TÜRKİYE’NİN YÜZ KARASI: DARBELER
TBMM Darbeleri Araştırma Komisyonu Raporu (99)
CHP Grubu adına konuşan İsmet İnönü, sıkıyönetim ilanına karşı çıkmamakla birlikte bir aylık sürenin uzun ğunu ve işçilerin bu tarz olaylara giriştiğinin araştırılması gerektiğini şu sözlerle belirtmiştir: “Bir nokta önemlidir. İşçiler vatanerdir. Bu adamların bu çok toplanıp harekete geçirilmelerinde hiç haklı taraf yok mudur? Hiç haklı taraf yoktur gibi sabit bir fikir ve peşin hükümle adalet aranmaz ve bulunamaz.” 981 Hükümetin kararına karşıt bir görüş tabii senatörler adına söz alan Ahmet Yıldız'dan gelmiştir. Yıldız, hükümeti eleştiren ve kısmen DİSK'i savunan konuşmasında bu olaylardan İçişleri Bakanı Menteşoğlu'nu sorumlu tutarak şunları söylemiştir: “ DİSK komünist imiş. Kim diyor bunu? İçişleri Bakanı diyor. Kimsin sen? Türkiye Cumhuriyeti'nin İçişleri Bakanı. Komünizm yasak, peki durdunuz şimdiye ? Nasıl devlettir bu?” 982 Konuşmalar üzerine söz alan Başbakan Süleyman Demirel de İçişleri Bakanı Haldun Menteşoğlu gibi hükümetin sıkıyönetim kararı almasının haklı gerekçelere dayandığını olayın düpedüz bir ayaklanma ğunu, devlet kuvvetlerine silah atıldığını, yurdun bu köşesini huzur ve sükuna kavuşturmada en son çarenin ve başvurabilecek en çabuk sonuç alınabilecek durumun sıkıyönetim ğunu vurgulamıştır.983 Sıkıyönetim görüşmeleri esnasında AP ve GP grubu karşıt görüşleri seslendirecek milletvekillerini mümkün ğunca engellemeye çalışmışlar, verdikleri yeterlilik önergeleri ile grup sözcüleri dışında kişisel olarak söz li-">li isteyen milletvekillerine konuşma fırsatı tanımamışlardır. Sıkıyönetim kararına muhalif görüşleri TİP'li Mehmet Ali Aybar gibi milletvekilleri bu yüzden fikirlerini açıklama şansı bulamamışlardır.984 978 Zafer Üskül, Siyaset ve Asker, 2. Bs, İstanbul, İmge Yayınları, 1997, s.186-187. 979 MMTD (Millet Meclisi Tutanak Dergisi), C:9, B:14, 17.6.1970, s.208-212. 980 MMTD, C:9, B:14, 17.6.1970, s.213-216. 981 MMTD, C:9, B:14, 17.6.1970, s.223-226. 982 MMTD, C:9, B:14, 17.6.1970, s.227-229. 983 MMTD, C:9, B:14, 17.6.1970, s.240-242. 984 Üskül, a.g.e., s.121. Yasa tasarısı TBMM'de görüşülürken üniversitelerin iş hukuku, sosyal güvenlik kürsüsü öğretim üyeleri ve çoğu bilim çevreleri ise yasanın ana çizgileri ile "anayasaya aykırı" ğunu açıklayarak, bir an önce değiştirilmesini önermişlerdir.985 İsmail Cem'e göre bu değişimin gerçekleşmesi zor olacaktır. Cem bir yazısında: “İşçinin bir çeşit esir durumunda ğu devir artık çoktan geçmiştir. İşçi haklarını bir adım geriye götürecek tasarılar bile büyük tepkilere yol açmaktadır. Türkiye'deki her kuruluşun (ve bazı sendikacıların) bundan böyle işçileri dikkatle değerlendirmesi, alacağı kararlarda işçilerdeki gelişmeyi göz önünde tutması gerekmektedir. Meselelerin gittikçe berraklık kazanarak ortaya çıktıkları şu günlerde, son işçi hareketinin olumlu bir tarafı da vardır: Kimin kimden yana ğuna açıklık getirirken, yeni