Karaman’ın Unutulmuş Sesi: Ozan Hafız Fettah Ağa
Karaman… nice yüzyılların izini taşıyan, taşında toprağında bir türkü gibi yankılanan kadim şehir… Ve o şehrin gölgesinde kalmış, adı kitap sayfalarına zor sığan bir ozan: Hafız Fettah Ağa
Murat Ay’ın “Karaman’ın Ezgisi Sözümüz Sazımız” adlı kitabında rastladım ona. Satır aralarından bir insan değil, sanki dertli bir saz sesi yükseliyor. Karaman’ın İsmail Çavuş sülalesinden, 1329 Hicri doğumlu bir gönül adamıymış Fettah Ağa. Bir kez evlenmiş ama çocuk sahibi olamamış. Eşini genç yaşta yitirince dünyaya küsmüş. Yalnız kalmış, bir kaza sonucu gözlerini kaybetmiş. Tam yedi uzun yıl boyunca kör yaşamış. Bu derdi yüzünden beş evini ve otuz altı dönüm bağını satmak zorunda kalmış ama doktorlar yine de bir çare bulamamış. Ta ki bir gün, kendi anlatımına göre “açıklamak istemediği bir sebeple” aniden gözleri açılıncaya dek… O andan sonra, sanki yeniden doğmuş. Ama kader, ona başka bir sınav hazırlamış; ömrünün geri kalanını bağ ve bahçelerde bekçilik yaparak geçirmiş. Bir yıl Şarözü’nde bekçilik yaparken karakış bastırmış, kalacak yeri olmamış. Günler geçmiş, bir hafta sonra onu tanıyanlar aç ve kendinden geçmiş halde bulmuş, Karaman’a getirmişler. O günden sonra, şehrin hamamlarının köşelerinde, külhanelerin sıcaklığında, yoksulluğun sessizliğinde yaşamış. Ama her nefesinde bir türkü, her sözünde bir ironi, her dizisinde Karaman’ın ruhu varmış. “Elhamdülillah Şakir’im, Karnı doydu fakir’im…” Bir halk ozanı düşünün ki, karanlığa, açlığa, yoksulluğa inat; elinde sazıyla, dilinde sözüyle ayakta kalmış. Fettah Ağa’nın türküleri sadece ezgi değil, aynı zamanda bir dönemin aynasıdır. Karaman’ın köylerini, kasabalarını, insanlarını öyle bir dille anlatmış ki, hem güldürür hem düşündürür. Köylerin mizahını, halkın sert ama samimi dilini yansıtmış. “Bozkandak gibi gelmez bu cihana, Yolun uğramasın sakın çamur adamlı Manyan’a…” Ömrünün son günlerini Lâl Hamamı’nın külhanında, bir köşede, fukaralık içinde geçirdiği bilinir. Ama o, geride unutulmaz dizeler bıraktı. Bugün Karaman sokaklarında gezerken bir taşın gölgesinde, bir çeşmenin başında, bir bağ yolunda hâlâ onun sesi duyulabilir. Çünkü Fettah Ağa, bu toprağın türküsüdür. Adı unutulsa da, sözü hâlâ yaşıyor. OZAN HAFIZ FETTAH AĞA’DAN DERLENEN TÜRKÜ Elhamdülillah Şakir’im, Karnı doydu fakir’im, Hisar’daki çakırın, Zeyvedeki fikirin’ Çeltek’teki Bekir’in, Kimdir o? Kilimci Kürt Hasan, Hamamcı Kör Hasan, Meyhaneci Gavur Hasan, Rakıcı Kel Sülüman. Pınarbaşı’nın suları, Başı yukarı akar. Başkışla’da bulunur, Beş, altı sakar. Masdat’ın köpeği, Havaya bakar. Kızılyaka’da kavga, Mis gibi tüter. Işşıklar, Tekke, Bulmayın bahane. Bozkandak gibi gelmez, Bu cihana. Yolun uğramasın sakın, Çamur adamlı Manyan’a. Karaman’ın sapçıları, Karalgazi’nin okçuları, Durayda’nın b...ları, Mecidiye’nin taşçıları, Suğla’nın saycıları, Dinek’in kamışçıları, Eğilmez’in kaymakçıları, Çoğlu’nun yağcıları, Fideriş’in tomatisçileri, İlisira’nın cıbırları, Kasaba’nın çölmekçileri, Seydihasan’ın rüyasına. Girdik arkadaş koru diye, Bir tay aldık doru diye, Yanına vardık karı diye, O da belli etmez savurdu, Suratımıza geri diye. Madenşehri taş yeri, Kılbasan akbaş yeri, Kasaba kelbaş yeri, Bozkır yiğit yatağı, Karadır kaşların, Karaman karadır. Takdir Kasaba, Dayanmaz zora. Yok arlı avrat istersen, Doğru git Bozkır’a. Akşamdan sonra, Keçe bağlar, Hırsızlığa gider, O Çoğlu’nun adamı. G...tü çuval yamalıklı, Kameni’nin adamı. Kendisi kılıksız, Postalı iliksiz, O, İslik’in adamı. Geviş geviş diye, Hepsi birden, Donsuz yatarlar, Sıdrova’nın adamı. Öte köylere gitmedim ki, Heç bilmem sırlarını. AŞIK FETTAH