Ayrıca MBK'nın atadığı yargıçların yönettiği Yassıada Soruşturmaları ve DP yöneticilerinin trajik sonları ise Türk milletinin hafızasından hiç silinmemiş, idam edilen Adnan Menderes siyasi
bir sembol haline gelmiştir. 14 Ekim 1960'tan 15 Eylül 1961'e geçen süreçte Yassıada mahkemelerinde 592 kişi sanık olarak yargılanmıştır. DP'nin ileri lerinden 228 kişi hakkında ölüm cezası istenmiş ve nihayetinde yalnızca Adnan Menderes, Fatin Rüştü Zorlu
ve Hasan Polatkan hakkında verilen idam cezaları uygulanmıştır. Yassıada mahkemelerinde verilen bu kararlar kamuoyunda günümüze sürecek tartışmaların da başlangıcı olmuştur. Parlamenter sisteme geçildikten sonra özellikle 1960-1970 yılları arasında bazı
siyasi partilerle ordu arasındaki gerginliğin temel meselesini bu idamlar oluşturmuştur.
Toplumun bir kesiminin bütün hoşnutsuzluklara rağmen halkoyu ile üç kez iktidara gelmiş bir siyasi partinin –veya demokratik yollarla iktidara gelmiş herhangi bir partininyöneticilerinin
böyle trajik bir sonu hak etmediği-etmeyecekleri söylenebilir.
Anayasa yapma yetkisine sahip Kurucu Meclise DP yanlısı kişiler alınmamıştır. Aynı durum Temsilciler Meclisi için de söz konusudur. On yıl boyunca mecliste ağırlıklı bir oranda
temsil edilmiş bir siyasi iradenin anayasa yapma sürecine katılamaması bu anayasanın kabullenilmesini kça zorlaştırmıştır. Bu le Türkiye gündeminden anayasa tartışmaları hiç eksik olmamıştır.
Darbe sonrası döneme parti tabanlarındaki anlaşmazlıklar ve silah gölgesi altında yapılan siyaset damgasını vurmuştur. İki düşman kardeş CHP ve AP'nin birlikteliği henüz devam etmekte darbe havası tedirginliği ve ülkenin içinde bulunduğu zor durumla paralel bir seyir izlemiştir. Bu hassas dönemde Yassıada mâhkumu DP'lilerin affı ana gündemi oluşturmuştur ve partiler arası çekişmeler bu temel üzerine şekillenmiştir. CHP ve AP
arasında bir uyum beklentisi ise bu sebeple daima ikinci planda kalmıştır. 22 Şubat 1962 ve 22 Mayıs 1963'de Talat Aydemir tarafından teşebbüs edilen iki darbe girişimi ise hala siyasetin keskin bir dönemeçten geçtiğinin bir kanıtı olarak gösterilebilir.
Bütün bunlarla birlikte 1960'lı yılların başlamasıyla birlikte Türkiye bir sosyal dönüşümün eşiğine gelmiştir. Köyden kente göçle birlikte sosyolojik yapıda bir değişim süreci yaşanmıştır. Bu ise siyaseti yakından ilgilendirmiştir. Çünkü çevrenin merkeze kayması parti politikalarının tekrar gözden geçirilmesi zorunluluğunu da beraberinde getirmiştir. Bu değişimi en iyi şekilde tabana yayan ve vatandaşın nabzını en iyi tutan partiler, bundan sonraki dönemlerde iktidara geçeceklerdir. Darbe sorunların çözümünden ziyade artmasına sebep olmuştur. 27 Mayıs'ın belki de en önemli sonucu diğer darbelerin önünü açmasıdır. Nitekim bundan sonraki dönemde Türkiye 12 Mart'la yüzleşecektir.
12 Mart Yönetimi'nin amacı, 1960'ta ğu gibi, bir dizi sosyal ve ekonomik reformlarla gelişmeyi sağlamak ve siyasal düzensizliği ortadan rmak olarak dillendirilse de bu konularda bir başarı sağlanamamıştır. Üç yıllık askeri-sivil rejim, bunların dışında başka eylemlerde de bulunmuştur. Bunlardan en önemlisi Anayasa değişiklikleridir. Bu değişikliklerle Anayasa'nın yaklaşık dörtte biri yenilenmiş ve 11 geçici hüküm getirilmiştir.
Değişiklikler öncelikle 1961 Anayasası'nın haklar ve özgürlükler düzenine yönelik olmuş ve devleti bireylere karşı koruma mantığı çerçevesinde gerçekleştirilmiştir. Haklar ve özgürlükler bakımından Anayasa ile getirilen güvenceler zayıflatılmıştır. Ancak ne 1973'e devrede ne de 1973'ten sonra yaşanan tüm hükümet denemeleri (CHP-MSP koalisyonu, MC, CHP Hükümeti ve AP Azınlık Hükümeti) istikrarlı bir siyasal yönetim oluşturma konusunda başarılı olmuştur. Kronikleşen siyasal belirsizlik koşullarında aşırı sağ ve merkezdeki siyasal kadroların yenilenmesi ve eksel partilerin, egemenlerin temsil sorununa çözüm getirecek bir dönüşüm geçirmesi, Türkiye siyasetine "istikrar" kazandırmanın tek yolu olarak
gözükmüştür. Bunun için yeni bir siyasal üst yapı gerekmiştir. Terör olaylarından bezmiş halk tarafından ordu bunu yapacak tek güç olarak görülmüştür. Bu da beraberinde 12 Eylül askeri müdahalesini getirmiştir. Bu dönemde yaşanan istikrarsızlığın ana i olarak 1961
Anayasası görülmüştür.
Sağ oyların parçalandığı 1970'li yıllarda hiçbir parti, Millet Meclisinde mutlak çoğunluk sağlayamamıştır. Bu durumun yol açtığı istikrarsız koalisyon hükümetleri dönemi, özellikle
bu koalisyonlarda iki uç partinin (Milli Selamet Partisi ve Milliyetçi Hareket Partisi) anahtar rolü oynayarak sayısal güçleriyle orantılı olmayan ödünler elde etmeleri, seçim sisteminin uygunluğu hakkında ciddi kuşkular yaratmıştır. Bu kuşkular, 12 Eylül 1980 müdahalesinden
sonra, daha farklı bir seçim sistemi denemesine girişilmesinin fikri zeminini oluşturmuştur.
Genel olarak değerlendirildiğinde 27 Mayıs'ın sonuçları, 12 Eylül'ün sebeplerine zemin hazırlamıştır. En önemli etken siyasi istikrarsızlıktır ki 1961-1980 arası dönemde 19 yılda 18 hükümet kurulması bunun en iyi kanıtıdır. Bunun yanında seçim sistemlerinin ve seçim
sürelerinin sürekli değişmesi bir kargaşaya olmuştur ki, bu dönemde toplamda 14 seçim ve 1 referandum yapılmıştır. Partilerdeki bölünmeler ve ülkenin dört bir yanında görülen kısır siyasi çekişmeler, toplumsal yapıdaki değişiklikler ve artan gerginlikler, ekonomik sıkıntılar, dış politikadaki dalgalanmalar 1961-1980 dönemine damgasını vurmuştur. 19 yılda 3 askeri müdahale ve bilinen veya bilinmeyen birçok darbe girişimi
olmuştur. 1961-1980 arası dönemde Bakanlar Kurulu 7 kez sıkıyönetim ilan etmiş, bunların 6'sı TBMM'ce onanmış, 1'i ise red lmiştir. Bu dönemde sıkıyönetim uygulamaları 37 kez
uzatılmıştır. Sıkıyönetim ilanı sonucunda bu 19 yılın yaklaşık 7.5 yıllı boyunca ülkenin çeşitli yerlerinde sıkıyönetim uygulanmıştır. Bütün bunlardan en büyük zararı devletiyle, milletiyle Türkiye görmüştür.
Devlet-millet birlikteliğinin pekişmesi için olmazsa olmaz şartların başında demokrasi gelmektedir. Bunun içinde ülkenin tüm kurumlarıyla bir ahenk içinde çalışması zorunludur.
Bu şekilde ülkemizde demokrasi kültürü gelişecektir. Hiçbir şahsın, kurumun, partinin, yabancı devletin menfaati, Türk milleti ve devletinin huzur ve refahından üstün değildir ve üstün tutulmamalıdır.
27 Mayıs Kronolojisi
1950
14 Mayıs 1950: Milletvekili seçimleri yapıldı. (DP: 396, CHP: 68, MP: 1, Bağımsız: 7)
20 Mayıs 1950: DP Meclis Grubu, Celal Bayar'ı Cumhurbaşkanlığı adaylığına seçti.
22 Mayıs 1950: TBMM, 9. Dönem çalışmalarına başladı, Celal Bayar 387 oyla ( İnönü, 66 oy aldı) Cumhurbaşkanlığına seçildi. Kabineyi kurmakla İstanbul Milletvekili Adnan Menderes görevlendirildi.
23 Mayıs 1950: Cumhurbaşkanı Celal Bayar, İnönü'yü Çankaya'daki evinde ziyaret etti.
CHP Başkanı İnönü bir açıklama yaptı:”... Vatanımızda birlik ve düzenliğin kurulması, için parti mülahazalarının üstün r.”
2 Haziran 1950: Adnan Menderes, kabinesini açıkladı. 295 Milletvekilinin katıldığı oylamada, 282 oyla güvenoyu aldı.
6 Haziran 1950: Org. Nuri Yamut, Genelkurmay Başkanlığına atandı.
14 Haziran 1950: DP Milletvekillerinden bir grup, Halkevlerinin yeni bir tüzüğe bağlanması için kanun teklifi verdiler.
16 Haziran1950: Türkçe okunan Ezanın tekrar Arapça okunmasına dair kanun kabul edildi.
25 Haziran1950: Sovyetler tarafından desteklenen Kuzey Kore orduları, sabahın erken saatlerinde Güney Kore'ye saldırdı.
28 Haziran 1950: CHP Kurultayı başladı. Ismet İnönü Başkan, Kasım Gülek Genel Sekreter seçildi.
14 Temmuz 1950: Genel Af kabul edildi.
25 Temmuz 1950: Cumhurbaşkanı Bayar'ın Başkanlığında toplanan Bakanlar Kurulu, Kore Savaşı'na katılmak üzere 4509 kişilik bir Tugayın, Birleşmiş Millet-ler emrine verilmesini kararlaştırdı.
28 Temmuz 1950: İnönü, gazetecilere verdiği demeçte: “Karar, TBMM'den geçirilmemiş ve memleketi a götürecek böyle önemli bir konuda muhalefet partisiyle fikir teatisinde
bulunulmamıştır.”
2 Ağustos 1950: Kuzey Atlantik Paktı'na (NATO) Türkiye'nin de katılması için çalışmalar yoğunlaştırıldı.
28 Ağustos 1950: Bir tarih yazarı, okul kitaplarından İnönü'nün adını çıkardı. Bu davranış çeşitli tepkilere .
31 Ağustos 1950: Halkevlerine yapılan yardım tutarı, Maliye Bakanlığınca incelenmeye başlandı.
15 Eylül 1950: Sağlık Bakanı Prof. Dr. Nihat Reşat Belger istifa etti.
21 Eylül 1950: Türk Tugayı Kore'ye hareket etti.
17 Ekim 1950: Türk Tugayı Kore'ye ulaştı.
28 Ekim 1950: Bayındırlık Bakanı Gen. Fahri Belen, istifa etti.
4 Kasım 1950: Türkiye, 'İnsan Haklarını ve Ana Hürriyetlerini Koruma' Antlaşmasını Roma'da imzaladı.
27 Kasım 1950: Kore'de 'Kunuri Savaşı' diye adlandırılan, çok kanlı çarpışmalar başladı ve günlerce sürdü. Türk Tugayı, kendisinden sayıca üstün düşman kuvvetlerinin geceli gündüzlü
üç günlük ağır taarruzuna rağmen, bulunduğu hattan çekilmedi ve Müttefik 8.ordusunun geri çekilebilmesini sağladı. Tugayımız, Kunuri Savaşında, 237 şehit, 387 yaralı ve 201 kayıp vermiştir.
12 Aralık 1950: CHP merkez binası, Hazine malı .
1951
12 Ocak 1951: Kore'de yaralanan askerlerimiz, Tokyo'dan yurda hareket etti.
21 Ocak 1951: Ankara'ya, ilk Kore hasta ve yaralı kafilesi geldi.
5 Mart 1951: Atatürk heykeline yapılan saldırıyı kınamak için, Kırşehir'de büyük bir protesto mitingi düzenlendi.
8 Mart 1951: Başbakan Adnan Menderes istifa etti. Hükümeti kurmakla tekrar Menderes görevlendirildi.
9 Mart 1951: Menderes, 2. Kabinesini kurdu.
2 Nisan 1951: 2. Menderes Kabinesi, 50'ye karşı 345 oyla güvenoyu aldı.
1 Temmuz 1951: Atatürk'ün heykel ve büstlerine karşı yapılan saldırıları kınamak için, yurdun çeşitli yerlerinde protesto mitingleri yapıldı.
25 Temmuz 1951: Atatürk aleyhine işlenen suçlar hakkında kanun kabul edildi.
1 Ağustos 1951: Yabancı sermayeyi teşvik kanunu kabul edildi.
6 Ağustos 1951: CHP'nin Halkevleri yoluyla tasarrufuna geçirdiği malların hazineye geri verilmesine dair kanunun görüşmeleri esnasında, CHP'liler, CHP'nin mallarıyla ilgili görüşlerini belirttikten sonra salonu terk ettiler. Kanun teklifi, DP'lilerin oylarıyla kabul edildi.
8 Ağustos 1951: Halkevleri kapatıldı.
20 Eylül 1951: Türkiye, Kuzey Atlantik Paktı (NATO)'na kabul edildi.
17 Ekim 1951: Türkiye'nin, NATO'ya katılmasıyla ilgili protokol Londra'da imzalandı.
4 Kasım 1951: İlkokullarda din dersi, ders programına alındı.
26 Aralık 1951: İnönü, CHP Büyük Kurultayı'nda : “... Biz bir yıldan beri eşit olmayan vasıtalarla iktidarın karşısında varlık mücadelesi içindeyiz.”
1952
18 Şubat 1952: Türkiye, NATO'ya resmen katıldı.
4 Mart 1952: Amerikan Genelkurmay Başkanı (daha sonra Başkan olacak ) Eisenhower Ankara'ya geldi.
12 Nisan 1952: Türk Devrim Ocakları kuruldu.
16 Haziran 1952: Türkiye'ye girmeleri yasak Osmanlı Hanedanı üyelerinin, bazı şartlarla yurda girebilmelerine dair kanun kabul edildi.
27 Eylül 1952: İnönü, Bursa'da : “Müstakil mahkeme, müstakil yargıç mefhumu bugün vatanın en önde konularından biridir.”
11 Ekim 1952: CHP bir bildiri yayınladı: “... Muhalefet kanunlar içinde yapmaya hakkı ğu görevini yerine getirmekten fiilen men edilmiştir.”
DEVAMI YARIN...
Yorumlar
Kalan Karakter: