1982 Anayasası'nın değiştirilmesini isteyenlerin oranı %58
olarak tespit edilmiştir.
Türkiye örneğindeki darbelerin dünyadaki emsallerinden ayrılan yanı; askeri müdahalelerin bütün yıpratıcılı-ğına rağmen, Türk ordusunun, kendisini aranılır kılabilmiş olması ve imtiyazlı konumunu kabul ettirme konusunda önemli mesafeler alabilmiş olmasıdır. Askeri müdahale
63 Hikmet Özdemir (1993); s. 236, 237.
64 Davut Dursun (1999); s. 218, 219.
65 Süleyman Demirel, Türkiye Cumhuriyeti 9. Cumhurbaşkanı, TBMM Darbe ve Muhtıraları Araştırma Komisyonu
Dinleme Tutanağı, 7 Haziran 2012, Ankara Güniz Sokak, s. 9.
dönemlerinin kısa süreli olması, tam da askerlerin öngördüğü gibi, ordunun prestij kaybını sınırlayabilmiştir. Bu olgu, hem insan hakları ihalelerinin vahim olarak algılanmasını zorlaştır-mış, hem de TSK'nın ekonomik, siyasal veya askeri başarısızlıkların müsebbibi olarak görülmesi ihtimalini azaltmıştır. Oysa Arjantin, Brezilya ve Şili gibi ülkelerde uzun süreli askeri yönetimler, orduların yıpranmasını kaçınılmaz kılmış böylece askeri müdahalelere karşı geniş bir toplumsal ittifakın temelleri atılmıştır.66
TSK'yı aranılır kılan faktörlerin başında, demokratik siyasetin ve sivil kurumların etkili çalışmadığına dair yaygın kanı gelmektedir. Toplum içinde bir arada yaşama, belli
fonksiyonların yerine getirilmesini gerekli kılar. Eğer bazı kurumlar kendilerinden beklenen işlevleri yerine getirmekte zorlanıyorlar ise, diğer bazı kurumların devreye girmesi temel
sosyolojik aksiyonlardan biridir. Toplumsal olaylarda polis yerine, askerin çağrılması, görevini kanunlara uygun ve tarafsız bir biçimde yapması gereken emniyet teşkilatına güvensizliğin bir göstergesidir. Mesela, demokratik siyasetin Alevilerin sorunları konusunda çözüm üretemeyeceğine inanılması, Cem Vakfı başkanının umutlarını MGK'ya bağlamasında etkili faktörlerdendir.67
Aynı minvalde başörtüsü meselesinde de sivil siyasi irade özgürlükten yana tavır koymak yerine “devlet” eksenli bir yaklaşım sergilemiştir. Üniversite kapılarından geri çevrilen, eğitim hakları ellerinden alınan kız çocuklarına okumaları için bu ülkenin dışında ülkeler gösterilmiştir. Burada paternalist (babacı) devlet bakışının bir yansıması olarak güçlü, tam itaat bekleyen, erkek egemen baba figürü anlayışının tezahür ettiği görülmüştür.
Komisyonumuzca dinlenen 9. Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel şunları söylemiştir:
Bir basın toplantısında, basın toplantı-sının sunucusu sual soruyor: “Bu başörtüsü meselesini niye hallet-mediniz?” Benim verdiğim cevap şu: Başörtüsü meselesi ğiniz meseleyi iyi ayıralım. Benim anam başörtülü, kız kardeşim başörtülü, eşim başı açık ve kimsenin bir şey ği yok, aynı evde oturuyoruz. Bizim başörtüsü diye bir meselemiz yok, başörtüsü üniversitenin var, devlet dairelerinin var. Bu devlet dairelerinde ve üniversitede başörtüsü istenmemesi de mevcut hukukun gereği. Benim itirazım, Türkiye Cumhuriyeti'nin kanunlarına uyulmamasınadır. Eğer, Türkiye Cumhuriyeti'nin Anayasa Mahkemesi ve Danıştay'ı o kararları vermişse ona uyacaksınız. “Peki, okumak isteyenler ne yapsın?” Okumak isteyen bu çocuk var yani. Aşağı yukarı, bugün,
üniversite öğrencilerinin yarısı kız. Bunların yüzde 90'ının-95'inin bir problemi yok. Onlar da ona uysunlar, o kızlara uysunlar. “Peki, onu yapmıyor, ne yapsın?” O , bu işin serbest ğu yere gider kardeşim. Neresi serbestse oraya gider. Nerede serbest? Avusturya'da, oraya gider yahut Arabistan'da, oraya gider insanlar. Vay sen misin bunu diyen! Demirel, “Türban takan Arabistan'a gitsin.”
. Öyle diyen falan yok. Denilen şu: “Eğer türbanı mutlaka takacaksan, bunun müsait ğu, münasip ğu yere git.” Benim başörtüsü diye bir meselem yok.
Benim sadece Türkiye Cumhuriyeti'nin kanunları meselem var.68
66 Tanel Demirel; Türk Silahlı Kuvvetlerinin Toplumsal Meşruiyeti Üzerine, Bir Zümre, Bir Parti Türkiye'de Ordu,
Birikim Yayınları, İstanbul, 2009, s. 353, 358, 396.
67 Alevilerin umudu MGK. Cem Vakfı Genel Başkanı Prof. Dr. İzzettin Doğan, siyasi partilerin yıllardır Alevi sorununun
çözümü için her defasında söz verdiklerini ama sözlerini yerine getirmediklerini ifade etti. Devlet adamı tutabileceği sözü
vermeli ve bunun gereğini yapabilmelidir. Yalancı eşittir siyaset adamı, imajının silinmesi gerekir. Sorunlarımız büyük.
Bunların çözümü için söz veren siyasi partiler her defasında sözlerini tutmadılar. Bu yüzden umudumuz Millî Güvenlik
Kurulu. Bu meseleyi ancak MGK çözebilir. Buna da inanıyorum. (Milliyet Gazetesi,
http://www.milliyet.com.tr/2000/08/13/yasam/yas01.html 13 Ağustos 2000, Erişim: 1 Temmuz 2012).
68 Süleyman Demirel, Türkiye Cumhuriyeti 9. Cumhurbaşkanı, TBMM Darbe ve Muhtıraları Araştırma Komisyonu
Dinleme Tutanağı, 7 Haziran 2012, Ankara Güniz Sokak, s. 45, 46.
– 79 –
Türkiye Büyük Millet Meclisi (S. Sayısı: 376)
Askeri vesayet sisteminin tamamen zora ve korkuya dayalı olarak ayakta durduğu görüşü ve tezini sorgulamak gerektiğini ifade eden Tanel Demirel: “Vesayet sisteminin tam olarak
bittiği kanaatinde değilim. Vesayet sistemi ğimizde sistemin kurumları, onun yasal çerçevesi, onu besleyen zihniyet dünyası halen devam ediyor. Bu sistemin hukuki alt yapısına fazlaca dokunulmuş değil; vesayet sistemini besleyen zihni donanımla tam anlamıyla mücadele edilebilmiş değil. Belki daha önemlisi vesayet sistemi ğimiz şeyi bir garanti olarak gören veya vesayet sistemini şu ya da bu şekilde benimse-yen hiç de azımsanmayacak bir seçmen kitlesi mevcuttur. Biz 1950 Demokrat Parti zaferinden söz ediyoruz, CHP'nin aldığı oy yüzde 39,45. Halen bu taban ğu içindir ki bu ülkede vesayet ğimiz şeyin tasfiyesinde zorluklar yaşanıyor. Türkiye'de farklı toplumsal kesimler ve gruplar var, farklı kesim ve grupların birbirlerine karşı şüpheleri, korkuları ve kaygıları var. Ve Silahlı Kuvvetler darbelere destek devşirirken karşısına aldıkları bir kesime karşı ötekilerin desteğini almayı başarıyor. 27 Mayıs 1960 darbesinde darbeye maruz samsun oto kiralamalar genellikle muhafaza-kâr, mütedeyyin, köylü, taşralı kesimlerdi. Arkasından 12 Mart ve 12 Eylül darbelerinde bir şekilde bu kesimlerin desteği alındı. İhtilalleri meşrulaştırmak için “Biz 12
Mart'ı, 12 Eylül'ü sizin kutsallarınız devlet ve dini korumak için yapıyoruz. Sola karşı yapıyoruz. Batılılaşmacı elitin çocukları solcu ve arkalarındakilerin büyük bir kısmı alevidir.” tezi ileri sürüldü ve kendine ciddi bir destek de buldu. 28 Şubat ve sonrasında ise Alevilerin desteği arandı. “sizi bu Sünni dindarların baskıcılığından ancak biz koruruz” mesajı verilince, Alevi kesimde ciddi bir çoğunluk “Ne yapalım, demokrasi olmasa da olur. Sünni korkusu çok daha önde.” deyip bu hareketleri alkışladılar. Alkışlamasalar bile en azından tepki göstermediler. Askeri vesayet sisteminin tamamen zora ve korkuya dayalı olarak ayakta
durduğu görüşü ve tezini sorgulamak lazım.”69
İttihat Terakkinin önde lerine bakıldığında, bu ülkenin bugünkü siyasal kültürünün temellerini atmış kadrolardır. Cumhuriyeti kuran kadrolar buradan gelmişlerdir. Dikkat
