“ÖLDÜĞÜNDE SEVİNİLMESİNİ İSTEDİ”

Yayınlanma: 17.12.2013 05:54 Güncelleme: 17.12.2013 05:54

Hz. Mevlana\'nın cenaze namazını Kadı Siraceddin kıldırdı

Selçuk Üniversitesi (SÜ) Mevlana Araştırmaları Enstitüsü Müdürü Doç.Dr. Nuri Şimşekler, Şebi-i Arus dolayısıyla yaptığı açıklamada Hz. Mevlana'nın cenaze törenini de anlattı. Şimşekler "Şeyh Sadreddin imamlık yapmak için tabutun önüne gelince, bayılacak gibi . Kollarına girip geri çektiler. Onun yerine Kadı Siraceddin öne durarak namazı kıldırdı" . Büyük İslam düşünürü, mutasavvıf Mevlana'nın yaşama gözlerini yumarak "gerçek alemde doğduğu" 17 Aralık'da gerçekleştirilen Şeb-i Arus, 740 yıl öncesindeki cenaze töreninde ğu gibi farklı din ve kültürlerden insanları bir araya getiriyor. "Omuzdan omza yarın tahtımız olunca revan; açık kalırsa gözüm, sanmayın sebep şu cihan. Düşünce yollara vah vah, yazık yazık demeyin, meğer ki uymaya şeytana dil; yazık o ! Ne eksilir batılardan, ne kaybeder doğular, güneşle ay bu doğdu, battı; var mı ziyan? Uçan kuşun, kalır ardında bir hazin kafesi, bu hücreden nasıl kurtulurdu, çıkmasa can? Düşünce toprağa bir gün, filizlenir de tohum; yeşermesin öyleyse ektiğin insan?" Cenazesinde izdiham yaşanınca bu gazelin okunduğu Mevlana Celaleddin-i Rumi, vuslatının 740. yılındaKonya'da düzenlenen etkinliklerle anılıyor. Selçuk Üniversitesi (SÜ) Mevlana Araştırmaları Enstitüsü Müdürü Doç.Dr. Nuri Şimşekler, yaptığı açıklamasına, "Her halde dünyada hiçbir kimsenin vefatı musikiyle, coşkuyla kutlanmıyordur. Hiç kimsenin vefatına 'Düğün gecesi, gililerin buluşma gecesi' anlamlarına 'Şeb-i Arus' denmiyordur" cümleleriyle başladı. Mevlana'yı özgün kılanın da bu ğunu belirten Şimşekler, kendisi yaşadığı dönemde hep gerçek ve daimi gili olarak bildiği Allah'a ulaşmayı düstur edindiğini söyledi. Şimşekler; Mevlana'nın, Allah'tan ayrı kalmayı dert kabul ettiğini, yaşamı oyundan ibaret, bu dünyayı da bir sürgün yeri olarak telakki ettiğini ifade etti. - Öldüğünde kendisi adına inilmesini istedi Sevgilisine kavuştuğunda ise kimsenin kendisi için gözyaşı dökmemesini, inilerek, ney üfleyerek, kudüm vurarak, sema ederek cenazesini geldiği yer toprağa geri verilmesini istediğini aktaran Şimşekler, Mevlana'nın hayatının son döneminde bu alemden ayrılma ının geldiğinden bahseden gazeller yazdığını bildirdi. Şimşekler, "Ölüm erkekse yanıma gelsin de bir güzel bağrıma basıp sıkayım onu" sözlerinin sahibi Mevlana'nın, haline üzülen ailesini ve dostlarını "Kendinizi üzmeyiniz, hastalığımız bizi bu alemden ayıracak sebepten başka bir şey değildir" diye teselli ettiğini dile getirdi. "1207 yılında Belh'te başlayan gurbet ve ayrılık hayatı; bazen sakin, bazen coşkulu, bazen yalnız, bazen kalabalıkta ama hep giliyle birlikte olunan 66 yılın ardından vuslatla sonuçlandı. Ertesi sabah Konya'da kalabalık bir cenaze töreni yapılıyordu" diyen Şimşekler, şöyle devam etti:   "Cenazede protokol ve Konya'daki Müslümanların yanı sıra 'İsamızı, Musamızı onun sözleriyle daha da iyi anladık' diyen her dinden insan da bulunuyordu Gayet sükunetli halk, Mevlana'nın daima üstünde taşıdığı elbisesine sarılı tabutu rılacağı galeyana gelmiş, ağlamalar sızlamalarla taşıyabilmek için tabuta hücum etmişlerdi. Mevlana sağlığında, namazının Şeyh Sadreddin-i Konevi tarafından kılınmasını vasiyet etmişti. Şeyh Sadreddin imamlık yapmak için tabutun önüne gelince, bayılacak gibi . Kollarına girip geri çektiler. Onun yerine Kadı Siraceddin öne durarak namazı kıldırdı. Yoğun izdiham iyle hayli zor ilerleyen Mevlana'nın tabutu, ancak akşam vaktinde defnedileceği yere, yani şimdiki Mevlana Müzesi'ne getirilebildi. Babası Bahaeddin Veled'in yanında toprağa verilerek, emanet teslim edildi. Günümüzde de her milletten, her kültürden, her dinden insanlar Mevlana'nın bu 'Düğün Gecesi'ne katılmakta ve belki de 740 yıl öncesindeki Konya'nın o günkü manzarasını günümüzde canlandırmaktadır."

Devamını Okumak İçin Tıklayınız