Başbakan Davutoğlu, "Küreselleşmenin hayatın her alanını etkilediği böyle bir ortamda, adalet ve merhameti de küreselleştirmek zorundayız. Aksi halde ne adaletten ne özgürlükte söz edebiliriz." .
Başbakan Davutoğlu, Avrupa Konseyi Parlamenterler Meclisi Genel Kurulu'na Türkçe hitabında, Türkiye'nin Avrupa'daki yeri açısından bugünün özel öneminin ğunu belirtti.
Türkçe'nin, AKPM'nin çalışma dilleri arasına girmesinin ardından Avrupa'nın bütün renkleriyle temsil edildiği bu platformda hitap eden ilk Türk başbakanı olmanın onurunu taşıdığını vurgulayan Başbakan Davutoğlu, "Güzel Türkçemiz artık bu salonda ve Avrupa Konseyi'nin bütün salonlarında konuşma dili olarak kullanılacaktır" diye .
Davutoğlu, buna katkıda bulunanlara teşekkür ederek, "Türk milleti Avrupa'nın ayrılmaz parçasıdır, Türkçe de Avrupa dillerinin kardeşi, güzel ve insani ifadelerle en köklü diller ailesinin arasında hak ettiği yeri almıştır" ifadesini kullandı.
"Dost acı söyler" sözünü hatırlatan Başbakan Davutoğlu, "Eleştiri dostluğun nişanesidir. Dost ğumuz için, ortak bir gelecek perspektifimiz ğu için eleştirir, yanlışı, doğruyu açıkça ifade ederiz. Bugün ortak sorunlarımız hakkında bu anlayış ve açıklıkla konuşmak istiyorum" değerlendirmesini yaptı.
Dışişleri bakanlığı döneminde, 5 yıl önce bakanlar komitesi dönem başkanı sıfatıyla Avrupa'nın geleceğine ilişkin ortak bir vizyon inşa edilmesi ihtiyacına yönelik burada ğunu anımsatan Davutoğlu, o döneme ilişkin bilgi verdi. Başbakan Davutoğlu, şunları söyledi:
"Aradan geçen 5 yıl içinde tekrar bir muhasebe ihtiyacıyla karşı karşıyayız. Aradan geçen 5 yıl sonra bugün, bu kürsüden çok daha pozitif konuşmak isterdim. Demek isterdim ki aşırıcılık ve yabancı düşmanlığıyla mücadelenin kazanıldığı, dil, din , etnik ve ırk temelli ayrımcılıkların geride bırakıldığı, birlikte, barış içinde yaşama kültürünün egemen ğu, temel hak ve özgürlüklerin bütün bireyler ve gruplar için gerçekleştiği, masum insanları, ortak değerlerimizi ve Avrupa'nın istikrarını hedef alan terörizmin kökünün kazındığı, insanlık suçları antisemitizm ile İslamofobi ile de mücadele eden, daha özgür, güçlü, müreffeh bir Avrupa'dan bahsedebilmeyi çok isterdim. Maalesef bugün karşınızdaki tablo dünden daha geri r ve karşı karşıya ğımız sorunlar dünden daha derin r. Ayrımcılık ve hoşgörüsüzlük Avrupa toplumlarında gittikçe artan bir biçimde kendini gösteriyor. Ekonomik krizin hala devam eden etkileri ve kitlesel göç dalgaları karşısında hükümetler çareyi korumacı ve katı politikalarda arıyor."
YEK VÜCUT, YEK YÜREK OLMAK ZORUNDAYIZ
Bunun yabancı düşmanlığı ve ırkçı eğilimlerin yükselişe geçmesi için elverişli bir ortam sağladığına dikkati çeken Başbakan Davutoğlu, Müslümanların, göçmenlerin ve Romanların ayrımcı muamelenin ilk sıradaki mağdurları ğunu belirtti. Bunları işsizlik, yoksulluk, suç ve güvenlik sorunlarının sebebi olarak gösteren siyasi çizgilerin gördüğü desteğin Avrupa'nın geleceğine dair endişeleri artırdığını vurgulayan Davutoğlu, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Ne yazık ki ırkçı ve faşist eğilimleri partilerin ve bu parti liderlerinin yükselişi modern Avrupa'nın savunduğu eşitlik, demokrasi, hukukun üstünlüğü ve insan hakları gibi değerlerle de büyük bir tezat oluşturuyor. Son dönemde Paris, İstanbul, Ankara ve Brüksel'de yaşanan alçak saldırılar terör tehdidinin aldığı küresel boyutu bize bir kez daha gösterdi. Biz Türkiye olarak her küresel sorunlara karşı küresel tedbirler alınmasını, küresel ortak hassasiyetler geliştirilmesini savunduk. Bugün de aynı fikirdeyiz, yarın da aynı fikirde olacağız. Avrupa'da meydana terör eylemlerine yönelik hassasiyeti ve tepkiyi önemsiyor değerli ve gerekli buluyoruz. Ancak aynı hassasiyet ve tepkinin Ankara ve İstanbul'daki terörist saldırılar için de gösterilmesini bekliyoruz. Gösterilmemiş olmasından da derin hüzün duyuyoruz. Ne coğrafya ne tarih ne kültür ne de siyaset hiçbir gerekçenin terörist eylemler karşısında alınacak farklı tutumları meşrulaştırmayacağını biliyoruz. Eğer teröre karşı ortak bir tepki verilmesini önemsiyorsak, terör saldırıları yüzünden hayatını kaybeden insanları siyasi çizgileri, kültürleri, mezhepleri, dinleri, kültürleri veya coğrafyaları üzerinden bu insanları ayırt edemeyiz. Bu bir retorik değil, Avrupa değerlerinin ve ortak gelecek perspektifinin zorunlu kıldığı insanı bir tutumdur. Bu çerçevede ortak terör tehdidi karşısında hiçbir gerekçeye sığınmadan yek vücut, yek yürek olmak zorundayız."
Başbakan Davutoğlu, maalesef Avrupa ortak hukuk sahasındaki boşlukların halen drulamadığına işaret ederek, "Doğrudan terörle bağlantılı şahıs ve kurumlarla ilgili taleplerimize etkin cevaplar verilemiyor" .
Avrupa Birliği'nin, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'ne katılım sürecinde uzun yıllardır arzu edilen gelişmenin kay lemediğine dikkati çeken Davutoğlu, şöyle :
"İnsanlığın büyük acıların ardından ortak sağduyusuyla geliştirdiği evrensel değerler ne yazık ki istisnalar ve hiyerarşilerle sınanıyor. Avrupa kalbindeki krizleri de aşamıyor. Kırım, Yukarı Karabağ, Güney Osetya, Abhazya, Transdinyester ortak hukuk sahamızın kırıldığı fay hatları olarak kalmaya devam ediyor ve hemen her gün birinin patlaması riskiyle de karşı karşıya kalıyoruz. Türkiye bulunduğu coğrafyada etrafındaki 5-6 ülkede yaşanan derin krizlerin etkisini hisseden bir ülke olarak dondurulmuş krizlerin bir an önce temel, uluslararası hukuk bağlamında çözülmesine özel bir önem atfediyor."
YÜREĞİMİZ ARDINA KADAR AÇIKTIR VE AÇIK KALACAK
Başbakan Davutoğlu, Avrupa'nın bugün tarihinin en büyük kitlesel göç dalgalarından biriyle karşı karşıya ğını anımsatarak, BM Mülteciler Yüksek Komiserliğinin verilerine göre, dünyada 230 milyon kişinin göçmen durumunda ğunu vurguladı. Bunların 70 milyonun mülteci statüsünde ğunu ifade eden Başbakan Davutoğlu, konuşmasını şöyle sürdürdü:
"Bu veriler başta Avrupa olmak üzere bütün dünyayı göç üzerinden yeni ve büyük bir sınamaya tabi tutuyor. Gururla bir ülkeyi, milleti temsil etmek anlamında gururla bulunuyorum. Bütün bu mültecilere ev sahipliği yapan ülkeler arasında Türkiye, dünyada en fazla mülteci ağırlayan ülkedir ve benim ülkemde bu mülteciler ağırlanırken, Kilis gibi bazı şehirlerde Suriyeliler oradaki yerleşik Türk vatandaşlarından daha fazlayken, tek bir mülteci karşıtı gösteri, tek bir Arap veya Suriye karşıtı bir akım toplumda egemen olamadı. İnsani tavrı göstermek için en büyük meziyettir. Savaştan, baskıdan, aşırı fakirlikten kaçanlara el uzatmak tüm insanlığın ortak sorumluluğudur. Bu hem ahlaki bir sorumluluk hem de siyasi bir zorunluluktur. Küreselleşmenin, hayatın her alanını etkilediği böyle bir ortamda adalet ve merhameti de küreselleştirmek zorundayız. Aksi halde dünyanın hiçbir bölgesinde ne adaletten ne özgürlükten ne de güvenlikten söz edebiliriz. Türkiye'nin bu konudaki tutumu açıktır. Yaklaşık 6 yıldır devam eden Suriye'deki istikrarsızlık boyunca hukukuyla insani ve vicdanı sorumluluklarının gereği olarak açık kapı politikası uyguluyoruz. Her yerde söylüyorum bu mazlumlara, masumlara kapımız açıktır, ülkemiz açıktır ama en önemlisi yüreğimiz ardına açıktır ve açık kalacaktır. Buna önümüzdeki dönemde de bu insani tutumu sürdüreceğiz."
Davutoğlu, BM verilerine göre, dünyada en çok mülteciye ev sahipliği yapan ülkenin Türkiye ğunu yineleyerek, 2,7 milyonu aşkın Suriyeli ile 300 bine yakın Iraklı ve diğer ülkelerden leri Türkiye'de misafir ettiklerini söyledi.
"Bu göçmenlere ev sahipliği yaptığımız yıllar boyunca en ufak bir ötekileştirme veya yabancı düşmanlığı yaşanmamıştır" diyen Başbakan Davutoğlu, şunları kaydetti:
"Bu le halkımla gurur duyduğumu bir kez daha vurgulamak isterim. Bu kürsüden, salondan 78 milyon vatandaşıma bu konudaki tutum dolayısıyla takdirlerimi ifade etmek isterim. Sayıca çok daha az Suriyeli göçmene sahip Avrupa'da rastlanan kötü uygulamaları yadırgadığımı da burada, bu salonda ifade etmek zorundayım. Türkiye'deki Suriyeli kardeşlerimizin 270 bin ı kurduğumuz kamplarda kli-">li tadır. Kamplardaki Suriyeli sığınmacıların gıda, eğitim, sağlık başta olmak üzere her türlü ihtiyaçları devletimizce karşılanmaktadır. Kamplar dışında samsun oto kiralamalar göçmenler de geçici koruma statüsü altındadır. Sağlık ve eğitim hizmetleri devletimizce karşılanmakta, onlardan sağlık ve eğitim hizmetleri için tek bir kuruş dahi alınmamaktadır."
Son 4,5 yıl içinde Türkiye'de doğan Suriyeli bebek sayısının 152 bine ulaştığını, kendi ülkesini hiç görmeyen 152 bin bebeğin ğunu anlatan Davutoğlu, ülkedeki Suriyeli çocukların eğitimine öncelik verildiğini belirtti.
Barınma merkezlerinde samsun oto kiralama 78 bin 707 çocuğa eğitim imkanı sağladıklarını, kamplardaki okullarda okullaşma oranının yüzde 90 ğunu anlatan Davutoğlu, "Barınma merkezleri dışında ise yüzde 35 okullaşma oranıyla 200 bin Suriyeli çocuk eğitim hizmetinden yararlanırken geriye samsun oto kiralama 400 bini aşkın çocuk ne yazık ki eğitim alamamaktadır. Acilen yeni okullar derslik ve öğretmenlere ihtiyaç vardır. Tüm bu çabalar kapsamında sadece kamplarda barınanlar için 10 milyar dolar üzerinden kaynak harcandı. Kamp dışındakilerin maliyeti ise bunun birkaç misline ulaşıyor." diye .
BURAYA TAKDİR EDİLMEK İÇİN GELMEDİM
Davutoğlu, buna karşın aldıkları uluslararası katkının toplamda yarım milyar doları bile bulmadığını, Türkiye'nin dostlarının külfet paylaşımında gereken sorumluluğu üstlenmediğini, bu konuda bölge ülkelerinin yalnız bırakıldığını dile getirdi.
"Suriyeli kardeşlerimiz için yaptıklarımız ve yapacaklarımızdan takdir edilmek için bahsetmedim. Buraya da takdir edilmek için gelmedim" ifadesini kullanan Davutoğlu, sadece sorunun ciddiyeti, boyutları ve külfet paylaşımına dikkati çekmek için bunları uluslararası kamuoyuyla paylaştığını söyledi.
Başbakan Davutoğlu, sözlerine şöyle devam etti:
"Düzensiz göç konusu da ortak sorunlarımızdandır. Ege'de düzensiz göç ve insan kaçakçılığını önlemek için bugüne birçok önlem aldık. Sadece 2015 Ocak ayından bu yana Türk sahil botları Ege'de 92 bin göçmeni ölümden kurtarmıştır. Çabalarımız sonucu Ekim 2015'te Ege adalarına günde ortalama 6 bin 800 kişi düzensiz göçmen olarak geçerken bu sayı şubatta günde ortalama 2 bin, Mart'ta ise 860'a düşürülebilmiştir. Nisan ayının ilk yarısı için ortalama geçişler 320'ye gerilemiş, şu anda ise 60'a düşmüştür. Aylan bebek gibi nice bebeklerin, nice masum insanların Ege'nin iki yakasında sahile vuran cansız bedenlerinin görüntüsü sadece Türkiye'nin çabalarının tek başına yeterli olamayacağını açık bir şekilde ortaya koymaktadır. Nitekim Alman mevkidaşım Şansölye Merkel ile ortak girişimimize binaen bu alandaki uluslararası çabalara destek amacıyla NATO Ege'de faaliyete başlamıştır."
Davutoğlu, Avrupa Konseyi Genel Sekreteri Thorbjorn Jagland'ın göç kriziyle mücadele konusunda Avrupa Konseyi bünyesinde başlattığı girişimleri ve AKPM'nin bu konudaki çalışmalarını takdirle karşıladığını, ihtilaflardan etkilenen, zorla yerlerinden edilen sahipsiz samsun oto kiralama çocuklar konusunda çalışmaların artırılmasını beklediğini dile getirdi.
Göç krizi bağlamında özellikle AB ülkelerine uluslararası hukuktan, mülteci hukukundan ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi içtihatından kaynaklanan yükümlülükleri hatırlatan çağrıların büyük önem taşıdığını aktaran Davutoğlu, bu konudaki çabaları sürdürmenin insani ve siyasi bir sorumluluk ğunu bildirdi.
Düzensiz göç dalgalarıyla mücadele amacıyla AB ile mutabakata vardıklarını anımsatan Davutoğlu, AB Komisyonu Başkanı Jean Claude Juncker ile de bugün bir görüşme gerçekleştirdiğini söyledi.
TÜRKİYE-AB İLİŞKİLERİ ORTAK SORUNLARLA MÜCADELEDEN İBARET DEĞİLDİR
AB ile varılan mutabakatın üç ana hedefi ğunu vurgulayan Davutoğlu, şunları kaydetti:
"AB ile mutabakatın birinci amacı Ege'de ölümlerin önlenmesi. İkincisi insan kaçakçılığı zincirinin kırılması. Üçüncüsü ise düzensiz göçün yeniden yerleştirme programıyla yasal göç haline getirilmesi. Birebir formülüyle yeniden yerleştirmeyi esas alan mutabakatı 4 Nisan itibarıyla uygulamaya koyduk. 4 Nisan itibarıyla ülkemizden adalara geçiş yapan düzensiz göçmenleri geri almaya başladık ve aynı gün bire bir formülü temelinde Suriyelilerin Avrupa'ya gönderilmesini başlattık. AB ile mutabakatın uygulamaya konmasıyla ortalama günlük geçişlerin 6 bin 800'den son 1 haftada 60'lara indirilmesi büyük bir başarıdır. 10 Nisan'da ise hiçbir mülteci geçişi olmamıştır. Düzensiz göçün yarattığı ortak sınama Türkiye ile AB'nin birbirinden ayrı düşünülemeyeceğini bir kez daha kanıtlamıştır. Hiç kuşkusuz Türkiye-AB ilişkileri sadece ortak sorunlarla mücadeleden ibaret değildir. Kökleri tarihe ve ortak değerlere bağlılığa dayanan stratejik bir bütün olarak değerlendirmelidir."