edilecek olursa bunların hepsi müteva-zı orta kesim ailelerinin çocuklarıdır. Yani SadrazamTalat Paşa bir posta memurudur örneğin. Enver Paşa'dan Mustafa Kemal Paşamıza hepsi mütevazı orta sınıf ailelerin çocuklarıdır. Bunların bir ekonomik gücü yoktur yani üretim sürecinde belirleyici bir rolleri yoktur. Toplumun beğenisini kazanıp, onun üzerinden bir siyasi güç devşirme kaygıları yoktur. Peki, nereden aldılar güçlerini? Üniformalı ve silahlı olmaktan kaynaklanan devlet aygıtı ve devlet memuriyeti üzerinden toplumu yönetme ve yönlendirme eğinden aldılar güçlerini. Türkiye'de İttihat Terakki anlayışı bugüne hiç değişmedi. Memurun ne topluma karşı bir sorumluluğu ne de ekonomik bir artı değer yaratma kaygısı vardı. Memurun devlet aygıtını kontrol edip toplumu şekillendirme, yönetme ve yönlendirme gücünü eline geçirmesi bu toplumda normalleştirildi, makulleştirildi,
yasallaştırıldı ve kurumsallaştırıldı. Şimdi, darbeleri çağırmaya, darbe ortamı yaratmaya lüzum yok. Türkiye'de zaten bunun hem hukuksal, hem kurumsal, hem psikolojik alt yapısı oluşturulmuş bulunuyor. Askerlerin yaptıkları, sadece ı geldiğinde bu alt yapıyı, bu
mekanizmaları harekete geçirmek ve bu İttihat Terakki eğini sürdürmek. Mehmet Ali Birand, “Faks çektim Genelkurmay Başkanına, 'Allah'a faks çekilir mi?' . Bir teşkilat ki kendi teorisini oluşturmuş, bu tabii laik siyasal bir teoloji, kendi Allah'ını ve ruhban sınıfını da oluşturmuş. Toplumdan soyut bu anlayış fevkalade tehlikeli bir şey. Bu orduyu lojmanlar marifetiyle toplumdan soyutlamanın gerekçesi ise şudur: Askerler halkın içinde yaşayınca yani kiralık ev tutunca o halk gibi düşünmeye başlar, ordunun yeniçeri gibi düşünmesi
lazım yani padişahın şahsına bağlı olması, bu çok tehlikeli.70
69 Muhsin Öztürk (2012); s. 187, 188.
70 Doğu Ergil, Siyaset Bilimci, TBMM Darbe ve Muhtıraları Araştırma Komisyonu Dinleme Tutanağı, 4 Ekim 2012, s. 18-
20.
Bunun önemi şurada. Siz ordunuzu halkın içinden seçiyorsunuz, halkı bir tarla olarak düşünün, oradaki çiçekleri kökünden koparıyorsunuz; işte askerî lise, harp okulu, daha ileri ları, harp akademisi. Bu halk çocuklarının bir sonra artık halkla hiçbir teması kalmıyor, bunlar devletin çocukları oluyorlar. Devletin çocuğu ğu , kendisini de
kamu görevlisi olarak görmüyor yani topluma karşı sorumlu memur olarak görmüyor, “devlet memuru” diyor kendisine ve “sadakati devlete karşı”; ama o, devleti de kendisinin
işlettiği bir aygıt olarak gördüğünden kendine hizmet ediyor. Kendi ayrıcalığına, kendi
gücüne hizmet ediyor. O yüzden, bürokrasinin devlet aygıtını bırakması mümkün değildir.
Bütün gücü, imtiyazı ve bütün kaynakları, derlediği ve kullandığı kaynakları devlet mekanizmasından elde ediyor ve bunu da paylaşıyor. Bunu kısmen siyasilerle, kısmen işte
akademisyenle paylaşıyor, basınla paylaşıyor; işte basının arkasındaki ekonomik çıkarlarla paylaşarak yani bir tür avantajların distribütörlüğünü yaparak, bu ayrıcalıklı konumunu ve bu ayrıcalıkları sağlayan düzeni sürdürebiliyor. Bu düzen bugün siyasi gücünü kaybetmiştir ama hukuken varlığını sürdürmektedir, kurumsal olarak da hâlâ ayaktadır. Ne ki bugün, baskın siyasi otorite yavaşlar bu mekanizma tekrardan işleyebilir. Darbe ğiniz şey sadece mevcut iktidarı değiştirmek değildir. Darbecinin yıldırarak ve sindirerek bir toplumu köleleştirmesidir, onu bir sürü hâline getirmesidir. Türkiye'de toplum maalesef bir sürü hâline getirildi, darbeyi ve darbecileri onaylayacak bir psikolojiye maruz bırakıldı. Türkiye'nin asıl mücadele etmesi gereken budur ve buna üniversite de alet , basın da alet ve kendisine aydın diyenler de. Çünkü değişmeyen iktidar askerler ğu için devletin aklarından onlar da yararlandırıldı.71
DEVAMI YARIN...
Yorumlar
Kalan Karakter: