Yağmur başlar ve şemsiye olan kişi yağmurluğunu diğerine verir.Yolculuk devam eder, yağmurluğunu veren seslenir:"Arkadaş sana yağmurluğumu vermesem ıslanacaktın".. Diğeri:"Teşekkür ederi, beni ıslanmaktan kurtardın"Ama bu mahebbet çok sık devam eder ve yağmurluğunu veren, hep başına kalkar.Yağmur kesilir, güneş açar ve bir göl kenarına gelirler. Yağmurluğu veren yine aynı şeyi söyleyince, diğeri hemen kendisini göle atar , ıslanır ve :"Tamam anladım, sen yağmurluğunu vermeseydin, ben böyle ıslanacaktım:"!!!
Yağmurluğu verene bakacaksın, eğer seni tepeden tırnağa ıslatmak isteyen bir düşüncede ise, almamak daha hayırlı. Bunu neden kaleme aldım. Diyet borcu çok farklıdır. Yaptırdığınız yanlış adamla, hele birde yanlış birşey ise diyetini öde, öde biteremezsiniz.Yıllar önce yaşanan bir olay anımsadım.Geçtiğimiz dönemlerde , çok ciddi bir kamu görevlisi , boyuna -posuna bakmadan yüksek rakamlarda borçlanır. Borcunu kapatmak zorundadır, çünkü kapatmazsa mesleği, kariyeri bitecektir. Oda, o makamın gücü ile bir işadamından yardım ister ve 100 milyar borç alarak, borcu, borçla kapatır. B orcun ödenmesi mümkün değildir, maaşla ödenecek bir rakkam değildir. Bu defa makam-mevki sahibi ya, onu kullanarak bazı imkanlar seferber edilir, 100 milyarlık borca karşılık 500 milyar üzerinde bir para "kıyak" yapılır, kılıfına uydurularak, para akışı sağlanır. O da tıpkı o yağmurluk gibi, her seferde ,başa kalkılır, canı sıkıldığı yerde söz konusu edilir,bir yerde devlet memuru değil, 100 milyar verenin memuru, iş takipçisi haline gelir, o anlı-şanlı makam sahibi kişi.Ama sağır sultan duyar bunu, borç alan ise farkında değildir, sanki kimse bilmiyor edası ile gögsüne gere-gere gezer güya.Bir atasözü var, çok beğendiğim:"Gizlide gebe kalan, açıkta doğururmuş".Hiç bir şey gizli kalmaz benim ülkemde, Siz , siz olun zorda da kalsanız, diyet borcuna girmeyin, benden söylemesi...Tıpkı yağmurluk hikayesi gibi, mutlaka ıslanırsınız.