Gözlerinizin görmediğini, doğadaki bin bir rengi keşfedemediğinizi; ya da yürüyemediğinizi, gönlünüzce koşamadığınızı, fikirlerinizi ifade edemediğinizi, tek başına yemek yiyemediğinizi, güzel şarkıları dinleyemediğinizi, diklerinizin sesini duyamadığınızı hiç düşündünüz mü?
Bugün gündeme özürlüler işte her gün böyle yaşıyorlar…
Bilindiği gibi; özürlülük leri: Doğumsal ve genetik bozukluklar, annenin fötüsü etkileyebilecek sağlık sorunlarının olması, doğum sırasında ortaya çıkabilecek sorunlar veya doğumdan sonra geçirilen hastalıklar ve kazalardır.
Toplumun ayrılmaz bir parçası engellilerin (özürlülerin), umutlu ve geleceğe güvenle bakabilmelerini sağlayacak imkânlara kavuşturulması, devletimizin öncelikli görevleri arasında yer alıyor. Ancak engellilerin üretken bireyler olarak kendi kendilerine yeterli duruma gelmeleri konusunda sivil toplum kuruluşlarına ve sorumluluk taşıyan her insana görev düşüyor.
3 Aralık Dünya Özürlüler Günü, özürlülere karşı sorumluluklarımızı bir kere daha hatırlatıyor. Herkesin yapabileceği bir şeyin ğu gerçeği noktasında neler yapabileceğimizi düşünmemiz için bir vesile oluyor.
Dünya nüfusunun yüzde 10’u, Türkiye nüfusunun ise yüzde 12’si özürlü, yani ülkemizde yaklaşık olarak çeşitli özürleri yaklaşık 7.5 milyon vatandaşımız var. 7.5 milyon özürlü vatandaşımızın 2 milyon 230 bininin konuşma, bir milyon 274 bin 900’ünün eğitilebilir zeka geriliği, 127 bininin görme özürlü, 382 bininin işitme özürlü, 892 bininin ortopedik özürlü, 637 bininin sürekli hastalığı var. 1,5 milyon özürlü çocuğumuzdan da yalnızca 45 bini özel eğitim imkânlarından yararlanabiliyor.
Bugün, özürlülere daha fazla dikkat etmeli ve ilgi göstermeliyiz. Kendimizi onların yerine koyarak, onları daha çok duymalı, daha çok hissetmeliyiz. Özürlülerin sorunlarının çözümü konusunda yapılan çalışmalara yardımcı olmalıyız.
Unutmayınız ki her sağlıklı insan aynı da bir engelli adayıdır. Bizlerde bir gün engelli hale gelebiliriz.
Yorumlar
Kalan Karakter: