Yorgancı esnafından Ahmet ağa'nın oğlu olan ve gece gündüz içtiği için Bekri namıyla ün yapan Mustafa.1593 yılında Kadırga'nın Cinci meydanı ile Küçükayasofya camii arasındaki bir evde dünyaya gelmiştir. Babasının hali vakti yerinde olduğu için çocukluğu refah içinde geçmiş,beş yaşında iken Küçükayasofya camii yanındaki mahalle mektebinde eğitime başlamış. burada hıfız ederek hafız olmuş,sonra da Bayazıd medresesi'ne devam etmiştir. sabahları medreseye giderken akşamları da babasının dükkanında yorgancılık işini yüklenmişti.18 yaşında iken annesinin de vefatıyla yalnız kalan genç yorgancı bazı arkadaşlarının da ısrarı ile bu dönemde içkiye başladı. Kumkapı'daki Agop'un meyhanesi'nin başlıca müdavimleri arasına karıştı. çok geçmeden medreseyi de dükkanı da bir tarafa bırakan Mustafa ağa, bütün ömrünü gece gündüz bu meyhanede içki içmekle geçirmeye başladığından Bekri namıyla anılmaya başlandı.
uzun boylu,iri yapılı,geniş omuzlu,pos bıyıklı ve güçlü kuvvetli bir adam olan Bekri Mustafa, son derece zeki,nüktedan ve hoşsohbetti.hazır cevaplığı ve hakbilirliği ile herkesin takdir ve sevgisini de toplamıştı. Bekri Mustafa'nın bu özelliklerini duyan Dördüncü Murat,daha şehzadeliği sırasında kendisini nedimleri arasına almış,tahta çıkışından sonra da saraya dahil olmuştu. Dördüncü Murat,içki yasağını koyduğu yıllarda dahi Bekri'nin ayyaşlığını hoş görmüş, kendisinden iltifatlarını esirgememişti.
Bekri Mustafa'nın bu içki yasağı devirlerine ait pek çok fıkrası vardır. bir gece kendisini içki masasında yakalayıp şişesi ile birlikte bostancıbaşı'nın huzuruna çıkarırlar. bostancıbaşı, şişeyi elinde sallayarak hiddet içinde bağırır:"şu zıkkımı nasıl içersin be adam?" hiç istifini bozmayan B Bekri,şişeyi bostancıbaşı!nın elinden alıp,koynundan kadehini çıkarıp "önce bu şişeyi alır,sonra içindekini kadehe boşaltırım. ve kadehi de işte böyle yudumlarım" diyerek bir yudumda içer. Bostancıbaşı onun bu cüretkar hali ve hazır cevaplığı karşısında diyecek söz bulamaz ve kendisin affeder.
Bir gün bostancıbaşı yine kendisine kızacak olur. " bu içtiklerin ihtiyarlığında burnundan gelecektir" ağanın bu sözleri karşısında Bekri şen bir kahkaha atar: " aman ne iyi... ben de doldurur,yine içerim. desene ihtiyarlıkta da işimiz iş,safamız tam olacak"
Bostancıbaşı'nın adamları bir yaz gecesi Bekri Mustafa'yı bir havuzun içinde oturup içkisini demlenirken görürler. kendisini alıp götürmek isterler. Bekri birden öfkelenir: " çekin arabanızı be... burası size ait değildir. kaptan paşa gelsin. deryaya o karışır ancak."
konu,komşu bütün mahalleli ve devletin ileri gelenleri Bekri Mustafa'yı içine düştüğü durumdan kurtarmak amacıyla çare ararlarken akıllarına onu Küçükayasofya camii imamlığına getirmek gelir. iyi bir hafız olan ve medrese görüp okuyan ve bu işe yatkın olduğundan şüphe olmayan Bekri Mustafa için bu hiç de yadırganacak bir iş sayılmaz. hele ortada kendisini içkiden kurtarmak gibi bir de önemli sebep varken.
Bekri Mustafa, Sultan Murat'ın da onayladığı bu görevi kabullenir mecburen. işe başladığı gün öğle namazından sonra kaldırılan bir cenazenin namazını kıldırdıktan sonra tabuta doğru eğilip bir şeyler söyler. Bütün cemaatin dikkatini çeker bu davranışı. birisi dayanamaz sorar:" merakımızı uyandırdı ağa... neler söyledin öyle?" Bekri Mustafa her zamanki gibi kendinden emin bir şekilde konuşur:" öteki dünyadan haber sorarlarsa Bekri Mustafa imam oldu de, anlarlar dünyanın halini dedim."
Yaşamda Bekri Mustafa’lar nedense hiç eksik olmuyor, dikkatli bakarsak onları görmek mümkün olur.