TÜRKİYE’NİN YÜZ KARASI: DARBELER

Yayınlanma: 14.12.2013 05:51 Güncelleme: 14.12.2013 05:51

TBMM Darbeleri Araştırma Komisyonu Raporu (116)

Bu Elrom işi de gayet karanlık bir şekilde bitti, Elrom ölü bulundu biliyorsunuz ama sonradan anlaşıldı ki bu kaçıran genç grubun başında bir gizli istihbarat görevlisi - bir yüzbaşı mı ne- genç bir çocuk var ve onu arkadaşları sonra infaz etmişler, öldürmüşler. Böyle karışık bir hikâye. Bu balyoz harekâtıyla, ğim gibi, bir çeşit rehin almaya kalkıştı devletimiz. Ben o daha genç bir doçenttim, o önemli değildim rehin alınacak fakat bana da bir kulp takıp bir çeviriden ötürü beni de tutukladılar.1234 Baskın ve gözaltılar klasik hukukun emrettiği şekilde yapılmıyordu. Ülkede ilk kez işkence ve kötü muamele iddiaları, yüksek sesle dile getirilmeye başlandı.1235 Bedii Faik, bu eylemlerin, yönetimi sertleşmeye ittiği kanaatinde ğunu belirtmektedir: 1226 “Elrom'dan haber alınamadı”, Cumhuriyet, 23 Mayıs 1971. 1227 “Erim: Haber aldık konsolos yaşıyor”, Akşam, 22 Mayıs 1971. 1228 Türkiye Gerçekleri ve Terörizm (Beyaz Kitap), Ankara: Başbakanlığın Emri ile Bakanlıklararası bir Kurul Tarafından Hazırlanmıştır, 1973, ss.71–72. 1229 THKP-C (doğuşu ve ilk eylemleri), İstanbul: Kaynak Yayınları, 1987, ss.42–64. 1230 “Dün de 4 Profesör, 3 Doçent olmak üzere 7 öğretim üyesi gözaltına alındı”, Akşam, 22 Mayıs 1971. 1231 ”Erim: Gereksiz tutuklama yapıldı”, Cumhuriyet, 23 Mayıs 1971. 1232 Birer örnek olması açısından bkz. Uğur Mumcu, Sakıncalı Piyade, İstanbul: Tekin Yayınevi, 1977; Sevgi Soysal, Yıldırım Bölge Kadınlar Koğuşu, Ankara: Bilgi Yayınevi, ty. Baskın Oran, Nerde O Eski Mapushaneler, Ankara: Bilgi Yayınevi, 1991. 1233 Tutanakta sehven Sadi Koçer olarak geçmiştir; biz düzelttik. 1234 Prof. Dr. Mete Tunçay'ın 11.10.2012 Tarihli Dinleme Tutanağı, TBMM Tutanak Hizmetleri Başkanlığı [Saat: 11.42–13.00]. 1235 O dönemde gözaltına alınanların kendi anlatımlarıyla gördükleri işkenceler hakkında bkz. Güner Samlı, İşkence (Yaşar Kemal'in Önsözüyle), İstanbul: Tan Yayınları, 1973. 12 Mart geldi, devam etti, biraz hafif devam etmiştir. Ama işte Kızıldere olayları falan olmasaydı, İsrail Başkonsolosu Elrom'un öldürülmesi falan olmasaydı daha da kansız olabilirdi, daha da hafif olabilirdi, daha parlamentolu vesaireli olabilirdi ama olamadı, bazı hadiselerden dolayı.1236 Bu arada kabinede de huzursuzluk vardı; on bir bakanın istifa edeceği söylentisi yayılmaya başladı; söylenti kısa sürede gerçeğe dönüştü. Toplumun üstüne karabasan gibi çöken tedirginlikle birlikte kamuoyunun beklentilerini karşılamaktan aciz bir hükümet görüntüsü vermeye başlayan Birinci Erim hükümetinin ömrü tükenmeye başlıyordu.1237 Hükümetin istifası üzerine1238 muhtıranın doğrudan müdahaleye dönüşüp dönüşmeyeceği sorusu hemen herkesin aklına geliyor; Demirel'e yeniden başbakanlık verilip verilmeyeceği sorusuna muhatap ğunda güldürmeyin beni şeklindeki cevabıyla ünlü İsmail Arar,1239 bunun muhtıra sahiplerinin bileceği iş ğunu belirtiyordu. Kızıldere Olayı Erim Hükümetinin ikincisi de beklentilere cevap vermekten uzaktı. Kabinede görev alan AP'li bakanların fazlalığı, Erim'in Demirel'e verdiği ödünlere rağmen karşılığında beklediği desteği bulamaması; CHP'lilerin bu hükümetle AP hükümeti arasında hiçbir fark göremediklerini ileri sürmeleriyle sonuçlandı. İkinci Erim hükümeti de böylece 17 Nisan 1972'de istifa etti.1240 Şehir gerillası faaliyetleri de azalacağına artıyordu. Elrom cinayeti sanığı Mahir Çayan askeri cezaevinden, bir grup arkadaşıyla birlikte tünel kazarak kaçmayı başarmıştı.1241 Firardaki Çayan bu kez, idam cezaları ile tecziye edilen Deniz Gezmiş, Yusuf Aslan ve Hüseyin İnan'ın salıverilmeleri için koz olarak kullanılmak üzere Ünye'deki NATO üssünde çalışan ikisi İngiliz, biri Kanadalı olmak üzere üç teknisyeni, arkadaşlarıyla birlikte kaçırmıştır.1242 Şimdiki adı Ataköy Niksar'ın Kızıldere köyüne gelerek köy muhtarının evinde mevzilenen Çayan ve ekibi burada kuşatılıyor; 30 Mart 1972'de çıkan çatışma sonucunda Ertuğrul Kürkçü dışındaki, yukarıda isimleri sıralananlara ilaveten, gruba köyde dâhil : Sinan Kazım Özüdoğru, Sabahattin Kurt, Ömer Ayna ve Saffet Alp de hayatlarını kaybediyorlardı.1243 Olayda dahli bulunduğu gerekçesiyle ünlü aktör ve yönetmen Yılmaz Güney'in de nezaret alındığı basında yer alan haberlerden biri olarak göze çarpmaktadır.1244 1236 Bedii Faik'in 26.06.2012 Tarihli Dinleme Tutanağı, TBMM Tutanak Hizmetleri Başkanlığı [Saat: 11.30–13.15]. 1237 Sunay, hükümetin istifa etmesini gerektiren bir durum olmadığını belirttiği Erim'in istifasını kabul etmemiş; bunu da mevcut hükümete parlamentonun, TSK'nin ve kamuoyunun güvenine bağlamıştır. Erim, bu cevap karşısında istifasını geri alarak göreve devam kararı almıştır. Bkz. Cumhurbaşkanlığı Genel Sekreterliğinin 27 Ekim 1971 tarihli bildirisi [Cumhurbaşkanlığı Cevdet Sunay Arşivi, Yer No: 5/5–21; Fihrist No: 6288–1]. Hemen ertesi gün ise Cumhurbaşkanlığından parti liderlerine birer davet gönderildiği anlaşılıyor. Bkz. Cumhurbaşkanlığı Genel Sekreterliğinin 28 Ekim 1971 tarihli bildirisi [Cumhurbaşkanlığı Cevdet Sunay Arşivi, Yer No: 5/5–21; Fihrist No: 6288]. 1238 “Çankaya'da 3 saat 45 dakika süren toplantıdan sonra Erim hükümeti istifa etti”, Cumhuriyet, 27 Ekim 1971. 1239 Sırrı Yüksel Cebeci, “Demirel ve polemik”, Tercüman, 2 Şubat 2006. 1240 Feroz Ahmad, Demokrasi Sürecinde Türkiye (1945–1980), çev. Ahmet Fethi, s.353 1241 “Mahir Çayan ve 4 arkadaşı askeri cezaevinde günlerce uğraşıp karyola demiri ile 15 metre tünel kazıp kaçtılar”. Günaydın, 1 Aralık 1971. 1242 Çayan'la birlikte bu eyleme girişenler şunlardı: Ertuğrul Kürkçü, Hüdai Arıkan, Cihan Alptekin, Nihat Yılmaz, Ertan Sarıhan ve Ahmet Atasoy. Hayatlarını kaybeden bu 10 şahsın isimlerinin kamusal alanlara verilmesi gerektiği; bu isimlerin emperyalizmin güdümündeki Türkiye'nin bağımsızlığı için mücadele eden devrimciler kları savıyla meclise verilen bir teklif için bkz. TBMM Cumhuriyet Halk Partisi Grup Başkanlığının 02.04.2012 tarih ve 303 sayılı yazısı. 1243 “Üç masum İngiliz'i öldüren şakiler ölü ele geçtiler”, Hürriyet, 31 Mart 1972. 1244 Hürriyet, 28 Mart 1972. Rehinelerin ise sağ olarak kurtulamadıklarının belirtilmesi gerekiyor. Terör eylemlerine girişenler hakkında dönemin siyasi işlerden sorumlu Başbakan yardımcısı E. Kur. Alb. Sadi Koçaş tarafından sarf edilen “gerekirse makabline şamil kanun çıkarırız” sözleri de büyük tepki uyandırmıştır. Koçaş'ın teröristlere gözdağı vermek için bu şekilde konuşmak zorunda ğı belirtilmektedir.1245 Olaydan sağ olarak kurtulan tek isim Mersin milletvekili Ertuğrul Kürkçü, hadiseyi şu şekilde anlatmaktadır: Bizi Kızıldere'ye getiren sürecin başında biz Kızıldere'ye gideceğimizi bilmiyorduk. Biz Ankara'da güvenlik güçlerinin, diktatörlüğün takibinden kaçabilmek için bulabildiğimiz son sığınaktı Kara. Orada 1969-70'deki fındık üreticilerinin eylemlerinden beri ilişkilerimiz vardı yerel devrimcilerle. Ankara, İstanbul, İzmir, Adana'daki dayanaklarımız takip ve tevkifat yoluyla çökertilince geri samsun oto kiralamalar, biz irtibatlarımızı kopartıp Kara'e geçerek kendimizi hem güvenliğe li-">li hem de Deniz Gezmiş ve arkadaşlarının idamdan kurtulmaları için bir hamle yapmadan bu idamları seyretmemek için orada, Ünye'de bulunduğunu bildiğimiz radar üssündeki -o ki adla adlandırmamızla- ajanları li-">li için gittik fakat olaylar kabiliyetlerimizden daha hızlı gelişti, çok büyük bir hızla Deniz'lerin idamı Yargıtay'da onaylandı, Meclisin önüne geldi, Meclis onayladı ve biz orada tam olarak kendi yerimize yerleşememişken harekete geçmek zorunda k 26 Mart günü çünkü 26 Mart akşamı Ankara Sıkıyönetim Komutanlığı, infazlar için darağaçlarının kurulduğuna dair bir bildiri yayınladı. Bunun üzerine biz, 26 Mart gecesi Ünye'de NATO üssünde çalışanların kları bir apartmana girerek onları rehin li-">li üzere harekete geçtik fakat o akşam başarılı olamadık çünkü aracımız yoktu, onlara ait bir araç ile  erçekleştirebilirdik eylemi ancak o araç da çok uzun süre görünmedi, tam biz harekete geçmeye çalıştığımız sıra teravih namazından insanlar çıkıyorlardı, o le de akamete uğradı ve ertesi güne bıraktık. Ertesi gün yani bu 25–26 Mart herhâlde işte 25 Mart gecesi, 26 Martta ertesi gün. Biz orada iken haber aldık ki Ünye ve Fatsa'ya Ankara'dan komando birlikleri k edildi, orada ğumuza dair istihbarat alındı, Fatsa'daki arkadaşlarımız daha sonra “Terzi Fikri”1246 olarak bilinen Fatsa Belediye Başkanı arkadaşımızın gözaltına alındığını öğrendik, avukatların gözaltına alındığını öğrendik ve şu ikilemle karşı karşıya k: Aslında, daha önceden Kızıldere'ye saklanmaları için gönderdiğimiz arkadaş-larımızın yanına Deniz'lerin kurtarılması için takas edilmek üzere rehine alarak gitmekten başka bir yol kalmadı. Bunu aramızda tartıştık. Uygun ğunu düşünenler , düşünmeyenler . Netice olarak buna karar verildi. Biz o akşam, işte, daha sonra çatışmada ölen Nihat Yılmaz arkadaşımız -aramızda tek şoförlük bilgisine sahip oydu- o gitti araç orada mı baktı, eğer oradaysa şapkasını çıkartarak evin önünden geçecekti, şapkasını çıkarttı, onun üzerine biz gittik eve, bir arkadaşımız subay kıyafeti giymişti Hüdai Arıkan.1247 Ankara'dan makamlardan geldiğini kendi, önemli bir şey konuşacağımızı söyleyerek kapıyı açtırdık içeri girdik, herkesi teslim aldık, aralarından 3'ünü1248 rehin alarak araca koyup Kızıldere köyüne gittik. O süre içerisinde, bu faaliyetimizden, Kızıldere köyüne gittiğimizden kimsenin haberi yoktu, dolayısıyla burada bir hani ihbar o aşamada söz konusu değil fakat tabii,  1245 Altuğ, 12 Mart ve Nihat Erim Olayı, s.66 vd. 1246 12 Eylül öncesindeki Fatsa olayları esnasında da bu ilçenin belediye başkanı “Terzi Fikri lâkaplı Fikri Sönmez'in belediye başkanlığında uygulanan mini bir Sovyet konak olarak nitelendirilen yönetim biçimi karşısında devlet otoritesini temsil edenlerin duyduğu tedirginlik had safhadaydı. Fatsa, solun gözünde kurtarılmış bir bölgeydi”. Bkz. Cengiz Sunay, Türk Siyasetinde Sivil-Asker İlişkileri (27 Mayıs-12 Mart-12 Eylül ve Sonrası), Ankara: Orion Kitabevi, 2010, s.238. 1247 Karacı üsteğmen üniforması, bkz. Uğur Mumcu, Çıkmaz Sokak, İstanbul: Tekin Yayınevi, 1979, s.14. 1248 Kaçırılan rehinelerin milliyeti ve isimleri şunlardır: Kanadalı John Stuart Law; İngilizler Gordon Bonner ve Charles Lawrance Turner. Bkz. Mumcu, Çıkmaz Sokak, s.54. bu komando birlikleri, kontrgerilla ekipleri orada bize yardımcı ların üzerine çöküp işkenceye başlayınca daha önce Kızıldere köyüne gidenüç arkadaşımızı oraya götüren kamyona kılavuzluk eden bir insan, tam olarak ne sorduklarını da bilmeden ama o köye insanlar götürdüğünü söylüyor ve onları ağıllara götürdüğünü söylüyor. Bu bilgi, sorgulamalar sonrasında, köye varmamızdan sonra ele geçmiş oluyor. Bu takip yoluyla Kızıldere köyüne ulaştılar. Biz de rehinelerle birlikte köye vardığımızda sabah gün ağarmak üzereydi, arabayla çıkmadık, arabayı iki arkadaşımıza, Nihat Yılmaz ve Ertan Saruhan'a verdik, onlar başka bir yere gidecekler, mümkünse Yeşilırmak'a devirecekler arabayı ve Ankara'ya gideceklerdi ancak onlar daha uzağa gitmeden Tokat çıkışında arabayı bırakıp tekrar geri yanımıza gelmişler. Araba bulundu. Dolayısıyla hangi yarıçaptaki bir alan içerisinde olabileceğimize dair pek çok belirti ortaya çıkmış . Daha sonra sorgular sırasında işte, bana hani bizi nasıl bulduklarını anlatırken övünerek işte Land Rover'ın karda bıraktığı izleri de gördüklerini, topçu uçağından, söylediler ama bu doğru mudur, değil midir onu bilmiyorum. Netice olarak bizi kendi irtibatlarımızın işkenceye dayanamayarak çözülmüş olması ele verdi ve o ağıllara lerinde… Biz de sabaha karşı köye vardığımız için akşama beklemek üzere o ağılda k, konserve ve sigara izmaritleri ve artıkları orada müşahede edilince köyde ğumuza dair kanaat uyanıyor, köyün etrafı çevreleniyor. Tabii, biz bir gece önce Niksar civarındaki hareketlilik hakkında bilgi sahibi olmuştuk, o evi terk etmek istiyorduk fakat tanıdığımız bir çevre değildi, hiçbir dayanağımız yoktu, köylüleri de tanımıyorduk, bizi evinde barındıran insanı da tanımıyorduk. O, üç arkadaşımızı saklayacak diye işte, hatır gönül ilişkisi içerisinde onları almıştı, biz eve girince, bir anda evin içerisinde işte, biz 14 kişi k rehinelerle birlikte. 11 kişi biziz, 3 de rehine 14 kişi. Ev ahalisi de vardı 5–6 kişi yani 20 kişi, üç odalı bir evin içerisinde, olacak gibi değil. Ev sahibi tedirgin , işte o da istiyor biz gidelim fakat nasıl gidelim? Evden çıkamadık o gece.  DEVAMI PAZARTESİ...

Devamını Okumak İçin Tıklayınız