AB ile varılan mutabakat etkin şekilde uygulandığı takdirde Ege'deki düzensiz göçmen geçişiyle ilgili mücadelede önemli bir aşama kay lebileceğine dikkati çeken Davutoğlu, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Kalıcı çözüm için hiç şüphe yok ki bunlar yeterli olmayacaktır. Kalıcı çözüm için göç olgusuna yol açan koşulların ortadan rılması gerekmektedir. Çözümü sorunun kökeninde, kaynağında aramak gerekiyor. Suriye'de krizin 6'ncı yılına girilmesine karşın uluslararası toplum kitlesel göç dalgaları karşısında önlem alabilmekten, şiddet ve zulümden kaçan milyonlarca insana çare bulmaktan uzaktır. Kitlesel göç dalgalarını önleyebilmek için bu kişilerin kendi ülkelerinde kalmalarına imkan sağlayacak çözüm yolları üretmek gerekiyor. Biz bu le krizin başından bu yana Suriye içinde insani güvenli bölge tesis edilmesinin önemine ve gereğine işaret ettik. Suriye'deki ihtilaf, bölgenin tamamını içine almıştır. Suriye, DEAŞ terörü ve radikalizmin yuvası haline gelmek yanında baskıcı bir rejimin zulmü altındadır. Bizim temel ulusal güvenlik hedefimiz, toprak bütünlüğü, siyasi birliği , istikrar ve refah içinde kardeş Suriye ile yan yana yaşamaktır.
DEAŞ ile etkili mücadele için Suriye ihtilafının bir an önce sona erdirilmesi gerekir. İhtilafı sona erdirmek için Suriyelilerin kendilerini tam anlamıyla özgürce ifade edebileceği, yeni bir anayasa, adil ve hür seçimleri sağlayacak gerçek bir siyasi geçiş olmalıdır. Esad rejimi Şam'da oturmaya devam ettiği müddetçe bunun mümkün olmayacağı da çok açıktır. Türkiye, Suriye ihtilafına, benim de aralarında bulunduğum bir grup dışişleri bakanının inisiyatifiyle 2012'de ilan edilen Cenevre Bildirisi temelinde siyasi bir çözümü güçlü bir şekilde savunmaktadır."
PKK VE PYD DE TIPKI DEAŞ GİBİ KATİL VE VAHŞİ TERÖR ÖRGÜTÜDÜR
Davutoğlu, Türkiye'nin ilk günden bu yana Cenevre sürecinin arkasında ğunu, tutarlı ve etkili bir şekilde Suriye muhalefetini siyasi sürece dahil etmeye çalıştığını, rejim ve destekçilerinin ise muhalefeti ve sivilleri vurmaya devam ettiğini aktardı.
Suriye muhalefetine verilen sözlere rağmen rejimin Suriye'yi kuşatma altına alarak insanları aç bırakmaya devam ettiğini, Ortaçağ mantığı bir taktiği de kullandığını ifade eden Davutoğlu, şunları kaydetti:
"Uluslararası toplum, rejim üzerinde nüfuzu ülkelere baskı yapmalı ve rejimin siyasi sürece ikna edilmesi sağlanmalıdır. Bu siyasi sürecin somut sonuçlar getirmesi ve DEAŞ'ın Suriye'den tamamen temizlenmesi tek ve yegane yr. Ancak DEAŞ terör örgütüne karşı başka bir terör örgütü PKK destekli PYD'yi desteklemek de sorunları çözmeyeceği gibi terörizmin yaygınlaşmasına ve meşruiyet kazanmasına yol açmaktadır. Avrupalı dostlarımıza PKK ve PYD terör örgütlerinin ideolojisinden karar organlarına, yöntemlerinden araçlarına aynı havuzdan beslendiklerini bir kez daha hatırlatmak isterim. PKK ve PYD de tıpkı DEAŞ gibi insani değerleri yok sayan katil ve vahşi terör örgütleridir."
Irak'ta mezhepçiliğin tüm sorunların merkezinde yer aldığını belirten Davutoğlu, bölgedeki kaos ortamının Avrupa'ya yönelik terör riskini arttırdığını anlattı. Davutoğlu, bunların Avrupa'nın iç istikrarını, küresel istikrarını ve küresel barışını temelden zedelemekte ğunu söyledi.
Davutoğlu, küresel risklerin arttığı bir dönemde, küresel perspektiflerle sorunlara yaklaştıklarına, bu yüzden Türkiye-Avrupa Birliği ilişkisini, bu riskleri minimalize etmek ve sorunları çözmek için akıllıca bir tercih veya seçenek olarak değil, adeta zorunluluk olarak gördüklerine dikkati çekti.
Terörle mücadelede ilkesel ve ortak bir tutum benimsenmedikçe, terör odaklarının amaçladığı, korku ve kaygı ortamına son verilmesinin mümkün olmadığını dile getiren Davutoğlu, "Türkiye için terörle mücadelede uluslararası iş birliği hiçbir bir söylemden ya da akademik, teorik bir ilgiden ibaret olmamıştır. Türkiye PKK'dan DHKP-C'ye, El Kaide'den DEAŞ'a terörizmin farklı biçimleriyle on yıllardır mücadele etmektedir. Bu tehdide karşı uzun yıllardır verdiğimiz mücadeleden çıkardığımız en temel derslerden biri uluslararası düzeyde somut işbirliği olmadan terörle mücadelede başarılı olunamayacağı gerçeğidir. Avrupa Konseyi mekanizmaları da bu platformların başında gelmektedir." ifadelerini kullandı.
Bu konuda çaba harcarken vazgeçilmez ilkeler ğuna dikkati çeken Davutoğlu, şöyle :
"Öncelikle terör uluslararası barış ve güvenliğe yönelik bir tehdit teşkil etmektedir ve gerekçesi ne olursa olsun, nerede, ne ve kim tarafından işlenirse işlensin hiçbir terör faaliyeti meşru görülemez, meşru gösterilemez. İkinci olarak, teröristlerin barınmasının önlenmesi için 'iade et' veya 'yargıla' prensibi temelinde devletler arasındaki işbirliği artırılmalıdır. Son olarak, terörü herhangi bir din veya etnik grupla ilişkilendirmek tamamen yanlıştır ve bu tam aksine teröristlerin amaçlarına hizmet etmektedir. Özellikle de terörün İslam ile yan yana zikredilmesini şiddetle kınıyoruz."
3 BİN 200'DEN FAZLA KİŞİ SINIR DIŞI EDİLDİ
Başbakan Davutoğlu, bugün terör örgütlerinin küreselleştiğini, çok daha büyük ölçekte kayıplara yol açabilecek şiddet kapasitesine ulaştığını, gelişen sosyal medya imkanları sayesinde kendi söylemlerini yayma ve gençleri şiddete teşvik etme yeteneklerini artırdığını vurguladı.
Avrupa Konseyi bünyesinde son dönemde, bu alanda yürütülen çalışmaları takdirde karşıladığını ve aktif katkı vermeye devam ettiklerini belirten Davutoğlu, "Dünyanın herhangi bir bölgesinde sadece yanlış yerde ve yanlış da bulunan insanları ayırt etmeksizin hedef alan bir terör saldırısının gerçekleşmediği bir gün neredeyse yok gibidir. Yabancı terörist çılar olgusu bu endişe verici gerçeğin bir tezahürüdür." ifadelerini kullandı.
Türkiye'nin bu konuda da olağanüstü bir çaba sarf ettiğinin altını çizen Davutoğlu, küresel koalisyonun aktif bir üyesi Türkiye'nin koalisyon içerisindeki "Yabancı Terörist Savaşçılar Çalışma Grubuna Eş Başkanlık" ettiğini anımsattı.
Davutoğlu, "Bugüne Suriye ve Irak'taki çatışma bölgelerine seyahat etme niyeti bulunduğu düşünülen, yani yabancı terörist çı olabileceği düşünülen 3 bin 200'den fazla kişi sınır dışı edilmiştir. Risk analiz gruplarınca 2 binden fazla kişinin ülkemize girişi engellenmiştir." diye .
Letonya'nın başkenti Riga'da, 22 Kasım 2015 tarihinde imzaya açılan yabancı terörist çılara ilişkin Avrupa Konseyi Terörizmin Engellenmesi Sözleşmesi Ek Protokolü'nün bir an önce yürürlüğe girmesine özel önem verdiklerini anlatan Davutoğlu, "Protokolü, imzaya açıldığı gün ilk imzalayan ülkeler arasında k. Onay sürecini de kısa süre içerisinde tamamlamayı öngörüyoruz. Ek protokolün tüm üye devletlerce onaylanması terörizmle mücadele konusundaki ortak kararlılığımızı sergilemek bakımından elzemdir." .
Davutoğlu, terörün dini, kültürü, milliyeti ve kimliğinin olmadığının unutulmaması gerektiğini, ancak bu perspektifle yaklaşıldığında terör sorununa karşı tedbirlerin başarılı olabileceğini ifade etti.
TERÖR TERÖRDÜR VE KİM YAPARSA YAPSIN
Terör sorununa soğuk döneminden samsun oto kiralama reflekslerle yaklaşılmaması gerektiğini anlatan Başbakan Davutoğlu, şunları kaydetti:
"Tabiri caizse 'benim teröristim, senin teröristin' ayrımı yapılırsa, küresel siyasetin de hızla soğuk ruhuna döneceğini unutmamak gerekir. Mesela Ankara'da şubat ve mart aylarında düzenlenen bombalı intihar saldırıları, Suriye'deki YPG kamplarında eğitim gören PKK'lılar tarafından gerçekleştirilmiştir. Bu saldırılar ile İstanbul'da veya Paris'te ve Brüksel'de DEAŞ tarafından düzenlenen saldırılar arasında bir fark yoktur. Kızılay'da, Ankara'nın göbeğinde otobüs beklemekte ve akşam barış içinde ailesine kavuşmak isteyen gençleri, çocukları, torunlarına kavuşmak isteyen yaşlıları canlı bomba ihtiva eden bir arabayla kendisini patlatarak katledenleri, DEAŞ'ın teröründen ayırt edip, onları insancıl bir örgüt gibi gösterme çabalarına karşı insanlık adına buradan haykırıyorum, terör terördür ve kim yaparsa yapsın, hepimiz omuz omuza durmadıkça terörle başa çıkamayız.
Bu saldırıları yapanlar belliyken ve o belgeler bütün dünyaya ifşa edilmişken, PKK ya da PYD'yi meşrulaştırma çabaları DEAŞ'ı meşrulaştırma çabalarından farklı değildir. PKK veya YPG, PYD için Avrupa'nın ortasında para toplama kampanyaları ve propaganda toplantıları düzenlenirken ve bunlar silahla takviye edilirken, terörle mücadele konusundaki dayanışma mesajlarının anlamı kalmamaktadır. DEAŞ'ın Avrupa'daki faaliyetleri bizi ne endişelendiriyorsa PKK'nın Avrupa'daki faaliyetleri de bizi ve sizleri o endişelendirmelidir."
Başbakan Davutoğlu, Türkiye'de şehirlere çukurlar, hendekler kazarak, masum sivilleri ve güvenlik görevlilerini katleden PKK'nın Avrupa'nın birçok kentinde meşru bir aktör muamelesi gördüğünü söyledi.
Terör örgütlerine karşı seçici davranarak, bazılarına karşı tedbir alıp, bazılarına karşı müsamaha göstermenin, Avrupa'ya bir kazanç sağlamayacağını vurgulayan Davutoğlu, "Terörle mücadelede istisnalar, derecelendirmeler ve nitelendirmelere yer yoktur. Bir terör örgütünün başka bir terör örgütüne karşı mücadele veriyor olması o terör örgütünü meşru kılmaz. Terörü haklı göstermek hiçbir suretle kabul edilemez. Böyle bir anlayış, Avrupa'nın ve AB'nin üzerine inşa edildiği insan hakları, demokrasi ve hukuk üstünlüğü ilkelerine de aykırıdır. Bu çerçevede Avrupa Konseyi bünyesinde ırkçılık ve yabancı düşmanlığı ile mücadeleye yönelik bir platform kurulması fikrinin de tüm paydaşlarla birlikte özenle değerlendirilmesi gerektiğine inanıyoruz." şeklinde .

Yorumlar
Kalan Karakter: