Ilçe simdiki adini Istiklal Harbimizin Sark Cephesi Komutani Korgeneral (Ferik) Kazimkarabekir Pasa' nin aslen burali olmasi dolayisi ile almistir. Selçuklular, Beylikler ve Osmanli devrinde “GAFERIYAT”, “GEFR-IYAD” diye anilan ilçeye Cumhuriyet döneminden önce “GAFFERIYAT” denilmis 1956 yilinda KAZIMKARABEKIR adi verilmistir. Buraya öteden beri “KASABA” da denile gelmistir.
Kasaba diye anilmasi ile ilgili bir görüs söyledir.
Bu yörelere Türkler yerlesmeye basladiklarinda ilçe ve civarinda bir yerlesim merkezi kurulmus, lk kurulan bu yerlesim birimine baslarindaki Türkmen Beyinin adindan dolayi “Kasaba-i Mahmudlar” (Mahmudlar Kasabasi) denilmis, Daha sonra bu kasaba halki simdiki merkezimize yerlesmis ve kasaba ismi böylece söylene gelmistir.
“GAFR” (Gafran'dan) köküne bagli adi ise muhtelif kaynak ve larda degisik sekillerde zikredilmistir. Bunlardan bazilari söyledir.
Osmanli devrinden samsun oto kiralama 1260 tarihli kazi mührüne, adi “Kaza- Gafr-i yad” olarak kazinmistir. Karaman da Hicrimuharrem 836 (Eylül 1432) tarihli “Ibrahim Bey Imareti Mescidindeki mermer kitabede karye-i Gafr-iyad”, Evliya Çelebinin seyahatnamesinde (lx.310) “Gafr-i yad”, Ilçenin Karaman kapisi çikisindaki soldaki kabristanda 1253 (m.1837 tarihli kabir tasinda “Gafr-i yad” olarak yazilmistir.
Osmanli harfleri ile yazilmis “Lugat-i Tarihiye ve Cografya” adli lügatin v.cildinin G harfi bölümünde buranin adi “GAFFAR ABAD” olarak geçmektedir.
XlX. Yüzyil sonlarinda hem “Gafr-i yad” ve hem de “Kasaba” denildigi olmustur.
Bu isimlerin hepsi de (Kasaba hariç) Arapca-Farsça bir terkiptir. “GAFFAR” Allah' in Esma-i Hüsnasindan (99 güzel isimden) biridir. Günahlari örten, günahlari bagislayan, merhameti çok (Allah) anlamindadir. Gafir de ayni kökten bir kelime olup, ayni anlamda kullanilir. Arapçadir.
ABAD : Farsça, Senlenmis mamur olmus, refaha kavusmus anlamindadir.
IYAD : Farsça, Kuvvetlendirme anlamina gelir.
Bütün bunlara bagli olarak, Ilçemizin daha önce kafirlerin elindeyken Evliya Çelebi'nin de gi gibi, “KAFIRABAD” iken-Müslümanlar tarafindan fethi ile “GAFFARABAD”, “GAFFAR-IYAD” olarak adlandirildigi görüsü kuvvetlidir.
Buna göre;
GAFFAABAD ya da Gafirabad : Günahlari örten, günahlari bagislayici, Allah' in senlendirdigi, nimetlendirdigi, mamur ettigi yer anlaminda,
GAFFAR IYAD ya da Gafriyat olarak : Günahlari örten. Günahlari bagislayici, Allah'in senlendirdigi, nimetlendirdigi, mamur ettigi yer anlaminda, adlandirilmistir.
Ayni adlar veya birisi içinde halk tarafindan söylenirken Gaferiyat sekline dönüsmüs olabilir.
Evliya Çelebi, Seyhatnamesinde bu yönüyle Kasabamizdan söyle bahseder :
“Cenup (Güney) tarafindan yarim saat mesafedeki Haci Baba daginin etekleri bastanbasa baglidir. Bu baglari anlatmak zordur. Sonrasi ekin ocagidir. Zengin bir sehirdir. Bütün halki rençberdir. Halkin çogunlugu külah üzerine sarik sararlar. Bu sariklara “Muhammedi” denilir. Halk Bogasi ve Ferace” denilen elbise giyer. Kadinlari sari çizme giyip, beyaz çarsaf bürünür. Nisa Taifesi (kadinlari) Hz. Allah' in (kafir o gün keske toprak olsaydim der) ayetine uyarak, O'nun (Allah'in) “Ey Müslümanlar dogru yolu gösteren ALLAH” sirrina mahzar olmuslardir.Mahbubu ve Mahbubesi çoktur. Müslümanlara bayilirlar. Bu sehre katiyyen kafir ve Yahudi sokmazlar. Beyaz ekmegi afaka ün salmistir.
2. ISLAMI DÖNEME KADAR
Veliler, alimler, dervisler diyari; eski baskentlerimiz; eski-yeni Illerimiz Konya ile Karaman arasinda, ünlü seyyah Evliya Çelebinin de belirttigi gibi adini zirvesindeki yatirdan alan “Haci Baba, Sultan Dagi” önünde kurulmus Ilçemizin tarihi çok eskilere dayanir.
Her iki Ilimizin de en az Hititlere uzanan eski bir tarihi gu ve sirasi ile Hititler, Friglar-Lidyalilarin, Perslerin-Iskenderin-Romalilarin yönetimine girdigi ileri sürüldügüne göre, Kazimkarabekir'in de ayni çizgide yer alabilecegi gayet tabidir. Bölgenin baska kavimlerin istilasina ugradigi da olmustur.
Hüyükler, Orta Anadolu' da özellikle Konya-Karaman arasinda epeyce yaygin olup, bunlarin bir çogunun da Hititler devrinden kaldigi iddia edilmistir. Ilçemizdeki, (Hisar kelimesinden degisme) ASAR' in da (Hüyük) ayni döneme ait gu söylenebilir.
Kasabaya Bulgaristan' dan göçmen ailelerine ev yapmalari için asar civarinda yer verilmis ve orada 7 metre derinliginde hususi yapilmis taslar içerisinde korunan bir heykel bulunmustur. Bu heykelin özellikleri dolayisiyla “Helenizm” devrine ait gu ileri sürülmüstür. 1959 yilinda bulunan bu heykel halen Karaman müzesin r.
Anadolu Roma Imparatorlugunun 395 yilinda ikiye bölünmesi ile Doga Roma Imparatorlugunun sinirlari içinde kalmis, Konya-Karaman yol güzergahi, Bizans Imparatorlugu için de ticari, dini, askeri bakimdan önemli bir hat olmustur. Kazamiz bu dönemde yerlesim birimi olmaktan baska önemli bir üs, posta ve ticaret yolu üzerinde bir merkez haline gelmistir.
3. EMEVILER, ABBASILER DÖNEMI
Ilçemizin bulundugu yöreler Konya-Karaman dahil, Türkler' den daha önce Müslüman Araplar tarafindan fethedilmistir. Peygamber Efendimiz' in (s.a.v.) vahiy katiplerinden Hz. Muaviye inda fethedilerek Islam Devleti' ne baglanan bu topraklarda sehit sahabelirin bulunabilecegini söylemek yanlis olmaz. Ne varki Anadolu'ya üçbuçuk asra yakin düzenleyen Müslüman Araplar bu bölgeleri uzun süre ellerinde tutamamislardir.
Emevi halifelerinden Abdülmelik ve l. Velid ile Abbasi Halifelerinden Harun Resit inda yapilan gazalarda, buralara gelindigi, Harun Resit inda Konya'nin vergiye baglandigi (803) bilinmektedir. Tarsus' tan Kars' a uzanan Avasim Eyaletindeki “Ribat-lardan Anadoluya akin yapan mücahid/gaziler içerisinde Türklerin de buludugu, daha o dönemlerden itibaren Müslüman Türklerin de buralara leri muhakkaktir.
4. SELÇUKLULAR VE KARAMANOGULLARI DÖNEMI
Büyük Selçuklu Devleti inda Anadoluya yapilan akinlar yeniden hizlanmistir. Malazgirt zaferinden önce Selçuklu Akincilari 1067 yilinda Karaman ve yöresinde, 1070 yilinda Konya ve yöresinde bir çok yerlesim birimine girmislerdir. 1074 yilinda Konya-Karaman bölgesi Süleymansah ve kardesi Mansur tarafindan fethedildigine göre Ilçemizin de ayni tarihlerde fethedildigi söylenebilir. Ne varki, 1. haçli seferi sirasinda Anadolunun sahil kesimleri ile Kudüs'e bütün Islam memleketleri haçlilarin eline geçmis, Müslümanlar katledilip her taraf yakilip yikilmistir. Bu vahsetten Karaman ve yöresi de kurtulamamis, bu bölge Hiristiyanlarin eline geçmistir. Bir müddet sonra Selçuklular tarafindan kurtarilan Ilimiz ve havalisi, bir ara Danismetlilerin de eline geçtiyse de Selçuklu Sultani ll. Kiliçarslan tarafindan yeniden Anadolu Selçuklu devletine baglanmistir.(1165)
lll. Haçli seferine katilan Alman Imparatoru Frederik Barbaros, Filistin' e Anadolu üzerinden gitmek istemis, bu sefer sirasinda Konya ve Karaman ile bu hat üzerindeki mamur beldeler haçlilar tarafindan bir kez daha talan edilmistir.
Bundan sonra Ilçemiz Mogollarin buralara gelmesine , Anadolu Selçuklu Devletinin yönetiminde sirin bir kaza merkezidir. Adi gibi “GAFFARABAD” dir. Ilçedeki Selçuklu eserleri hala yasayan belgeleridir. (Ilgili bölümde ayrica bahsedilmistir.)
Anadolu, 1243 Kösedagi bozgunu ile Mogol baskisina girince buna dayanamayan bazi beyler Mogollara bas kaldirmis, böylece beylikler devri baslamistir.
Mogollara karsi en çok direnen beyliklerden birisi de Karamanogullaridir. Bu mücadeleler sirasinda gerek Konya, gerekse Karaman ile bölgedeki diger yerlesim merkezleri Mogollar tarafindan bir çok kez yagmalanmis, çok sayida insan katliamlara ugramistir. Mogol baskisinin çok yogun gu bu dönemde, Ilimiz Karaman ve Ilçemiz “GAFFARABAD” da bazen Karamanogullarinin bazen de Selçuklularinve Mogollarin yönetimine girmistir. 1308 yilinda son Selçuklu ölümü ile Mogollar Orta Anadolu' yu dogrudan dogruya kendi valileri ile yönetmiyler, son ilhanli Valisi Timurtasin Anadoluyu terk etmesi ile beylikler daha rahat hale gelmislerdir.
1327 yilinda Konya' ya kesin sekilde yerlesen Karamanogullari, Mogol-Ilhanli devletinin 1335 yilinda tamamen yikilmasi ile nüfuslarini daha da artirmislardir.
Karaman beyligi devrinde Ilçemizin arazilerinin büyük bir bölümünün (Karamanoglu Ibrahim Bey imaretinin vakfi ilgili kaynaklarda yazilidir. Bu tarlalarin mevkii; Ilisira, Bosala, Letere, Yagmurlar, Karacalar, Sinikahir tarlalari ile Erayda kisligi ve Düdükümmü topraklarida dahil olmak üzere) sinirlandirilarak gösterilmistir.
5. OSMANLILAR DÖNEMI
Anadolu' da Osmanli Devletini en çok ugrastiran Karaman beyligi olmus, bu beylik 1397 yilinda Yildirim Beyazit tarafindan ortadan kaldirilmis ise de Ankara savasindan sonra (1402) yeniden kurulmustur. Fatih döneminde “GAFFARABAD” 1466 yilinda Karaman' la birlikte Osmanli devletine baglanmis, bu durum Istiklal Harbine da böyle devam etmistir.
Birinci Dünya savasi ve Istiklal Harbimize Ilçemizin Avgun mevkiindeki medresede tedris yapan müderris ve mollalar' da katilmistir.
IDARI BAKIMDAN “ GAFFAR-IYAD” uzun süre kaza merkezi olmustur. Kazamizi yöneten kadilardan bir çogunun adi, tayin, emir ve tarihleri tespit edilmistir. (Osmanli devleti de kazalar kadilar tarafindan yönetilirdi.) 1260 tarih ve “Kaza-i Gafr-iyad” yazili mührü 1957 yilinda devrin Basbakani Adnan MENDERES' e verilmistir. Hicri Semsi (Rumi) takvimin 1260 tarihi, Miladi 1844 yilina tekabül eder. 1878 Konya Il Yilliginda Gafriyad, nahiye merkezi olarak gösterilmektedir. Osmanli Devletinin yikilisina da nahiye merkezi olarak kalmistir. 1928 yilinda ise muhtarlik haline gelmistir.
TOPRAK YÖNETIMI bakimindan vakif arazileri Osmanlilar tarafindan gibi gu gibi korunmustur. Dolayisi ile bu devirde de Ilçemiz topraklarinin önemli bir bölümü Karaman'daki Ibrahim Bey imaretinin vakfidir. Bazi topraklar ise has arazi durumundadir. (Osmanli toprak sisteminde has arazi, gelirleri padisah ve yüksek devlet memurlarinin maaslarina ve timarli sipahilerin yerlestirilmesine ayrilan topraklardir.) Evliya Çelebi, “Gafr-iyad padisah hasligindan ayrilmis ve nisanci pasaya verilmistir. Serefli bir kazadir. 18 köyü vardir.” Diye bahseder. Haci Baba Daginin eteklerinin bastan basa bag gunu belirtir. Kasaba içi ve çevresindeki topraklari hariç tutulursa, kazanin çevresindeki bir kisim topraklarin, Mülk arazileri (Özel mülkiyete ait) gu düsünülebilir.
KÜLTÜR BAKIMINDAN “GAFFARABAD” gerek Selçuklular, gerekse Karamanogullari ve Osmanlilar devrinde önemli bir merkez durumundadir. Ilçemizdeki Büyük Camimi (Ulu Cami), Bedesten, Hamam birbiri yanina yapilmis külliye görünümün r. Kasabamiza ait halen elimizde bulunan 1679 tarihli Seyh Ibrahim Çelebi Vakfiyesinde imaret, kuralara (talebe -i Ulüm) ilim Talebeleri ve Müderrisselere vakif gelirlerinden verilmesi sartlari vardir.
Bunlarin hemen yakinlarinda (Belediye Firininin bulundugu yerlerde) Medresenin bulundugu hala bilinmektedir. (Külliye; Camii, medrese, hastane, imaret, sübyan mektabi v.b. eserlerin olusturdugu yapilarin meydana getirdigi bütüne verilen isimdir.) Vakfiyeye göre kazamizda su an yerini bilemedigimiz bir imaretin var gu kesindir. Ayni vakfiyede bir handan da bahsedilmektedir. Evliya Çelebi ise iki “han”in bulundugunu eserinde kaydetmistir.
Büyük camii içinde Karabas Efendi türbesi bulunmaktadir ki O'nun Kur'an okuyucularin okuyucusu, basi anlaminda Kurrabastan Karabas seklinde dönüstügü düsünülebilir. (Darül Kura; Kur'an okunan yer, Kari; Kur'an okuyan, Kura bas; Kuran okuyucularinin da basi, müderrisi anlamindadir.) Kuralarin ise cami yada medreselerin içinde, bitisigindeki Dar'ül kuralarda egitim gördükleri tahmin edilebilir.
Asar'in kuzeyindeki yüksek tahsil yapilan bir medrese ve hemen bitisiginde bir de darüs sifanin bulundugu yasayanlar tarafindan anlatilmaktadir. (Darüs sifa: Selçuklu, Osmanli dönemi hastanelerine verilen ad ki, konumuna göre ayni da Saglik okulu, Tip fakültesi, Buralarda hastalara parasiz ilaç da verilip giderleri genellikle vakiflar araciligi ile karsilanirdi.) Asardaki Medresede Kur'an derslerinin de yapildigi yaslilar tarafindan söylenmektedir. Yine Avgin mevkiindeki medresenin müderris ve mollalari l. Dünya Savasina ve Istiklal Harbimize katilmistir. Bu medresenin daha önceki yerinin “Küng” diye anilan Subasi Çesmesinin alt taraflari gu bilenlerce nakledilmektedir. Buralar ayna da vakif imis, Birinci dünya savasindan önce Ilçede üç medrese, sekiz ilkokul (Sübyan mektebi) bulundugu anlatilir. Evliya Çelebi ise; üç medrese, alti sübyan mektebi gunu yazar.
Ilçemizde ZIYARET YERLERI için de Evliyamiz seyahatnamesinde, bir baslik koymustur. Bu dönemde “Ulu camide medfun Karabas Efendiden olgun ve ergin bir zattir” diye bahsettikten sonra söyle devam eder:
“Karaman kapisindan disaridaki kabristanda Medfun Haci Ömer Efendi, Yogunlar kapisi disinda Medfun Mamadi Sultan Zade, Haci Ilyas mescidinde (simdi Camii) gömülü, tarikat ileri lerinden Yakup Efendi Hazretleri ulu Sultanlardir. Bunlarin menakibi (Menkibeleri) pek çoktur. Bu sehirde iki gün kalarak zevk ve safalar ettik.”
Bunlardan baska ilçenin içi ve çevresinde, bir çogu sinanmis yerler diye de tabir edilen ziyaret yerleri vardir. Letere çiftliginden Sari Sultan Dede'nin tekkesinin kalintilari, yeri ve mezari hala mevcuttur. Sari Sultan Dede'ye akil hastalarinin götürüldügü, Allah'in izniyle sifa bulduklari anlatilir. Santiye içindeki yatir agir sitma hastalari tarafindan ziyaret edilir. Boyaci mahallesindeki bir yatir sitma hastalari tarafindan ziyaret edilir. Eski Çarsi sokagindaki yatirin da büyük bir veli gu, sütü olmayan emzikli kadinlar tarafindan ziyaret edildigi ilçe halki tarafindan nakledilmektedir. Kazimkarabekir ilkokulu avlusu içerisindeki (güney dogu kösesinde) Emir Dede adli yatirin mezar tasi hala durmaktadir. Haci baba dagi zirvesindeki yatir 20 yil önce yagmur duasina çikildigi larda ziyaret edilen yerlerden birisi olarak anlatilir. Emin üd-din mahallesinde Piri Reis ailesi mensuplari araciligi ile ziyaret ettikleri yatirdan baska; sigirci çiftliginde Sigirci Dede, Areyde çiftliginde Ari Dede, Haci Babanin eteklerinde Tigil Dede, 1970' li yillarda park haline getirilen mezarligin kuzey kösesinde bir yatir, santiyenin arkasindaki mezarlikta düz harman yeri haline getirilen zatin mezari da ziyaret yerlerinde olarak anlatilir. Kisla baglari mevkiindeki yatir da saygi duyulan zatlardan birisidir. Seyid Yusuflar diye bilinen bu dervis Horasan taraflarindan gelmistir. Gelip yerlesmesi ile ilgili Menkibe söyledir.
Seyit Yusuf'a rüyasinda yerlesecegi yer bir dagin önü olarak gösterilir. O da gele gele Areyde köyüne gelir, yerlesir. Rüyasinda biraz daha güney batiya denilir. Bu sefer Helgez (Gelgez diye bilinen simdi ören, inda çok sirin bir yerlesim merkezi imis) Mevkiine yerlesir. Biraz daha güney batiya gitmesi isaret edilince bu gün bulundugu yerde ikamet eder. Halkimiz Seyit Yusuflarin bulundugu mevkide bulunan mese agaçlarini hiç kesmemis, bundan dolayi da agaçlar çok (Asirlik) büyümüstür. Burasi mesire yeri olarak kullanilmaktadir. (Peygamber Efendimizin (s.a.v.) torunu Hz. Hüseyin'in soyundan lere seyit denir.) Bu zatin Seyit olma ihtimali kuvetlidir.
Karabas Efendi ile ilgili olarak bir menkibe de söyle anlatilir.
Haci baba, Sultan Karabas Efendiyi ziyaret eder, gelisinde mendilinde süt getirmis, Ziyaretlerinden birinde süt dolu mendili duvara asmis, Karabas efendi ile sohbet ederlerken oradan kadinlar geçiyormus, mendilden süt damlamaya baslayinca, Karabas Efendi, Haci Baba Sultana,”kalbini bozdun süt damlamaya basladi, dagda evliyalik kolay, sehirdeki evliyalik, insanlarin içinde bulunmak zor ama üstün” demis.
Ilçemizin eski kabristanlarindaki mezar taslari, burada bir çok tekke-medrese mensubunun yasadiginin isaretidir. Büyük camiin bati tarafinda Seyh Ömer'in merkadi 1679 Seyh Ibrahim Çelebi vakfiyesi de bunlarin saglam belgeleridir
Bunlardan baska GAFFARABAD'da BIR ÇOK ALIM DE yetismistir. Tespit edilen bu büyük alimlerin isimleri sunlardir.
1- Molla Dede'i Gafriyadi
2- Molla Bali'i Gafriyadi
3- Hoca Muhlihitdin Gafriyadi
4- Izmir Kadisi Ishak Gafriyadi
5- Gecdehan Abdullah Gafriyadi
6- Kudüs Kadisi Sefer Gafriyadi
7- Molla Mustafa Gafriyadi
8- Veliyüddin Efendi
Tarihçi, merhum I. Hakki Konyali, Molla Mustafa Gafriyadi ile ilgili su bilgileri vermistir.
“Yavuz Sultan Selim Misir seferine giderken, orduyu hümayun ile birlikte ilçemizin kuzeyinde konaklamistir. Burada Laleli Dede diye de bilinen Veliyüddin Efendi orduya yemek verir. Padisah bu zatin ledüni ilim sahibi biri gunu anlar. Sefer sirasinda yaninda bulunmasi için Veliyüddin Efendiden bir sohbet hocasi ister. Veli dede de ileri müritlerinden molla Mustafayi Yavuzla beraber ugurlar. Molla Mustafa Gafriyadi padisahla birlikte kutsal topraklara (Kudüs, Mekke ve Medine) gitmistir. Medine yakinlarina ulastiginda Molla Mustafa-Yavuz bir yerde bagdas kurarak oturdugu için, o'na-“Edep sultanim, Mustafa (s.a.v.) diyarina ” ifadelerinin de bulundugu beyitler okur. Yavuz hemen toparlanir, oturusunu düzeltir. Fakat bu arada sohbet hocasina bozulmustur. Medine'de MESCIDI NEBEVI' de sabah ezanlarindan önce bütün müezzinlerin molla Mustafa' nin söyledigi beyitleri okuduklarini duyar. Hemen bas müezzini yanina çagirir, durumu sorar. Bas müezzin bu beyitlerin kendisine biraz önce Peygamber efendimizin (s.a.v.), tarafindan rüyasinda söylendigini diger müezzinlere de ögretip sabah ezanindan önce her birinin de okumasi emri verildigini beyan eder. Bunun üzerine Yavuz Sultan Selim'in Molla Mustafa'ya saygi ve gisi daha da artmistir.
Molla Mustafa Padisahla birlikte Istanbula dönmüs ve Istanbul'da tarafindan iskenceyle öldürülmüstür.
Gaffarabad' da büyük devlet adamlari da yetismistir. (bunlar ilgili bahiste ayrica verilmistir.
EKONOMIK VE TICARI BAKIMDAN GAFFARABAD, ipek ve baharat yolunun Anadoludaki devami diyebilecegimiz Halep- Adana üzerinden , Karaman-Konya üzerinden Istanbul'a (bir kolu ile Antalya ve Alanya'ya) ulasan ana hatti üzerinde kurulmustur. Bu yönü ile tarih boyunca ticari bakimdan da önemlidir. Simdiki Arayde çiftliginin bu yol üzerinde bir Pazar yeri gu bilinmektedir. Evliya Çelebi ise Kasabamizda iki han, kirk dükkan bulundugunu söyler. Bedesten ise hala ayaktadir. (Bedestenler Selçuklu Osmanli devrinin kapali çarsilari.) Daha bir asir öncesinde Kasabamiz halkinin cihir denilen bitkiden hem kendi ihtiyaçlari için hem de ticari gaye ile boya yaptiklari söylenir. Anlatildigina göre asilik mevkiinin üst taraflari cihirlikmis. Tesbih tanesi büyüklügündeki meyvesi ile dallarindan boya yapilan bu bitki, daha kaliteli ve fazla üretim için asilanirmis.
Bozdag mevkiinin önlerinde pamuk ekildigi de bilinmektedir. Gerek cihirden yapilan boyalar ve gerekse ceviz kabugu ve yapraklari ile hali, kilim, pamuklu ve yünlü dokumalarin ipleri boyanirmis. Selçuklu örnegi halilarin motiflerinin izlerini tasiyan güzel halilarimiz, isdar denilen tezgahta, yünlü pamuklu dokumalar ise çulhalik adi verilen tezgahlarda dokunurmus, Yün ve pamuklarin ise kirman ve çikrik adi verilen aletlerle egrilip bükülerek ip haline getirildigi bilinmektedir.
Ilçemizin dogusunda, Karaman yolu üzerinde bulunan tas ocaklarindan çikan renkli taslar gerek ev yapiminda ve gerekse park, bahçe v.b. yapilarda kullanilmaktadir.
GAFFARABAD' DA TARIM VE KÜÇÜK BAS HAYVANCILIK DA eskiden beri yapilmaktadir. Esasen Ilçemizin temel geçim kaynagi simdi de bunlardir. Gerek tarim, gerekse hayvancilik yapilan çiftliklerin bazilari hala kullanilmakta bir çogu ise ören yeri halin r. Memalik-i Osmaniyenin tarih ve cografya lugati (A.Cevat,Istanbul,1898) adli eserin 548. sayfasinda Gaffarabad'la ilgili olarak su bilgiler verilmistir; “Konya Vilayetinde Karaman nevahisindendir. (nahiyelerindendir.) Nahiye 10 karye ve 1184 hanede 5567 nüfusu havidir. Nahiyede 65 manda 550 inek, 1923 öküz, 57 deve, 850 merkep, 35 ester, 27 beygir, 40 bin keçi, 24 bin koyun ve 300 öküz arabasi vardir. Haci Baba daginda yetisen hayvanlarin etinin lezzetli gu ve bazi Arap ülkeleri tarafindan özellikle arandigi, yaslilarca anlatilir. Simdi hayvan sürüleri çogaldigi için otlaklar yetmemekte, yaylalara çikilmaktadir. Suni beslenmeler günümüzdeki bir çok seyde gu gibi esas özelliklerinin, güzelliklerinin azalmasina, kaybolmasina sebep olmustur. Bagcilik çok eskilerden beri yapilan ziraat kollarindan biridir. Evliya Çelebi de seyahatnamesinde “Haci baba dagi etekleri bastan basa bagdir, bu baglari anlatmak zordur.” Diye bahseder
6. CUMHURIYET DÖNEMI
Istiklal Harbimizin önde simalarindan biri ferik (Korgeneral) Kazimkarabekir Pasa aslen Gafariyad'lidir. O'ndan baska ilçemizdeki medreselerde ders veren, ögretim gören müderris ve mollalarla Istiklal Harbimize katilmislardir. Cumhuriyet dönemi idari teskilatinda ise kasabamiz, 1928 yilinda Konya Vilayeti, Karaman Kazasi, ilisiranahiyesine (simdi Yollarbasi) bagli “Gaferyad” adli bir muhtarlik haline getirilmistir. 1936-1956 yillari arasinda nahiye müdürleri ve teskilati, gelismislik durumu dolayisi ile “Kasaba”da ikamet etmis, 1956 yilinda adinin degismesi ile birlikte nahiye merkezi resmen de kasabamiza tasinmistir.
Gaferyad 22 Subat 1951 tarihli karar ile “Kasaba Belediyesi” adi altinda belediyelik olmus, 1956 yilinda da adi Kazimkarabekir olarak degistirilmistir.
ILÇE OLUSU : Kazimkarabekir 4 ile 5 ilçe kurulmasi hakkinda 3578 sayili Kanun ile 21 Haziran 1989 tarihinde Karaman Iline bagli bin ilçe haline getirilmis olup, ilçemizin ilk ve kurucu Kaymakami Ahmet GÖÇERLER' dir. Ayni yil bütün resmi daireler teskilatlarini tamamlayarak hizmete girmislerdir.



Yorumlar
Kalan Karakter: