TÜRKİYE’NİN YÜZ KARASI: DARBELER

Yayınlanma: 07.09.2013 06:13 Güncelleme: 07.09.2013 06:13

TBMM Darbeleri Araştırma Komisyonu Raporu (47)

Askeri mahkemelerin rılıp adliye içerisinde uzmanlık mahkemeleri olarak yapılandırılması; “Askeri” mahkeme değil “asker” mahkemesi oluşturulması, bu mahkemede görülecek davaların temyiz incelemesi görevinin de Yargıtay'ın ceza dairelerinden birine verilmesi, yargılanacak sivil ve asker kişiler bakımından güvence sağlayacaktır. Bu itibarla, Askeri Yargıtay ve Askeri Yüksek İdare Mahkemesi kapatılmalı, yüksek yargı temyiz yeri, Yargıtay ve Danıştay'dan ibaret olmalıdır. 9. Fişlemeler: Her türlü fişleme, hukuka aykırı dinleme, takip ve kayıt faaliyetlerine son verilmeli ve mevcut bütün fişleme kayıtları imha edilmelidir. Kendi vatandaşını iç tehdit ve iç düşman olarak görmek, demokratik toplum anlayışına ve insan haklarına aykırıdır. Batı ÇalışmaGrubu ve EMASYA örneklerinde yaşananların aksine, orduya Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarını fişleme yetkisi verilmemiştir. Genelde askeri istihbaratın özelde Jandarma'nın yaptığı bu tür istihbarat faaliyetleri; yetki ve görev tecavüzü niteliğin r ve açıkça kanun dışıdır. Jandarma Genel Komutanlığı kendi sorumluluk sahasında olmak kaydıyla ancak ve ancak, suçu önleme amaçlı teknik istihbarat ve teknik takip yapabilir. Askerin Türkiye'de oluşturduğu fiili durum ve nüfuz, kanunlardaki açık hükümlere rağmen jandarma ve diğer askeri istihbarat birimlerinin fişleme yapabilmelerine imkân vermiştir. Bu fiili duruma göz yumulmamalıdır. 10.Profesyonel ordu: Türkiye'de ordu profesyonelleştirilmeli; bu yönde ordunun harekât kabiliyetini artıracak bir düzenlemeye gidilerek, nicelikten ziyade niteliği öne çıkaracak bir askeri yapılanma egemen kılınmalıdır. 11. Avrupa Birliği ve demokratik reformlar: Türkiye'de askeri müdahaleler kısa sürede sona ermiş ve demokrasiye geçilmiş gibi görünse de darbe dönemlerinde tüm devlet, baştan aşağı yeniden dizayn edilmiştir. Darbelerin kendisine zemin bulmasının gerçek sebebi demokrasinin zayıf olmasıdır. Güçlü bir demokrasi, muasır medeniyete ulaşmış ülkelerde uygulanan evrensel demokratik hukuk normlarının, insan hak ve hürriyetlerinin benimsenmesiyle mümkündür. Bu doğrultuda, Avrupa Birliği aday ülkesi Türkiye'nin, ilgili ve gerekli reformları hayata geçirme kararlılığı devam ettirilmelidir. 12.Sıkıyönetim ve olağanüstü hâl: Sıkıyönetim ve olağanüstü hâl durumlarının sınırları, leri, uygulanma biçimi açık ve net olarak belirlenmelidir. Mevcut Anayasa'da sıkıyönetimi gerektiren durumlar olarak düzenlenmiş hâllerde uygulanacak yönetim modeli, komutanlık şeklinde değil, sivil yönetim olarak düzenlenmelidir. İlgili kanun maddelerinde yer alan hükümler demokrasi, insan hakları ve hukukun üstünlüğüne uygun tarzda düzenlenmelidir. 13.Ordu Yardımlaşma Kurumu (OYAK): Darbe dönemi sonrası kurulmuş ve kamu çalışanları arasında eşitsizlik yaratan OYAK, sahip ğu çok sayıda imtiyazla bugünlere gelmiştir. Bu kurumun haksız rekabet oluşturan tüm ayrıcalıkları ve tüm vergi muafiyetleri rılmalıdır. Türk Ticaret Kanunu hükümlerine uygun hale getirilerek, orduyla ve devletle hukuki bağları, imtiyazlarıyla birlikte kesilmelidir. 14.Devlet sırrı ve ticari sır: TBMM İçtüzüğü ile araştırma komisyonu çalışmalarının kapsamı dışında tutulan “devlet sırrı” ile “ticari sır” kavramlarının hukuksal düzeyde tanımlanarak muğlaklığın giderilmesi sağlanmalı; bu çerçevede parlamentonun denetim aklarını güçlendirecek düzenlemeler geliştirilmelidir. 15.Siyasi partiler ve demokrasi: Demokrasinin olmazsa olmazı siyasi partilerdir. Siyasi partilerin ve siyasetin kurumsal kimliklerinin güçlendirilmesi için bunların önündeki hukuki engellerin rılmasıyla ilgili yasal düzenlemeler yapılmalı, bu maksatla darbe dönemlerinden kalma Siyasi Partiler Kanunu, Seçim Kanunu ve Yüksek Seçim Kurulu Kanunu gibi mevzuat yeniden ele alınmalı ve demokratikleştirilmelidir. 16.Sivil toplum: Tam demokrasiye sahip olamayan bir devlet sisteminin, kusursuz işleyen bir sivil toplum yapısına sahip olması beklenemez. Bazı sivil toplum örgütleri darbe dönemlerinde sivil siyaset yerine darbe ve darbecilerin yanında yer almışlardır. Olağanüstü dönemlerde vesayetçi oluşumlar, bu kuruluşlar yoluyla sivil toplum alanına müdahil olmakta ve buraları kontrol altında tutmaktadır. Bu kuruluşları özgürlükçü, çoğulcu ve demokratik bir yapıya kavuşturacak şekilde yasal düzenlemeler yapılmalıdır. 17.Darbe mevzuatı: Darbelere dayanak olarak gösterilen TSK İç Hizmet Kanununun 35'inci maddesi ve benzeri tüm yasal düzenlemeler ile darbe dönemlerinde çıkarılan bütün mevzuatın gözden geçirilmesi ve bu mevzuatta yer alan vesayetçi düzenlemelerin tespit edilip ayıklanması için bir araştırma komisyonu kurulmalıdır. 18.Malvarlıklarına el konulan STK'lar: Darbe dönemlerinde malvarlıklarına el konulan ve/veya kamulaştırılan dernek, vakıf, sendika ve özel kişilerin malvarlıklarının iade edilmesi hususunda yapılabilecekler araştırılarak bu konuda gerekli adımlar atılmalıdır. 19.Toplumsal hafıza: Tüm darbelerin-muhtıraların sorumlularının ve darbelere teşebbüs edenlerin; kamu kurumları, sokak, cadde, stat, park ve spor salonları gibi kamu alanlarına verilmiş isimleri derhal rılmalıdır. 20.Demokratik eğitim: Askeri ve diğer tüm eğitim kurumlarının müfredatı, eğitim bilimciler tarafından incelenmeli, günümüzün koşulları ve demokratik normlara uygun olarak yeniden düzenlenmelidir. 12 Eylül'ün bir kurumu olarak teşekkül eden YÖK, demokratik normlara uygun şekilde yapılandırılmalıdır. 27 MAYIS 1960 DARBESİ 27 Mayıs ve Kavram Kargaşası 27 Mayıs'ı tanımlamak için kullanılan kavramlar aynı da mahiyete de işaret etmektedir. 27 Mayıs'ın aktörlerinin ve bu harekete olumsuz gözle bakmayanların hemen hemen hepsinin kullandığı kavramlar çoğunlukla “devrim”, “ihtilal”, “inkılâp”, bunlara nazaran daha az kullanılan kavram da “müdahale”dir. Darbe istisna olarak yine de ihtilal manasında kullanılmaktadır. Ancak 27 Mayıs'a taraftar olmakla birlikte Milli Birlik Komitesi'nin (MBK) icraatlarına duydukları tepki sebebiyle “darbe” kavramına olumsuz bir anlam yüklendiği de görülmektedir. Mesela Prof. Reşat Kaynar'ın üniversitede tasfiye kararı sebebiyle yayınladığı kitabının adı “Üniversiteye Darbe”dir. 27 Mayıs'ın mağdurlarının ve bu harekete olumlu yaklaşmayanların kullandığı kavramlar ise başta “darbe” olmak üzere “fiili durum”, “hükümet darbesi” gibi kavramlardır. Uğur Mumcu'ya göre “27 Mayıs da yine bir İttihatçılık ruhuyla yapılmıştır ve yine aynı siyasal çizgi r”.285. Darbe aktörleri ve destekçileri esas itibariyle “ihtilal”, “inkılap”, “devrim” ve “müdahale” kavramlarını tercih etmektedirler. Bilhassa Komisyonunun dinlediği MBK üyeleri “darbe” kavramına itiraz etmiş, gerçekleştirdikleri hareketin “darbe” olarak tanımlanmasına itirazda bulunarak “ihtilal”, “devrim” ya da “müdahale” kavramlarının kullanılmasını tercih ve hatta tavsiye etmişlerdir. MBK üyesi Sami Küçük: “27 Mayıs bir askeri müdahaledir. Sonradan getirdiği anayasa ilkeleriyle, bir darbeden çıkmış, bir ihtilal hüviyetine bürünmüştür” diyerek darbe ve ihtilal arasında bir ayrım yapmaya çalışmaktadır.286 Mümtaz Soysal “Bürokrasinin temsil ettiği Kemalist yaklaşımı ikinci plana atmak isteyen bir iktidar karşısında, memur, öğrenci ve asker bütünleşmesi 27 Mayıs'a bir bürokratik hareket niteliğini veriyor” diyerek darbenin “bürokratik” yönüne dikkat çekmektedir.287 27 Mayıs'ın aktörlerinden ve 14'ler olarak tasfiye edilen MBK üyelerinden Orhan Erkanlı, “27 Mayıs yalnız DP iktidarını yıkan ve yeni bir anayasa düzeni kuran bir hareket olarak değil, Türk Silahlı Kuvvetlerini politikaya sokan, sık sık sivil ye müdahale arzu ve eğini yaratan bir olay olarak da incelenmelidir” demektedir.288 285 Bedri Baykam, 27 Mayıs İlk Aşkımızdı, Ankara, Ümit Yayıncılık, 1994, s.230. 286 Baykam, 27 Mayıs İlk Aşkımızdı, s.193. 287 Baykam, 27 Mayıs İlk Aşkımızdı, s.278. Mümtaz Soysal, 1950 seçimlerinin kendilerine “bir çeşit Kemalist bürokrasiye karşı bir hareket olarak gözük”tüğünü söyleyerek “dilin eski dile dönüştürülmesi, ya da ezanın Arapça okunması bir çeşit irticanın belirmesi gibi şeyler ”diye ilave eder. Baykam, 27 Mayıs İlk Aşkımızdı, s.272–273. 288 Orhan Erkanlı, Anılar… Sorunlar… Sorumlular, İstanbul, Baha Matbaası, 1972, s.3. Numan Esin “devrim” kavramını tercih etmiştir: Biz kendimizi darbeci olarak değil, 27 Mayıs devrimcisi olarak görüyoruz. Biz halktan kopuk, halka karşı bir hareket içinde asla bulunmadık. Biz, demokrat insanlardık. 27 Mayıs devrimcilerinin büyük çoğunluğu, belki hepsi demokrat insanlardır. Demokrasi özlemini öne koymuşlardır… Biz, halkla bütünleşmeye halkı ikna ederek, ihtilal meclisinin dinamizmi içerisinde bir devrim yaratmaya çalışmışızdır… İhtilal deyin şuna. Darbe lafını miyorum. Ya Millî Birlik hareketi diyeceksiniz, ya 27 Mayıs ihtilali.289 Komisyonun bilgisine başvurduğu isimlerden Talat Turhan görüşme esnasında: Ben zaten “darbe” demiyorum, “devrim” diyorum çünkü etimolojik olarak baktığımız vakit, devrimin tarifi “ani bir değişim” demektir. O ani değişim çünkü bir parlamentoyu ğu gibi ran bir hareket, devrimdir. Artı, yüzde 62 kamuoyu desteğiyle bir Anayasa çıktı, 61 Anayasası. Ki o ki anayasa profesörlerinin kitaplarını okursak, hatta dünyadaki bütün kitapları okumuşsak, hatta bu konuda çok yetkin bir kitap var, Christian Rumpf'un Almanca bir doktora tezi var. Orada Türkiye'de gelmiş geçmiş, hatta dünyada gelmiş geçmiş en iyi anayasa olarak 61 Anayasası gösterilir. Şeklinde görüş beyan etmiştir.290 MBK üyelerinden Suphi Gürsoytrak'a göre 27 Mayıs bir halk hareketidir.291 MBK üyelerinden Haydar Tunçkanat 27 Mayıs'ın sebep ve mahiyeti hakkında izahta bulunurken ihtilal kavramını kullanmaktadır. “27 Mayıs İhtilali, diktaya ve keyfi ye karşı insan haklarına dayalı, Batı anlamında demokratik, laik bir hukuk devletini bütün müesseseleriyle kurmak için yapılmıştır.”292 Komisyonun dinlediği isimlerden biri MBK üyesi Mustafa Kaplan ise Komisyonun “darbe” tabirini kullanarak sorduğu bir soruya “Şimdi Sayın Vekilim, vallahi ben darbeyi bilmiyorum. Benim bildiğim darbe, sanatkârların tahtayı şey yapan, bir vurguyla çalışamazsa ona gelip keserle iki, üç tane güçlü vurmada bulunması bir darbedir ama…” diye cevap vermiştir. İhtilal nedir, sorusuna verdiği cevap ise “müdahale” şeklinde olmuştur.293 27 Mayıs ile ilgili en ilginç kavramı kullanan ise MBK üyesi Kamil Karavelioğlu'dur. Yazdığı hatıratının başlığını “Bir Devrim İki Darbe” olarak takdir eden Karavelioğlu 27 Mayıs için “devrim” ve “ihtilal” kavramları yanında “karşı darbe” tabirini de kullanmaktadır: “Aslında 27 Mayıs ihtilâli var rejime bir darbe değildir ki; ortadan rılan ve parti rejimine dönüşen bir devleti yeniden ihya etmek amacındadır. Özeti: Darbe değil; karşı darbedir. 27 Mayıs günlerinde devletten ne kalmıştı?... DP'li liderlerin saltanatına son verilmiştir. 'Siz isterseniz saltanatı bile ihya edebilirsiniz' zihniyetinin uygulamasına son verilmiştir.”294 289 Numan Esin'in 26 Haziran 2012 Tarihli Dinleme Tutanağı, TBMM Tutanak Hizmetleri Başkanlığı 290 Talat Turhan'ın 26 Haziran 2012 Tarihli Dinleme Tutanağı, TBMM Tutanak Hizmetleri Başkanlığı 291 Baykam, 27 Mayıs İlk Aşkımızdı, s.118; Suphi Gürsoytrak, “27 Mayıs Bir Halk Hareketidir”, Tarih ve Toplum, sayı:125. 292 Haydar Tunçkanat, 27 Mayıs 1960 Devrimi (Diktadan Demokrasiye), İstanbul: Çağdaş Yayınları, 1996, s.461. 293 Mustafa Kaplan'ın 26 Haziran 2012 Tarihli Dinleme Tutanağı, TBMM Tutanak Hizmetleri Başkanlığı. 294 Kamil Karavelioğlu, Bir Devrim İki Darbe (27 Mayıs, 12 Mart, 12 Eylül), İstanbul: Gürer Yayınları, 2007, s.171. DEVAMI PAZARTESİ...

Devamını Okumak İçin Tıklayınız