olayları yaratacak davranışlardan uzak durmayı da bazı çevrelere hatırlatmıştır. Çünkü ne işçi eski işçidir, ne de Türkiye eski Türkiye...”986diyerek Türkiye'nin son on yılda geçirdiği değişime dikkat çekmiştir. CHP ve TİP, Senatoda CHP senatörleri ile MBG sözcülerinin eleştirdikleri tasarı yasalaşınca, yasanın iptali İçin Anayasa Mahkemesine başvurmuşlardır. Anayasa Mahkemesi, 1972'de 274 Sayılı Sendikalar Yasası'nda değişiklik yapan ve DİSK üyesi işçilerin tepki gösterdiği 1317 Sayılı Yasa'nın pek çok hükmünü iptal etmiştir.987 Böylece yasa değişikliğini protesto eden işçilerin ve tasarıya karşı çıkan DİSK yöneticilerinin dayandıkları kesin hükme bağlanmış olmuştur.988 Bu önemli olayla birlikte 1970 Temmuz'unda Kayseri'de TÖS kalabalık gruplarca basılmış, Ağustos'ta Türk Demir Döküm tesisleri işçilerce işgal edilmiş ve polisin işçilere müdahalesi sonucu ölenler olmuştur. Eylül'de Ereğli Demir Çelik işletmelerinde işçiler greve gitmiştir. Özetle bu dönemdeki sendikal gelişmeler, 1971 yılına hızlı, canlı, yol ve doktrin arayarak, bölünerek, çok sayıda sendikaların yarattığı sorunları ve güçsüzlüğü sırtında taşıyarak, fakat sürekli olmuştur. 1965 seçimlerini AP'nin büyük bir çoğunlukla kazanması ve kimi sendika liderlerinin bu parti kadrosu içinde parlamentoya girebilmiş olmaları, harekete durgunluk vermiş ve sendikacılığın felsefesinde ve doğasında bir çelişki sağ kanadı güçlendirmişse de, bir bütün olarak gelişmede çok büyük aksamalar olmamıştır.989 İşçi kesimlerinin sürece ilişkin kanaatlerinden birini ortaya koyması bakımından, dönemin Türkiye İşçi Sendikaları Konfederasyonu Genel Başkanı (Türk-İş) Seyfi Demirsoy tarafından Cumhurbaşkanı Cevdet Sunay'a verilen 04.01.1971 tarih ve 71/3 sayılı muhtıra önemlidir.990 Muhtırada, bunalım sürecine Cumhurbaşkanının müdahil olmasından duyulan memnuniyet belirtilerek; Türkiye işçi hareketinin sınıf çatışmasını körükleyen diğer işçi sendikalarının aksine milli bütünlüğü savunan Atatürkçü bir çizgide ğu ifade edilmektedir. Atatürk düşmanlığının hem Marksist düzen kurmak isteyenlerce, hem de teokratik bir rejim peşinde ların ortak paydası ğunun altı çizilmektedir. Süre öğrenci hareketlerine karşı Türk-İş Genel Başkanının görüşü: Bu tip hareketlerin öğrencilikle bağdaşmayacağı yönün r. Lakin bu hareketlerin temelinde bazı masum isteklerin saptırılmasının yattığı ifade edilmekte; işsiz kalma tehlikesinin yanı sıra mevcut 985 Milliyet, 24.5.1970, s.1. 986 İsmail Cem, “Değişen Türkiye ve Değişen İşçi”, Milliyet, 19.7.1970, s.2. 987Anayasa Mahkemesi Kararı, Resmi Gazete, 19.10.1972, No:14341. 988 Sülker, a.g.e., s.134. 989 Cahit Talas, Bir Toplumsal Politika Belgesinin Yorumu: Toplumsal Anlaşma, Ankara, AÜSBF Yayınları, 1982, s.3. 