Siirt Üniversitesi İslam Tarihi Anabilim Dalı Başkanı Doç. Dr. Gülşen İstek, Uluslararası Tarih Araştırmaları Dergisi Vakanüvis’te yayımlanan makalede Haçlıların Suriye’nin kuzey batısındaki tarihi bir şehirde (Maarretunnu’man şehri) işlediği insanlık dışı suçları kaleme aldı. Doç. Dr. İstek yayımlanan makalesinde Haçlılar’dan kaçarak dağlarda saklanan Müslümanların yine Haçlılar tarafından avlayarak etlerini yediklerini anlattı. Kaynak olarak Latin kroniklerin anı sıra Almanca ve İngilizce eserleri baz alan Doç. Dr. İstek, “Haçlıların Maarretünnuman’da İşledikleri Cürümler” başlığıyla Haçlıların, “Müslüman Yamyamlığı” yaptığını ortaya koydu.
İşte o makalenin sonuç kısmı:
“Antakya’nın ele geçirilmesinden sonra Kudüs güzergâhındaki yerleşim yerlerinden biri olan Maarra ya da Maarretünnu’mân şehri, iki haftalık bir kuşatma sonrasında 21 Aralık 1098 tarihinde Haçlılar tarafından ele geçirilmiştir. Şehir halkı, bağlı bulundukları emirlikten yardım alamayınca, surlardan attıkları taş, mancınık, sönmemiş kireç ve arı kovanlarını atarak Haçlı kuşatmasını kendi çabalarıyla savuşturmaya çalışmışlardır.
Haçlıları şehirden uzaklaştıramayan şehir halkının bir kısmı mağaralara, sarnıçlara ve mahzenlere sığınırken, diğer bir kısmı ise eman dileyerek teslim olma yolunu seçmişlerdir. Ancak verdikleri hiçbir emanı tanımayan Haçlılar, ne teslim olanları ne de mağara, sarnıç ve mahzenlerde yakalananları öldürmekten kaçınmamışlardır. Tarihçiler burada öldürülenlerin sayısını on birlerle ifade etmektedirler.
MÜSLÜMAN AVINA ÇIKMIŞLAR
Maarretünnu’mân şehrinde yaşanan hadiseler, bir şehrin ele geçirilme hikâyesinden oldukça farklıdır. Nitekim söz konusu Haçlı askerleri açlık duygularını ölmüş Müslümanların cesetleri ya da şişe geçirilmiş Müslüman çocukların bedenleri ile tatmin etmiştir. Olayların şahitlerinden ve aynı zamanda Orta Çağ yazarlarından bazıları bu yamyamlık hadiselerini “ihtiyaç” ya da “mecburiyet” olarak aktarırken, Tafur isimli Haçlı çetelerinin taze Müslüman eti yemek için dağlarda bağırarak ava gittikleri bilgisi onların bu tezini çürütmektedir.
“İNANILMAZ BİR VAHŞET YAŞANDI”
Yaşanan hadiseleri sonraki dönemde kaleme alınmış yabancı ve Türkçe eserler de değerlendirmiştir. Almanca eserlerin bazısı Antakya kuşatmasını uzun uzun anlatırken, Maarra ya da el-Bare şehrine değinmeden direk Kudüs’ün fethine geçmişlerdir. Ancak bazı eserler ise söz konusu şehirdeki yaşananların Kudüs’ün fethi sırasında yapılanlarla aynı olduğunu, zira Haçlıların bu katliamları Maarretünnu’mân şehrinde prova ettiklerini yazmıştır. Ancak her iki tür eserlerin genelinde kabul edilen bir husus vardır ki, o da bahsi geçen şehirde inanılmaz bir vahşet yaşandığıdır. Nitekim bazı aktivistler bu hadiseleri günümüze taşıyıp, Avrupalıların Maarra şehri sakinlerine borçlu olduğunu ve en azından maddi bir destekle kendilerini affettirmeye çalışmaları gerektiğini bildirmektedir. Ayrıca şehirde yaşanan katliamı hatırlatan “anemonrot”, “Bulyon çorbası” gibi bazı isimlendirmelerin Maarretünnu’mân şehrinde yaşanan katliamlardan türediği belirtilerek kullanılmaması gerektiğini de ifade etmişlerdir.
ACININ ADRESİ MÜSLÜMAN OLMUŞ
Haçlılar, Maarra şehrinde 33 gün kalmışlar ve bu süre zarfında sadece insanların değil sokaktaki hayvanların dahi cesetlerini yemişlerdir. Dönemin tarihçileri, bu bilgileri içeren hatıralarını anlatırken büyük bir utanç içinde olduklarını belirtmişlerdir. Ayrıca şehir, Raymond ve Bohemond adında iki Haçlı komutanın ihtiraslarının kurbanı olmuş ve en büyük acıyı da yine Müslüman halk çekmiştir. Raymond kendi ordusunun zoruyla şehirden istemeyerek ayrılmış ve Bohemond da kendi prinkepsliği olan Antakya’ya dönmüştür. Şehir yönetimi ise el-Bare piskoposuna bırakılmıştır.
EMİRLİKLİKLER SANCAK DEĞİŞTİRMİŞ
Maarra şehrinde yaşananlar, civardaki Müslüman emirlikler üzerinde de büyük bir tesir bırakmıştır. Bu nedenle bazı emirliklerin kendi surlarına Haçlı sancağı çekerek güven içinde olmak istedikleri görülmektedir. Karşılığında ise Haçlı askerlerine askeri teçhizat temin etmekle kalmamışlar, erzak, altın ve mücevherler hediye ederek ve Kudüs’e kadar yanlarına kılavuzlar vererek kutsal şehre girişlerini kolaylaştırmışlardır.”
DOÇ. DR. GÜLŞEN İSTEK
Yorumlar
Kalan Karakter: