Elmaşehir Mahallesi'nde yaşanan ve iddialara göre bir arkadaş cinayetinin ardından gelen intiharla doruk noktasına ulaşan bu acı tablo, son zamanlarda sıkça rastladığımız silahlı olaylar, bıçaklı kavgalar ve intihar vakalarıyla birlikte derin bir endişe yaratıyor. Şehrimiz, peş peşe gelen bu trajik haberlerle adeta bir yas evine dönüştü. "Gençlerimize ne oluyor?" sorusu, her birimizin boğazında düğümlenen bir çığlık, cevabını arayan derin bir yara halini aldı.
Bir şehir düşünün ki, her sabah yeni bir umutla uyanmak yerine, evlatlarının yaşamına son verdiği ya da birbirlerinin hayatına kastettiği haberleriyle sarsılıyor. Bu sadece birkaç günlük bir tablo değil; uzun zamandır devam eden, hepimizi derinden etkileyen bir zincirleme reaksiyon adeta. Gençlerimiz neden bu kadar çaresiz, bu kadar umutsuz? Ekonomik sıkıntılar mı, gelecek kaygısı mı, aile içi baskılar mı, yoksa modern dünyanın getirdiği yalnızlık ve değersizlik hissi mi onları bu uçuruma sürüklüyor? Bilmiyoruz. Bildiğimiz tek şey, bu acı tablonun her geçen gün daha da ağırlaştığı ve evlatlarımızı, ailelerimizi, dolayısıyla şehrimizin geleceğini resmen yok ettiği.
Her bir intihar haberi, aslında bize bir feryat. Bir yardım çağrısı, "buradayız, sesimizi duyun" diyen sessiz bir çığlık. Bu gençlerin gözlerindeki umutsuzluk, belki de bizim gözlerimizden kaçan, görmezden geldiğimiz, "bana bir şey olmaz" dediğimiz bir gerçeğin yansıması. Toplum olarak nerede hata yapıyoruz? Onlara yeterince kulak veriyor muyuz? Sorunlarını paylaşacakları güvenli limanlar sunabiliyor muyuz? Yoksa onları, bu zorlu hayat mücadelesinde yapayalnız mı bırakıyoruz?
Bu sadece bir emniyet ya da sağlık sorunu değil; bu, topyekûn bir toplumsal sorun. Her birimiz, bu tablonun bir parçasıyız. Aileler, eğitimciler, sivil toplum kuruluşları, yerel yönetimler… Hepimiz bu kara bulutları dağıtmak için üzerimize düşeni yapmak zorundayız. Gençlerimize sadece mesleki beceriler değil, aynı zamanda hayata tutunma gücü, problem çözme yeteneği ve ruhsal dayanıklılık kazandırmalıyız. Onlarla konuşmalı, dertlerini dinlemeli, yanlarında olduğumuzu hissettirmeliyiz. Onlara umut aşılamalı, geleceğe dair inançlarını yeşertmeliyiz.
Karaman'ın bu genç fidanları solup giderken sessiz kalmak, bu şehrin ruhunu da öldürmek demektir. Gelin, bu acıya birlikte dur diyelim. Gençlerimizin kaybolup gitmesine seyirci kalmayalım. Her bir gencimiz kıymetli, her bir hayat özel. Onları kaybetmeden önce, onlara uzanan bir el olalım. Bu şehir, evlatlarıyla birlikte nefes alır, evlatlarıyla birlikte yaşar. Gelin, bu derin yarayı birlikte saralım ve Karaman'ın yüreğine düşen bu kara gölgeleri, sevgi, anlayış ve umut ışığıyla dağıtalım. Yarın çok geç olmadan…
Yorumlar
Kalan Karakter: