Karapınar’da obruklarla dolu bir tarlada çalışan çiftçilerin zorluklarına dair bir haber dikkatimi çekti. Çiftçiler, yıllar içinde tarlalarının ortasında devasa obrukların oluştuğunu, geceleri çalışmanın tehlikeli hale geldiğini anlatıyordu. Bu manzara yalnızca Karapınar’a özgü değil; benzer risklerin Karaman’da da görüldüğünü biliyoruz. Burada da yeraltı suyunun bilinçsiz kullanımı ve iklim değişikliği etkisiyle obruklar birer birer oluşuyor ve hem çiftçilerin güvenliğini hem de yerleşim alanlarını tehdit ediyor. Bu tehlikeye rağmen çiftçilerimiz yılmadan üretime devam ediyor. Peki, bu emek ve cesaret karşısında bizler ne yapıyoruz?
Lütfi Gülbahar, Karapınar’daki tarlasında yaşadığı zorlukları şöyle özetliyor:
"Obruklarla yaşam zor, endişeleniyoruz ve korkuyoruz. Her an bir şey olacakmış gibi tedirginiz ama 'buna da alıştık' diyebilirim."
Gülbahar’ın sözleri, tarımla uğraşmanın doğaya meydan okumak anlamına geldiğini gösteriyor. Kendi tarlasına olan bağlılığından dolayı korkusuna rağmen her gün aynı tarlaya gidiyor; tedirginliğine rağmen tohumu toprağa bırakıyor. ‘Alışmak’ ifadesi, bu tehlikelerle başa çıkmanın acı bir zorunluluk haline geldiğini gösteriyor. Ancak böylesi bir alışkanlık, bir anlamda doğanın verdiklerine razı gelmek değil mi? Gülbahar’ın korkusuzca devam edişi, toprağına olan inancını kaybetmemesini ve bu topraklara olan direncini simgeliyor.
"Gece çalışamazsın, tehlikeli. İçine düşsen yardım edecek kimseyi bulamazsın. O nedenle gündüzleri çalışıyoruz."
Bu sözlerle Gülbahar, bir çiftçinin doğayla olan mücadelesini gözler önüne seriyor. Toprağın altında büyük boşlukların olduğu, bilinmezliğin hüküm sürdüğü bir yerde gece çalışmanın getirdiği tehlikeyi anlatıyor. Günümüz dünyasında, teknolojiyle daha güvenli alanlar yaratılabilirken, Gülbahar’ın çalışmaya devam ettiği tarlasındaki durumu trajik bir gerçeği de ortaya koyuyor. Çiftçiler, alın terini toprağa dökmeye çalışırken bu tehditle karşı karşıya kalmamalı.
"Obruk tehdidi de devam ediyor. Sadece bu tarlada değil çevrede ve komşuların arazilerinde de obruk oluyor."
Bu ifadeler, tehlikenin artık bireysel değil, toplumsal bir boyuta ulaştığını gösteriyor. Obruklar, yalnızca bir çiftçinin meselesi olmaktan çıkıp, komşu tarlaları, yerleşim alanlarını tehdit eder hale gelmiş. Gülbahar’ın sözlerinden yola çıkarak, bu tehlikenin etkilerinin yalnızca tarım alanlarına değil, çevreye ve tüm bir yaşam alanına yayılacağını anlıyoruz. Bu nedenle, Karaman ve çevresindeki obruk tehdidi karşısında yetkililer ve toplum olarak hepimizin harekete geçmesi şart.
Karaman’daki çiftçilerin bu topraklara olan bağlılığı, tüm zorluklara rağmen devam ediyor. Ancak bu yalnızca onların değil, hepimizin sorunu. Bu köklü bağlılığı, emek ve cesareti korumak için su kaynaklarımızı daha bilinçli kullanmalı, obruk oluşumunu azaltmak adına uzun vadeli adımlar atmalıyız. Çünkü bu topraklar sadece ekinlerimizi değil, aynı zamanda geleceğimizi de barındırıyor.
Canları pahasına üretiyorlar
Yorum Yazma Kuralları
Lütfen yorum yaparken veya bir yorumu yanıtlarken aşağıda yer alan yorum yazma kurallarına dikkat ediniz.
Türkiye Cumhuriyeti yasalarına aykırı, suç veya suçluyu övme amaçlı yorumlar yapmayınız.
Küfür, argo, hakaret içerikli, nefret uyandıracak veya nefreti körükleyecek yorumlar yapmayınız.
Irkçı, cinsiyetçi, kişilik haklarını zedeleyen, taciz amaçlı veya saldırgan ifadeler kullanmayınız.
Türkçe imla kurallarına ve noktalama işaretlerine uygun cümleler kurmaya özen gösteriniz.
Yorumunuzu tamamı büyük harflerden oluşacak şekilde yazmayınız.
Gizli veya açık biçimde reklam, tanıtım amaçlı yorumlar yapmayınız.
Kendinizin veya bir başkasının kişisel bilgilerini paylaşmayınız.
Yorumlarınızın hukuki sorumluluğunu üstlendiğinizi, talep edilmesi halinde bilgilerinizin yetkili makamlarla paylaşılacağını unutmayınız.
Yorumlar
Kalan Karakter: