Sanayiciler AB'deki "Sınırda Karbon Düzenleme Mekanizması"nın yeni dönemine odaklandı

Yayınlanma: 30.12.2025 13:48 Güncelleme: 30.12.2025 13:48

Sanayi başta olmak üzere çeşitli sektörler, Avrupa Birliği'nin (AB) Sınırda Karbon Düzenleme Mekanizması (SKDM) kapsamında geçiş sürecinin 1 Ocak 2026'da tamamlanmasıyla başlayacak yeni döneme hazırlanıyor.

Sanayi başta olmak üzere çeşitli sektörler, Avrupa Birliği'nin (AB) Sınırda Karbon Düzenleme Mekanizması (SKDM) kapsamında geçiş sürecinin 1 Ocak 2026'da tamamlanmasıyla başlayacak yeni döneme hazırlanıyor.   Ankara Sanayi Odası (ASO) Başkanı Seyit Ardıç, AA muhabirine, söz konusu düzenlemeyle yılbaşından itibaren çimento, demir-çelik, alüminyum, gübre, elektrik ve hidrojen sektörlerinde SKDM kapsamındaki ürünleri AB'ye ihraç eden firmalar için üçer aylık dönemler halinde sera gazı emisyon beyanının zorunlu hale geleceğini söyledi. Emisyon verisini eksiksiz ve doğru şekilde raporlayamayan firmaların AB'deki ithalatçıları tarafından ticari riskli olarak değerlendirilebileceğine dikkati çeken Ardıç, "Dolayısıyla sanayiciler açısından bu dönem, fiilen bir 'uyum testi' niteliği taşıyor. Sanayicilerimizin ilk adımı, AB'ye gönderdikleri ürünlerin SKDM kapsamına girip girmediğini kontrol etmek olmalıdır. Kapsam dahilindeki ürünler için üretim tesisine ait emisyon verilerinin toplanması, hesaplanması ve AB ithalatçısına iletilmesi gerekli olacaktır." dedi. Ardıç, yeni yılla birlikte bu beyanların mali yükümlülüğe dönüşeceğini ve emisyonlar için SKDM sertifikası satın alınması gerekeceğini bildirdi. - Sanayinin yeşil dönüşümünü hızlandıracak bir araç Bugün hazırlık yapmayan firmaların, yarın karbon maliyetleri nedeniyle AB pazarında rekabet gücünü kaybetme riskiyle karşı karşıya kalacağını vurgulayan Ardıç, şöyle konuştu: "ASO olarak, SKDM'yi yalnızca bir uyum yükümlülüğü değil, aynı zamanda sanayinin yeşil dönüşümünü hızlandıracak stratejik bir araç olarak değerlendiriyoruz. Özellikle çimento, metal ve döküm gibi Ankara sanayisinde güçlü temsil edilen sektörlerde, tedarik zincirinin tamamını kapsayan emisyon verisi yönetimi giderek daha belirleyici hale geliyor. Verisi olmayan ya da doğrulanabilir emisyon bilgisi sunamayan firmalarımızın AB pazarında ciddi kayıplar yaşama riski bulunuyor. Bu çerçevede ASO olarak, TÜBİTAK 1831 Yeşil İnovasyon Teknoloji Mentörlük Programı başta olmak üzere yürüttüğümüz çalışmalarla üyelerimizin SKDM'ye hazırlık sürecini destekliyoruz. Önemli riskler ve fırsatlar içeren SKDM sürecine geçişe yönelik olarak firmalarımıza desteğimizi zengin bir içerikle devam ettirmeyi planlıyoruz. Bu sürece yönelik karbon ayak izi hesaplama, dijital veri yönetimi ve düşük karbonlu üretim yatırımlarıyla hazırlık ve uyum sürecini hızlandıran firmalarımız, önümüzdeki dönemde SKDM'yi bir maliyet unsuru olmaktan çıkarıp, rekabet avantajına dönüştürebilecektir." - Çelik sektörü düşük karbonlu üretim yapıyor Türkiye Çelik Üreticileri Derneği (TÇÜD) Genel Sekreteri Veysel Yayan da başlayacak sürecin çimento, alüminyum, elektrik, çelik ve gübre sektörleri açısından önemli bir dönüm noktasına işaret ettiğini söyledi. Türk çelik sektörünün, uzun yıllardır Avrupa pazarına entegre şekilde üretim yapan, ihracatının önemli bir bölümünü AB ülkelerine gerçekleştiren ve bu çerçevede çevre mevzuatına uyum konusunda ciddi yatırımlar yapan bir sektör olduğunu vurgulayan Yayan, şöyle devam etti: "Bu gelişme, özellikle çelik sektörü bakımından, yalnızca teknik bir raporlama yükümlülüğünün başlamasının değil, aynı zamanda AB'nin iklim politikalarının ticaret araçlarıyla daha doğrudan ilişkilendirildiği yeni bir aşamaya geçildiğinin işaretidir. Türkiye, dünyada elektrikli ark ocaklı tesislerde üretimin en yüksek paya sahip olduğu ülkelerden biri konumundadır. Üretimin yaklaşık yüzde 70'inin bu teknolojiye dayanması, Türk çelik sektörünü kömür bazlı yüksek fırınlarla üretim yapan birçok ülkeye kıyasla yapısal olarak daha düşük karbonlu bir noktaya taşımaktadır. Bu durum, SKDM gibi karbon temelli düzenlemeler karşısında sektör için önemli bir rekabet avantajı oluşturmaktadır. Geçiş döneminin sona ermesiyle birlikte, raporlama yükümlülüklerinin daha sıkı ve standart hale gelmesi, teknik kapasitesi sınırlı olan üreticiler için ilave idari ve operasyonel maliyetler doğurabilecektir. Bu noktada, SKDM'nin uygulanmasında ürün bazlı gerçek emisyon verilerinin esas alınması, varsayılan değerlerin istisnai ve geçici bir araç olarak kullanılması büyük önem taşımaktadır. Aksi takdirde, karbon yoğunluğu düşük üretim yapan tesislerin dahi haksız bir mali yükle karşı karşıya kalması riski bulunmaktadır." - Küresel rekabet gücünün korunması önemli Yayan, Türk çelik sektörü açısından bir diğer kritik hususun, SKDM'nin nihai uygulama aşamasında, AB Emisyon Ticaret Sistemi kapsamında Avrupalı üreticilere tanınan ücretsiz tahsislerin kademeli olarak kaldırılması süreciyle tam uyum içinde yürütülmesi olduğunu söyledi. AB içindeki üreticilerin karbon maliyetlerinden fiilen korunmaya devam ederken üçüncü ülke üreticilerine eş zamanlı mali yük getirilmesinin, rekabet dengelerini bozacak ve mekanizmanın temel gerekçesi olan karbon kaçağıyla mücadele hedefiyle çelişeceğini vurgulayan Yayan, şunları kaydetti: "Bu çerçevede, SKDM'nin iklim hedeflerine hizmet eden bir araç olabilmesi için, ticareti kısıtlayıcı veya korumacı bir nitelik kazanmaması gerekmektedir. Türkiye gibi AB ile Gümrük Birliği ilişkisi bulunan, sanayisi yüksek ölçüde entegre ülkelerin özel durumunun dikkate alınması, veri paylaşımı, doğrulama süreçleri ve geçiş mekanizmaları bakımından daha yapıcı ve işbirliğine dayalı bir yaklaşım benimsenmesi önem taşımaktadır." Yayan, Türk çelik sektörünün, SKDM'nin temel hedefi olan emisyonların azaltılmasını desteklediğini belirterek, mekanizmanın adil, şeffaf ve rekabetçi bir şekilde uygulanmasını ve korumacı politikaları bir enstrüman haline getirmeyecek tedbirlerin özenle alınmasını talep ettiğini dile getirdi. Geçiş döneminde elde edilen deneyimlerin, sektörleri zorlayan değil, dönüşümü destekleyen bir yapıya evrilmesinin önemine dikkati çeken Yayan, "Bu durum AB ile ticaretin sürdürülebilirliği ve Türk çelik sanayisinin küresel rekabet gücünün korunması açısından kritik önem taşımaktadır." ifadesini kullandı. - Çimentoda maliyetler 5 kat artabilir TÜRKÇİMENTO Üst Yöneticisi Volkan Bozay da taslak regülasyonların yürürlüğe girmesi halinde SKDM kapsamındaki maliyetlerin yaklaşık 5 kata kadar artacağını belirterek, "Özellikle varsayılan değerlerin kullanımı, çimento sektöründe öngörülenden daha yüksek maliyetlerle karşılaşılma riskini artırmaktadır. Bu nedenle her bir tesis için hem çimento hem de klinker bazında ayrı ayrı ülkemizdeki gerçek emisyon verilerinin doğru ve güvenilir biçimde sunulması ve doğrulanması, maliyetlerin daha gerçekçi hesaplanabilmesi açısından kritik önem taşımaktadır." değerlendirmesinde bulundu.

Devamını Okumak İçin Tıklayınız