KASABADA HAYAT

Yayınlanma: 15.01.2016 05:43 Güncelleme: 15.01.2016 05:43

Radyo haberlerini(ajansları) dinleyebilmek ve sandalye kapmak için akşam erkenden kahvelere koşarlardı.

1960 inkılabından sonra Yassıada yargılamalarını kahvehanelerdeki radyolardan takip ederlerdi. Evlerimizde 7 ve 14 numara lamba diye adlandırdığımız gaz lambaları ile aydınlanırdık. 14 numara lamba çok yakar diye lüks sayılırdı. El işi yapan kadınlar, ders çalışan öğrenciler lambanın yakın etrafına toplanır. Misafirliklerde oynanan oyunlar yine lambaların etrafında yoğunlaşırdı. Ders çalışma, el işi gibi özellikli ışığa ihtiyaç duyulmadığı anlarda da lambalar maşal maşal yakılmaz fitili çekilerek lamba kısılır, güya gaz yağından tasarruf yapılırdı. Akşam olmadan lambanın gazına ve şişesinin temizliğine bakılırdı. Gaz lambalarının altında çok oyunlar kurulmuş, çok masallar dinlenilmiştir. Her çocuğun bilgi dağarcığında listelerle masallar bulunurdu. Bu günkü gibi Radyo Tv. olmadığından sohbet yoğun geceler çok uzun ve doyasıya yaşanırdı. Ahırlarda denilen tenekeden yapılma fitilli ler yakılarak aydınlığında hayvanlara bakılırdı. Akşamları misafirliklere fenerlerle (şimdiki adı gemici feneri) gidilir gelinirdi. Fenerler rüzgârdan sönmezdi. Yolda sokakta bulunan paralar ile camilere, ara odalara hayıra harcanılsın diye gazyağı ve kibrit alınırdı.   Özel şahıs sürüleri dışında her mahalleden 600 ve 1000 arası değişen sayılarda koyun sürüleri bulunur ve bazen mahalle sürüsündeki koyun sayısının fazlalığı sebebiyle mahalle 2 sürüye bölünürdü. Sürüler bir çoban bir de çeltek tabir edilen yardımcı ile güdülür, mahallece çobana yükünü taşıması için bir eşek, kepenek ve yeterince çoban köpeği bile alınırdı. Kış davarında çobana mahalle tarafından sırayla azık katılır, akşam öğününde de sırası ağa tarafından evde ağırlanırdı. Yaz davarında mahallece 2-3-4 gün ne konuşuldu ise sürü çoban tarafından sağılır ve çobanın kışlık ihtiyacı karşılanırdı. İşsizlik sebebiyle çobanlık sayılır mesleklerden olurdu. Herkes çobanlık yapamaz doğru dürüst ve layık kimseler seçilirdi. Yerine göre yaz çobanı, kış çobanı, yoz ve sağmal çobanı, kuzu çobanı ayrı tutulurdu. Yaz çobanları sürüsünü isteyenlerin tarlasında geceletir ve tabir edildiği şekli ile yatak yatırılır tarla gübrelenmiş olur çobana bahşiş verilirdi. Kış çobanları da arazide kuzulayan koyunlar için honça tabir edilen bahşişlerle indirilir. Koç katımından 100 gün sonra kuzular tüylenmeye başladığında ve davar seçimine 50 gün kala çobanların çan sesli değişik-korkulu kıyafetli saya gezmeleri de hediyelerle ödüllendirilirdi. Nisan ayında ahırlar-ağıllar boşaltılır gübreleri de bostan ekilecek tarla tercih edilerek araziye çekilir, Mayıs-Haziran aylarında davarlar kırkılır, sağmallar her öğle geldiğinde sağılır, süt topluca makinede çekilip peynir yapılması için süt değişikliği diye adlandırıldığı üzere grup ailelerce çöp basılmak suretiyle sırayla toplanır ve sırayla ödeşilirdi. Sezon bitiminde de helalleşilirdi. Elektrik yok, buzdolabı yok, dippiriz(derin dondurucu) yok. Et ve yemekler sıcak yaz günlerinde sepetler içinde kuyulara salınır, yağ peynir yoğurt gibi kış tedarikleri bastırık yapılarak üzerleri kat kat halı kilim, çul çuval örtülür. Bastırıklar akşamın serinliğinde açılır ve sabahın erkeninde soğuk havada — kemal bektaş muhtar ve Mustafa Demir ile birlikte.

Devamını Okumak İçin Tıklayınız