Başbakan Ahmet Davutoğlu il başkanları ile buluşma toplantısında . Davutoğlu, "Bugün itibarıyla Meclis'e kedilenlerle birlikte 3 aylık programın yüzde 40'ını vaatlerin ise yüzde 60'ını gerçekleştirdik. Mart ayı bitiğinde vaatlerimizin tamamını yerine getirmiş olacağız. " .
Davutoğlu'nun konuşmasından satır başları:
Bugün Dışkapı Hastanesi'ni ziyaret ettim. İki kahraman kadından size selam getirdim. Biri İpek hanım diğeri Meryem hanım. Hain örgüt İpek Hanım'ın çocuklarını, beylerini öldürdü. Meryem Hanım, İpek Hanım'a göre biraz daha şanslı. Oğlu Sait ve kızı Zehra yaralı, eşi Lokman Bey yaralı. Bir ana yüreği, bir Kürt ana yüreği, Sait'in yüzündeki pırıltı hiç kaybolmamış. Ailesinden aldığı muhabbetle bize tebessüm ediyordu. Anne 'Sait'i öpebilir miyim?' diye doktorlara sordu. İşte o an rabbimin lütfunun nasıl tezahür ettiğine şahit m. İpek Hanım hem eşini hem de tek çocuğunu kaybetmişti. Yüzü mütesebbimdi 'Allah tebessümünü eksik etmesin' m, kendisi de 'Sizi burada görmek bana güç verdi' . Onurluydu, vakurdu. Bu iki kahraman Anadolu kadınını sizler adına selamlıyorum. Allah bir daha hiçbir anneye Kürt veya Türk, Sünni veya Alevi hiçbir anneye bu acıyı yaşatmasın. Bize dönük zalim, otoriter diktatör diyenler hiç utanmadan Sait'in yüzünü görmeden, İpek Hanım'ı hissetmeden, terör örgütüne hiçbir şey söylemeden, bu terör örgütüne karşı kahramanca mücadele eden Mehmetçiği görmeden. Gidin o kahraman kadınları dinleyin ve utanın. Gözlerinin içine bakıp deyin ki, 'Sizin kızınızı eşinizi katleden zalim değil sizin için gece gündüz çalışanlar zalim' deyin.
BİZİM SİCİLİMİZ AK VE PAK YA BEBEK KATİLLERİNİN?
Bizim sicilimizi herkes bilir. Beraber gözyaşı döktüğümüz Filistinli anneler, babalar bilir. Sicilimizi Somali'de açlık içinde kıvranırken suyunu, aşını yetiştirdiğimiz bebekler bilir. Bugün İpek hanımın hemen yanında yanıklar içinde yatıp, Türkiye'ye getirilen Suriyeli kardeşimiz bilir. Bebek katilinin sicilini de herkes biliyor. Bizim sicilimiz ak ve pak. Başka hiçbir siyasi partide şu salonda toplanan 81 ak yüreğin muhabbeti, merhameti, vicdanı olamaz. Başka hiçbir partide 81 vilayette örgütlenmiş teşkilatın, bu halkın iliklerine nüfus etmiş bir teşkilat olamaz. Türkiye bugün son bir kaledir. Çevremizdeki büyük bunalımların, krizlerin içinde Türkiye mazlumların sığınabileceği tek kaledir. Birileri bu son kaleyi tahrip etmek istiyor. Yahya Kemal'in 'Bu son ordusudur İslam'ın' ği gibi. Bizler son kaleyi savunmak için ne gerekiyorsa yapacağız. Son kalenin son müdafaa hattı da AK Parti teşkilatlarıdır. Sizler büyük bir misyonun temsilcilerisiniz. AK Parti Türkiye hizmet şiarıyla çıktığı yürüyüşünü emin adımlarla sürdürüyor. AK Parti katıldığı bütün seçimleri açık ara kazanan yegane partidir. Son seçim tarihinde Türk demokrasi tarihinde en yüksek seçmen desteğine sahip olmuştur. AK Parti bütün kritik dönemeçlerde milletimizin umudu yegane partidir. AK Parti teşkilatları milletle buluşmasaydı bu yol alamazdık.
ŞİMDİKİ İMTİHANIMIZ KİBİRE KARŞI TEVAZU İMTİHANIDIR
AK Parti'den önce siyasetçiler topluma yük olurdu. AK Parti topluma yük siyasetçileri toplumun sırtından aldığı gibi toplumun sırtına yüklenen diğer yükleri de aldı. Bu parti hepimizindir. Bugüne kim bu harekete hizmet ettiyse Allah ondan razı olsun. Kurucu genel başkanımız, Cumhurbaşkanımız AK Parti'nin kuruluşunu müjdelerken 'Türkiye'de artık hiçbir şey eskisi gibi olmayacak' diyordu ve Türkiye artık eskisi gibi olmadı. Yasaklarla, yolsuzlukla, yoksullukla amansız bir mücadele yürüttük. Bir daha o karanlık günlere, o felaket günlere dönmemek için milletimiz bize el verdi, yürek verdi, vicdan ve merhametiyle destek verdi. Yegane pusulamız milletimizin talepleri, tercihleri . Seçimleri kazanmak, iktidar olmak bizi rehavete sürüklemedi. 7 Haziran seçimlerinin ardından 'Her hareket imtihandan geçer. Mesele imtihanlar karşısında nasıl duruş sergilediğiniz' m. 7 Haziran'da biz özgüven imtihanı yaşadık. Özgüven imtihanını aştık. 1 Kasım seçimlerinden sonra imtihanımız mahiyet değiştirdi. Şimdi imtihanımız tevazu imtihanıdır. Kibire karşı tevazu imtihanı. Rehavete karşı yeni bir aşkla çalışma imtihanıdır. Biz eğer rehavet gösterirsek, siz bizden hesap sorun. 1 Kasım'dan sonra tatil diye bir kavram tanımadık, tanımayacağız.
MART AYI BİTTİĞİNDE VAATLERİN TAMAMI GERÇEKLEŞECEK
Bu teşkilatın başında olmak ne büyük şeref, ne büyük onur. Diğer partiler her türlü iftiralarla birbirleriyle mücadele ediyorlar. Milletimize veridğimiz her sözü mutlaka yerine getireceğimizi söylemiştik. Biz verdiğimiz her sözü de Allah bize ömür verdikçe tutarız. Biz hızlı adımlarla ilerliyoruz. Eskiden vaatler verildi mi, o vaatler yerine getirilmezdi. Milletin huzurunda dile getirdiğimiz vaatleri hayata geçiriyoruz. Bugün itibarıyla Meclis'e kedilenlerle birlikte 3 aylık programın yüzde 40'ını vaatlerin ise yüzde 60'ını gerçekleştirdik. Mart ayı bitiğinde vaatlerimizin tamamını yerine getirmiş olacağız. Asgari ücreti bin 300 TL'ye çıkardık. Emekliye bin 200 TL zam yaptık. Esnafa bayraklı siz kredi verdik. Gençlere 50 bin TL karşılıksız nakdi desteği vermeye başladık. Gençlerimize 100 bin TL kredi veriyoruz. Lisanüstü öğrencilerin burslarını 400 TL yaptık. Astsubayların intibak sorununu çözdük. Er ve Erbaş ücretlerini 100 TL'ye çıkardık. Gübrede KDV'yi rdık, çiftçilere desteği verdik. Artık seralarda ticarethane elektrik fiyatı yerine sulama suyu elektrik fiyatı uyguladık. KOBİ'ler için kefalet limitlerini yükselttik vadeleri arttırdık. Dövizle askerliği bin Avro'ya düşürdük.
DOĞUM YAPAN KADININ İZİN SÜRESİ MEMURİYETTEN SAYILACAK
Geçtiğimiz bir hafta içinde emekliden polisimize, öğrenciden muhtara birçok müjdeli haberimiz var. Artık esnafımızın yıllık 800 bin liraya vergi almayacağız. Emeklinin maaşlarından kesilen sosyal güvenlik destek primini rdık. Muhtar maaşlarını bin 300 TL'ye yükselttik. Polis ve uzman erbaşlarının ek göstergelerini 3 bine yükselttik. Artık lise ve üniversiteden mezun gençlerimizin genel sağlık sigortası giderlerini 2 yıl boyunca biz karşılayacağız. Öğrencilerimizin pasaport harçlarını rdık. Dünyanın her yerine pasaport harcı olmadan gidecekler. Her türlü sağlık hizmetlerinden istifade edecekler. Gözümüzün nuru kadınlarımıza bu hafta içinde getirdiğimiz müjdelerimizi vereleim. Çalışan kadınlarımızın doğuma ilişkin izin ve haklarını genişlettik. Ücretsiz izinde geçirdiğiniz süreler memuriyet kıdeminde değerlendirilmeyecektir. Doğum yapan bütün kadınlarımızın hizmeti vatani hizmettir ve doğum süresi memuriyetten sayılacaktır. Artık kadınlarımız hem annelik görevlerini yapacak hem de alın teri döküp uğraştıkları mesleklerini de sürdürebilecek. AK Parti söz verdi mi gereği neyse yapar ve hiçbir sözünden geri durmaz. Onlar konuşur AK Parti yapar.
YENİ ANAYASAMIZ ÖZGÜRLÜKÇÜ VE DEMOKRATİK OLACAKTIR
Türkiye'de hemen herkes mevcut anayasanın değiştirilmesinde hemfikir. Darbe anayasasıyla yönetiliyor olmak bir zuldür. Ben hayatımda ilk kez 1982 anayasa referandumu için oy kullandım. O hayır koyu kahverengi, evet beyaz renkli kağıttandı. Ben o hayır oyu kullanmıştım. Kimse benden hayır oyu verdiğim 82 anayasasını savunmamı beklemesin. Yeni anayasayı yapacağız, kimsenin şüphesi olmasın. Bunu gerçekleştirirken isteriz ki, hep beraber yapalım. Anayasa bir anlamda bütün toplumun yasal sisteminin anasıdır. Bir kez daha bütün partilere, sivil toplum kuruluşlarına yeni anayasa yapım sürecine destek vermelerini rica ediyorum. Türkiye'nin önceliği özgürlükçü, demokratik bir anayasadır. Darbe hukukunun temeli bu anayasadır. İnşallah hukuk devleti yeni anayasa ve onun dayandığı özgürlükçü temel olacaktır. Ruhuyla, özüyle insan odaklı ve temel hak ve özgürlüklerin çerçevesini çizen bir anayasa olacaktır. Vatandaşları potansiyel tehlike gibi gören bir anayasa yeni Türkiye'nin anayasası olamaz. Yeni anayasa ile birlikte yeni bir zihniyeti devreye sokmamız lazım. Meclis'teki bütün partiler Anayasa Uzlaşma Komisyonu'na verecekleri üyeleri belirlediler. Biz de belirledik.
ALLAH BİLİR AMA 20-30 SENE SONRA BİZ OLMAYACAĞIZ
Kim neyi istiyorsa kalıcı bir anayasa yapmak üzere ortaya koymalıdır. Sayın Kılıçdaroğlu'na bir kez daha huzurlarınızda söylüyorum, hepimizin biyolojik ömrümüzün bir sınırı var. Biyolojik ömrümüzün sınırı Allah'ın takdiridir ama bundan 20-30 sene sonra belki bu dünyada olmayabiliriz. Öyle bir anayasa yazalım ki, gelecek nesiller 'Sağolsunlar 61. dönemin milletvekilleri bize sağlam bir anayasa bıraktılar' desinler. Bu çocuklarımıza, torunlarımıza bir borcumuzdur. TBMM'de yapılacak anayasa çalışmaları için Cumhurbaşkanımızı hedef li-">li , hakaretler yöneltmek, bu tartışmayı şahsileşen bir tartışma haline dönüştürmek anayasa yapım sürecine ihanettir. Bu mesele hiçbirimizin şahsi meselesi değildir. Başkanlık sistemine niçin karşı çıktıklarını, parlamenter sistemi savundukları açıklasınlar. Bu süreci basit siyasi hesaplara kurban etmememiz gerekiyor. Yeter ki, yapıcı tartışalım, ortak akıla, ortak geleceğe mührümüzü vurabilelim. Geçmişte neyin yanlış ğunu tespit ederek işe doğru yerden başlayalım. Kimse bugünkü sistemi bize çok iyi işleyen bir parlamenter sistem gibi satmasın, anlatmasın, pazarlamasın. Yeni bir kurucu meclis iradesiyle en doğrusunu tartışarak yol alalım, mesafe alalım. Bu ülke istikrarsızlıklar yaşadı, bir MGK kurulunda masada fırlatılan anayasa kitapçığı o akşam Türk ekonomisinin iflasına, siyasetinin de tümünün çökmesine yol açmıştı.
ÇARESİZ İNSANLAR YÖNLERİNİ TÜRKİYE'YE DÖNDÜRDÜLER
Bu sıkıntıları yeniden yaşamak istemiyorsak, kendisi sorun teşkil eden değil sorunları çözme kabiliyeti bir anayasa yazmak zorundayız. Yeni anayasa yargı bağımsızlığı, tarafsızlığı, özgürlükçü bir anayasa olmalıdır. Siyasal sistemin işleyişindeki belirsizlikleri, yetki ve sorumluluk kargaşasını ortadan ran bir anayasa olmalıdır. Yeni anayasayı hukukun üstünlüğünün kökleşmesi bakımından hayati önemde görüyoruz. Milletimizin kültürel ve toplumsal çeşitliliğini tanıyan kapsayıcı ve kuşatıcı vatandaşlık kavramını ele almalıdır. Bireysel hakların güvence altına alındığı bir anayasa olmalıdır. 2002'den bu yana demokratikleşme yolunda büyük mesafeler aldık. Şimdi bu kazanımları yeni anayasa ile taçlandıracağız. PKK, DEAŞ, DHKP/C gibi terör örgütleri milletimizin huzurunu, birliğini hedef alan saldırılar gerçekleştiriyorlar. 20 Temmuz'da DEAŞ suruç'a saldırdı. Arkasından DHKP/C İstanbul'da silahlı gösteri yaptı. Ardından PKK Adıyaman'da askerimizi Ceylanpınar'da polislerimizi şehit etti. Suriye'de, Irak'ta, Balkanlar'da problem olunca oradaki insanlar yönünü Türkiye'ye döndü. Böyle bir ülkeyi 7 Haziran'dan sonra güya İslam'ı ve sünnileri savunduği iddasındaki tamamıyla barbar, dinimize en büyük darbeyi vuran DEAŞ. Diğeri güya Kürtlerin haklarını savunduğunu iddia eden en çok Kürtleri katleden, diğeri de Alevi vatandaşlarımızı savunduğunu iddia eden DHKP/C.
BİR YANDAN ŞEYTAN TAŞLARKEN OLUMLU HİZMETLERİ TAVAF EDECEĞİZ
Biz bu üç terör örgütüyle mücadelemizi sürdürüyoruz. Dün DHKP'C mensupları Söke'de 20 yıl önce Sabancı suikastıyla kayıpken birden su yüzüne çıktılar. Emniyet görevlilerimizi tebrik ediyorum, böyle bir ihanete kalkışmadan silahlarıyla birlikte Söke'de yasamsun oto kiralamadılar. Bu terör örgütleri ne şekilde olursa olsun tarumar olacaktır. Bunların hepsi birer piyon. Bu örgütlerinde nelerin konuşulduğu, nelerin pazarlığını yaptıklarını biz biliyoruz. DHKP/C'nin MLKP'nın Kandil'de nasıl eğitim aldıklarını biz biliyoruz. Biz nereden ne şekilde gelirse gelsin bu tür ihanetlerin karşısında nasıl mücadele edeceğimizi biliyoruz. Onlar şeytanca faaliyetlerine devam edecekler biz bir taraftan o şeytanları taşlarken Anayasa başta olmak üzere olumlu hizmetleri tavaf etmeyi sürdüreceğiz. Bütün baskılara rağmen bölge insanı teröre destek vermiyor. Onlar zannettiler ki bir anda kitlesel hareketlerle onların yaptığı terör hareketlerine destek gelecek. Bu irfan yüklü bölgenin insanı bunlara itibar eder mi? Peygamberler şehri Şanlıurfa'nın yiğit insanları bunlara kulak asar mı? Biz her bölge insanının yanında olacağız, hiçbir şekilde onları terör örgütünün insafına terk etmeyeceğiz.
ÖNÜMÜZDEKİ CUMA TERÖRLE EYLEM PLANINI AÇIKLAYACAĞIZ
Cuma günü Mardin'de terör eylem planını açıklayacağız. Dün sabah Doğu ve Güneydoğu Anadolu bölgelerimizden milletvekillerimizle saatlerce süren istişarede biraraya . Dün öğleden sonra STK temsilcileri ve bölgenin kanaat önderleriyle verimli bir istişare gerçekleştirdik. Bütün bu istişareler ışığında bölgedeki son durumu ele alacağız. Yarın sabah inşallah Londra'ya gidecek, Suriye'deki yardımların uluslararası koordinasyonu konusunda liderlerle biraraya geleceğiz. Daha sonra Mardinlilerle buluşacağız. Burada terörle eylem planımızı kamuoyuna açıklayacağız. Bir gazetecinin Sur'daki yapacaklarımızla ilgili olarak sorusuna 'Sur'u sokak sokak, burçlarını, minarelerini her özelliğiyle bilirim. Diyarbakır kimliğimizi şekillendiren şehirlerinden biridir. Aynen Toledo gibi' demiştim. Toledo deyince Franco'yu hatırlayanlar şehir cahilidir. Biz Toledo deyince biblo gibi inşa edilmiş köklü medeniyetimizin her bir eserine gözümüzün nuru gibi bakarız, oraya baktığımızda İspanya'daki medeniyetimizin o güzel görüntüsünü hatırlarız. Onların aklına sadece Toledo'da Franco rejimi gelir, başka bir şey gelmez. Çünkü fikirleri oradaki baskıcı rejimle. Toledo deyince birinin aklına Franco diğerinin aklına özerklik geliyor. Biz onlara, o faşist zihniyetlere, faşizmin, tarihin ne ğunu öğretiriz. Franco zihniyeti arayacaklarsa dönüp kendilerine baksınlar.
DİYARBAKIR'A ÖYLE HİTAP ETMEKTENSE SON NEFESİMİZİ VERİRİZ
Dışişleri Bakanı iken 'Bizim için İstanbul Saraybosna'dır' ğimde bir milletvekili o bir kez de 'İstanbul Diyarbakır deseydiniz' ğinde ben onlara 'Bunu söylemeyi zul addederim, çünkü Diyarbakır biziz. Diyarbakır için böyle bir şey kullandığımda Diyarbakır'ı ülkenin dışında görmüş olurum. Diyarbakır biziz, biz Diyarbakırız. Diyarbakır'ı Türkiye'nin dışında gibi görüp hitap etmektense son nefesimizi vermeyi tercih ederiz. Bunların dünyasında, zihninde bu ülkeyi böldükleri için. Biz hitap ettik mi bu ülkenin her bir taşına, toprağına, ırmağına hitap ederiz. Bütün şehirlerimizi yeniden inşa edeceğiz. Devlet üzerine düşen ne ise yapılacak. Yakılan, yıkılan ayağa rılacak. Esnaf kepenk açacak, çocuklarımız okula gidecek. İnsanlar ibadetini yapacak. Camiler gibi kiliseler de bize emanettir. Hiç kimseyi dini inancı sebebiyle dışlanan bir yaklaşıma izin vermedik, vermeyeceğiz. Terörü bu ülkenin gündeminden bir daha geri dönmemek üzere çıkartıp atacağız. Çeşitli yalan ve iftiralarla bu mücadeleyi lekelemeye çalışanların maksatları bellidir. Canı pahasına teröristlerle mücadele veren yiğit vatan evlatlarının haklarını kimseye yedirmeyiz. Bu mücadeleyi verirken kılı kırk yarıyor, teröristle halkı birbirinden özenle ayırıyoruz.
MASUM İNSANLARIN OLDUĞU HASTANEYE ROKET ATTILAR!
Cizre devlet hastanesine 20 roket atılırken bunların sesleri çıkmadı. 'Neden atıyorsunuz' diye sormadılar. Bugün bizi suçlayanlar, bu roketler savunmasız insanların bulunduğu hastaneye atılırken tek bir tavır sergelemediler, tek bir kelime konuşmadılar. Son günlerde Cizre'ye yönelik bazı iddialar dile getiriliyor. Sözü edilen yaralılarla ilgili olarak bize intikal eden bilgilerden sonra ambulansları olay mahalline yetişmesi için çaba sarfettik. Sözü edilen bölge öyle bir bölge ki, olay mahalline gitmeye çalışan görevlilerimiz ateş altında kalıyor. Bunlardan bir tanesini şehit verdik. Buna rağmen Şırnak Valiliği, oradan bir telefon üzerine en yakın mesafeye 10 ambulans, 30 sağlık personeli gönderdi, o bölgeye yaklaştı ama kimse olmadı. Ambulanslar binaya doğru hareket ettiklerinde keskin nişancılarla, roketlerle ambulanslara saldırı yaptılar. 'Siz getirin' ğimizde getiren kimse olmadı. Neden ambulansların gitmesine izin verilmez? Cizre'de operasyonun son aşamasına . Yaralı bir terörist de olsa onu tedavi eder, adalete teslim ederiz. Türkiye bir demokratik hukuk devletidir. Kim olursa olsun yaralı ğu anda ona ulaşmaya çalıştık. Sabah 07.21 ile 15.30 arasında bütün sağlık önlemleri alınmasına rağmen yaralıların tahliye olmaması için hiçbir gerekçe kalmamış olmasına rağmen maalesef bu yaralılar evden çıkmadılar ya da böyle bir yaralı muhtemelen hiç yok. Bu süre orada beklendi, ğu iddia edilen yaralılardan hiç ses çıkmadı.

Yorumlar
Kalan Karakter: