Hüseyin Oğuz
Karamanoğlu Gazeteciler Cemiyeti Başkanı
Karaman’ın şu anda en büyük sıkıntılarından biri; bir lider eksikliği.
Siyaset de sivil toplum kuruluşları başta olmak üzere bu şehir bir ağabey, bir lider eksikliğini hep yaşıyor ve olmamasından dolayı da piyasayı boş gören, kendi için ince hesaplar yapan şarlatanlar cirit atmaya başlıyor.
Lütfi Elvan’ın yokluğunu çok ciddi şekilde sıkıntılar ile hep birlikte yaşıyoruz. Karaman’a artık karışma, Karaman’a bir daha gelme gibi söylemler, bu şehrin sevdalısını bu kentten uzaklaştırdı.
Siyaset de herkes bir telden çalıyor. Yukarıdaki ittifaklar Karaman’da geçmiyor. İktidar partisi Ak Partiye bakıyoruz, milletvekilleri bir taraf da teşkilatlar farklı bir yerde. İl Genel meclisine Ak Parti bayrağı altında seçilenler ise ikiye bölünmüş vaziyet de. Tabi ki tüm bu sorunları kimse dillendirmiyor, dillendiremiyor ama ortada ki gerçekler bunlar ve bu problemler daha ne kadar gizlenecek, kamuoyu önünde sahteden sarılmalar, yalandan birlik, beraberlik söylemleri bir yerde patlayacak ve gerçekler gözler önüne serilecek.
Milliyetçi Hareket Partisi il genel meclisinde birlikte hareket ediyor etmesine ama benim gözüm MHP İl başkanı ve teşkilatı ile bu şehirde belediye başkanlığını kazanarak bir devrim yapan Savaş Kalaycı’da. Nedense aynı karede göremiyorum Kalaycı ve Ünüvar’ı. Eğer benim olmadığım yerlerde kucaklaşıyorlarsa o eksik de benim ve kısa zamanda bir göz muayenesini yaptırmak zorundayım.
KARAMAN BELEDİYESPOR SIKINTISI
Bu şehrin en iyi tanıtım aracı olan transfer parası ödenmeden oluşturulan ve asgari ücretle oyuncularla anlaşan takımımızın oyuncularına asgari ücretleri bile zamanında ödenemiyor. Bence mantıklı değil ama takımın isminin Belediyespor olmasından dolayı gelmesi gereken yardımlar yapılmıyormuş…
Bu Karaman adına çok vahim ve çok üzücü bir tablodur. Bu takımın ismi Karaman Belediyespor’da olsa ne MHP’nin ne de belediyenin takımıdır. Bu takım bu şehrin temsilcisi ve takımıdır.
SELMAN OĞZHAN ESER
Görünen odur ki; Lütfi Elvan’dan sonra sıkıntısını yaşadığımız önder, lider isim için en uygun olanı icraatları, çalışmaları ve ekibi ile çıraklık dönemini başarı ile tamamlayan, ustalık dönemine geçen ve her kesim ile diyalog kurabilen Ak Parti milletvekili Selman Oğuzhan Eser’dir.
Eser’in çok ciddi eserler ortaya çıkararak, kalıcı izler bırakması adına buda tarihi bir fırsattır. Gençlerin abisi vekil Eser’in bu konuda çok ciddi çalışmalar yapması, bu şehirde yaşı genç olsa da bir bilen olarak abilik yapması bizlere çok şey katar. Eser’in artık buna soyunma zamanı geldi de geçiyor gibi.
BOŞ TRİBÜNLERE OYNAMAK
Meydan boş olunca oturdukları makamları sadece kendi çıkarları uğruna kullanmayı alışkanlık haline getiren şarlatanlar hortluyor.
Tribünlere oynayarak kendilerini ön plana çıkarma vekillik hesapları yapıyorlar kendilerince. Onların bu düşünceleri bir hayal, bir rüya olarak kalacaktır. Bundan kimsenin kuşkusu olmasın. Çünkü tribünlere oynayanlar bir şeyi gözden kaçırıyor ki oda oynadıkları tribünlerin boş olması. İstedikleri kadar kendileri çalsın kendileri oynasın. Tribün boş ise bunların hepsi havada kalır. Kendilerini ve etrafındaki üç-beş şakşakçıyı kandırır. Bu şehre bir gram katkısı olmayan boyunu çok çok aşan devlet yatırımlarına bile burnunu sokma basiretsizliğini gösterenlerin acil olarak aynaya bir bakmaları gerekiyor. Onun içindir ki bu şehrin bir lidere, bir abiye ihtiyacı var. O beklediğimiz isim bu tür soytarılara önce büyük boy aynada gerçekleri gösterip onlara hadlerini bildirmesi gerekiyor.
DANIŞMANLAR!
Türkiye’de bir moda haline gelen danışmanlık olayını benim aklım bir türlü ermiyor. Deneyimi, bilgisi, becerisi ve devlet tecrübesi, siyasi desteği ile makama gelen bir isim danışmana ne danışır. Bu danışmanlar Cumhurbaşkanı olsun, Bakan olsun, milletvekili olsun, belediye başkanı olsun o makamlarda oturanlardan daha mı bilgili de danışmanlara danışacak. Danışmana ne danışılır veya ne danışırlar bunu bir türlü anlayamadım. Hayatında dikili bir ağacı, bir kedisi bile olmayan kişiye bakıyorsunuz hop danışman. Yetkili ve etkili. Ama kime? Vatandaşa değil, kendisine, yakınlarına. Ömründe bırakın millet için kendisi için bile bir şey yapmayanlar, danışılanım diye kendileri adına çalışma yapıyorlar hem de öyle bir çalışma ki bunda mesai mefhumu bile tanımadan. Altında çakarlı devlet arabasını devlet için değil kendisi için binlerce kilometre yaptıran şahsiyetler. Kendilerine verilen talimatları can kulağı ile dinleyip danışanı bile vatandaş karşısında zor durama düşürmek için talimatı es geçmek, eğer talepler cebe hitap ediyorsa hemen bunu kendi hanesine çevirmek için gösterdikleri çabadan dolayı gerçekten çok zorlanıyorlar, gecelerini-gündüzlere katıp yoruluyorlar.
“Kör eşeğin bile yem yemediği”, üç keçiyi güdemeyecek insanlara bizim seçtiklerimiz danışmayı bıraksınlar. O tiplerden ne bu ülkeye ne bu millete ne de sahiplerine bir şey kazandırmaz. Eğer bazı sebeplerden dolayı danışman yaptıklarınız var ise bence makama gelmesin. Siz danışmayın o evinde otursun, maaşını bankamatikten çeksin. Çevrenizden uzak kalmaları size çok daha büyük bir katkı olacaktır.
Tabi; bu düşüncelerim tüm danışmanları kapsamıyor.
Çok danışman tanıdım. Leb demeden leblebiyi anlayan, verilen talimatları bırakın olması gerekenleri anında yerine getiren. Yani tuttuğunu koparan, danışmanı olduğu seçileni mahcup etmeyen, vatandaşın gözünde hep yükselten, kendisini hizmete adamış isimler. Seversiniz sevmezsiniz eğrisi-doğrusu ile bir Vehbi Aksoy. O şimdi emekli. Onun da günahı az değil ama kantarda artıları hep ağır basıyor.
Selman Oğuzhan Eser’in danışmanı Tayfun Karakuş. Tabiri caizse kuru kavaktan düdük yapanlardan.
24 saatini danışmanlığını yaptığı Selman Oğuzhan Eser’e, bu şehre hizmete, vatandaşın hastasına, işine adayan ülke sevdalısı Tayfun Karakuş.
Tanımaktan mutlu olduğum, keyif aldığım Karakuş. Danışmanlığını yaptığı vekil için neler yaptıklarını ben çok iyi biliyorum ve zamanı geldiğinde bunları paylaşacağım. Siz bile şaşırıp, ayakta alkışlayacaksınız. Danışman Karakuş için boş muhabbet yoktur. Bu şehre katkı, bu şehre hizmet varsa onu siz hemen yanı başınızda bulursunuz.
O Karakuş değil, nesli tükenmekte olan ve koruma altına alınması gereken ‘Kel Aynak’ kuşu.
Karakuş değil, bir Ebabil Kuşu. Türkiye’de yaşayan 4 türden hangisinden bilemem ama Tayfun Karakuş Fil suresinde anlatılan tam bir Ebabil. Bizim Ebabil danışmanlara ihtiyacımız var.
EBABİL KUŞLARI
Kuran-Kerim'de de yer alan kuş Ebabil kuşları Kabe'yi yıkmak için gelen; dönemin en acımasız ve İslam düşmanlığı yapan Ebrehe ve kalabalık fil ordusunu gagalarıyla taşıdıkları taşları atarak yenilmelerine sebep olmuşlardır.
Ebabil Kabe'yi yıkmaya giden Ebrehe ordusunu ayak ve gagalarından attıkları taşlarla bozguna uğratan kuşlar olarak bilinir.
Habeşistan Krallığı'nın Yemen valisi olan Ebrehe, milâdî 570 yıllarında San'a şehrinde, 'Kulleys' adı verilen muhteşem bir kilise yaptırmıştı. Maksadı, Kâbe ziyaretine rağbet gösteren Arapların ziyaretlerini oraya çevirmekti. Bu duruma tepki gösteren bir adam da, gecenin birinde Kulleys'e girip içine pislemişti. Bu hakarete çok öfkelenen ve koyu bir hıristiyan olan Ebrehe, gidip Kâbe'yi yıkmaya karar verdi.
Topladığı on binlerce asker (altmış bin olduğu söylenir), Mahmud adlı büyük bir fil ve daha başka fillerle Mekke'ye doğru yola çıktı. Önüne çıkan bazı kuvvetleri de mağlup ederek ilerledi. Taif şehrine gelince askerlerin bir kısmını Mekke'ye gönderdi. Onlar da Peygamber s.a.v.'in dedesi ve Kureyş'in reisi Abdülmuttalib'in ikiyüzü aşkın devesiyle ahalinin hayvanlarını sürüp götürdüler.
Bu olayın peşinden Abdülmuttalib, gidip Ebrehe'yle görüştü, develerinin geri verilmesini istedi. Ebrehe dedi ki:
- Benden develerin istiyorsun da, Kâbe'den hiç söz etmiyorsun. Halbuki ben onu yıkmaya geldim.
- Ben develerin sahibiyim. Kâbenin de onu koruyacak sahibi vardır!
Bu görüşme sonunda develer geri verildi. Mekke halkı bu güçlü orduyla savaşamayacağı için, anlaşma gereği dağlara çekilip neticeyi beklemeye başladı.
Ebrehe ordusu büyük fili önden sürerek Mekke sınırına dayandı. Kâbe'yi halatla bağlayıp fillerle çekerek yıkmak istiyorlardı. Bu sırada Ebrehe'nin yol kılavuzlarından Nüfeyl b. Habib, koca filin kulağından tutarak şöyle bir şey söyledi, sonra da koşarak dağa çıktı:
- Ey Mahmud çök! Sakın ileri gitme, sağ salim geriye dön!
Mekke'ye girişte büyük fil direndi, zorlanınca yere yattı. Onu bir türlü Kâbe cihetine yürütemediler. O anda sürü halinde ebabil kuşları ortaya çıktı. Her birinin ağzında ve ayaklarında nohut gibi birer taş vardı. Bu taşları ordu üzerine mermi gibi boşalttılar. Kime rastlarsa delip geçiyordu. Askerlerin çoğu öldü; 'Fil Ordusu' dağılarak Yemen'e döndü. Ebrehe de dönüşte öldü. Kâbe ise olduğu gibi kaldı. Kur'an'da Fil Suresi bu olayı anlatır.
Karamanoğlu Gazeteciler Cemiyeti Başkanı
Karaman’ın şu anda en büyük sıkıntılarından biri; bir lider eksikliği.
Siyaset de sivil toplum kuruluşları başta olmak üzere bu şehir bir ağabey, bir lider eksikliğini hep yaşıyor ve olmamasından dolayı da piyasayı boş gören, kendi için ince hesaplar yapan şarlatanlar cirit atmaya başlıyor.
Lütfi Elvan’ın yokluğunu çok ciddi şekilde sıkıntılar ile hep birlikte yaşıyoruz. Karaman’a artık karışma, Karaman’a bir daha gelme gibi söylemler, bu şehrin sevdalısını bu kentten uzaklaştırdı.
Siyaset de herkes bir telden çalıyor. Yukarıdaki ittifaklar Karaman’da geçmiyor. İktidar partisi Ak Partiye bakıyoruz, milletvekilleri bir taraf da teşkilatlar farklı bir yerde. İl Genel meclisine Ak Parti bayrağı altında seçilenler ise ikiye bölünmüş vaziyet de. Tabi ki tüm bu sorunları kimse dillendirmiyor, dillendiremiyor ama ortada ki gerçekler bunlar ve bu problemler daha ne kadar gizlenecek, kamuoyu önünde sahteden sarılmalar, yalandan birlik, beraberlik söylemleri bir yerde patlayacak ve gerçekler gözler önüne serilecek.
Milliyetçi Hareket Partisi il genel meclisinde birlikte hareket ediyor etmesine ama benim gözüm MHP İl başkanı ve teşkilatı ile bu şehirde belediye başkanlığını kazanarak bir devrim yapan Savaş Kalaycı’da. Nedense aynı karede göremiyorum Kalaycı ve Ünüvar’ı. Eğer benim olmadığım yerlerde kucaklaşıyorlarsa o eksik de benim ve kısa zamanda bir göz muayenesini yaptırmak zorundayım.
KARAMAN BELEDİYESPOR SIKINTISI
Bu şehrin en iyi tanıtım aracı olan transfer parası ödenmeden oluşturulan ve asgari ücretle oyuncularla anlaşan takımımızın oyuncularına asgari ücretleri bile zamanında ödenemiyor. Bence mantıklı değil ama takımın isminin Belediyespor olmasından dolayı gelmesi gereken yardımlar yapılmıyormuş…
Bu Karaman adına çok vahim ve çok üzücü bir tablodur. Bu takımın ismi Karaman Belediyespor’da olsa ne MHP’nin ne de belediyenin takımıdır. Bu takım bu şehrin temsilcisi ve takımıdır.
SELMAN OĞZHAN ESER
Görünen odur ki; Lütfi Elvan’dan sonra sıkıntısını yaşadığımız önder, lider isim için en uygun olanı icraatları, çalışmaları ve ekibi ile çıraklık dönemini başarı ile tamamlayan, ustalık dönemine geçen ve her kesim ile diyalog kurabilen Ak Parti milletvekili Selman Oğuzhan Eser’dir.
Eser’in çok ciddi eserler ortaya çıkararak, kalıcı izler bırakması adına buda tarihi bir fırsattır. Gençlerin abisi vekil Eser’in bu konuda çok ciddi çalışmalar yapması, bu şehirde yaşı genç olsa da bir bilen olarak abilik yapması bizlere çok şey katar. Eser’in artık buna soyunma zamanı geldi de geçiyor gibi.
BOŞ TRİBÜNLERE OYNAMAK
Meydan boş olunca oturdukları makamları sadece kendi çıkarları uğruna kullanmayı alışkanlık haline getiren şarlatanlar hortluyor.
