"Çok şükür bütün bildiklerimi anlattım, artık ölsem de gam yemem." Yurdakul, Ecevit'le gizli görüşmesinden tam sekiz gün sonra, 28 Eylül sabahı görev yerine giderken, otomobiline düzenlenen silahlı saldırı sonucu yaşamını yitirdi. Ecevit Kılıç (2010); s. 11.
152 Oral Çalışlar, Gazeteci, TBMM Darbe ve Muhtıraları Araştırma Komisyonu Dinleme Tutanağı, 6 Kasım 2012, s. 2-4.
Harp Dairesi kimleri, nasıl ve ne yönlendirdi, ne görevlendirdi? Mesela Korkut Eken, “Biz Abdullah Çatlı'yı 12 Eylül öncesi de kullandık.” . Eğer Abdullah Çatlı 12 Eylül öncesi kullanıldıysa, Abdullah Çatlı'nın neler yaptığı ortada. Yani, Türkiye'yi askerî darbeye götüren bütün kritik cinayetlerde önemli bir isim olarak var. Özel Harp Dairesi bugüne sivil güçlerin denetimine açılmamıştır. Bülent Arınç'a suikast iddiasıyla bir hâkim kozmik odaya girdi, ona not tutmasının dışında hiçbir imkân tanınmadı. Yani “Fotokopi çekemezsin, o belgeleri dışarıya götüremezsin.” dendi. Türkiye'de askerî darbelerin hazırlanmasında rol oynayan karanlık cinayetlerin belgeleri, bilgileri bu kozmik odalarda araştırılmalı, bu kurumlar her açıdan sorgulanmalıdır.153
Solu ne pahasına olursa olsun durdurmak, 1970-1980 arasında yoğun çalışan gizli örgütün temel hedeflerindendi. Yıllardır varlığı bilinen, ancak herkesin elle tutamadığı, gözle göremediği bu yapının hedefi ülkücülerle aynıydı ve 12 Mart döneminde öğrenci liderliği daha sonra da ülkücülerin avukatlığını yapmış Can Özbay, kendisine yapılan teklif hakkında şunları söyler:
Hukuk Fakültesinde Ülkü Ocağı Başkanı ğum dönemde karşı kahvede en köşedeki masada tek başına oturan şahsın beni beklediğini, görüşmek istediğini söylediler. Gittim. Şahıs; Can hoş geldin, sen şöyle cesursun, böyle akıllısın, şu beceriklisin, seni daha iyi bir şekilde değerlendirmek istiyoruz. Yeteri maddi imkân temin edilecek, sana kimlik verilecek, mahkemelerde, şurada burada ceza almaman sağlanacak. Buna karşılık vatan haini komünistlere karşı çalışacaksın. Bize bilgi vereceksin, verilen görevleri yapacaksın şeklinde teklifte bulundu. Tabiî bu tür teklifler sadece bana değil, benim gibi sağda solda temayüz eden birçok kişiye yapıldı. Pek çok öğrencinin itiraz edemeyeceği avantajlarla teklifler yapıldı. Onlar da kabul ettiler.154
Rıdvan Akar, konuyla ilgili komisyonumuza şu açıklamayı yapmıştır: “32. Gün”de çalıştığım dönemde bugünlerde çokça tartışılan, hakkında davalar açılmış bir emniyet müdürüne çok merak ettiğimiz bir soruyu sorduk. Dedik ki: 'Bu derin devlet kim?' Bir devlet var, bir de derin devlet. Kim bu derin devlet? Çünkü kendisi emniyet teşkilatı içerisinde o vasfı haiz ya da isim olarak zikredilen biriydi. Kendisi şöyle ifade etti, ki: 'Bize göre derin devlet 3 tane J komutanlığıdır.155 Siyasetçilerin her devletin sahibi olmadığını düşünürüz. Eğer hükümetten ya da siyasetten bize yönelik bir talep gelirse biz o J komutanlarını ararız ve deriz ki: 'Bunun ne ını verelim?' O da: 'Nasıl olsa bu adamlar gidici. Şu ını verin.' derler.
Biz de o ını veririz. Çünkü terfilerimiz vesaire gibi birtakım prosesler de oralarda konuşulur. O le biz bu J komutanlarını hükümetten daha çok önemseriz. J komutanlıkları tam olarak ne işleve sahipler, onları tam olarak bilmiyorum.”156
1980 sonrasında Türkiye, Özel Harp Dairesi'ni PKK'ya karşı güçlendirmeye çalışırken, Batı ülkelerindeki gizli örgütler deşifre oluyor ve çözülme sürecine giriyordu. Başlangıç ülkesi ise en güçlü bulunduğu İtalya . İtalya gizli ordusu üzerinde çalışan İtalyan Hâkim Felice Casson, 1984'te üç polisin öldüğü bombalı saldırı davasının dosyasını yeniden açtı. İlk keşfettiği, bombalı saldırının Kızıl Tugaylar tarafından gerçekleştirilmediği .
153 Oral Çalışlar, Gazeteci, TBMM Darbe ve Muhtıraları Araştırma Komisyonu Dinleme Tutanağı, 6 Kasım 2012, s. 4, 5.
154 Mehmet Ali Birand ve diğerleri (2010); s. 39, 41.
155 Genelkurmay karargâhında, Genelkurmay İkinci Başkanı'na bağlı: Personel Başkanlığı (J1), İstihbarat Başkanlığı (J2), Harekât
Başkanlığı (J3), Lojistik Başkanlığı (J4), Genel Plan ve Prensipler Başkanlığı (J5), Muhabere Elektronik ve Bilgi Sistemleri Başkanlığı (J6), Askeri Tarih ve Stratejik Etüt Başkanlığı (J7) bulunmaktadır. (Levent Kalyon, Cumhuriyet Dönemi Savunma Politikaları, Doktora Tezi, Ankara, 2008, s. 40, 41.)
156 Rıdvan Akar, Gazeteci, TBMM Darbe ve Muhtıraları Araştırma Komisyonu Dinleme Tutanağı, 8 Ekim 2012, s. 22.
Bombalamada kullanılan patlayıcının da NATO tarafından kullanılan C4 ğunu ortaya çıkardı. Saldırının sol örgütler tarafından değil sağ örgütler ve askeri gizli servis tarafından gerçekleştirildiğini de belirledi. Soruşturmayı derinleştiren Casson, Gladio'yu tamamen açığa çıkartıp sorumluların yargılanmasını sağlamak istiyordu. Bu amaçla Ocak 1990'dan İtalyan Askeri Gizli Servisi'nin arşivlerini incelemek için başbakanlığa ve diğer üst düzey makamlara başvurdu. Yedi ay sonra Başbakan Giulio Andreotti, Casson'un istihbarat servisinin arşivinde araştırma yapmasına izin verdi. Casson, görevi Türkiye'deki Özel Harp Dairesi'yle aynı Gladio'nun varlığını kanıtlayan belgeleri arşivden buldu. Ulaştığı belgeler sadece İtalyan gizli ordusu Gladio ile ilgili değildi; Amerika ve İngiltere tarafından NATO bünyesinde diğer Batı ülkelerinde oluşturulan örgütlerin varlığını ve bunların sağ ve milliyetçi teröristlerle ilişkilerini
ortaya koyan belgeleri de çıkarttı.
Bunun üzerine bu örgütün karıştığı cinayet ve katliamları açığa çıkartmak için İtalya
Meclisi'nde milletvekillerinden bir komisyon oluşturuldu. Komisyon, 2 Ağustos 1990'da Başbakan Giulio Andreotti'den Gladio'nun varlığı, niçin ve ne amaçla kurulduğu hakkında en geç 60 gün içinde detaylı bilgi verilmesini istedi. Ertesi gün başbakan Andreotti gizli
örgütün varlığını kabul etti, ancak bu örgütün faaliyetlerinin 1972'ye devam ettiğini, ondan sonra dağıtıldığını savundu. Ayrıca verilen süre içinde komisyona detaylı yazılı bir rapor vereceğini açıkladı. Ancak Andreotti, komisyonu oyalamaya, yanlış yönlendirmeye, bazı olayları manipüle etmeye çalışıyordu. Bunun üzerine ülkede yüz binlerce kişi günlerce “gerçeği istiyoruz” sloganları ve pankartlarıyla protesto yürüyüşleri düzenledi. Sonunda
Andreotti, komisyona nihai raporunu gönderdi. Raporda Gladio'nun NATO ülkelerinde ğu gibi bir yeraltı direniş örgütü olarak olası Sovyetler Birliği işgaline karşı oluşturulduğunu anlattı. Gladio, CIA tarafından sağlanan silah, teçhizat ve diğer mühimmatlarla dağlarda, ormanlarda, mezarlıklarda tam 139 silah deposu oluşturmuştu.
Daha sonra bu silah depolarından birkaçı ortaya çıkartıldı. Tüm bunların sonunda örgütün karıştığı tüm olayların dosyaları yeniden açıldı. İtalya Senatosu 370 sayfalık çok detaylı bir rapor hazırladı. Yıllarca Türkiye'dekine benzer kanlı eylemlerle ülkenin gündeminde samsun oto kiralama
örgütün varlığını ve devam ettiğini devlet de kabul etmek zorunda ve faaliyetlerine son verildiğini açıkladı. Başbakan Giulio Andreotti bile örgütün suçlarıyla ilintili olarak hâkim karşısına çıktı.
İtalya'dan sonra Gladio tartışması Yunanistan'a sıçradı. Savunma bakanı Nikos Kouris, 'koyun Postu' kod adlı örgütün Soğuk Savaş sürecinde aktif ğunu doğruladı. Bu süreçte devlet yetkilileri de örgütün kesinlikle ülke içinde faaliyette bulunmadığını savunarak faaliyetine son verildiğini söyledi. Çözülmenin sıçradığı üçüncü ülke Almanya . Eski
Nazi subayı Peter Naumann, 1995'te örgütün 13 yeni silah deposunu gösterdi. Naumann bu depoların eski olmadığı, son 17 yılda oluşturduğu bilgisini de verdi. Zamanla NATO üyesi Fransa, İspanya, Portekiz, Belçika, Hollanda, Danimarka ve Lüksemburg'da da bu gizli örgütler açığa çıkartıldı. Tüm bu ülkelerdeki devlet yetkilileri, örgütlerin dağıtıldıklarını
açıkladı. Geriye bir tek Türkiye kalmıştı. Bülent Ecevit'in yaptığı yeni açıklamalara ve basında yer alan Özel Harp Dairesiyle ilgili yer alan “Kontrgerilla Özel Harp Dairesidir” haberlerine rağmen: Özel Harp Dairesi 1992'de Özel Kuvvetler Komutanlığı adını alarak tümen iyesine yükseltildiğinde, sivillerin bağlı ğu birim ayrı bir daireye dönüştürülmüştür.
Batı'da bu gizli orduların sivil unsurları tamamen dağıtılıp, kendileri için oluşturulan silah depoları açığa çıkartılırken, Türkiye'de sivil unsurların sayısında artışa gidilmiştir. Seferberlik
Tetkik Kurulu'nun komuta iyesi bu gün tümgeneral düzeyin r. Çoğunlukla kilit
bölgelerde ve noktalarda bulunan sivil unsurların sayıları hakkında kesin bir rakam bilinmemektedir. Bu konuda bugüne dek bir rakam bile telaffuz edilmiş değildir. Ancak sayıları yüz binlerle ifade edilmektedir.
1990'larda Özel Harp Dairesi ve Kontrgerilla tartışması tam 27 kez TBMM gündemine getirildi. Ancak bir türlü Meclis araştırması kararı çıkmadı. Ordu, PKK'ya karşı aktif olarak kullanılan Özel Harp Dairesini kapatmak, sivil unsurlarını da lağvetmek yerine daireyi yeniden yapılandırma yoluna gitti. Dairenin nasıl yapılandırılacağını belirleme görevini ise
bizzat Genelkurmay Başkanı Doğan Güreş üstlendi. Güreş, bunun için İngiltere'ye gitti.
Ardından Amerika'ya iki ülkenin de Özel Harp Dairesiyle aynı işlevi gören yapılarını inceledi.
Ardından Amerikalıların yardımıyla dairenin yapısında değişikliklere gidilerek Özel Harp Dairesi'nin adı 1992'de, Özel Kuvvetler Komutanlığı olarak değiştirildi. Tıpkı Seferberlik Tetkik Kurulu'nun Özel Harp Dairesi adını alması gibi. 157
Meclis'te Özel Harp Dairesi'nin faaliyetlerinin araştırılması önergeleri ret edilirken Güneydoğu ve Doğu Anadolu'daki faili meçhul cinayetler doruk noktasındaydı. Özellikle de
Kürt sorununa duyarlı gazeteciler, aydınlar, siyasetçiler öldürülüyordu. Hiçbir cinayetin faili yasamsun oto kiralamaamıyordu. Hatta soruşturmasının bile yapılmadığı cinayetler oluyordu. 1993 yılından
itibaren ise faili meçhul cinayetlerde Güneydoğunun yanı sıra dikkat çeken bir başka bölge daha : Bolu-Düzce-Sapanca'nın kesiştiği sınırlar. Hedefte bu kez Kürt iş adamları vardı.
'Ölüm Üçgeni' adı verilen bu bölgenin çok önemli bir özelliği var. Özel Harp Dairesi'nin 1950'li yılların sonlarından itibaren, olası bir işgal durumunda Sovyetler Birliği ordusunu durdurmak amacıyla sivil unsurları örgütlediği bölgeydi burası. Kürt iş adamlarının bu
bölgede öldürülmesi, 1993 yılı Millî Güvenlik Kurulu'nda alınan kararlardan sonra başladı.
Özel Harp Dairesi'nin ve diğer güvenlik kuvvetlerinin Güneydoğu'da yürüttüğü mücadele tek başına yeterli değildi. En önemlisi örgütün ekonomik kaynaklarının kesilmesi gerekiyordu. 5 Temmuz 1993 günü MGK'ya sunulan rapora göre, kaynaklardan biri de Kürt işadamlarıydı. Ve bu iş adamlarının büyük kısmı Türkiye'nin en zenginleri arasında yer
alıyordu. MGK toplantısından bir süre sonra “PKK'ya yardım eden iş adamları” adı altında bir liste hazırlandı. Listede 67 Kürt iş adamının ismi vardı. Listenin başında Liceli iş adamı ve PKK'nın yayın organı olmakla itham edilen Özgür Gündem gazetesinin ortağı Behçet
Cantürk vardı. Listede yer alan diğer isimlerin de kimler ğu konuşulurken Başbakan Tansu Çiller, 4 Kasım 1993 tarihinde İstanbul Holiday Inn otelinde ilginç bir açıklama yaptı:
“Türkiye milis hareketi niteliğine dönüşmüş ve yaygınlaşmış bir terör hareketiyle karşı karşıyadır. PKK'nın haraç aldığı iş adamları ve sanatçıların isimlerini biliyoruz, hesap soracağız.” O günlerde bu açıklama fazla önemsenmedi. Çiller'in ne ciddi ğu iki ay
sonra anlaşıldı. Medyada sık sık adı “PKK'ya yardım eden işadamları” arasında geçen, Kürt mafyasının önemli ismi Behçet Cantürk, 14 Ocak 1994'te kaçırılıp öldürüldü, Sapanca yakınlarında cesedi bulundu. Kürt işadamlarının kimler tarafından öldürüldüğünün ipucu
Susurluk kazasından sonra Başbakanlık Teftiş Kurulu Başkanı Kutlu Savaş'ın hazırladığı Susurluk Raporu'nda yer aldı:
Kim ğu ve ne yaptığı aşikâr olmasına rağmen devlet, Cantürk'le baş edememiştir.
DEVAMI YARIN...
Yorumlar
Kalan Karakter: