
Tüccarlık, toplumumuzda çoğu zaman ticari bir kazanç elde etmenin ötesinde anlamlar taşır. Din tüccarlığı, vicdan tüccarlığı ya da Atatürk tüccarlığı gibi kavramlar, değerlerimizin nasıl metalaştırılabileceğini gösteren örneklerdir. Özellikle Mustafa Kemal Atatürk’ün fotoğraflarıyla, imzasıyla, hatta adına yapılan hediyelik eşyalar uzun süredir bu "tüccarlık" anlayışının bir parçası olageldi. Ancak bugünlerde bu kavrama farklı bir soluk getiren bir örnek daha var: Atatürk’e olan benzerliğiyle bilinen Serdar Görel.
Serdar Görel, Atatürk’e olan fiziki benzerliğini sosyal medya platformlarında kullanarak kendini pazarlamayı, bir tür ticarete dönüştürmeyi başarmış biri. Öyle ki, 29 Ekim Cumhuriyet Bayramı gibi anlamlı bir günde TikTok’ta canlı yayın açarak sadece bir saat içinde 500 bin lira değerinde bağış topladığı iddia ediliyor. Bu olay, toplumumuzda Atatürk sevgisinin nasıl paraya çevrildiğine dair çarpıcı bir örnek sunuyor.

Bu durum, elbette pek çok kişinin tepkisini çekiyor. Atatürk’e duyulan derin saygıyı ve sevgiyi fırsata çeviren bu yaklaşım, değerlerimizin adeta ticari birer ürün haline gelmesi anlamına geliyor. Görel’in Atatürk’e benzerliğini bu şekilde kullanması, toplumun Atatürk’e olan bağlılığını kendi çıkarları doğrultusunda istismar etmesi olarak görülebilir. Peki, burada asıl sorun Görel mi, yoksa bu “Atatürk tüccarlığı”na izin veren toplum mu?
Büyük bir liderin mirası ve hatırası, bu şekilde kişisel kazanç uğruna suistimal edilmeyi hak etmiyor. Görel örneğinde de gördüğümüz gibi, toplumun değerlerini ticarete dökme eğilimimiz, vicdanları yaralayan bir noktaya ulaştı. Sadece Atatürk değil; inançlarımız, kültürümüz, hatta vicdanlarımız bile bu "tüccarlık" anlayışına kurban gidiyor. Bir durup düşünmemiz gerek: Biz hangi değerleri pazarlık konusu yapıyoruz, nelere ticari bir gözle bakıyoruz?
Atatürk tüccarlığı, aslında toplumun değerlerini korumada ne kadar zayıf kaldığını da gösteriyor. Çünkü bu tür tüccarlığa zemin hazırlayan bir ortam var ve bu ortamın oluşmasında hepimizin bir payı bulunuyor. Toplum olarak değerlerimizi koruyup sahip çıkmadığımız sürece, bu gibi örneklerle daha sık karşılaşacağız gibi görünüyor.

Yorumlar
Kalan Karakter: