İNSAN’IN KENDİNE YOLCULUĞU: HAC
Hac etmek sıradan bir olay değildi Hac büyük bir kararın büyük bir eylemiydi.Hac kalbin eylemiydi.
Ayşe OĞUZ Hac etmek sıradan bir olay değildi Hac büyük bir kararın büyük bir eylemiydi.Hac kalbin eylemiydi. 2006 yılında biricik annemle birlikte gitmeye karar verip, yazıldığımız kutsal yolculuğumuz , her yıl umutla bekleyişimizin cevabı bu yıl gelmişti.İsmimizin kura’da çıkması ile başlayan o tarifi imkansız mutluluk ve heyecan günden güne beni kuşatmış, oraya daha yakınlaştırmıştı. O tatlı telaş. Hazırlıklar, Kiminle gideceğimiz. Nuri Doğan turizmi tercih ettik, Cici Turizm Yusuf Bayraktar sayesinde. Teşekkür ediyorum Nuri Doğan’a, firmasına.Cici Turizm’e. Yolculuğumuz Recep Muğlu ve ailesi ile birlikte başladı Karaman’dan. Sonrası her şey mükemmel. Oranın havasını teneffüs etmek, Rabbim’e yakın olmak. Medine’ye indiğimiz anda oradaki dostlarımız Yaser ve ailesinin bizi bir dakika bile bırakmayan misafir anlayışları, Medine`ye hicret etmiş Muhacir Müslümanlara, Medineli Müslümanların muhabbet ve samimiyetle kucaklarını açması gibi evimizdeydik sanki. Huzurun iklimine, medeniyetin beşiği, İslam’ın parlayan merkezi Medinetü’n Nebi yani peygamber şehrine, mukaddes belde Medine’ye ulaşıyoruz ilk önce… Ne demişti o güzel Nebi: “Medine körük gibidir. Münafık barındırmaz bünyesinde.” Nifakın hâk ile yeksan ğu yer! Burası, İslam nurunun insanlığa ulaştırılması yolunda gösterilen fedakarlığın ve gayretin en güzel örneğini vermiş binlerce sahabenin mübarek beldesidir. Medine bizler için bir özlemdir. Ona duyulan özlemin ardında; Peygamberimize duyulan hasret vardır. Onun getirdiği değerlere duyulan saygı vardır. Fakirlerin, kimsesizlerin hiçbir geri çevrilmediği makama; cömertlik kapısına duyulan gi ve ilgi vardır. İnsana verilen değere, kardeşliğe, dostluğa ve yitirdiğimiz değerlere özlem vardır. Hacı gönlü ve zihni ile Asr-ı saadet’e hicret etmektedir. Bir kaç günlüğüne de olsa, Medine’ye, Allah Resulü’ ne ve Ensar’a misafir olmaktadır. Dolayısıyla İslam’ın doğduğu ve yaşandığı iklimde, İslam tarihini hayatını ve sahabeyi yerinde anlama ve tanıma imkanı vereceği için Medine ziyaretinin önemi büyüktür. Hz. Peygamber’in yaşadığı, dolaştığı, ğu, alış veriş yaptığı namaz kıldığı mekanlar da bulunmak, onun bir lar teneffüs ettiği atmosferi teneffüs etmek elbette bahtiyarlıktır. Her ne , tarihi doku itibarıyla eski Medine’den neredeyse hiçbir iz kalmamışsa da, insan orada zihnen on dört asır öncesine döner ve sahabenin arasındaymış gibi hisseder kendisini. Hücre-i Saadet’i ziyaret etmek bütün Müslümanların en büyük özlemidir ve her yıl milyonlarca mümin bu bahtiyarlığa erişmek için yollara düşer.’’ Beni vefatımdan sonra ziyaret eden, sağlığımda ziyaret etmiş gibidir ‘’ Kur’an ‘ı Kerim’de Resül-i Ekrem’e salatü selam okumak, onun rehberliğine sıkı sıkıya bağlanarak kendisine saygı gösterilmesi emredilmiştir. Resulullah da şöyle buyurmaktadır: ‘’ Her kim kabrimin başında bana salatü selam getirirse ben onu aracısız olarak işitirim. Her kim de benden uzakta bana salatü selam getirirse melekler onu bana ulaştırır’’ Her salat-u selamı bizzat cevaplayan Hazreti Muhammed (s.a.s) yüce Allah’ın biricik gilisi işte orada yatıyor. Selam verenler biliyor ki her selam, aradaki mesafeleri yıkıp geçiyor ve Allah Resûlü, cürmün ne olursa olsun seni bağrına basıyor. Ağlayanlar, tir tir titreyenler, elindeki buruşuk nameyi sanki o esnada O’na verecekmiş gibi heyecan yaşayanlar… Cennet Bahçesi’nde iki rekat namaz kılmak için bekleşen insanların nefesine dünyanın dört bir yanından getirilen salavatlar ekleniyor. İmkân bulup gidebilenler o ruhani zevki yerinde idrak ediyor. Hz. Peygamberi hayattaymişcasına sükunet ve vakarla, ona layık bir saygı ve hürmetle Kabr-i Saadet’i ziyaret ediyoruz. Huzuruna varıp samimiyetle salat ve selam ediyoruz. Kendi durumumuz hakkında bir muhasebe yaparak ayrılıyoruz huzurundan. Medine’de ğımız süre içinde her namazı Mescid-i Nebevi’de kılmaya, fırsat buldukça Ravza’yı ziyaret etmeye çalışıyoruz. Hz Peygamber’in evi ile minberi arası cennet bahçelerinden bir bahçe olarak nitelendirilir. Bu mekan’da namaz kılmanın verdiği mutluğun tarifi mümkün değil… Yine fırsat buldukça Hz. Osman,Hz. Abbas,Hz. Aişe, Hz. Fatıma ve Hz. Hasan gibi ileri sahabelerin de kabirlerinin bulunduğu Baki Mezarlığı’nı , orada medfun yaklaşık on bin sahabeyi,Kuba Mescidi, Mescidi Kıbleteyn,Yedi Mescitler,Uhud Dağı ve Kabristanı,Cuma Mescidi,Hz. Ali Mescidi, Hz. Ebu Bekir Mescidi,Hz. Ömer Mescidi,Mescidi Gamame gibi önemli yerleri ziyaret edip, dua ediyoruz. Burada geçirdiğimiz sayılı günlerin ardından ayrılık vakti gelmiş, manevi hazzın en yoğun tadıldığı bu bölgeden ayrılmak kolay olmamıştı.. Medine'den ayrılacağımız gün, Mescid-i Nebevî'ye gidip, İki rekât namaz kılıyoruz. Efendimize salât ü selâm getirip hürmet ve tazimle O yüce ruhu selâmlıyoruz. Mescidin kapısından çıkmak istemedim. Ayaklarım geri geri gitti âdeta. O mescitten çıkmak, o beldeden ayrılmak, bana çok zor geldi. Medine, seni hakkıyla yazmak ne mümkün. Senin tozun toprağın, dağın taşın ayrı bir güzellik. Ne Mescid-i Kûba’nın sırrını hakkıyla nakletmek mümkün, ne Mescid-i Kıbleteyn’in o muazzam mesajını anlatmak! Yine de seni anlamak için çırpınmak gerekiyor ki nelere mazhar ğumuzu idrak edebilelim. DEVAMI YARIN...