İddialara göre, Türkiye'de özel eğitim öğretmenliği bölümleri yaygınlaştırılamıyor çünkü akademik kadrolar oluşturulamıyor. 209 üniversitenin yalnızca yaklaşık üçte birinde bu alanda lisans programı mevcut.
Yeni bölümlerin açılması için gereken doçentlerin atanamadığı, başvuruların jüri üyelerinin kişisel hesapları, akademik kibirleri ve etik dışı tutumları nedeniyle reddedildiği öne sürülüyor.
“ÖZEL EĞİTİM” ANAHTAR KELİMESİ KABUL EDİLMİYOR
Yine iddialara göre, Türkiye’de özel eğitim öğretmenliği bölümleri olmasına rağmen, doçentlik başvurularında “özel eğitim” anahtar kelimesi geçerli sayılmıyor. Bu durum, sistematik bir akademik engelleme olarak yorumlanıyor.
ÇOCUKLAR İÇİN KRİZ DERİNLEŞİYOR
Öğretmen açığının vahim boyutlara ulaştığı, farklı branş öğretmenlerine kısa hizmet içi eğitimler verilerek bu açığın kapatılmaya çalışıldığı belirtiliyor. Ancak uzmanlık gerektiren özel eğitim alanının bu şekilde yürütülemeyeceği savunuluyor.
AKADEMİK KEYFİYET, EĞİTİM FELCİ
Doçentlik jürilerinin hesap sorulamaz yapısı, bilimsel üretimi değil, akademik yorgunluğu artırıyor. Onaylanmayan başvurular nedeniyle yeni bölümler açılamıyor, öğrenci alınamıyor, öğretmen yetiştirilemiyor. Eğitimde fırsat eşitliği yerine fırsat felcine yol açıldığı iddia ediliyor.
İDDİALAR CEVAP BEKLİYOR
Doçentlik jürilerinde hesap sorulabilirlik neden yok?
Akademik liyakat neden kişisel hesaplara kurban ediliyor?
Binlerce çocuğun geleceğini etkileyen bu krize kim “dur” diyecek?
VİCDAN VE SORUMLULUK ÇAĞRISI
Uzmanlar, özel eğitimin sadece bir akademik alan değil; aynı zamanda vicdani ve toplumsal bir sorumluluk olduğunu hatırlatıyor. Kalıcı çözümler için artık akademik engeller değil, akademik çözümler üretilmesi gerektiğini vurguluyor.
Yorumlar
Kalan Karakter: