İnsan ve Medeniyet Hareketi (İMH) Karaman Şubesi, düzenli olarak gerçekleştirdiği düşünce seminerleri ile dikkat çekmeye devam ediyor. 23 Ekim Çarşamba günü saat 20:00'de gerçekleştirilen "Şehrin Ruhu" konulu seminere İbrahim Tuncel konuşmacı olarak katıldı. Karaman’ın manevi ve kültürel yapısını derinlemesine ele alan Tuncel, katılımcılara hoş bir sohbet sundu.
Seminerde, Karaman’ın doğası, iklimi ve coğrafi özelliklerinden yola çıkarak, şehrin ruhuna dair önemli tespitlerde bulunan Tuncel, sözlerine şöyle başladı:
"Sıcağı tam sıcak, soğuğu da tam soğuk olan bir şehir Karaman. Bu durum insanın maddi dünyanın etkilerine iyice maruz kalmasını sağlarken, manevi dünyasına da bir yolculuk yapmasına vesile olabiliyor. Yaz mevsiminde yaşadığımız bunaltıcı sıcağa dayanamazken cehennemin sıcağına nasıl tahammül edeceğimizi düşünmek, zihnimizde yankılanır. Yaşadığımız şehirdeki hava olayları bile insanın iç dünyasına dönerek tefekkür etmesine fırsat sunabilir. Tefekkür nimetinden mahrum kalanlar, bu hayatta eksik kalır."
Tuncel, Karaman’ın doğal güzelliklerine vurgu yaparak, doğanın insan üzerindeki etkilerine dikkat çekti. Şehir merkezine yakın doğal alanları örnek gösteren Tuncel, Toros Dağları ve Dereköy gibi bölgelerde insanların doğayla baş başa kalabileceğini dile getirdi:
"Karaman’ın bir başka güzelliği de şu: Şehir merkezinden kalkıp 20-25 kilometre ilerideki Toros Dağları'nın başlangıcı sayılabilecek Hacıbaba Dağı'na ulaşabilir ve doğayla baş başa kalabilirsiniz. Hatta doğayla baş başa kalmak için o kadar uzağa gitmeye bile gerek yok. Şehir merkezine yaklaşık 10 kilometre uzaklıktaki Dereköy’e giderek hem Gödet Barajı'nın kenarında sükûnet bulabilir hem de Dereköy’ün doğal güzelliklerine şahit olabilirsiniz. İşte Karaman böyle bir şehir… Önü alabildiğine ova, arkası da yine alabildiğine dağ."
HERKESİN BİR HİRA MAĞARASI OLMALI
Tuncel, dağların insan yaşamındaki özel yerini de vurguladı. Peygamberlerin vahiy aldıkları veya zorlu süreçlerde dağlara çekildiklerini hatırlatarak, dağların insana derin düşünme ve kendini bulma fırsatı sunduğunu dile getirdi. Peygamber Efendimiz’in (s.a.v.) Hira Mağarası'nda tefekkür ederken Mekke’yi izlediğini ve şehrin ruhsuzluğunu hissettiğini anlatarak, Karaman’da da bir ruh olup olmadığının sorgulanması gerektiğini belirtti:
"Dağları özellikle vurguladım. Çünkü dağlar, insanoğlunun hayatında çok ayrı bir yere sahiptir. Peygamber Efendimiz (s.a.v.) Nur Dağı'ndaki Hira Mağarası'na çıkmıştı. O mağarada tefekkür ederken, güçlünün güçsüzü ezdiği, adaletten habersiz insanların doluştuğu Mekke’yi seyrediyor ve şehrin ruhunun olmadığını düşünüyordu. Bu anlamda, Karaman’da bir ruh var mı acaba? Eğer 'yok' diyorsanız, bunun baş suçlusu yine biziz. Çünkü Allah insana ruh üfledi, insanın da eşyaya, zamana, mekâna ruh üflemesi gerekir."
Tuncel, peygamberlerin tefekkür ederken vahiy aldıkları dağların, insan ruhu üzerindeki derin etkisine dikkat çekerek, herkesin kendine ait bir Hira Mağarası'nın olması gerektiğini söyledi.
VAHİYSİZ HAYAT ANLAMSIZ BİR HAYATTIR
Konuşmasında, Kur'an'daki "ruh" kavramına da değinen Tuncel, vahiy olmadan bir hayatın anlamsız olduğuna dikkat çekti:
"Biraz önce dedik ya, 'Allah bize ruh üfledi, biz de çevremize örnek olacak bir ahlak ve sorumluluk duygusuyla ruh üflemeliyiz.' Peki, şehirlerin ruhuna ruh üflemeye nereden başlayacağız? İlk önce kendimize üflenen ruhun farkına varacağız. Kuran’da ruh kavramı sıklıkla vahyi işaret etmek için kullanılır. Vahiy ise bilmediklerimizin/bilmemiz gerekenlerin Allah tarafında bildirilmesidir. Hayatımızda vahiy olmadan yani Kuran olmadan yaşanan bir hayat, anlamsız bir hayattır."
Seminer boyunca Karaman'ın doğası, manevi derinliği ve insanların şehirle kurduğu bağ üzerine yoğunlaşan İbrahim Tuncel, katılımcılara şehrin ruhuna dair önemli mesajlar verdi.
Yorumlar
Kalan Karakter: