
Türkiye’de tarikat ve cemaatçi yapıların neredeyse tamamı, tarih boyunca varlıklarını sürdürebilmek için devrin siyasi atmosferine göre şekillendiler. Özellikle Cumhuriyet'in ilk yıllarından bugüne kadar geçen süreçte, bu yapıların bazen tamamen yeraltına çekildiğini, bazen ise siyasetle iç içe girerek büyüdüğünü görüyoruz. Ancak bu süreklilik, tarikat ve cemaatlerin saf İslam anlayışına dayalı bir duruş sergiledikleri anlamına gelmiyor. Aksine, bu yapılar zamanla tevhid inancından saparak, dini birer araç olarak kullanma eğilimine girdiler. Günümüzde ise bu yapılar, siyasetin ve toplumsal güçlerin rüzgarına göre şekil alıyor ve samimiyetsizliklerini açıkça gösteriyorlar.
SİYASETE GÖRE ŞEKİLLENEN DİNİ YAPILAR
İslam’ın saf öğretisi, Allah’ın birliği (tevhid) ve insanın yalnızca O’na kulluk etmesi gerektiğini savunur. Ancak günümüz tarikat ve cemaatleri, bu temel ilkeden uzaklaşarak, siyasi ve sosyal çıkarlarına göre hareket ediyorlar. FETÖ örneğinde gördüğümüz gibi, cemaat liderlerinin devlet kademelerinde yer alabilmek için siyasetle derin ilişkiler kurması, onların dini bir değer taşımasından çok, çıkarları doğrultusunda hareket ettiklerini gösteriyor. Fetullah Gülen’in laikliğin savunucusu olan siyasetçilerle bile samimi pozlar vermesi, cemaatlerin çıkarlarına göre nasıl taviz verdiklerini ve değişime uğradıklarını açıkça gösteriyor.
Bu yapılar, tevhid inancına dayalı bir yaşam yerine, güç kazanmak ve devlet içinde yer edinmek için şekil değiştiren yapılar haline geldiler. Menzil Tarikatı gibi gruplar da laikliğin baskın olduğu 28 Şubat sürecinde bile kapılarını açık tutmayı başardı. Bu, onların devletle çatışmak yerine uzlaşarak, kendi çıkarlarını koruma yoluna gittiklerini ortaya koyuyor. Menzil gibi tarikatlar, İslam’ın tevhid anlayışından uzaklaşarak, aracı figürleri (şeyhler, liderler) ön plana çıkarıyor ve bu durum, İslam’ın safiyetini zedeliyor.
TEVHİD ANLAYIŞININ YİTİRİLMESİ
Tevhid, İslam’ın en temel ilkesidir. Ancak günümüz Türkiye’sinde bazı tarikat ve cemaatler, bu inançtan saparak, Allah ile kul arasına şeyhleri ve liderleri sokma eğilimindedirler. Bu yapılar, insanları Allah’a yönlendirmek yerine, kendi çıkarlarını ve bağlılıklarını ön plana çıkarıyorlar. Kur’an’da belirtilen saf İslam anlayışının yerini, maddi çıkarlar, siyasi tavizler ve toplumsal güç ilişkileri almış durumda.
FETÖ’nün devlet içindeki etkinliği ve daha sonra 15 Temmuz 2016 darbe girişimiyle ortaya çıkan gerçekler, bu yapının dini bir cemaatten çok, çıkarlarına göre hareket eden bir örgüte dönüştüğünü gösterdi. Gülen Cemaati, siyasetle işbirliği yaparak, devleti kendi güdümüne sokma planları yapmış ve bunun için İslam’ı araçsallaştırmıştır.
SAMİMİYETSİZLİK VE İSLAM’IN YOZLAŞTIRILMASI
Bugün tarikat ve cemaatlerin topluma İslam’ı saf haliyle yansıtmadığı aşikardır. FETÖ ve Menzil Tarikatı gibi yapılar, İslam’ın tevhid anlayışından uzaklaştıkları için, laik kesim tarafından tehdit olarak görülmemiş ve hatta bazı dönemlerde göz yumulmuştur. Bu yapılar, dini yozlaştırarak, topluma İslam’ın saf halini öğretmekten çok, kendi çıkarlarını koruma amacı taşımaktadırlar. Siyasi rüzgarlar hangi yönden eserse, bu yapılar da o yönde hareket ederek, dini bir araç olarak kullanmışlardır. Bu durum, İslam’a zarar vermiş, toplumu da yanıltmıştır.
Yorumlar
Kalan Karakter: