Tarih 12 Eylül 1980'i saat de 03.00'ü gösterdiğinde, tanklar şehirlerde gezmeye başladığında bu aynı da yeni bir i işaret ediyordu. 12 Eylül 1980 sabahından sonra birçok şey eskisi gibi olmayacaktı, olmadı da...
1980'e yaklaşıldığında yurdun hemen hemen her köşesinden ölüm haberleri geliyordu. Ülke adeta bölünmüş, kamplaşma doruk noktaya ulaşmıştı.
12 EYLÜL DARBESİNE DOĞRU ADIM ADIM...
1 Şubat 1979:
Milliyet Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Abdi İpekçi 1 Şubat 1979 gecesi İstanbul Maçka'daki evinin yakınlarında arabasında iken Mehmet Ali Ağca tarafından öldürüldü.
Mehmet Ali Ağca verdiği ifadede Abdi İpekçi'ye 5 - 6 el ateş ettiğini söyledi. Fakat olay yerinde 9 mermi ele geçirildi. Bu da bir ikinci kişinin ğunu ihtimalini güçlendirdi. Daha sonra Oral Çelik ve Mehmet Şener'in suikastı beraber planladığı ve Mehmet Ali Ağca'yı da tetikçi olarak sonradan aralarına aldıkları .
10 Eylül 1979:
Türkiye İşçi Partisi Adana eski İl Başkanı Ceyhun Can, yazıhanesinde öldürüldü.
19 Eylül 1979:
Malatya Ülkü Ocakları eski başkanı Mürsel Karataş İstanbul Sultanahmet'te öldürüldü.
12 Eylül darbesinin öncesi ve sonrasında yaşananlar
3 Aralık 1979:
Fedai Dergisi sahibi MHP'li yazar Kemal Fedai Coşkuner İzmir Agora semtinde alışveriş yaptığı pazar yerinden dönerken kurşunlanarak öldürüldü.
7 Aralık 1979:
İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi öğretim üyelerinden Cavit Orhan Tütengil 7 Aralık 1979'da evinden üniversiteye giderken silahlı saldırıya uğradı ve öldürüldü. Tütengil uzun yıllar Cumhuriyet gazetesinde denemeler yazmıştı.
11 Nisan 1980:
TRT İstanbul Radyosu prodüktörlerinden Ümit Kaftancıoğlu, 1980'de evinin önünde uğradığı silahlı saldırı sonucu öldürüldü.
12 Eylül darbesinin öncesi ve sonrasında yaşananlar
27 Mayıs 1980:
MHP Genel Başkan Yardımcısı Gün Sazak, eşi ile gittiği bir ziyaretten dönüp arabadan eşyalarını indirirken Devrimci Sol militanları tarafından çapraz ateşe alınarak öldürüldü.
24 Haziran 1980:
MHP Gaziosmanpaşa İlçe Başkanı Ali Rıza Altınok evinde ve kızıyla birlikte öldürüldü.
15 Temmuz 1980:
CHP İstanbul milletvekili Abdurrahman Köksaloğlu İstanbul Şişli'deki işyerinde öldürüldü.
19 Temmuz 1980:
Eski Başbakan Nihat Erim İstanbul Dragos'taki evinin yakınında Mahir Çayan ve arkadaşlarının intikamının alınması adına Dev-Sol militanları tarafından suikaste uğradı.
22 Temmuz 1980:
Maden-İş Sandikası genel Başkanı Kemal Türkler İstanbul Merter semtinde silahlı saldırı sonucu öldürüldü.
VE 12 EYLÜL 1980 SABAHI
İşte böyle gergin bir ortamda Türk Silahlı Kuvvetleri 12 Eylül 1980 günü emir komuta zinciri içinde gerçekleştirdiği askeri müdahale ile yönetime el koydu.
12 Eylül darbesinin öncesi ve sonrasında yaşananlar
Dönemin Genelkurmay Başkanı daha sonra yargılanması gündeme ve birçok tartışmaya Kenan Evren'di...
Evren, Milli Güvenlik Konseyi Başkanlığı'nın yanı sıra Devlet Başkanlığı görevini de üstlendi.
12 Eylül 1980 Cuma günü saat 03.59'da Türkiye radyoları (TRT) İstiklal Marşı'nın çalınmasıyla birlikte yayına geçti. Daha sonra anons yapılmadan Harbiye Marşı çalındı. Marşın bitiminde Genelkurmay ve Milli Güvenlik Konseyi Başkanı Orgeneral Kenan Evren imzasıyla yayınlanan Milli Güvenlik Konseyi'nin bir numaralı bildirisi okunmaya başlandı. Bu bildiriyi 5 bildiri daha izledi.
12 EYLÜL SABAHININ YENİ GÖRÜNTÜLERİ ORTAYA ÇIKTI
MİLLİ GÜVENLİK KONSEYİ'NİN 1 NUMARALI BİLDİRİSİ
Yüce Türk Milleti;
Büyük Atatürk'ün bize emanet ettiği ülkesi ve milletiyle bu bütün , Türkiye Cumhuriyeti Devleti, son yıllarda, izlediğiniz gibi dış ve iç düşmanların tahriki ile, varlığına, rejimine ve bağımsızlığına yönelik fikri ve fiziki haince saldırılar içinr.
Devlet, başlıca organlarıyla işlemez duruma getirilmiş, anayasal kuruluşlar tezat veya suskunluğa bürünmüş, siyasi partiler kısır çekişmeler ve uzlaşmaz tutumlarıyla devleti kurtaracak birlik ve beraberliği sağlayamamışlar ve lüzumlu tedbirleri almamışlardır. Böylece yıkıcı ve bölücü mihraklar faaliyetlerini alabildiğine arttırmışlar ve vatandaşların can ve mal güvenliği tehlikeye düşürülmüştür.
12 Eylül darbesinin öncesi ve sonrasında yaşananlar
Atatürkçülük yerine irticai ve diğer sapık ideolojik fikirler üretilerek, sistemli bir şekilde ve haince, ilkokullardan üniversitelere eğitim kuruluşları, sistemi, yargı organları, iç güvenlik teşkilatı, işçi kuruluşları, siyasi partiler ve nihayet yurdumuzun en masum köşelerindeki yurttaşlarımız dahi saldırı ve baskı altında tutularak bölünme ve iç harbin eşiğine getirilmişlerdir. Kısaca devlet güçsüz bırakılmış ve acze düşürülmüştür.
Aziz Türk Milleti:
İşte bu ortam içinde Türk Silahlı Kuvvetleri, İç Hizmet Kanunu'nun verdiği Türkiye Cumhuriyeti'ni kollama ve koruma görevini yüce Türk Milleti adına emir ve komuta zinciri içinde ve emirle yerine getirme kararını almış ve ülke yönetimine bütünüyle el koymuştur.
12 Eylül darbesinin öncesi ve sonrasında yaşananlar
Girişilen harekatın amacı, ülke bütünlüğünü korumak, milli birlik ve beraberliği sağlamak, muhtemel bir iç ı ve kardeş kavgasını önlemek, devlet otoritesini ve varlığını yeniden tesis etmek ve demokratik düzenin işlemesine mani sebepleri ortadan rmaktır.
Parlamento ve Hükümet feshedilmiştir. Parlamento üyelerinin dokunulmazlığı rılmıştır.
Bütün yurtta sıkıyönetim ilan edilmiştir.
Yurt dışına çıkışlar yasaklanmıştır.
Vatandaşların can ve mal güvenliğini süratle sağlamak bakımından saat 05.00'den itibaren ikinci bir emre sokağa çıkma yasağı konulmuştur.
Bu kollama ve koruma harekatı hakkında teferruatlı açıklama bugün saat 13.00'deki Türkiye Radyoları ve Televizyonun haber bülteninde tarafımdan yapılacaktır. Vatandaşların sükunet içinde radyo ve televizyonları başında yayınlanacak bildirileri izlemelerini ve bunlara tam uymalarını ve bağrından çıkan Türk Silahlı Kuvvetleri'ne güvenmelerini beklerim.
DEMİREL HÜKÜMETİ FESHEDİLDİ...
Bu müdahale ile 6. Süleyman Demirel hükümeti ve Türkiye Büyük Millet Meclisi feshedildi, sendika ve derneklerin faaliyetleri durduruldu ve genel sıkıyönetim ilan edildi.
12 Eylül darbesinin öncesi ve sonrasında yaşananlar
1970 sonrasında değiştirilen 1961 Anayasası tamamen rafa rıldı ve bir askeri başladı. Bu yaklaşık 9 yıl sürdü.
12 Eylül 1980 darbesinin ardından partiler lağvedildi, parti liderleri önce askeri üslerde gözetim altında tutuldu, ardından yargılandı.
LİDERLER İÇİN HAMZAKÖY VE UZUNADA DÖNEMİ
Darbenin gece 03.00'te ilanından sonra aynı gün sabah saat 05.30'da Süleyman Demirel, Bülent Ecevit ve Necmettin Erbakan'a Genelkurmay Başkanı Evren tarafından birer tebliğ gönderildi.
Tüm tebliğlerde, "TSK yönetime el koymuştur. Hükümetiniz feshedilmiş, parlamento üyeliğiniz düşmüştür. Talimatı getiren subayın ikazlarına uyunuz" ifadesi kullanıldı, liderlere gidecekleri adresler de belirtiliyordu.
Bülent Ecevit ve Süleyman Demirel için Hamzaköy Gelibolu adresi belirtilirken, Necmettin Erbakan'a ise Uzunada İzmir adres olarak gösterildi.
Ecevit ve Demirel eşleriyle birlikte aynı uçakla Hamzakoy'a götürüldü. Yaklaşık bir ay boyunca, 11 Ekim 1980'e burada lar.
Necmettin Erbakan ise aynı gün uçakla Uzunada'ya götürüldü.
Alparslan Türkeş evinde bulunamadığı için Milli Güvenlik Konseyi, 13 Eylül'de bir bildiri ile teslim olmaması halinde suçlu duruma düşeceğini belirtti. Bunun üzerine Türkeş 14 Eylül'de Ankara Merkez Komutanlığı'na teslim ve Uzunada'ya gönderildi.
1982 ANAYASASI
7 Kasım 1982 yılında yapılan halkoylamasıyla yüzde 92.7 evet oyuna karşılık, yüzde 8.6 hayır oyuyla kabul edildi. Oy kullanırken iki renk arasından birini seçmek gerekiyordu. "Mavi" renk hayır, "beyaz" renk ise evet demekti.
Kenan Evren halkoylaması öncesi yaptığı konuşmalarla halkı mavi oy vermemesi konusunda telkin ediyor ve çeşitli gazetelere mavi renkle ilgili sansür uygulanıyordu.
12 Eylül darbesinin öncesi ve sonrasında yaşananlar
Darbe ardından geçen 3 yıl içerisinde önemli kanunların tamamına yakını değiştirildi ve askeri yönetimin belirlediği Danışma Meclisi tarafından hazırlanan Anayasa, 1982 yılında yapılan ve aleyhte konuşmanın ve propaganda yapmanın yasak ğu "güdümlü" referandumda, yüzde 92'lik "evet" oyu ile büyük farkla kabul edildi.
Halk oylamasında "hayır" oyu kullananları sandık başında baskı altında tutmak için rengi dışardan görünen oy pusulaları kullandırıldığı iddia edildi ama bu, Anayasa'nın çok büyük çoğunlukla kabul edilmesini açıklayan tek değildi.
Aynı halkoylamasında, Kenan Evren otomatik olarak Cumhurbaşkanı seçildi. Kabul edilen Anayasa'da, askeri yönetim üyelerinin ömür boyu yargılanmasını engelleyen 15. madde, daha sonraki seçimlerle iktidara hiçbir hükümet tarafından rılmadı ve 12 Eylül liderlerinin dokunulmazlığı sürdü.
- AYM, başvurularını "kabul edilemez" buldu
Evren ve Şahinkaya 13 Şubat 2013'te, dava iyle haklarının ihlal edildiği gerekçesiyle Anayasa Mahkemesine (AYM) bireysel başvuruda da bulundu. İki eski komutan, davanın görüldüğü Ankara 12. Ağır Ceza Mahkemesine, ''12 Eylül iddianamesinin ve kamu davasının hukuken yok hükmünde ğunun tespiti" için dilekçe verildiğini ancak mahkemece bu istemin redldiğini gerekçe gösterdi. AYM, 26 Haziran 2014'te Evren ve Şahinkaya'nın başvurusunu, olağan kanun yolları tüketilmediğinden kabul edilemez buldu.
Dava devam ederken Terörle Mücadele Kanunu ve Ceza Muhakemesi Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun'la birlikte Ankara 12. Ağır Ceza Mahkemesi kapatılınca dava, Ankara 10. Ağır Ceza Mahkemesine devredildi.
- Savcı müebbet istedi
Cumhuriyet Savcısı Erdinç Hakan Özdabakoğlu, 12 Eylül Davası'nda verdiği esas hakkındaki görüşte, sanıklar Evren ve Şahinkaya'nın, 765 sayılı TCK'nın "Devlet kuvvetleri aleyhine cürümler" başlıklı 146. maddesi uyarınca ağırlaştırılmış müebbet hapisle cezalandırılmalarını istedi.
Mahkeme Başkanı Oktay Saday'ın açıkladığı hükme göre Evren ve Şahinkaya, "21 Aralık 1979'da in Başbakanı'na verdikleri muhtırayla Anayasa'yı ve TBMM'yi ortadan rmaya ve görevini yapmasını engellemeye teşebbüs suçundan, 12 Eylül 1980'de de cebren Türkiye Cumhuriyeti Anayasası'nı tağyir, tebdil veya ilgaya ve bu kanun ile teşekkül eden TBMM'yi ıskat ve cebren men suçundan eylemlerine uyan 765 sayılı TCK'nın 146/1. maddesi gereğince" ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasına çarptırıldı. Takdiri indirimle bu cezalar, "müebbet hapis cezası"na çevrildi.
Evren ve Şahinkaya hakkında, Askeri Ceza Kanunu'nun "askeri rütbelerin sökülmesi"ne ilişkin 30. maddesinin de uygulanmasına karar verildi.
Kararın ardından Evren ve Şahinkaya'nın avukatı, 24 Haziran 2014'de kararın bozulması istemiyle temyiz dilekçesini Ankara 10. Ağır Ceza Mahkemesine verdi. Yargıtay 16. Ceza Dairesi, temyiz incelemesi sürerken Evren, 10 Mayıs 2015'te tedavi gördüğü Gülhane Askeri Tıp Akademisinde 98 yaşında, in Hava Kuvvetleri Komutanı emekli Orgeneral Şahinkaya da 9 Temmuz 2015'te 90 yaşında hayatını kaybetti.

Yorumlar
Kalan Karakter: