Karaman’da sahipsizlik ve duyarsızlık had safhaya ulaştı. Bu şehir, hiç bu kadar sahipsiz kalmamıştı; seçilenler ve atananların Karaman umurunda değil. Lafa geldi mi mangalda kül bırakmayanlar, iş icraata gelince kayıplara karışıyor. Son dönemlerde hizmet fakiri haline gelen Karaman’da, sivil toplum kuruluşları (STK’lar) ise ayrı bir sorun. STK başkanları ve yönetimleri, lüks döşedikleri makamlarında, makam araçları, sekreterleri ve şoförleri ile şehre hizmeti düşünmeden şov yapmaktan geri durmuyorlar. Aklı başında, gönlü bu kent aşkı ile dolu ve vizyonlu insanların artık olaya el koyarak STK’lardaki değişimi başlatması kaçınılmaz. Görevini layığıyla yapmaya çalışan başkanlar da yok değil; başında bulunduğu kurumda tarihinin en büyük yatırımını yaparak hizmete sokan, alana inerek sorunları tespit eden, çaba sarf eden başkanlar da mevcut, ama sayıları çok az.
STK başkanları, "Ben başkan olduktan sonra şu hizmeti yaptım" desin de hep birlikte haberimiz olsun. Sayıları çok az da olsa, çalışan, çabalayan, icraat peşinde koşan, sahada olan, sorunları dile getiren, hizmet için koşan başkanlar da var. Onları biliyoruz ve onların da hakkını yemeyelim. Ancak çoğunluk yan gelip yatanlardan yana. STK başkanlığını meslek haline getirip, koltuğa oturduktan sonra hiç kalkmak istemeyen zihniyetlerden hizmet anlamında ne beklenebilir ki?
"Vur patlasın, çal oynasın" bazı başkanların olmazsa olmazlarının ilk sırasında geliyor. Altlarında makam arabaları, emirlerinde şoförleri; bir hafta Antalya, bir hafta Mersin, bir hafta Ankara... Hepsi görevli, hepsinin toplantıları var. "Ekmek elden, su gölden" nasıl olsa. Makam aracı lüks, otel masrafları, yemekler, içkiler, misafir ağırlamaları, daha aklınıza ne gelirse, hepsinin faturası kuruma yansıtılıyor.
Aslında bu oda mı dersiniz, mabeyn mi dersiniz, tamamının kapatılması, bu şartlarda en mantıklısı gibi görünüyor.
HABER MERKEZİ
MEYDANİ BOŞ BULUYORLAR
Karaman’da STK başkanları, kendi çevresinde oluşturdukları yönetimleri ile hizmeti bir kenara bırakmış durumda; günlerini gün etmekten başka bir icraat yapmıyorlar. Ticaretle uğraşanlar, ekonomik sıkıntılar nedeniyle zor günler geçiriyor. Ziraatla uğraşan, çiftçilik yapanlar, ürettikleri para etmediği için zarar üstüne zarar ediyor. Şoförler ve dolmuşçular, yaşam mücadelesi veriyor. STK’larda hizmet üreten başkanların sayısı bir elin parmaklarını geçmeyecek kadar az. Yıllardır makamlarında oturup, başında bulunduğu STK adına hiçbir şey yapmayanların sayısı ise oldukça fazla.STK başkanları, "Ben başkan olduktan sonra şu hizmeti yaptım" desin de hep birlikte haberimiz olsun. Sayıları çok az da olsa, çalışan, çabalayan, icraat peşinde koşan, sahada olan, sorunları dile getiren, hizmet için koşan başkanlar da var. Onları biliyoruz ve onların da hakkını yemeyelim. Ancak çoğunluk yan gelip yatanlardan yana. STK başkanlığını meslek haline getirip, koltuğa oturduktan sonra hiç kalkmak istemeyen zihniyetlerden hizmet anlamında ne beklenebilir ki?
"Vur patlasın, çal oynasın" bazı başkanların olmazsa olmazlarının ilk sırasında geliyor. Altlarında makam arabaları, emirlerinde şoförleri; bir hafta Antalya, bir hafta Mersin, bir hafta Ankara... Hepsi görevli, hepsinin toplantıları var. "Ekmek elden, su gölden" nasıl olsa. Makam aracı lüks, otel masrafları, yemekler, içkiler, misafir ağırlamaları, daha aklınıza ne gelirse, hepsinin faturası kuruma yansıtılıyor.
VİZYONLULAR ADAY BİLE OLMUYOR
İşin garip tarafı, bir STK’nın başına geçen, üyeleri nasıl etkiliyorsa, 3-4 yılda yapılan seçimlerde karşısına aday bile çıkmıyor ya da çıkamıyor. Üye ve delege listelerinden başlıyor yanlışlar zinciri. Minareyi çalan kılıfını hazırlıyor yani. Hile ve hurda bu noktada ortaya çıkıyor. Yaptıkları hilelere o kadar güveniyorlar ki "Karşıma Cumhurbaşkanı bile çıksa, yine ben kazanırım" deme cüretini gösteriyorlar.DELEGELER AVUÇLARININ İÇİNDE Mİ?
STK’larda şehrin kaderini delegeler belirliyor. Ancak burada asıl rolü kim daha çok misafir ederse, kim daha çok Sertavul’a götürürse, kim daha çok içkili alemler düzenlerse o başkan kazanıyor. Bununla da bitmiyor; yedirmesini, içirmesini bilenler sadece kendi STK’sında değil, diğer STK seçimlerinde de "Ben kimi istersem o başkan olur" edasıyla hava atıyor.Seçim sistemi mi değişecek? Vizyonlu, gerçekten bu şehri seven kişilerin "Yeter artık, söz milletin" diyerek olaya el koyması gerekiyor. Önüne yazılan yazıyı okuyamayan, şehre veya başkanı olduğu STK’ya katkı sağlayamayan kişilerin saltanatı bitmeli. STK’lar, ne siyasetin ne ahbap-çavuş ilişkilerinin ne de yemek-içmek için kurulan sofraların etkisi altında kalmamalı.Aslında bu oda mı dersiniz, mabeyn mi dersiniz, tamamının kapatılması, bu şartlarda en mantıklısı gibi görünüyor.
HABER MERKEZİ