Editör Masası'na konuk olan Göktaş, gündeme ilişkin soruları yanıtladı, değerlendirmelerde bulundu.Diyarbakır'da 8 yaşındaki Narin Güran'ın öldürülmesine ilişkin ikinci duruşma ve Tekirdağ'da 2 yaşında öldürülen Sıla bebeğin ilk duruşma sürecinin devam ettiğinin ve Bakanlığın dava sürecine nasıl bir katkı sağladığının sorulması üzerine Göktaş, Türkiye'ye tekrar başsağlığı diledi ve büyük üzüntü duyduğunu söyledi.İlk günden itibaren hem Narin hem Sıla'nın davasına müdahil olduklarını, özellikle her iki dava için de Bakanlığın Hukuk Hizmetleri Genel Müdürlüğü bünyesinde özel ekipler kurduklarını belirten Göktaş, beş avukatın Diyarbakır'da olduğunu, Sıla bebek için de Tekirdağ'da avukatların davayı müdahil olarak takip ettiklerini ifade etti.Bakan Göktaş, "Soruşturmanın her aşamasını çok büyük titizlikle takip ettik. Narin kızımızın mahkemesinde onun hukuki yollardan hakkını arayan yine biziz. Bu iki davada da özellikle faillerin en ağır cezayı alması için de Bakanlık avukatlarımız hakikaten çok yoğun mücadele veriyor. Buradan faillerin en ağır cezaları alacaklarından eminim." dedi.Sıla'nın ilk davası olduğunu ve bir duruşmanın daha yapılabileceğini, Narin'in ise ikinci duruşması olduğunu ve bugün yarın sonuçlanmasını beklediklerini belirten Göktaş, Bakanlık avukatlarının çok iyi hazırlandıklarını, bu iki davanın da bir an önce sonuçlanmasını ümit ettiklerini dile getirdi.Bakan Göktaş, şunları kaydetti:"Narin'in davasına yönelik köydeki diğer çocuklara yönelik psikososyal destek ekibi kurduk, çocuklara yönelik bir rapor çalışması gerçekleştirdik. Narin'in hem okul arkadaşları hem yakın akrabaları da süreçten çok etkilendi. O çocuklara öncelik yakın ekip kurduk, Milli Eğitim Bakanlığımızla da çalıştık. Özellikle çocukların bu travmalarını atmaları için bölgede çalışmalarımızı da sürdürdük. Biz tabii ki iki kızımızın da katillerinin ve faillerinin en ağır cezayı almasının da takipçisi olacağız."- "Mücadele etmemiz gereken bir dijital bağımlılık var"
Bazı ülkelerin 16 yaşından önce sosyal medya kullanımına sınırlandırma getirmesine yönelik konuya ilişkin Göktaş, Bakanlığın çalışmalarını da anlattı.Göktaş, çocukların dijital dünyaya doğduğunu, küçük yaştan itibaren ellerinde çok hızlı bir şekilde tabletleri, telefonları kolaylıkla manipüle edebildiklerinin herkesin malumu olduğunu söyledi.Dijital dünyanın hem faydaları hem zararları olduğuna işaret eden Bakan Göktaş, şöyle devam etti:"Hem ülkemiz hem de dünyanın farklı ülkelerinin bu konuda da aslında endişelendiğini ve bu minvalde önlemler alması gerektiğini biliyoruz. Mücadele etmemiz gereken bir dijital bağımlılık var. Ailenin Korunması ve Güçlendirilmesi Eylem Planı'mıza, dijital bağımlılığı da bir bağımlılık türü olarak belirledik. Dijital bağımlılık, madde bağımlısı kullanmış gibi beyinde aynı etkiyi yarattığını uzmanlar da söylüyor, araştırmalar da onu söylüyor. Sanal otizme maruz bırakabiliyor çocukları. Çocuklar çok uzun süre sosyal medya, dijital dünyada bağlı kalınca, bir şekilde ellerinden tableti aldığınızda çocuklar da öfke kontrolü çıkabiliyor. Diğer yandan dijital medyanın sunduğu riskler de var. Bu riskler sanal zorbalık, karşılarında kimlerle oynadığını, kimlerle muhatap olduklarını bilmemeleri. Farklı türlü riskler, zararlı akımlar, zararlı içerikler ve çocukların nefret söylemiyle de karşı karşıya kaldıklarını duyuyoruz. Çocuklarda dikkat eksikliği ve hiperaktivite de oluyor. Sonuçta ben de bir anneyim. Literatüre baktığımızda da yeni söylemler ekleniyor. Nomofobi yani telefonsuz duramama, bu herkes için de geçerli bir söylem ama burada çocuklarımızın da ciddi manada etkilendiğini görüyoruz."Dijital bağımlılığının tahribatı dolayısıyla Oxford'un "beyin çürümesi"ni ön plana çıkardığını anımsatan Bakan Göktaş, dünyanın ve Türkiye'nin dijital bağımlılığa ilişkin kaygıları olduğunu vurguladı.Bakan Mahinur Özdemir Göktaş, Avustralya'nın 16 yaş altı çocuklara sosyal medyada sınırlama getirdiğine dikkati çekerek, aynı şekilde Bakanlığın neler yapması gerektiğine yönelik çalışmalar yürüttüklerini kaydetti.Göktaş, şöyle devam etti:"Çocuklarımızı risklerden koruma zorunluluğumuz ve mecburiyetimiz var. Bize karşı bir sorumluluk aynı zamanda ebeveynlerin ve ailelerin de zaman zaman talepleri geliyor. Bu platformu, şu platformu yasaklayın diye talepleri var. DUY ihbar hattımız var. Ebeveynler, aileler, çocukları için riskli gördükleri içerikleri, orada bizim uzmanlarımıza doğrudan ihbar edebiliyor. Uzmanlarımızdan oluşan bir ekibimiz var. 7 gün, 24 saat bu içerikleri inceliyoruz. Akabinde de ilgili kurumlara yönlendiriyoruz. Çocuk dostu platformların yaygınlaştırılmasını önemsiyoruz. Çocuklarımızı korumak adına önemli bir düzenlemeye ihtiyaç duyduğumuz ortada. Şu anda bir mevzuat eksikliğimiz var bu konuda. Bakanlığımızın öncülüğünde bir mevzuat çalışmamızı başlattık, ilgili kurumlarla. Sosyal medya çocukların hem zihinsel hem sosyal gelişimlerini ciddi manada etkiliyor. 16 yaş bizim de belirlediğimiz bir yaş. Ancak biz de sosyal medya platformlarına sorumluluk yükleyen kapsamlı bir düzenlemeyi hayata geçirmek istiyoruz."Aile ve Dijital Medya Çalıştayı düzenlediklerini, aileleri, çocukları ve uzmanları farklı farklı masalarda dinleme imkanı bulduklarını belirten Göktaş, ailelerin çocuklarıyla yeterince zaman geçirmediği sonucunun ortaya çıktığını anlattı.Göktaş, ebeveynlere dijital okuryazarlık eğitimleri vermek, sosyal medya yöneticilerine de belli başlı sorumluluk yüklemek gerektiğinin altını çizerek, "Avrupa dijital pasaport düzenlemesine gidiyor. Bizim de bir kılavuz çalışmamız var. Sosyal medya platformlarına sorumluluk yüklüyoruz. Kişisel verilerin güvenliği çok önemli. Onlara yaş doğrulama sistemi getirmemiz gerekiyor." diye konuştu.16 yaşındaki bir çocuğun sosyal medyada dolaşabileceğini aktaran Göktaş, sosyal medya yöneticilerinin çeşitli algoritmalarla belli başlı içerikleri kontrol altına alabildiğini çok iyi bildiklerini, çocuklara zarar verecek içeriklerin doğru kontrol edilmesi, filtrelenmesini isteyeceklerini ifade etti."Ebeveynlere de tabii sorumluluk düşüyor. Bu yasal düzenlemenin aynı zamanda cezai yaptırım tarafı olacak. Sonuç itibarıyla uymayana farklı ceza yöntemleri geliştirilebilecek. Biz bu konuda uzmanlarla, ailelerle, çocuklarla bir araya geldik" diyen Göktaş, Bakanlığın Bilim Kurulundan, akademik çalışmalardan yararlandıklarını hatırlattı.Bakan Göktaş, "Mevzuat eksikliğimiz var. Ülkemizin güvenliği ve geleceği için çocuklarımızı korumak adına bir yasal çerçeveye ihtiyaç duyduğumuz ortada. Biz de bunun öncüsü olmak istiyoruz. Tabii diğer bakanlıklarla işbirliği içerisinde bu mevzuatı da en yakın zamanda hayata geçirmeyi arzu ediyoruz." değerlendirmesinde bulundu.- "Nüfus düşüşü, milli güvenliğimiz açısından da çok önemli"Dünyada doğurganlık hızının 2,52; Türkiye'de ise 1,51 olduğunu ifade eden Göktaş, şu bilgileri verdi:"Nüfusun kendini yenileme oranı olan 2,1'in çok çok altında olduğunu görüyoruz. TÜİK'in 2018 verileri bize şunu söylüyor; '2023'te doğurganlık hızımız 1,9 olacak. 2050'de doğurganlık hızımız 1,50 olacak' diyor. Fakat bugün bakıyoruz, 2018'den bu yana altı sene geçmiş ve 2050'de ulaşılması beklenen kritik sayıya 1,50'ye bugün ulaşmış durumdayız. Nüfus oranlarının bu kadar düşük olması ne demek? 65 yaş üstü vatandaş sayımız bizim yüzde 10'u aşmış durumda bu sene. 2030'da yaşlı nüfus oranımız yüzde 13 olacak. 2040'ta yüzde 18 olacak. Bir yandan genç nüfusumuz azalırken, diğer yandan yaşlı nüfusumuzun da artabileceğini gösteriyor. Bu trend sadece ülkemize özgü değil. Dünyanın bazı ülkelerinde de kaygılar var. Fakat Türkiye ilk defa OECD ortalamasının altına düştü. Bakanlık olarak göreve geldiğimizde, acil bir eylem geliştirmemiz gerektiğini de gösterdi. Bu bir milli güvenlik meselesi."Yurt dışında bazı ülkelerin Bakanlık isimlerini "Demografi Bakanlığı" olarak da değiştirdiğini aktaran Göktaş, bu konuda "Kore'de ilkokulların, huzurevine dönüştürüldüğünü" bildirdi.Bakan Göktaş, "Nüfus düşüşü, milli güvenliğimiz açısından da çok önemli. İlk evlilik yaşı da arttı, kadınların ilk anne olma yaşı da yükselişte. Bir yandan nüfus oranlarımız artarken bir yandan doğurganlık hızımız artıyor, yaşlı nüfus oranımız artıyor ve çalışabilecek durumda olan kişi sayımız azalıyor. Bu hepimizi alarm seviyesine getirdi." şeklinde konuştu.(Sürecek)
AAAA
Bazı ülkelerin 16 yaşından önce sosyal medya kullanımına sınırlandırma getirmesine yönelik konuya ilişkin Göktaş, Bakanlığın çalışmalarını da anlattı.Göktaş, çocukların dijital dünyaya doğduğunu, küçük yaştan itibaren ellerinde çok hızlı bir şekilde tabletleri, telefonları kolaylıkla manipüle edebildiklerinin herkesin malumu olduğunu söyledi.Dijital dünyanın hem faydaları hem zararları olduğuna işaret eden Bakan Göktaş, şöyle devam etti:"Hem ülkemiz hem de dünyanın farklı ülkelerinin bu konuda da aslında endişelendiğini ve bu minvalde önlemler alması gerektiğini biliyoruz. Mücadele etmemiz gereken bir dijital bağımlılık var. Ailenin Korunması ve Güçlendirilmesi Eylem Planı'mıza, dijital bağımlılığı da bir bağımlılık türü olarak belirledik. Dijital bağımlılık, madde bağımlısı kullanmış gibi beyinde aynı etkiyi yarattığını uzmanlar da söylüyor, araştırmalar da onu söylüyor. Sanal otizme maruz bırakabiliyor çocukları. Çocuklar çok uzun süre sosyal medya, dijital dünyada bağlı kalınca, bir şekilde ellerinden tableti aldığınızda çocuklar da öfke kontrolü çıkabiliyor. Diğer yandan dijital medyanın sunduğu riskler de var. Bu riskler sanal zorbalık, karşılarında kimlerle oynadığını, kimlerle muhatap olduklarını bilmemeleri. Farklı türlü riskler, zararlı akımlar, zararlı içerikler ve çocukların nefret söylemiyle de karşı karşıya kaldıklarını duyuyoruz. Çocuklarda dikkat eksikliği ve hiperaktivite de oluyor. Sonuçta ben de bir anneyim. Literatüre baktığımızda da yeni söylemler ekleniyor. Nomofobi yani telefonsuz duramama, bu herkes için de geçerli bir söylem ama burada çocuklarımızın da ciddi manada etkilendiğini görüyoruz."Dijital bağımlılığının tahribatı dolayısıyla Oxford'un "beyin çürümesi"ni ön plana çıkardığını anımsatan Bakan Göktaş, dünyanın ve Türkiye'nin dijital bağımlılığa ilişkin kaygıları olduğunu vurguladı.Bakan Mahinur Özdemir Göktaş, Avustralya'nın 16 yaş altı çocuklara sosyal medyada sınırlama getirdiğine dikkati çekerek, aynı şekilde Bakanlığın neler yapması gerektiğine yönelik çalışmalar yürüttüklerini kaydetti.Göktaş, şöyle devam etti:"Çocuklarımızı risklerden koruma zorunluluğumuz ve mecburiyetimiz var. Bize karşı bir sorumluluk aynı zamanda ebeveynlerin ve ailelerin de zaman zaman talepleri geliyor. Bu platformu, şu platformu yasaklayın diye talepleri var. DUY ihbar hattımız var. Ebeveynler, aileler, çocukları için riskli gördükleri içerikleri, orada bizim uzmanlarımıza doğrudan ihbar edebiliyor. Uzmanlarımızdan oluşan bir ekibimiz var. 7 gün, 24 saat bu içerikleri inceliyoruz. Akabinde de ilgili kurumlara yönlendiriyoruz. Çocuk dostu platformların yaygınlaştırılmasını önemsiyoruz. Çocuklarımızı korumak adına önemli bir düzenlemeye ihtiyaç duyduğumuz ortada. Şu anda bir mevzuat eksikliğimiz var bu konuda. Bakanlığımızın öncülüğünde bir mevzuat çalışmamızı başlattık, ilgili kurumlarla. Sosyal medya çocukların hem zihinsel hem sosyal gelişimlerini ciddi manada etkiliyor. 16 yaş bizim de belirlediğimiz bir yaş. Ancak biz de sosyal medya platformlarına sorumluluk yükleyen kapsamlı bir düzenlemeyi hayata geçirmek istiyoruz."Aile ve Dijital Medya Çalıştayı düzenlediklerini, aileleri, çocukları ve uzmanları farklı farklı masalarda dinleme imkanı bulduklarını belirten Göktaş, ailelerin çocuklarıyla yeterince zaman geçirmediği sonucunun ortaya çıktığını anlattı.Göktaş, ebeveynlere dijital okuryazarlık eğitimleri vermek, sosyal medya yöneticilerine de belli başlı sorumluluk yüklemek gerektiğinin altını çizerek, "Avrupa dijital pasaport düzenlemesine gidiyor. Bizim de bir kılavuz çalışmamız var. Sosyal medya platformlarına sorumluluk yüklüyoruz. Kişisel verilerin güvenliği çok önemli. Onlara yaş doğrulama sistemi getirmemiz gerekiyor." diye konuştu.16 yaşındaki bir çocuğun sosyal medyada dolaşabileceğini aktaran Göktaş, sosyal medya yöneticilerinin çeşitli algoritmalarla belli başlı içerikleri kontrol altına alabildiğini çok iyi bildiklerini, çocuklara zarar verecek içeriklerin doğru kontrol edilmesi, filtrelenmesini isteyeceklerini ifade etti."Ebeveynlere de tabii sorumluluk düşüyor. Bu yasal düzenlemenin aynı zamanda cezai yaptırım tarafı olacak. Sonuç itibarıyla uymayana farklı ceza yöntemleri geliştirilebilecek. Biz bu konuda uzmanlarla, ailelerle, çocuklarla bir araya geldik" diyen Göktaş, Bakanlığın Bilim Kurulundan, akademik çalışmalardan yararlandıklarını hatırlattı.Bakan Göktaş, "Mevzuat eksikliğimiz var. Ülkemizin güvenliği ve geleceği için çocuklarımızı korumak adına bir yasal çerçeveye ihtiyaç duyduğumuz ortada. Biz de bunun öncüsü olmak istiyoruz. Tabii diğer bakanlıklarla işbirliği içerisinde bu mevzuatı da en yakın zamanda hayata geçirmeyi arzu ediyoruz." değerlendirmesinde bulundu.- "Nüfus düşüşü, milli güvenliğimiz açısından da çok önemli"Dünyada doğurganlık hızının 2,52; Türkiye'de ise 1,51 olduğunu ifade eden Göktaş, şu bilgileri verdi:"Nüfusun kendini yenileme oranı olan 2,1'in çok çok altında olduğunu görüyoruz. TÜİK'in 2018 verileri bize şunu söylüyor; '2023'te doğurganlık hızımız 1,9 olacak. 2050'de doğurganlık hızımız 1,50 olacak' diyor. Fakat bugün bakıyoruz, 2018'den bu yana altı sene geçmiş ve 2050'de ulaşılması beklenen kritik sayıya 1,50'ye bugün ulaşmış durumdayız. Nüfus oranlarının bu kadar düşük olması ne demek? 65 yaş üstü vatandaş sayımız bizim yüzde 10'u aşmış durumda bu sene. 2030'da yaşlı nüfus oranımız yüzde 13 olacak. 2040'ta yüzde 18 olacak. Bir yandan genç nüfusumuz azalırken, diğer yandan yaşlı nüfusumuzun da artabileceğini gösteriyor. Bu trend sadece ülkemize özgü değil. Dünyanın bazı ülkelerinde de kaygılar var. Fakat Türkiye ilk defa OECD ortalamasının altına düştü. Bakanlık olarak göreve geldiğimizde, acil bir eylem geliştirmemiz gerektiğini de gösterdi. Bu bir milli güvenlik meselesi."Yurt dışında bazı ülkelerin Bakanlık isimlerini "Demografi Bakanlığı" olarak da değiştirdiğini aktaran Göktaş, bu konuda "Kore'de ilkokulların, huzurevine dönüştürüldüğünü" bildirdi.Bakan Göktaş, "Nüfus düşüşü, milli güvenliğimiz açısından da çok önemli. İlk evlilik yaşı da arttı, kadınların ilk anne olma yaşı da yükselişte. Bir yandan nüfus oranlarımız artarken bir yandan doğurganlık hızımız artıyor, yaşlı nüfus oranımız artıyor ve çalışabilecek durumda olan kişi sayımız azalıyor. Bu hepimizi alarm seviyesine getirdi." şeklinde konuştu.(Sürecek)
AAAA