"İslam" tarihin içine gömüldü
Din böyle değilmiş... Peki bize ne anlatıldı?
Bugün İslam adına söylenen birçok söz, dinin kendisinden değil; zamanla din haline getirilen örflerden, iktidar ilişkilerinden ve rivayet kültüründen geliyor. Kur’an’ın apaçık mesajı ise geri plana itiliyor. Kimin ne dediği değil, Allah’ın ne dediği önemlidir. Ama biz, “Allah böyle dedi mi?” yerine “falanca alim böyle dedi mi?” sorusunu sormaya alıştık. MEZHEPLER, DİNİN DEĞİL, COĞRAFYANIN SESİDİR Mezhepler, tarihin içinde ortaya çıkmış yorumlardır; mutlak hakikat değil. Kimi zaman çölün sertliği, kimi zaman sarayların hesapları sinmiştir içlerine. Kur’an’da olmayan birçok fetva, kültürel şartların ürünüdür. Ama biz bunlara “din” deyip, itiraz edenleri zındık ilan ettik. RİVAYETLER KUTSAL DEĞİLDİR Bir toplumun 6 yaşındaki çocukla evliliği “fetva” diye konuşması nasıl mümkün olur? Bunun önünü açan Kur’an değil; rivayetlerin mutlaklaştırılmasıdır. Kur’an ise evliliği akıl, rıza ve sorumluluğa dayalı bir sözleşme olarak tanımlar. Ama biz Kur’an’a değil, hangi rivayetin muteber olduğuna bakar olduk. Rivayet kutsallaşınca, sorgulamak da suç oldu. İSLAM, ZAMANA MAHKÛM EDİLDİ İslam’ın özü olan tevhid, adalet ve merhamet yerine şekilcilik ve korkuya dayalı bir dindarlık hâkim oldu. Dinin kalbi değil, kabuğu anlatıldı. Her kuşak dine değil, adına din denilen karanlığa isyan etti. KUR’AN’A GERİ DÖNMELİYİZ Kur’an, Allah’ın sözüdür. Onun dışındaki her şey yorumdur. Bugün sorun İslam’da değil, onun yanlış temsillerindedir. Ben bu temsillere itiraz ediyorum. Ben, rivayet dininden değil, hakikat dininden yanayım. Ve ben, susmayacağım.