990 Cumhurbaşkanlığı Genel Sekreterliğinin 08.01.1971 tarih ve 3/146 sayılı yazısı eki [Cumhurbaşkanlığı Cevdet Sunay Arşivi Yer No: 5/6–19; Fihrist No: 7781–32]. üniversiteye girişi sağlayan sınav sistemindeki aksaklık yüzünden okuduğu fakülte ile okumak istediği fakülte arasında tutarsızlıklar geniş kitlenin saldırganlaşmaya zorlandığı belirtilmektedir. Sosyal güvenlik müessesesinin birçok alanda kurulamamış olmaması da süre rahatsızlıkların sebeplerinden biri olarak gösterilmektedir. Diğer taraftan, sistemin zaafiyetinden faydalanan bir avuç asalak kesimin bu durumdan yararlanarak, inanılmaz boyutta sömürü faaliyeti içinde bulundukları hususu işlenmektedir. Vergi politikasındaki haksızlıkların da önemine değinen Demirsoy, özellikle büyük toprak sahiplerinin kazançlarının vergi dışı bırakılmasının sınırlı kazançları vergilendirilen çalışanlar nezdinde tepkiyle karşılandığını vurgulamaktadır. Parlamentonun çalışma düzeninin de bir diğer şikâyet konusu ğu belirtilen yazıda, konfederasyonlarına karşı girişilen şiddet eylemleri karşısında soğukkanlılıklarını korumaya gayret edecekleri belirtilmektedir. Türk-İş'in, halkı parçalayacak girişimler karşısında yapılacak her hamlede Cumhu-rbaşkanının yanında ğu vurgulanarak yazı nihayete erdirilmektedir. Yine bir başka belgede Türk-İş'in partileşmeye meyyal tutumlar içinde bulunduğu; bu eğilime direnenler ğu savunanların da bulunduğu ifade edilmektedir. Yol-İş, Ges-İş, Demiryolları İşçi Sendikası ve Şeker-İş sendikaları yöneticilerinin CHP'deki Kemal Satır grubuyla bu doğrultuda teşrik-i mesai içinde klarından söz edilmektedir. Bu tip bir parti kurulması durumunda CHP ve AP içinde bulunan Türk-İş kökenli milletvekili ve senatörlerin, bu yeni partiye iltihak edeceklerinin tahmin edildiği belirtilmektedir.991 DİSK'in muhtıra sonrasındaki yaklaşımını göstermesi açısından, konfederasyonun Kocaeli Bölge Temsilcisi Hakkı Öztürk tarafından yayınlanan basın bülteni de önemlidir. Söz konusu bültende 12 Mart öncesinde Atatürk ilkelerine sahip çıkan, anayasanın uygulanmasını isteyen devrimcilere insanlık dışı her türlü baskı ve terörün uygulandığı; ülkenin beceriksiz nin elinde itibarını yitirdiği; işçi sınıfı ve emekçi halkın korkunç bir perişanlığa düştüğü belirtilmektedir. Silahlı Kuvvet-lerin müdahalesinin büyük bir ferahlık yarattığı, Silahlı kuvvetlerin, anayasanın kendisine tanıdığı hakkı kullanarak meşru bir şekildeki müdahalesini destekledikleri ifade edilmektedir.992 Cevdet Sunay'a uyarı ve şikâyet içerikli yazılardan biri de, kendisini kanun çerçevesinde, fikir yoluyla. Atatürk devrimlerini muhafaza, müdafaa, yayma gayesiyle kurulmuş, irtica ve komünizm düşmanı milli bir teşekkül olarak tanımlayan, başkanlığını Fahri Belen; 2'nci Başkanlığını İsmet Giritli; sekreterliğini Muhittin Koran'ın yaptığı; üyeliklerinde ise Fuat Sargın, Faruk Güventürk, Mustafa Baydar, Nurettin Peker ve Nazan Baran'ın bulunduğu Mustafa Kemal Derneği Büyük Devrim Konseyi'ndendir. Derneğin öncelikle şikâyet ettiği kesim: Dini siyasete alet ettiği, köylüyü ve halkı kandırarak teokratik bir devlet kurmaya çalışan MNP çevresidir. Aşırı solun, Türkiye halkları tabiriyle üstelik tam bağımsızlık şiarını çarpıtarak ülkeyi Sevr paçavrasının hudutlarına çekmeye çalıştığı iddia edilmektedir. Bu tehlikeler karşısında cumhurbaşkanından yetkili ve görevli organları uyarması; elde edilmiş bu husustaki faaliyetleri belgeleyen, açıklanmasında milli bir sakınca bulunmayan bilgilerin kamuoyuna ilanı istenmektedir.993 991 11.01.1971 tarihli “Türk-İş'in Parti Kurma Çalışmaları”, başlığını taşıyan belge [Cumhurbaşkanlığı Cevdet Sunay Arşivi Yer No: 5/6–19; Fihrist No: 7781–45]. 992 DİSK (Türkiye Devrimci İşçi Sendikaları Konfederasyonu) Kocaeli Bölge Temsilciliğinin 13.03.1971 tarihli basın bülteni [Cumhurbaşkanlığı Cevdet Sunay Arşivi Yer No: 5/6–13; Fihrist No: 7709–7]. 993 Mustafa Kemal Derneği tarafından Cumhurbaşkanlığı makamına gönderilen 27.12.1970 tarih ve özel sayılı yazı [Cumhurbaşkanlığı Cevdet Sunay Arşivi Yer No: 5/6–19; Fihrist No: 7781–5]. 12 Mart Muhtırası Sürecinde Üniversiteler ve Öğrenci Olayları 1946'da üniversitelere sağlanan özerklik 27 Mayıs 1960 müdahalesiyle kesintiye uğradıktan sonra, 1961 Anayasası ile ilk kez üniversiteler anayasal düzeyde düzenlenmiştir.994 Üniversitelere bilimsel ve idari özerklik kazandırılmış, siyasi partilere üye olma yasağının üniversite üyelerine uygulanamayacağı belirtilmiş, üyelerin, serbestçe araştırma ve yayın yapabilecekleri ileri sürülmüştür.995 1960'ların başında Kıbrıs odaklı önemli gelişmeler yaşanmıştır. Kıbrıs sorunu Londra ve Zürih anlaşmalarıyla geçici bir çözüm yoluna sokulmuştur ancak 1963 yılı Aralık ayında meydana olaylar tepkilerin yeniden artmasına olmuştur. CHP-Bağımsızlar Azınlık Hükümeti döneminde 27-28 Ağustos 1964'te Ankara ve İstanbul'da düzenlenen öğrenci protesto hareketleri halkın da katılmasıyla büyük bir batı ve özellikle Amerika aleyhtarı gösteri halini almıştır. “Johnson sahte dost”, “Bizi dolarlarınızla satın alamazsanız”, “Amerikalı, memleketine dön!” gibi slogan ve dövizler Türk gençlerinin Amerika'nın Kıbrıs politikasına karşı takındıkları tavrı şiddetli şekilde açığa vurmuştur.996 Aynı yılda üniversite öğrencilerinin reform talepleri gündeme gelmiştir. Bunun için İstanbul Üniversitesi'nde eylemler yapılmıştır. Öğrenciler eğitim sistemini şikayet etmişler reform çıkmazsa eylemlerinin artacağı uyarısında bulunmuşlardır.997 Öğrenci örgütleri 12 maddelik ağır suçlamalarla dolu bildiri yayınlayarak, İstanbul Üniversitesini bir skandal ocağı halinde vasıflandırılmıştır, öğretim üyelerini çeşitli açılardan ağır bir şekilde suçlamışlardır. Tıp Fakültesi öğrencileri yeni yönetmeliği protesto için dersleri boykot kararı almışlardır. 998 1964'te yaşanan bu olaylar üzerine AP'li Senatör Profesör Celal Ertuğ öğrenci örgütlerinin köklü bir reform talebi ile devlete, üniversiteye karşı sert bir direnme reaksiyonuna geçtiklerini, bütün bu kaynaşmalar, ağır ithamlar karşısında İstanbul Üniversitesi yetkililerinin sustuğunu ifade etmiştir.999 DEVAMI YARIN...