Miras paylaşımına yönelik gerçekleştirilen yeni değişikliğin, gayrimenkullerin mirasçılar arasında noter onayına gerek kalmadan, sadece karşılıklı anlaşmayla tapu müdürlüklerinde devredilebilmesinin önünü açtığı belirtildi. Yetkililer söz konusu düzenlemenin, bürokratik işlemleri hafifleterek miras sürecine hız kazandırmayı ve aile içi uzlaşmazlıkları engellemeyi hedeflediklerini söyledi. Fakat, kadın örgütleri ve hukukçular bu düzenlemeyi sert bir şekilde eleştiriyor.
Kadın hakları savunucuları, özellikle kırsalda ikamet eden, yaşlı, maddi olarak bağımlı ya da eğitim seviyesi düşük kadınların söz konusu düzenleme nedeniyle büyük risk altına girdiğini ifade etti. Noter onayı gibi denetleyici bir mekanizma şartına gerek kalmaması, kadınların baskı altında rıza göstermeye zorlandığı veya rızalarının dışında işlem gerçekleştirildiği örneklerin artmasına neden olabileceği belirtildi.
Birgün.net’in haberine göre, Eşitlik İçin Kadın Platformu (EŞİK) gönüllüsü Avukat Yelda Koçak, arabuluculuk süreçlerinin kadınların haklarını farkında olmadan kaybetmesine yol açacağını ve bu değişikliğin, yasal danışmanlık alamayan kadınlar için büyük bir mağduriyete neden olabileceği aktardı. Özellikle dezavantajlı grupların olduğu miras davalarında denetimsiz ilerleyen süreçlerin ciddi haksızlıklara neden olabileceği kaydedildi.
MEDENİ KANUN’U FİİLEN GEÇERSİZ KILIYOR
Türkiye Kadın Dernekleri Federasyonu (TKDF) Başkanı Canan Güllü ise bu uygulamanın kadınların miras hakkını azalttığını, ev içi görünmeyen emekleri ve mali bağımlılıkları yüzün adil şartlarda pazarlık yapamayacak halde olan kadınların, zorla haklarından vazgeçirilme riskiyle karşı karşıya kalacağını belirtti.
Kadın örgütleri, söz konusu düzenlemenin Medeni Kanun’da kadınlara tanınan eşit miras hakkını fiilen geçersiz kıldığını aktarırken, şiddete maruz kalan veya tehdit altındaki kadınların güvenliğini tehlikeye sokan bir sistemin inşa edildiğine vurgu yaptı.
Uygulamanın iptali için Anayasa Mahkemesi’ne müracaat edilmesi gerektiğinin altını çizen kadın hakları savunucuları, kadının mülkiyet hakkının mali bir hak olmasının yanı sıra, yaşam güvenliği ve şiddetten uzak bir hayat sürülmesi amacıyla temel bir dayanak olduğunu aktardı.
HABER MERKEZİ