TÜRKİYE’NİN YÜZ KARASI: DARBELER

Yayınlanma: 05.11.2013 04:46 Güncelleme: 05.11.2013 04:46

TBMM Darbeleri Araştırma Komisyonu Raporu (84)

Zaten, 27 Mayıs 1960 ihtilali ekonomik kaygılardan çok sosyo-politik kaygılarla yapılmıştır. 1962 bütçesi CHP ile AP arasında ciddi tartışmalara sebep olmuş ve hükümet CHP-AP hükümetinin Maliye Bakanı Şefik İnan 1962 mali yılı bütçesi hedefinin “istikrar içinde hızlı kalkınma” ğunu açıklamıştır. Bütçenin yöneldiği hedefler ise Maliye Bakanı tarafından söyle ifade edilmiştir: “Memleketimizin bugün iktisadi sahada karşı karsıya bulunduğu meseleler piyasadaki durgunluğun ve tıkanıklığın giderilmesi ve sıhhatli bir gelişmenin sağlanması seklinde özetlenebilir. Yeni bütçemiz, artan devlet harcamaları ile bir müddetten beri her sınıf vatandaşın müşterek şikayet mevzuu haline gelmiş durgunluğu süratle giderecek ve iş-istihdam iyesini yükseltecektir.”849 1962 bütçesinin belli başlı konu başlıkları şöyle sıralanabilir: Hükümet İktisadi Devlet teşekküllerinin de katılımıyla 5 milyar liraya yakın yatırım yapacaktır. Gerçek yatırım rakamı 4.961.448.196 liradır. Maliye Bakanı, meclis konuşmasında yatırım gayretlerinin ön planda dikkate alındığını söylemiştir. 848 Hürriyet, 07.01.1961. s. 3. 849 Cumhuriyet, 17.12.1961, s. 3. Milli Savunma'nın 1961 yılına nazaran fazla tahsisatı 443.622.443 liradır. Bu fazla bir artış, diğer bir bakanlıkta yoktur. Sadece Maliye Bakanlığı tahsisatında 377.432.370 liralık büyük bir artış vardır. Bu da dış borçları ödeme fazlalığından ileri gelmektedir. 1961 yılında geliri 450 liraya işçilerden tasarruf bonosu kesilmeyecektir. Bu karar hazineye 50 milyon liraya mal olmuştur. Böyle bir kararla tasarruf bonosu hasılatı beş yüz milyon liraya düşürülmüş olmaktadır. 1961 yılının giderleri 8.678.703.067 lira olarak hesaplanmıştır. 1962 yılı bütçesi ile arasındaki fark, 1.322.379.588 liradır. Bunun 808.769.557 lirası 1961 yılındaki cari masraflar, 513.609.588 lirası da 1962 yılı için daha fazla tahsis yapılmasından ileri gelmiştir. Bakanlıklar arasında en yüksek tahsisatı alan bakanlık 1961 yılında ğu gibi Milli Savunma Bakanlığı'dır. Bu Bakanlığa 2.557.546.094 lira ayrılmıştır. Tahsisatı en az bakanlık ise Çalışma Bakanlığı'dır. 8.118.657 liradan oluşan bir bütçesi vardır. Devletin normal gelirleri 1961 yılında 8.314.133.632 liradan ibaret kalmıştır. Bu da vergi kaynaklarının kurutulurcasına istismarından ileri gelmektedir. İhtilal devrinin ekonomiye getirdiği durgunluk, özellikle gelir vergisinin azalması şeklinde kendisini göstermiştir. 1962 yılında ilk defa olarak Başbakan ve bakanlar, biner lira makam ödeneği almayacaklardır. Yeni hükümetin, önce memurlara tatbik edilen “kemerleri sıkalım” parolasına böylece bakanlar da iştirak etmektedirler. 1950'den beri ilk kez, köylülere kredi verilmesi için hazine, Ziraat Bankası'na büyük bir yardım yapmaktadır. Geçen sene tohumluk kredisi için hazinenin yardımı 10 milyon lira iken, bu rakam 40 milyon liraya yükseltilmiş, ayrıca, çiftçiye zirai kredi verilmesi için 100 milyon lira tahsis edilmiştir.850 1963-1967 dönemini kapsayan Birinci Beş Yıllık Kalkınma Planı (BBYKP) ekonomik ve siyasal bunalım sonrasında hazırlanmıştır. Bu le planda dengeli ve kararlı bir gelişme yaklaşımı benimsenmiştir. Planda toplumsal ve ekonomik gelişmenin on beş yıllık bir çerçevede düzenlenmesi amaçlanmıştır. Bu dönemin temel ekonomik göstergeleri aşağıdaki tabloda yer li-">li tadır. BBYKP Döneminin Temel Göstergeleri Yıllar Büyüme Hızı (%) Enflasyon(%) Dış Tic.  Açığı Milyon $ 1963 9,7 4,3 -319,5 1964 4,1 1,2 -126,5 1965 3,1 8,1 -108,2 1966 12 4,8 -227,8 1967 4,2 7,6 -162,3 Kaynak: DPT Uzun dönemde ulaşılması istenen amaçlar doğrultusunda Türkiye'nin kalkınması için gerekli her sahada uzman ve teknik personelin yetiştirilmesi, %7'lik bir gelişme hızının sağlanması, istihdam meselesinin çözülmesi, dış ödemeler dengesinin sağlanması ve bu hedeflerin sosyal adalet ilkelerine uygun olarak gerçekleştirilmesi amaçlanmıştır. 850 Hürriyet, 06.11.1961, s. 1. Plan, sektörel gelişme konusunda on beş yıllık hedef doğrultusunda tarım ve sanayi arasında dengeli bir gelişmeyi benimsese de, sanayiye açık bir şekilde öncelik vermektedir. Plan çerçevesinde ilk olarak nitelikli personel ihtiyacının ön plana çıkması ise dikkat çekicidir. 1967 yılında İkinci Beş Yıllık Kalkınma Planı (İBYKP) hazırlanırken hükümetin elini güçlendiren iki husus vardı. Birincisi yıldan yıla artan işçi dövizleri, ikincisi Sovyet Rusya'nın teknik ve mali yardımının devam etmesidir. 1968-1970 aralığını kapsayan bu dönemin temel ekonomik göstergeleri aşağıdaki tabloda yer li-">li tadır. İBYKP Döneminin Temel Göstergeleri Yıllar Büyüme Hızı (%) Enflasyon (%) Dış Tic. Açığı Milyon $ 1968 6,7 3,2 -267,2 1969 5,4 7,2 -264,4 1970 5,8 6,7 -359,1 Kaynak: DPT İBYKP ekonomik sektörlerin önceliği ve kentleşme sorunlarına öncelik vermekle beraber özellikle tasarruf, dış ödeme güçlüğü ve bir kısım kurumsal sorunlara da yer vermektedir. İki kalkınma planı uygulamasını kapsayan dönemde kamu kesimi öncülüğünde ithal ikamesi stratejisinin ara ve yatırım malları üretimi aşamasına geçilmesine çalışılmış; özel kesim ise daha karlı ve risksiz dayanıklı tüketim malları üretiminde kalmıştır. Bu dönemde özellikle imalat sanayinde büyük kamu işletmelerinin varlığının belirginleştiği görülmektedir. Bu çerçevede tarım sektörünün GSYİH'ya katkısının azaldığı, sanayi ve hizmetler sektörlerinin katkılarının ise arttığı görülmektedir. İnönü Hükümetleri kalkınmada tarıma önem vermiştir. Tarım sektöründeki gelişmelerin hem diğer sektörlere olumlu etkilerinin olacağı, hem de nüfusun büyük kısmının yaşam şartlarını yükselteceği Hükümet Programlarında ifade edilmiştir. Ancak dönemin tamamında tarımdaki büyüme hızının daha yavaş olması ve tarımın ekonomideki nispi ağırlığının azalmasına paralel olarak bu sektörde yaşayanlar görece fakirleşmişlerdir. Kalkınma planları uygulanan strateji çerçevesinde döviz kazandırıcı faaliyetleri değil, döviz tasarruf sağlayacak faaliyetleri özendirecek şekilde hazırlanmış ve uygulanmıştır. Bu çerçevede ihracatın tarımsal ürünlere ve hammaddelere bağımlı yapısında değişiklik olmamıştır. Diğer taraftan beklenildiğinin aksine, ekonominin dış kaynaklara bağımlılığı önemli ölçüde artış göstermiştir. İhracatın yapısında köklü bir değişme olmadığından eksel ihraç ürünlerinin ihracatını artırarak, ödemeler bilançosu açıklarını kapatmak mümkün olmamıştır. Bu dönemin öne çıkan bir diğer özelliği, AET ile ilişkilerdir. 1959'da yapılan başvuru çerçevesinde 1963 yılında taraflar arasında Ankara Antlaşması imzalanmış, 1970'de imzalanan Katma Protokol ile ilişkiler yeni ve daha ileri bir aşamaya geçmiştir. Bu sürecin Türkiye'deki ekonomik ve siyasi yaşama önemli yansımaları olmuştur. Dönem bir önceki on yılda ğu gibi yine ekonomik ve siyasi bunalımla sona ermiştir. Ekonomik anlamda dış ticaret açıklarının genişlemesi ve dış kaynak girişlerinin azalmasıyla birlikte döviz darboğazı ortaya çıkmıştır. Yine dış kredi çevrelerinin baskısıyla Ağustos 1970'de TL devalüe edilmiş ve bir istikrar paketi yürürlüğe konulmuştur. Değerlendirme ve Sonuç İkinci Dünya Savaşı sonrasında Türkiye'de değişen siyasal ve toplumsal yapıya göre devletinrolü dönüşüm göstermiştir. Yeni toplumsal ve siyasal yapı, kendi kurumlarını ve politikalarını oluştururken, bu duruma uygun sınıfsal ilişkiler ve onun en önemli parçalarından biri yönetimde değişiklikler gündeme gelmeye başlamıştır. 1946 yılıyla birlikte Türkiye'de çok partili siyasete geçiş başlamış ve -kesintilerle birlikte- bugüne devam etmiştir. CHP'den kopanlar tarafından kurulan Demokrat Parti hızlı bir teşkilatlanma içine girerken, tüm ülkeden destek görmeye başlamış ve CHP'nin başlıca rakibi olmuştur. 1946-1960 arası dönemde iki büyük parti CHP ve DP mücadele etmişlerdir. 1950, 1954 ve 1957 seçimlerinde ipi DP göğüslemiştir. Burada dikkate değer husus, bu iki parti arasındaki ideolojik ayrımın büyük olmamasıdır. Çünkü DP nihayetinde CHP menşeli bir parti konumundadır. Ayrım asıl hitap ettikleri kitleyle alakalıdır. Bir CHP karşıtları merkezi DP, daha ziyade taşraya hitap eden bir söylemle halkın karşısına çıkmış, bunun karşısında CHP ise Cumhuriyetin ilk dönemlerinden itibaren kendi kimliğini tesis etmiş bir bürokrat-şehirli zümreyle siyasi hamlelerini gerçekleştirme yönüne gitmiştir. Bu dönemde uzun yıllar boyunca iktidar partisi olmaya alışmış CHP ilk defa muhalefette yer almıştır ve bu CHP'nin alışık olmadığı bir durumdur. Muhalefet daha yeni hükümetin icraatlarını beklemeden şiddetli bir eleştiriye başlamıştır; eleştiri konusu DP'nin özellikle rejime aykırı davranışlarda bulunduğu yönünde olmuştur. İktidara geldiği ilk günden itibaren sürekli bir darbe söylentisi ile karşı karşıya samsun oto kiralama DP, CHP'nin basın, ordu ve üniversiteleri de arkasına alarak yaptığı tehditkar muhalefet karşısında hırçınlaşmıştır. 1950–1960 döneminde muhalefete ve siyasal haklara getirilen kısıtlamalar, 1953 yılından başlayarak sürekli artış göstermiştir. 1950 tarihli Basın Kanunu'nda yapılan değişikliklerle beraber basın özgürlüğünü kısıtlayıcı çabalar, 6–7 Eylül Olayları, CHP'nin mal varlığına el konması, Tahkikat Komisyonunun kurulması gibi olayların yanında; ekonominin kötüleşmesi, enflasyonun artması; DP'nin, kentli tabanının ve üniversite üyelerinin desteğini kaybetmesinin leri arasında sayılmıştır. Bu süreçte toplumsal patlamalar ve siyasi gerginlik ordu içindeki cuntaları harekete geçirmiş ve Cumhuriyet döneminde yönetimin ilk kez askeri bir zümrenin iradesine geçtiği 27 Mayıs Darbesi gerçekleşmiştir. Geniş halk desteğini arkasına alan bir siyasi partinin darbe yoluyla iktidardan indirilmesi Türk siyasi hayatında yeni bir dönem başlatmıştır. 27 Mayıs darbesi, kardeş kavgasını önlemek ve DP diktatörlüğüne son vermek iddiasıyla ve tam bir tarafsızlık söylemiyle gerçekleştirilmiştir. Ancak darbe ertesi yaşananlar, bu iddiayı zedelemiştir. Diğer siyasi partilerin de faaliyetleri durdurulmuş olmakla birlikte sadece Demokrat Parti, o güne siyasi partiler için tatbik edilmeyen bir gerekçeyle, kongresini ında yapmadığı için mahkeme safahatında usulsüzlükler de yapılarak kapatılmıştır. Bunun ilk siyasî-hukukî pratik sonucu, Kurucu Meclis'in teşkilinde görülmüştür. MBK'nın düzenlemeleriyle hiçbir DP üyesinin Kurucu Meclis üyesi olmaması sağlanmış, Kurucu Meclis CHP ağırlıklı bir yapı olmuştur. Partilere tanınan kontenjan sınırlı ğundan il ve meslek temsilcilerinin çoğunluğu da CHP'lilerden seçilmiştir. Bunların önemli bir kısmı da CHP milletvekilliği yapmış isimlerdir. 27 Mayıs darbesine doğru DP'nin seçmen desteğinde ciddî bir düşüş gözlemlenmese de bürokratik yapıyı ve aydın çevreleri karşısına aldığı, basınınsa tamamen muhalif bir çizgiye kaydığı söylenebilir. Basının bir kısmının DP'nin basın politikalarından dolayı muhalefete geçtiği görülmektedir. 27 Mayıs darbesi; millet çoğunluğuna dayanmanın, inanılmaz yatırımlar yapmanın, millete hizmet etmenin bir darbeyi engellemeyebileceğinin de somut bir örneği olmuştur. 27 Mayıs'ta millet çoğunluğu ve seçmen; irade beyanı ve tercih izharının ötesinde siyasî gelişmelere müdahil olabilecek bir iyeye ulaşamadığını göstermiştir. DP Hükümeti, Türk Milleti'nin eksel muhalefet ve destek algısını doğru okuyamamıştır.  DEVAMI YARIN...

Devamını Okumak İçin Tıklayınız