Tribünlere oynayarak kendilerini ön plana çıkarma vekillik hesapları yapıyorlar kendilerince. Onların bu düşünceleri bir hayal, bir rüya olarak kalacaktır. Bundan kimsenin kuşkusu olmasın. Çünkü tribünlere oynayanlar bir şeyi gözden kaçırıyor ki oda oynadıkları tribünlerin boş olması. İstedikleri kadar kendileri çalsın kendileri oynasın. Tribün boş ise bunların hepsi havada kalır. Kendilerini ve etrafındaki üç-beş şakşakçıyı kandırır. Bu şehre bir gram katkısı olmayan boyunu çok çok aşan devlet yatırımlarına bile burnunu sokma basiretsizliğini gösterenlerin acil olarak aynaya bir bakmaları gerekiyor. Onun içindir ki bu şehrin bir lidere, bir abiye ihtiyacı var. O beklediğimiz isim bu tür soytarılara önce büyük boy aynada gerçekleri gösterip onlara hadlerini bildirmesi gerekiyor.
DANIŞMANLAR!
Türkiye’de bir moda haline gelen danışmanlık olayını benim aklım bir türlü ermiyor. Deneyimi, bilgisi, becerisi ve devlet tecrübesi, siyasi desteği ile makama gelen bir isim danışmana ne danışır. Bu danışmanlar Cumhurbaşkanı olsun, Bakan olsun, milletvekili olsun, belediye başkanı olsun o makamlarda oturanlardan daha mı bilgili de danışmanlara danışacak. Danışmana ne danışılır veya ne danışırlar bunu bir türlü anlayamadım. Hayatında dikili bir ağacı, bir kedisi bile olmayan kişiye bakıyorsunuz hop danışman. Yetkili ve etkili. Ama kime? Vatandaşa değil, kendisine, yakınlarına. Ömründe bırakın millet için kendisi için bile bir şey yapmayanlar, danışılanım diye kendileri adına çalışma yapıyorlar hem de öyle bir çalışma ki bunda mesai mefhumu bile tanımadan. Altında çakarlı devlet arabasını devlet için değil kendisi için binlerce kilometre yaptıran şahsiyetler. Kendilerine verilen talimatları can kulağı ile dinleyip danışanı bile vatandaş karşısında zor durama düşürmek için talimatı es geçmek, eğer talepler cebe hitap ediyorsa hemen bunu kendi hanesine çevirmek için gösterdikleri çabadan dolayı gerçekten çok zorlanıyorlar, gecelerini-gündüzlere katıp yoruluyorlar.
“Kör eşeğin bile yem yemediği”, üç keçiyi güdemeyecek insanlara bizim seçtiklerimiz danışmayı bıraksınlar. O tiplerden ne bu ülkeye ne bu millete ne de sahiplerine bir şey kazandırmaz. Eğer bazı sebeplerden dolayı danışman yaptıklarınız var ise bence makama gelmesin. Siz danışmayın o evinde otursun, maaşını bankamatikten çeksin. Çevrenizden uzak kalmaları size çok daha büyük bir katkı olacaktır.
Tabi; bu düşüncelerim tüm danışmanları kapsamıyor.
Çok danışman tanıdım. Leb demeden leblebiyi anlayan, verilen talimatları bırakın olması gerekenleri anında yerine getiren. Yani tuttuğunu koparan, danışmanı olduğu seçileni mahcup etmeyen, vatandaşın gözünde hep yükselten, kendisini hizmete adamış isimler. Seversiniz sevmezsiniz eğrisi-doğrusu ile bir Vehbi Aksoy. O şimdi emekli. Onun da günahı az değil ama kantarda artıları hep ağır basıyor.
Selman Oğuzhan Eser’in danışmanı Tayfun Karakuş. Tabiri caizse kuru kavaktan düdük yapanlardan.
24 saatini danışmanlığını yaptığı Selman Oğuzhan Eser’e, bu şehre hizmete, vatandaşın hastasına, işine adayan ülke sevdalısı Tayfun Karakuş.
Tanımaktan mutlu olduğum, keyif aldığım Karakuş. Danışmanlığını yaptığı vekil için neler yaptıklarını ben çok iyi biliyorum ve zamanı geldiğinde bunları paylaşacağım. Siz bile şaşırıp, ayakta alkışlayacaksınız. Danışman Karakuş için boş muhabbet yoktur. Bu şehre katkı, bu şehre hizmet varsa onu siz hemen yanı başınızda bulursunuz.
O Karakuş değil, nesli tükenmekte olan ve koruma altına alınması gereken ‘Kel Aynak’ kuşu.
Karakuş değil, bir Ebabil Kuşu. Türkiye’de yaşayan 4 türden hangisinden bilemem ama Tayfun Karakuş Fil suresinde anlatılan tam bir Ebabil. Bizim Ebabil danışmanlara ihtiyacımız var.
EBABİL KUŞLARI
Kuran-Kerim'de de yer alan kuş Ebabil kuşları Kabe'yi yıkmak için gelen; dönemin en acımasız ve İslam düşmanlığı yapan Ebrehe ve kalabalık fil ordusunu gagalarıyla taşıdıkları taşları atarak yenilmelerine sebep olmuşlardır.
Ebabil Kabe'yi yıkmaya giden Ebrehe ordusunu ayak ve gagalarından attıkları taşlarla bozguna uğratan kuşlar olarak bilinir.
Habeşistan Krallığı'nın Yemen valisi olan Ebrehe, milâdî 570 yıllarında San'a şehrinde, 'Kulleys' adı verilen muhteşem bir kilise yaptırmıştı. Maksadı, Kâbe ziyaretine rağbet gösteren Arapların ziyaretlerini oraya çevirmekti. Bu duruma tepki gösteren bir adam da, gecenin birinde Kulleys'e girip içine pislemişti. Bu hakarete çok öfkelenen ve koyu bir hıristiyan olan Ebrehe, gidip Kâbe'yi yıkmaya karar verdi.
Topladığı on binlerce asker (altmış bin olduğu söylenir), Mahmud adlı büyük bir fil ve daha başka fillerle Mekke'ye doğru yola çıktı. Önüne çıkan bazı kuvvetleri de mağlup ederek ilerledi. Taif şehrine gelince askerlerin bir kısmını Mekke'ye gönderdi. Onlar da Peygamber s.a.v.'in dedesi ve Kureyş'in reisi Abdülmuttalib'in ikiyüzü aşkın devesiyle ahalinin hayvanlarını sürüp götürdüler.
Bu olayın peşinden Abdülmuttalib, gidip Ebrehe'yle görüştü, develerinin geri verilmesini istedi. Ebrehe dedi ki:
- Benden develerin istiyorsun da, Kâbe'den hiç söz etmiyorsun. Halbuki ben onu yıkmaya geldim.
- Ben develerin sahibiyim. Kâbenin de onu koruyacak sahibi vardır!
Bu görüşme sonunda develer geri verildi. Mekke halkı bu güçlü orduyla savaşamayacağı için, anlaşma gereği dağlara çekilip neticeyi beklemeye başladı.
Ebrehe ordusu büyük fili önden sürerek Mekke sınırına dayandı. Kâbe'yi halatla bağlayıp fillerle çekerek yıkmak istiyorlardı. Bu sırada Ebrehe'nin yol kılavuzlarından Nüfeyl b. Habib, koca filin kulağından tutarak şöyle bir şey söyledi, sonra da koşarak dağa çıktı:
- Ey Mahmud çök! Sakın ileri gitme, sağ salim geriye dön!
Mekke'ye girişte büyük fil direndi, zorlanınca yere yattı. Onu bir türlü Kâbe cihetine yürütemediler. O anda sürü halinde ebabil kuşları ortaya çıktı. Her birinin ağzında ve ayaklarında nohut gibi birer taş vardı. Bu taşları ordu üzerine mermi gibi boşalttılar. Kime rastlarsa delip geçiyordu. Askerlerin çoğu öldü; 'Fil Ordusu' dağılarak Yemen'e döndü. Ebrehe de dönüşte öldü. Kâbe ise olduğu gibi kaldı. Kur'an'da Fil Suresi bu olayı anlatır.
Eline, kalemine sağlık çok güzel anlstmışsın Dangalakları
Eline, kalemine sağlık çok güzel anlstmışsın Dangalakları