Hırsız evin içinde…

TAKİP ET

15 Temmuz sonrası TBMM'de kurulan darbe komisyonunda yaptığı konuşmada tarikat ve cemaatleri eleştiren Prof. Dr. Mustafa Öztürk, meclisi işaret ederek, 'Sen kimi kime şikayet ediyorsun? Hırsız evin içindeyse sen bu evi nasıl koruma altına alabilirsin ki' dedi

Prof. Dr. Mustafa Öztürk… 15 Temmuz darbe girişiminin hemen ardından darbe girişimini ve FETÖ'yü soruşturma amacıyla Türkiye Büyük Millet Meclisi'nde kurulan komisyonda bilgisine başvurulan isimlerden biri. O zaman için Çukurova Üniversitesi’nde öğretim üyesi olarak görev yapan Öztürk, komisyonda yaşanan bir durumu geçtiğimiz günlerde şahsi youtube kanalında gündeme getirdi. 
“15 Temmuz’da darbe hadisesi yaşandıktan sonra TBMM’deki darbe komisyonunda konuşma yapmıştım” diyen Öztürk, “O konuşmanın tutanakları mevcut… Oradaki hazıruna dolayısıyla siyasi parti temsilcilerine özellikle de iktidar partisi temsilcisi olan milletvekillerine demiştim ki, ‘Bakın! Bir belayı, bir musibeti, bir pisliği yakamızdan güç bela silktik ama onu yakamızdan silkmeden aşağıdan öbürünün paçamıza yapıştığını görüyoruz. Artık siz bu cemaat, tarikat denen yapılarla siyaset açısından bir takım çıkar, menfaat temin edeceği düşüncesiyle bunlarla kirli alışveriş yapmaktan, kapalı kapıların ardında bunlarla görüşüp bunlara birtakım opsiyonlar, olanaklar sözü vermekten yani hazır oy deposu olmaklık karşılığında bu tür kirli pazarlıklardan vazgeçin. Artık bıktık!’ O zaman bana oradaki milletvekillerinden biri şu minvalde cevap geldi, ‘Hocam sen işini yap, bu işlere burnunu sokma ben de oradaki haleti ruhiyemle, ‘Ben her defasında sizin bu pisliğinizi temizlemek zorunda değilim ya da milletçe değiliz’ demeye getirdim. Dolayısıyla meclis darbe komisyonundaki o günkü tavrım oradaki rapor hazırlama görev sürecimi sonlandırdı. Bi’ bakıma sessiz sedasız diskalifiye edildim, kovuldum. Bugün geldiğim nokta itibariyle dedim ki kendime, ‘Ya! Sen kimi kime şikayet ediyorsun? Sen kimden ne istiyorsun? Hırsız evin içindeyse sen bu evi nasıl koruma altına alabilirsin ki?” dedi.

BU 500 YILLIK BİR HİKAYE

Türkiye’deki tarikat ya da cemaat denilen yapıların etkisinin bugün peydah olmadığına dikkat çekerek bu durumun Osmanlı dönemine tekabül eden 1600’lü yıllardan beri devam ettiğinin altını çizdi: “Bu cemaat, tarikat denen yapılarla devlet, siyaset ve iktidar arasındaki ilişki öyle zannedildiği gibi Türkiye’nin 1950 sonrası daha çok da Adnan Menderes sonrası sağ iktidarların döneminde palazlanmış, gelişmiş, başımıza bela haline gelmiş bir süreç değil… Bu 500 yıllık bir hikaye. Bakın size bir örnek vereyim… Aziz Mahmut Hüdayi diye bir isim. Bu isimle anılan bir cemaat var, Türkiye’de. Bu cemaat Türkiye’nin özellikle belli başlı kurumlarında, üniversitelerde hala çok etkili bir durumda. O kadar ki, bazı üniversitelerin dekanlarından rektörlerine hangi ismin olacağına, o fakültelerde hangi enstitülerin açılacağına varıncaya kadar etkin rol oynuyorlar. YÖK’ün üst kademelerine kadar uzanan çok etkili bir konuma sahip, bu cemaat…” şeklinde konuştu. 

28 GÜNLÜK PROFÖSÖR ÖNCE REKTÖR SONRA BAKAN OLDU

Konuşmasında Milli Eğitim Bakanı Yusuf Tekin’i işaret eden Öztürk, “Bugün sizin mecliste eleştirdiğiniz Milli Eğitim Bakanının rektör olmadan önce kendisinin rektörlüğe atanabilmesi için Gazi Üniversitesi’ndeki bazı fakülteler üniversiteden koparılıp oracıkta 3 – 5 fakülteyle yeni bir üniversite icat edildi. 2018 yılının Mayıs ayında kurulan Hacı Bayram Veli Üniversitesi…  Bu sizin Milli Eğitim Bakanınız da Ağustos’un 17’sinde veya 18’inde yani üniversite kurulduktan birkaç ay sonra profesör oldu. Profesör olduktan da 28 gün sonra o üniversiteye rektör oldu. Nasıl oldu? Bu zatın o üniversiteye rektör olabilmesi için bir profesörün 3 yıl çalışmış olma şartı kanundan lav edildi, ‘O şartı Cumhurbaşkanlığı kararnamesi ile kaldırdık’ denildi. Bu arkadaş oraya rektör yapıldı. Rektör yapıldıktan kısa bir süre sonra tekrar eski şart yürürlüğe tekrar kondu. Yani bir kararname ile kanun askıya alınarak arkadaş rektör yapıldı. Rektör olduktan sonra da yeni bir kararname ile 3 yıllık profesör şartı yerine kondu” açıklamalarında bulundu.

DEVLET OYUNCAK GİBİ OYNANIYOR

Yusuf Tekin örneğini göstererek, “Devletin nasıl oyuncak gibi oynandığı, çivisinin çıktığı, kurumsal geleneklerin alt üst edildiğini buradan da anlayabilirsiniz” diyen Öztürk, “Bu yeni dönemin nasıl bir dönem olduğunun en ilginç örneklerinden biri budur. Sizin ‘cemaat’ dediğiniz, bizim ‘STK’ dediğimiz yapılarla, ‘protokollerimi sürdüreceğim’ dediği Milli Eğitim Bakanının bakan oluş hikayesi ibretlik bir durumdur, tek başına incelenmesi gereken bir vakadır” çağrısında bulundu.
Yüzbinlerce görevlisi bulunan Diyanet kurumunun başındaki kadronun bunlardan oluşturulduğunu iddia eden Öztürk, “Diyanet’in bütün politikasını şekillendirebiliyor” diyerek sözlerine şunları ekledi:
“Bu cemaatler sivil toplum kuruluşu değil mi? STK’ların görevi nedir? Ahlaklı ve erdemli nesil yetiştirmek değil mi? Madem öyle senin Sağlık Bakanlığının içinde işin ne? Hele hele emniyette niye varsın? Silahlı kuvvetlerde niye varsın?”

İradenin bittiği yerde cemaat başlar

Son darbeyi devlet vursun!

Bir FETÖ gider bin FETÖ gelir

Dünya bunların ekseninde dönüyor!

Mustafa Öztürk Tarikat Cemaat FETÖ Yusuf Tekin Milli Eğitim Bakanı