OKUMA SERÜVENİ

  Okumak uzun bir yolculuktur. Bir kez bu yolculuğa başlayan biri için, artık kimlerle ve hangi serüvenlerle karşılaşacağı öngörülemez. Zaman akıp gitmekte ve hayatımız tükenmektedir. Okumak bu hayatı, salt seyircisi ğumuz, akışını izlediğimiz, şu veya bu hedeflere koşulduğumuz ve çoğu kez tükenmesini beklediğimiz ve artık telafi etme şansına sahip olmadığımız hayatımızı yoğunlaştırır. Edilgenliği bükerek hayatın karşısında bir seyirci olmaktan bizi kurtarır. Okumak, asla ihmal edilmeyecek bir gerekliliktir. Her gün hiç aksatılmayacak en azından bir saatlik bir okuma dahi, boş gözlerle çevreye bakındığımız sürenin ancak bir bölümüdür. Peki, ne okumalı? Tıpkı bir çocuk gibi, bir oyuncak marketinde başıboş bırakılmış bir çocuğun şaşkınlığı gibi olmayacak mıdır henüz işin başındaki bir oyuncuyu onca yazar ve onca kitapla baş başa bırakmak. Kristof Kolomb’un bile, pusula ile birlikte yola çıktığı ortada değil mi? İşte bu kitap da, bir yandan ‘ne okumalı’, ‘nasıl okumalı’ gibi soruları cevaplamak yanında, bir yandan da bizzat bir okuma serüveninin anlatısı olarak, hem okuyucuya ışık tutmak, hem bir dönem Türkiye’si hakkında bilgilendirmek, hem de bu okuma serüvenini bir felsefi serüvenle besleyerek evrensel bir mahiyete dönüştürmek gibi  birkaç  ağır amacı bir biyografi üslubuyla  sunmaktır.      Başından sonuna ciddi bir okumayla karşılaştığımız kitabımız okuyucuya çok şey katmakta. Denendi,  test edildi görüldü. Özetle, tecrübeyle sabit. ‘Ne okuyalım?’’, Nasıl Okuyalım?’ gibi sorularla boğuşan arkadaşlar varsa, ilk işleri bu kitabı okumak olsun.