaleyi komuta ederlerdi. Daha sonra Hasan sabbahın en çok üstüne titrediği ve büyük önem verdiği gücünün simgesi ''fedai''ler gelirdi. Hasan sabbah onları imanı çok sağlam, becerikli ve dayanıklı, ilme çok meraklı olmayanlar arasından seçerdi. Fedailerin eğitimi Hasan sabbahın tutkuyla ve incelikle uğraştiğı bir görevdi.. Hançerini gizlemeyi, hiç belli etmeden çıkarıp en doğru yerden kurbanının hançerlemeyi, şifreli alfabeleri ezberlemeyi, bir lehçeyi, bir ağızı öğrenmeyi, düşmana ve bir ortama sızmayı başarmak gibi eğitimler veriyordu.
Hasan sabbah Alamut civarına 3 tane küçük kale yaptırdı. bu kalelerin bahçelerine afrikadan evcilleştirilmiş aslan, kaplan gibi yabani hayvanlar koydurttu. daha sonra kalelerin içine dünyanın değişik bölgelerinden getirilmiş birbirinden güzel cariye kızlar seçerek bu kalelere kapattı ve o kızlara tek bir görev verdi. kalelerden çıkması ve özgürlüklerine ulaşmaları mümkün olmayacaktı. hayatta kalmaları için yapmaları gereken tek şey, kaleye gelen fedailerine burasının gerçekten cennetten bir bahçe olduğuna inandırmak olacaktı.
Hassan sabbah fedailerini nasıl ölüme bu kadar kolay yollayabiliyordu?. öyleki haşhaşiler tarihin ilk intihar teröristleri kabul ediliyordu. rivayetlere göre hasan sabbah cennetin anahtarının kendisinde olduğuna fedailerini inandırıyordu. suikaste yollayacağı fedailerini üçer üç er huzuruna çıkartarak kendilerini kısa bir süreliğine cennete göndereceğini söylüyordu. Daha sonra fedailerine bir içki veriyordu, bu içkiyi içen fedai bayılıyor ve ayıldığında kendisini daha önce yapılmış olan bahçesinde evcilleştirilmiş hayvanlar ve birbirinden güzel kızların olduğu bir sarayda buluyordu. bir süre burada ki kızlar ile cennet hayatı yaşayan fedai burasının gerçekten bir cennet olduğuna inanıyordu.. daha sonra fedaiye tekrar bir içki verilip bayıltıldıktan sonra hasan sabbahın huzuruna getiriliyordu. burada ayıldıktan sonra hasan sabbahın gerçektende cennetin bekçisi olduğuna inanmış bir durumda hasan sabbahın kendisine verdiği suikast görevini yerine getirmek üzere bir daha dönmemek üzere saraydan gönderiliyordu. Fedai kurbanını öldürdükten sonra görevini yerine getirmiş ve öldükten sonra cennete gideceğine kendisini inandırmış bir durumda kurbaının başında öldürülmeyi bekliyordu.