İradenin bittiği yerde cemaat başlar

TAKİP ET

İlahiyatçı Prof. Dr. Öztürk, 'Cemaatin altında bir güruh toplanır ve o grup liderine tanrıya tapınır gibi tapınır' dedi

Şahsi youtube kanalında cemaatlerin yapısal özelliklerini anlatan İlahiyatçı Prof. Dr. Mustafa Öztürk, Hangi tarikat ya da cemaate ele alırsanız alın bu cemaatlerin hepsinin ortak bir özelliği olduğunu aktardı. Cemaatlerin koşulsuz teslimiyet istediklerini dile getiren Öztürk, “Cemaatlere girerken iradenizi, sorgulamanızı ve bireyselliğinizi kapının dışında ayakkabınızı çıkarır gibi çıkartıp gireceksiniz. Orada lider kimse ona koşulsuz biat edeceksiniz. Gıkınızı çıkartmayacaksın. Gıkınızı çıkarttığınız anda kendinizi kapının dışında bulursunuz. İşte cemaatlerde mekanizma böyle işliyor. Bu durum Fetullah’ında da İsmail Ağa’sında da Menzil’inde de böyle işler. Cemaatin içerisinde dik başlılık yaptığınız anda kendinizi dışarıda bulursunuz. Yani doğal bir sürecin içerisinde dışlanırsınız. Ondan sonra da muhtemelen cemaatin çirkefliğine göre yaftalanırsınız. Kimisi, ‘Ne hali varsa görsün’ der, sizinle uğraşmaz. Kimisi arkanızdan damgayı basar, hayatınızı karartır. FETÖ karartıyordu. Bazı cemaatler, ‘Sen sağ, ben selamet’ der bırakır ama sizi içeride tutmaz. Bir cemaate girip kendiniz olup irade ortaya koyabilmenizin imkanı yoktur” dedi.
“Cemaatin altında bir güruh toplanır ve o grup liderine tanrıya tapınır gibi tapınır” diyen Öztürk, “Her ne kadar bizim Sünni gelenekte, ‘Allah’a isyan olduğu yerde, kula itaat olmaz’ diye bir prensip konsa da Aziz Mahmut Hüdayi’nin yani Halvetiye – Celvetiye geleneğinin temsilcilerinden biri olan İsmail Hakkı Bursevi’nin Ruhül Beyan adlı tefsirinin ‘ulul emre itaat’ ayetinin tefsirinde şunları göreceksiniz: ‘Eğer siz şeyhinizi yani ulul emrinizi şeriatın apaçık haram kıldığı fiili işlerken kendi gözlerinizle görseniz. Yani görseniz ki adam açık açık zina yapıyor diyeceksiniz ki, ‘Benim bunda hikmetini anlayamadığım bir iş var. Sakatlık, eksiklik, noksanlık bende’ diyeceksiniz ve şeyhin orada yaptığının altında bir hikmet olduğuna hükmedeceksiniz” şeklinde konuştu.

TANRISAL SIFATLAR İZAFE EDİYORLAR

Kişilerin mensubu olduğu tarikat ve cemaatlerin liderlerine en ufak bir eleştiri getiremeyeceği gibi liderlerine tanrılık sıfatları atfettiklerini ifade eden Öztürk, “Siz bugüne kadar hiçbir cemaat mensubunun, ‘Bizim şeyhimizin şurada da bir sürçü lisanı oldu, şurada da isabetsiz bir beyanı oldu, şurada da benim mantığıma yatmayan bir görüşü oldu’ dediğini duydunuz mu? 
Şeyhlere atfedilen sıfatlara bir bakar mısınız? Mesela Aziz Mahmut Hüdayi kimmiş? Kutbul Aktab’mış… Menzil’deki zat nedir? Gavs… Kutub, Gavs sıfatları ne demek biliyor musunuz? Adamlar bu dünyadan göçseler bile ruhaniyetiyle bütün dünya bunların ekseninde dönüyor. Dünyanın manevi cihetiyle dünyayı çekip çevirme işi, yönetimi bunlardan soruluyor. Adamlara bakar mısınız ya! Adamlar sizin gibi günde hacetine giden biat ettikleri insanoğluna, tanrısal sıfatlar izafe ediyorlar. Böyle vehim içinde yaşayan, ilkel, cahiller güruhunun oluşturduğu topluluklar…” ifadelerini kullandı.

NİTELİKSİZLER ANCAK NİCELİKLERİ MANİDAR…

“Bunların toplumdaki niceliksel değerleri ne kadar?” sorusuna cevap veren Öztürk, “Bu irili ufaklı cemaatlerin hepsini toplayıp bir seçimde oya tahvil etseniz Türkiye’de kaça tekabül eder? Cemaatlerin Türkiye’deki toplam oyu yüzde 1-2 olmaz. Fetullah Gülen denen terörist başının elemanları, bağımsız aday olarak çıktılar. Peki kaça tekabül ettiler, bir yekun tutmuyor. Ama nitelik olarak gördükleri işlevler manidar… Mesela Diyanet kurumunun başındaki kadronun bunlardan oluşturulması yüzbinlerce görevlisi bulunan Diyanet’in bütün politikasını şekillendirebiliyor” açıklamasında bulundu. 

TÜRKİYE’DE GÜNDEM OLUŞTURUP GÜNDEM DEĞİŞTİRİYORLAR

Tarikat ve cemaatlerin Türkiye’de gündem oluşturma ya da değiştirme kabiliyetlerinin olduğuna dikkat çeken Öztürk, “Niceliklerine, sayılarına bakılmıyor. Bunların iş görme kabiliyetlerine göre paye biçiliyor. Bu açıdan cemaatler fazlaca önemseniyor. Osmanlı’da da devletin cemaatle ilişki içine girdiği yapı Halidi yapıdır. Bu yapı, ‘Biz sivil olarak kendi zaviyemizde, tekkemizde kalalım… Arada bir istendiğinde devlet adamlarına nasihatte bulunalım’ şeklinde bir yapı değil. Bu bizzat organize olmuş şekilde devlete elini sokmak, devletin içinde yer almak üzere tanzim edilmiş bir yapıdır. O gün bugündür bütün devlet kurumlarında kolonileşmiş yapıların hepsi Halidi-Bağdadi yapıdır. Bu yapı Osmanlı’ya ilk nüfus ettiğinde devlet bunlardan o kadar rahatsızlık duydu ve en son bunları Sivas’a sürgün etmek zorunda kaldı. Çünkü devlete burunlarını soktular” dedi.

100 YILDIR İKTİDAR PAYDAŞLIKLARI DEVAM EDİYOR

Osmanlı dönemindeki Halidi yapıdaki cemaatlerin aşağı yukarı 100 yıldır Türkiye’deki iktidarlarla arasındaki paydaşlığı devam ettirdiğini belirten Öztürk, “STK adı altında faaliyet yürüten cemaatlerin görevi nedir? Ahlaklı ve erdemli nesil yetiştirmek değil mi? Madem öyle senin Sağlık Bakanlığının içinde işin ne? Hele hele emniyette niye varsın? Silahlı kuvvetlerde niye varsın? STK’sın ya sen… Sen çoluk çocuğun ahlaklı, erdemli olmasını istiyorsun değil mi?” serzenişinde bulundu.

Bir FETÖ gider bin FETÖ gelir

Dünya bunların ekseninde dönüyor!

Son darbeyi devlet vursun!

Hırsız evin içinde…

Mustafa Öztürk Tarikat Cemaat FETÖ