BİRİZ ÖZBAKIR - Beslenme ve diyet uzmanı Dilara Koçak, eko-anksiyetenin karşıtı olarak "iklim iyimserliği" kavramının ortaya çıktığını belirterek, "İklim iyimseri bir birey, iklim krizinin farkındadır, bununla ilgili kaygı duymak yerine "Nasıl bir çözüm üretebilirim?" diye düşünerek kendisini çözümün bir parçası haline getirmeye çalışır ve hayatını da buna göre tasarlar." dedi.AA muhabirinin sorularını yanıtlayan Koçak, her bireyin üretip tükettikleriyle dünyaya bir ayak izi bıraktığını ve hiçbir canlıyı atlamadan doğaya iyi bakmanın, israfı azaltmanın, geri dönüşümü artırmanın, güvenli gıdayı ve temiz suyu sağlamanın tüm insanların ortak sorumluluğu olduğunu söyledi.
İyi beslenebilmek için iyi gıdaya, iyi gıda için de sağlıklı suya, toprağa ve havaya ihtiyaç olduğunu ifade eden Koçak, "Hasta bir gezegenimiz var. Bunun etkilerini, semptomlarını bir iklim problemi olarak görüyoruz. Dolayısıyla bu bizim için yeni kavramları beraberinde getiriyor. Yeni bir döneme, Antroposen çağa girdik. Antroposen çağ, artık insan eliyle doğaya müdahale ettiğimiz çağ anlamına geliyor. Bu yeni çağın da yeni bir dili var. Dünyanın, gezegenin dilinden konuşmamız gerekiyor. O nedenle bu yeni kavramları biraz daha anlamamız ve üstümüze düşeni yapmamız lazım." dedi.Aynı zamanda sürdürülebilir yaşam aktivisti olan Koçak, insanların yüzde 80'inin iklim krizi ve gelecekle ilgili endişeli olduğunu ancak bu konuda harekete geçenlerin oranının yüzde 50'yi bulmadığını, bu nedenle ortaya çıkan yeni kavramların bireylerin harekete geçmesi açısından motivasyon sağlayabileceğini vurguladı."İklim iyimserliği" kavramının da bu amaca hizmet edebileceğini kaydeden Koçak, iklimle ilgili endişe veya çaresizlik durumlarının eko-anksiyete olarak tanımlandığını, bunun karşıtı olarak da "iklim iyimserliği" kavramının ortaya çıktığını bildirdi.- İklim iyimseri nasıl davranır?İklim iyimseri bir bireyin, iklim krizinin farkında olduğunu, bununla ilgili kaygı duymak yerine "Nasıl bir çözüm üretebilirim?" diye düşünerek kendisini çözümün parçası haline getirmeye çalıştığını ve hayatını da buna göre tasarladığını anlatan Koçak, şöyle devam etti:"Mesela beslenme alışkanlıklarında kırmızı eti azaltıp onun yerine bitkisel protein koymak iklim iyimseri bir davranıştır. Artan kahvenizi soğuk olarak da değerlendirmek veya onu artan muzunuzla dondurarak ertesi gün smoothie yapmak iklim iyimseri bir harekettir. Markete gittiği zaman kenarı kırık bir havuç varsa ya da daha sulu bir meyve, sebze varsa, onları çirkin diye ayırmayıp 'Çöpe gitmesin, o bir değerdir, o bir kaynaktır.' diyerek alıp onu kullanan insan, iklim iyimseridir. Biyoçeşitliliğe hizmet eden, dünyadaki tüm canlıların bir döngü içinde var olmasının anlamı için çalışan kişi de iklim iyimseridir. Günlük aracı yerine toplu taşıma ya da motorlu araç yerine bisiklet kullanan, yürüyebileceği yere yürüyerek giden, bu da bir iklim iyimseridir. Dışarıda yemek yediği zaman tabağında kalan kısmı paket yaptırıp evine götüren ya da patili dostlarıyla paylaşanlar var. Bu da iklim iyimseri bir harekettir."Ortaya çıkan yeni kavramların köklü gelenekleri hatırlatma ve beslenme alışkanlıklarında öze dönme noktasında etkili olabileceğini vurgulayan Koçak, "Yıllardır en iyi diyet seçilen Akdeniz diyetinin yeniden kavramlaşmış halinin klimataryen beslenme olması gibi iklim dostu beslenmenin kavramsallaşmış hali de iklim iyimserliğidir." dedi.
- "Sana iyi gelen gezegene de iyi geliyor"Beslenme şeklinde yapılacak küçük değişikliklerin bireyi doğrudan iklim iyimseri yaptığına işaret eden Koçak, "Beslenmemizdeki iyi yöndeki değişiklikler, bizi iyi beslediği gibi doğayla da bir bütün olmamızı sağlıyor. Çünkü dünya nüfusu artıyor ve 2050 yılında 10 milyar olması öngörülüyor. Şu anda 10 milyarı besleyecek kadar tarım arazimiz yok ama biz o 10 milyar kişinin beslenme alışkanlıklarını değiştirirsek hem sera gazı salımını azaltabiliyoruz, su kaynaklarımızı daha iyi kullanabiliyoruz hem de sürdürülebilir kalkınma amaçlarının 2 numaralı hedefi, 'açlığa son' için de çalışmış oluyoruz." diye konuştu.Dünyada üretilen gıdanın 3'te 1'i israf edildiğine, israf olan bu gıdaların sera gazı emisyonlarının yüzde 8'inden sorumlu olduğuna ve aynı zamanda temiz su kaynaklarının da yüzde 25'inin boşa harcandığına dikkati çeken Koçak, şöyle devam etti:"Mevsiminde sebze, meyve yemek, iklim iyimseri bir davranış gibi görünse de aslında bedenimiz için, sağlığımız için de iyi bir çözüm. İçinde polyester olmayan bir alışveriş yapmak yani üstümüze giydiğimiz tişörtün petrol türevi olmaması, yıkandığı zaman doğaya mikroplastik bırakmaması iklim iyimseri bir davranış gibi görünüyorken, aslında pamuk olması, terletmemesi, kötü kokular oluşturmaması, alerjik reaksiyon geliştirmemesi cilt sağlığımız için de önemli. Yani aslında konu hep aynı yere geliyor, sana iyi gelen gezegene de iyi geliyor, sana iyi gelmeyen gezegene de iyi gelmiyor."- "Bir elmayı çürüttüğünüzde 85 litre suyu israf etmiş oluyorsunuz"İklim dostu beslenmenin yanı sıra atık miktarını artıracak kullanımlardan kaçınılmasının önemine değinen Koçak, içinde mikroplastik olan bir deterjan ya da kozmetik ürün kullanılıp doğaya bırakıldığında bu mikroplastiklerin insan vücuduna kadar ulaşacağı düşünülerek ürün tercihleri yapılması ve atığa döngüsel seviyede bakılması gerektiğinin altını çizdi.Koçak, konuşmasını şöyle tamamladı:"Herkes bir gün iklim iyimseri ve çözümün bir parçası olmak durumunda kalacak. Dünyanın 3'te 2'si suyla kaplı diyoruz değil mi? Ne kadar böyle bol suların içindeymişiz gibi ama bunun sadece yüzde 2,5'i tatlı su, yani kullanabildiğimiz su. Bir elmayı çürüttüğünüzde 85 litre suyu israf etmiş oluyorsunuz. Su yoksa hayat yok, su yoksa tarım yok, su yoksa hijyen yok, su yoksa tedavi yok. Dolayısıyla hep birlikte iklim iyimseri tarafına geçeceğiz, hatta geçiyoruz."
AAAA
İyi beslenebilmek için iyi gıdaya, iyi gıda için de sağlıklı suya, toprağa ve havaya ihtiyaç olduğunu ifade eden Koçak, "Hasta bir gezegenimiz var. Bunun etkilerini, semptomlarını bir iklim problemi olarak görüyoruz. Dolayısıyla bu bizim için yeni kavramları beraberinde getiriyor. Yeni bir döneme, Antroposen çağa girdik. Antroposen çağ, artık insan eliyle doğaya müdahale ettiğimiz çağ anlamına geliyor. Bu yeni çağın da yeni bir dili var. Dünyanın, gezegenin dilinden konuşmamız gerekiyor. O nedenle bu yeni kavramları biraz daha anlamamız ve üstümüze düşeni yapmamız lazım." dedi.Aynı zamanda sürdürülebilir yaşam aktivisti olan Koçak, insanların yüzde 80'inin iklim krizi ve gelecekle ilgili endişeli olduğunu ancak bu konuda harekete geçenlerin oranının yüzde 50'yi bulmadığını, bu nedenle ortaya çıkan yeni kavramların bireylerin harekete geçmesi açısından motivasyon sağlayabileceğini vurguladı."İklim iyimserliği" kavramının da bu amaca hizmet edebileceğini kaydeden Koçak, iklimle ilgili endişe veya çaresizlik durumlarının eko-anksiyete olarak tanımlandığını, bunun karşıtı olarak da "iklim iyimserliği" kavramının ortaya çıktığını bildirdi.- İklim iyimseri nasıl davranır?İklim iyimseri bir bireyin, iklim krizinin farkında olduğunu, bununla ilgili kaygı duymak yerine "Nasıl bir çözüm üretebilirim?" diye düşünerek kendisini çözümün parçası haline getirmeye çalıştığını ve hayatını da buna göre tasarladığını anlatan Koçak, şöyle devam etti:"Mesela beslenme alışkanlıklarında kırmızı eti azaltıp onun yerine bitkisel protein koymak iklim iyimseri bir davranıştır. Artan kahvenizi soğuk olarak da değerlendirmek veya onu artan muzunuzla dondurarak ertesi gün smoothie yapmak iklim iyimseri bir harekettir. Markete gittiği zaman kenarı kırık bir havuç varsa ya da daha sulu bir meyve, sebze varsa, onları çirkin diye ayırmayıp 'Çöpe gitmesin, o bir değerdir, o bir kaynaktır.' diyerek alıp onu kullanan insan, iklim iyimseridir. Biyoçeşitliliğe hizmet eden, dünyadaki tüm canlıların bir döngü içinde var olmasının anlamı için çalışan kişi de iklim iyimseridir. Günlük aracı yerine toplu taşıma ya da motorlu araç yerine bisiklet kullanan, yürüyebileceği yere yürüyerek giden, bu da bir iklim iyimseridir. Dışarıda yemek yediği zaman tabağında kalan kısmı paket yaptırıp evine götüren ya da patili dostlarıyla paylaşanlar var. Bu da iklim iyimseri bir harekettir."Ortaya çıkan yeni kavramların köklü gelenekleri hatırlatma ve beslenme alışkanlıklarında öze dönme noktasında etkili olabileceğini vurgulayan Koçak, "Yıllardır en iyi diyet seçilen Akdeniz diyetinin yeniden kavramlaşmış halinin klimataryen beslenme olması gibi iklim dostu beslenmenin kavramsallaşmış hali de iklim iyimserliğidir." dedi.
- "Sana iyi gelen gezegene de iyi geliyor"Beslenme şeklinde yapılacak küçük değişikliklerin bireyi doğrudan iklim iyimseri yaptığına işaret eden Koçak, "Beslenmemizdeki iyi yöndeki değişiklikler, bizi iyi beslediği gibi doğayla da bir bütün olmamızı sağlıyor. Çünkü dünya nüfusu artıyor ve 2050 yılında 10 milyar olması öngörülüyor. Şu anda 10 milyarı besleyecek kadar tarım arazimiz yok ama biz o 10 milyar kişinin beslenme alışkanlıklarını değiştirirsek hem sera gazı salımını azaltabiliyoruz, su kaynaklarımızı daha iyi kullanabiliyoruz hem de sürdürülebilir kalkınma amaçlarının 2 numaralı hedefi, 'açlığa son' için de çalışmış oluyoruz." diye konuştu.Dünyada üretilen gıdanın 3'te 1'i israf edildiğine, israf olan bu gıdaların sera gazı emisyonlarının yüzde 8'inden sorumlu olduğuna ve aynı zamanda temiz su kaynaklarının da yüzde 25'inin boşa harcandığına dikkati çeken Koçak, şöyle devam etti:"Mevsiminde sebze, meyve yemek, iklim iyimseri bir davranış gibi görünse de aslında bedenimiz için, sağlığımız için de iyi bir çözüm. İçinde polyester olmayan bir alışveriş yapmak yani üstümüze giydiğimiz tişörtün petrol türevi olmaması, yıkandığı zaman doğaya mikroplastik bırakmaması iklim iyimseri bir davranış gibi görünüyorken, aslında pamuk olması, terletmemesi, kötü kokular oluşturmaması, alerjik reaksiyon geliştirmemesi cilt sağlığımız için de önemli. Yani aslında konu hep aynı yere geliyor, sana iyi gelen gezegene de iyi geliyor, sana iyi gelmeyen gezegene de iyi gelmiyor."- "Bir elmayı çürüttüğünüzde 85 litre suyu israf etmiş oluyorsunuz"İklim dostu beslenmenin yanı sıra atık miktarını artıracak kullanımlardan kaçınılmasının önemine değinen Koçak, içinde mikroplastik olan bir deterjan ya da kozmetik ürün kullanılıp doğaya bırakıldığında bu mikroplastiklerin insan vücuduna kadar ulaşacağı düşünülerek ürün tercihleri yapılması ve atığa döngüsel seviyede bakılması gerektiğinin altını çizdi.Koçak, konuşmasını şöyle tamamladı:"Herkes bir gün iklim iyimseri ve çözümün bir parçası olmak durumunda kalacak. Dünyanın 3'te 2'si suyla kaplı diyoruz değil mi? Ne kadar böyle bol suların içindeymişiz gibi ama bunun sadece yüzde 2,5'i tatlı su, yani kullanabildiğimiz su. Bir elmayı çürüttüğünüzde 85 litre suyu israf etmiş oluyorsunuz. Su yoksa hayat yok, su yoksa tarım yok, su yoksa hijyen yok, su yoksa tedavi yok. Dolayısıyla hep birlikte iklim iyimseri tarafına geçeceğiz, hatta geçiyoruz."
AAAA