Türkiye bugün, sadece kendi sınırları içinde değil, küresel arenada da ciddi tehditlerle karşı karşıya. İsrail’in "Arz-ı Mevud" ideali başta İslam dünyası olmak üzere tüm dünya için bir tehdit unsuru haline gelmiş durumda. Ancak, bu bölgesel tehdit dışında Türkiye, aynı zamanda ekonomik yaptırımlar, enerji güvenliği ve bölgesel çatışmalar gibi küresel güçlerin doğrudan ya da dolaylı saldırılarına maruz kalıyor. Böylesi bir dönemde, 15 Temmuz'da ortaya çıkan milli birlik ruhuna her zamankinden daha fazla ihtiyacımız var.
FARKLILIKLAR BİZE GÜÇ KATAR
15 Temmuz gecesi Türkiye’de, farklı ideolojilere ve inançlara sahip milyonlarca insan, vatan savunması için ortak bir hedefte birleşti. STK'lar, dini gruplar ve siyasi yapılar; hepsi farklı görüşlerine rağmen vatan söz konusu olduğunda birleşerek tek yürek oldular. Bugün de, yalnızca İsrail’in genişleme planlarına değil, Türkiye’ye yönelik tüm küresel tehditlere karşı bu birlik ruhu, en güçlü silahımız olmalıdır.
Bu birliği sağlamanın en etkili yollarından biri, tarihsel geçmişimizde yatan bir güçten ilham almak olabilir: Osmanlı öncesi Anadolu’daki beylik sistemi. Beylikler, kendi içlerinde farklı yönetim anlayışlarına sahip olsalar da, ne zaman dış tehditlerle karşı karşıya kalsalar ortak bir savunma hattında birleşirlerdi. Bu tarihsel çeşitlilik, bugünkü STK’lar ve dini oluşumların Türkiye’deki farklılıklarına benzetilebilir. İçimizdeki farklılıklar birer zayıflık değil, bilakis güç kaynağıdır. Ancak bu güç, dış tehditlere karşı birleştiğimizde gerçek anlamda etkili olur.
KÜRESEL TEHDİTLER VE TÜRKİYE'NİN ROLÜ
Bugün Türkiye, İsrail’in Arz-ı Mevud ideali gibi bölgesel bir tehdidin yanı sıra, ekonomik yaptırımlar, enerji güvenliği üzerinde baskılar ve bölgesel çatışmalar gibi çeşitli küresel tehditlerle de karşı karşıya. Türkiye’nin stratejik konumu ve bölgesel etkisi, onu küresel pazarlarda ve enerji güvenliğinde kilit bir oyuncu haline getirirken, aynı zamanda hedef tahtasına da yerleştiriyor. Özellikle enerji hatlarının kesişim noktasında yer alması, Türkiye’ye yönelik diplomatik ve ekonomik baskıların artmasına neden oluyor.
Bu tür tehditlere karşı Türkiye’nin duruşu, sadece askeri veya siyasi bir mesele değil; aynı zamanda toplumsal birliğin sağlamlığıyla da ilgilidir. Bugün içimizdeki tüm farklılıkları bir kenara bırakıp, her türlü dış tehdide karşı birleşmeliyiz. Tıpkı 15 Temmuz'da olduğu gibi, her türlü ideolojik ayrılığı bir kenara koyarak tek yürek olmalıyız.
STK VE DİNİ TEMELLİ OLUŞUMLARIN ROLÜ
15 Temmuz gecesinde gördüğümüz gibi, STK'lar ve dini temelli gruplar, toplumsal birlik ve direnişin önemli yapı taşlarıdır. O gece, herkes ideolojik farklılıklarını bir kenara bırakarak vatan için sokaklara döküldü. Milli irade etrafında kenetlenen bu halk hareketi, darbe girişimini durdurmada kilit bir rol oynadı. Bugün de benzer bir dayanışmayı sadece dış tehditlere karşı değil, toplumsal barış ve refah için de göstermek zorundayız.
STK’lar ve dini grupların bu birliği sağlamada oynayabileceği önemli rol ise sadece direnişle sınırlı değil; aynı zamanda toplumun her kesimine hitap eden projelerle sosyal dayanışmayı güçlendirebilirler. İşte bu noktada, bu birlikteliği canlı tutacak bazı somut adımlar atılmalıdır:
Toplu dualar ve dayanışma etkinlikleri: Manevi birlik ve dayanışmayı güçlendirecek etkinliklerle toplumsal bağlar pekiştirilebilir.
Sosyal sorumluluk projeleri: Özellikle gençler arasında milli birlik bilincini artıracak projeler hayata geçirilmeli. Eğitim programları ve sosyal etkinliklerle genç nesillerin vatan sevgisi pekiştirilmelidir.
Ortak paneller ve konferanslar: Farklı STK'lar ve dini grupların bir araya geleceği toplantılar düzenlenerek, Türkiye’nin iç ve dış tehditlerle nasıl başa çıkabileceği üzerine stratejik tartışmalar yürütülebilir. Bu tür organizasyonlar, gruplar arasındaki diyaloğu güçlendirir ve ortak bir savunma bilinci oluşturur.
GELECEK İÇİN SOMUT ADIMLAR
Sadece sözde birlik değil, aynı zamanda somut adımlarla birlik içinde hareket etmek bugün hayati önem taşıyor. Fikir ayrılıkları kaçınılmazdır; ancak ülkenin bekası söz konusu olduğunda her türlü çekişme bir kenara bırakılmalı ve 15 Temmuz ruhu yeniden canlandırılmalıdır. STK’lar ve dini gruplar, ortak projelerle toplumu birleştirici rol oynamalı, özellikle genç nesillere yönelik milli bilinç geliştiren eğitimler ve sosyal projeler düzenlemelidir. Bu sayede, milli geleceğimiz teminat altına alınabilir.
VATAN SAVUNMASINDA TEK YÜREK
Unutmayalım ki, milletlerin büyük zaferler kazandığı dönemler, farklılıklarını bir kenara bırakıp ortak bir amaç uğruna birleştiği zamanlardır. İsrail tehdidi ve diğer küresel baskılarla başa çıkabilmek için içerideki bu birlik ruhunu yeniden canlandırmalı ve milli dayanışma etrafında kenetlenmeliyiz.
Bugün, farklılıklarımızı bir zenginlik olarak kabul edip, vatan savunmasında tek yumruk olmanın tam zamanıdır. 15 Temmuz ruhu bize gösterdi ki, milli irade etrafında birleştiğimizde tüm tehditlere karşı durabiliriz. Dış tehditler karşısında dimdik ayakta durmalı, milli birliğimizin en güçlü savunma hattı olduğunu unutmamalıyız.
Yorumlar
Kalan Karakter: