Gönül dil kalem ve kuvvet
Karamanlı İlahiyatçı Yazar Mahmut Toptaş’ın kaleminden “Gönül, dil kalem ve kuvvet”
Kainat/evren, gökleri ve yeri yaratan Allah celle celalühün, “Kün” emriyle oldu. Eylemin öncesinde, kelam/söz vardı. Biz biz insanlarda önce öz olmalı. Sözlerin su kaynağı gibi bir gözü olmalı. O kalp, göz, dediğimiz kaynak, yaratıcısının çizdiği yoldan ayrılmadan peygamberinin anladığı ve yaptığı şekilde dile getirmeli. Elden önce dil iş yapar. Dilin anlattığını el, kalemle çizer. Kalemin çizdiğini, güç/kuvvet, yapar ve korur. Yani gönül, dil, el ve kılınç ayrılmaz kardeşlerdirler. Zamanla, yumruk, kılınca, tüfeğe, topa, füzeye, atom bombasına, tanka, savaş gemisine, savaş uçağına dönüşmüş….. Kur’an-i Kerim, bunların hepsi için “Kuvvet” kelimesini kullanmış: “Onlara gücünüz yettiği kadar kuvvet ve besili atlar hazırlayın ki, onunla Allah'ın düşmanını, sizin düşmanınızı, Allah'ın bildiği, sizin bilmediğiniz (düşmanları) ve onlardan başkalarını korkutasınız. Allah yolunda ne harcarsanız size tam olarak verilir. Ve siz haksızlığa uğratılmazsınız.” Buyurur. (Enfal süresi ayet 8/60) Servet, şehvet ve saltanatlarını sürdürmek, başkalarının mallarını sömürmek isteyen zalim kafirlerin, kelamdan/sözden anlamayanlarını durdurmak için, Rabbimiz tarafından indirilen harp ayetleri on üç yıl sonra indirilmiş. Önce Kelam, tatlı dil, güler yüz, bal gibi doğru söz esastır. “Kün” emri, Arapçasında iki harflidir. Türkçesi olan “Ol” emri de iki harflidir. Kainatın yaratılışı için kullanılan kelam iki harflidir. Bu da bize, konuşurken de israf etmemeye işaret eder. Sevgili peygamberimiz, kendisini bize tarif ederken: “Bana, Cevamiu’l-Kelim/az kelime ile, çok mana ifade etme özelliği verildi” buyurur.” (Buhari, Sahih, K. Tabir, bab 22, Ahmet, Müsned, Ebu Hüreyre hadisi) Bu Hadisi şerif, geçmişin ve kıyamete kadar geleceklerin ihtiyacını karşılayacak kadar manaları kendinde toplayan Kur’an-i Kerim olduğu gibi, o ayetlerle eğitilen sevgili peygamberimizin Hadislerinin de kast edildiğini ifade eder. Buyurun, 1400 yıl içinde yayınlanan ve yayınlamadan kütüphanelerde yazma olarak duran ve bize kadar gelemeyen tefsirlerde ve Hadislerde aynı ayetten, çağlara göre anlaşılan manalara bakınız. Hazreti Ali (Allah ondan razı olsun) ye nisbet edilen: “Hayru’l-kelam, ma kalle ve delle/Sözün en hayırlı, faydalı ve güzel, az ve anlaşılır ve ispatlı olanıdır” sözü de edebiyatımızda “İcaz” başlığı altında öğretilen şekilde az, öz ve kanıtlı olmalıdır. “Vakit, nakittir” deyimini alın ve uzun bir makalede açıklamasını yapın, sonra o manaları toplayın “Vakit Nakittir” diye özetleyiverin. Uzunca konuşmaya gerek yok. Dil, Kitap, kalem ve kılınç. Kılınç sahibi Sezar’ın yanında söz sultanı Cicero milattan önce 106 doğmuş 43 te Sezar öldürüldükten başı kesilmiş ve Senatonun kapısının üstüne çivilenerek aleme ibret olmuş bir söz sanatçısı var. Osmanlı Devletinin kurucusu Osman beyin yanında, 1206 da Karaman’da doğan, Bilecik’te ölen (726/1326) Şeyh Edebali, hep Osman beyin azmini, iradesini bilemiş, diri tutmuş, umut aşısı yapmış bir söz sultanıdır ve aynı zamanda kayınpederidir. Aynı dönemde sözle cihadını yapan Yunus Emre de halka istikamet veren, umut aşısı yapan, güven duygusu yayan şiirlerini gönül heybesinden avuç avuç Anadolu’da saçmıştır. Günümüzde çokça söylenen, “Oturdular, konuştular, çay içtiler ve ayrıldılar” tekerlemesinin doğru olan tarafı olduğu gibi yanlış olan tarafı da vardır. Son yetmiş yılda alınan mesafe, bütün eksiklerine rağmen, yanık yürekli insanların yürekten yanmaları ve yakınmalarıyla olmuştur. Bu günlerde bizim de uyanmamıza sebep olan Gazzeli kardeşlerimizin, ABD ve AB nin tam destek verdiği işgalci, sorun yumağı, Siyonistlerin kendilerini gösterdikleri kadar güçlü olmadıklarını ortaya koyuverdiler. Aynı zamanda bu yiğitler, bütün dünya devletlerinin hepsinin sorunu olduğu halde, ağzını açamadığı bu güçlere de gösteriverdiler bunların zayıflığını. 500 milyonluk Avrupa, 340 milyonluk Amerika, Amerika ve Avrupa’nın dokuz milyon terörist nüfuslu Filistin Karakolunda görevi yapan Siyonistlerin, İki buçuk milyon nüfuslu Gazzeli Müslümanlar karşısında çaresiz kalmaları, bütün dünyadaki insanların bu ülkelere karşı duyduğu çekingenliğini kaldırıverdi bu yiğitlerimiz. Ayrıca bütün dünyadaki Yahudilerin, İsrail’e taşınması için her türlü yola başvuran işgalci teröristler, bundan sonra bir tek Yahudi’nin dahi gelmesini engellediklerinin de farkına varamadılar. İşgalci terör örgütü İsrail, yurt dışına çıkmak için gümrük kapılarını açıverdiğinde, Filistin’de Yahudi kalmayacağını da anladı da gümrük kapılarını dışa doğru kapattılar. Yani, O dinini, dünyasının önüne alan, Gazzeli yiğitlerin başarısı, bütün yönleriyle anlaşılmalı, dil ile anlatılmalı ve bu teröristlerin anladığı kuvvet diliyle de konuşup, zararsız hale getirilmeli.