AVRUPA'DA SÜRGÜN BİR ŞEHZADE: CEM SULTAN
Cem sultan, Osmanlı tarihinde hakkında en fazla yazı yazılan şehzadelerden bir tanesidir.
Ama talihsizlik bakımından da en baş sırada yer alır. Aynı şekilde batı dünyası da Cem sultana karşı kayıtsız kalmamıştır. Hayatının son dönemini geçirdiği Avrupa'da gerek yaşam tarzı, gerekse bilgisi sayesinde pek çok kişiyi etkilemiş, hatta giyim kuşamıyla Avrupa modasına bile esin kaynağı olmuştur. Fakat ağabeyi Bayezid ile giriştiği taht mücadelesi ve dönemin siyasi iklimi onu macera dolu başlayan bir yolculuğa (sürgüne) ardından hayatının halen tartışmalı bir şekilde sonlanacağı sürece götürmüştür. Cem sultan, Sultan II. Mehmet'in üçüncü çocuğu olarak Edirne'de 23 Ocak 1459 tarihinde dünyaya gelmiştir. O ailenin yeni bir üyesi ğunda babası Sultan Mehmet Konstantinopolis'i fethedeli 6 sene olmuş, o dönemin Avrupa ülkeleri bu hırslı ve akıllı Fatih karşısında Avrupa'nın siyasi geleceğini tartışmaya koyulmuşlardı. Henüz on yaşında 1469 yılında Kastamonu'ya sancak beyi Cem Sultan ise iktidar konusunda en az babası hırslı bir karakter ğunu babasının diğer iki oğluyla birlikte Uzun Hasan üzerine sefere çıktığında İstanbul'da vekil olarak ğı dönemde göstermiştir. O dönemde Osmanlı ordusunun Akkoyunlulara yenildiği haberi Konstantiniyye'ye ulaştığında ise Cem sarayda ileri lerin kendisine bağlılık yemini etmesi için zorlamaya başlamış fakat hemen ardından Sultan Mehmet'in Otlukbeli ını kazandığı haberi ve şehre geri dönen Sultan Mehmet'in bağlılık yemini eden paşaları öldürtmesiyle son bulmuştur. Sultan Mehmet bu bağlılık yemini meselesinde hırsını vezirlerden çıkartsa da oğluna sadece kırılmakla yetindiği bilinir. Ama bu durumun bile oğlu Cem'e karşı gelecek planları kuran Sultan Mehmet'in vizyonunda hiçbir değişikliğe sebep olmadığı da aşikardır. Şehzade Mustafa'nın 1474 yılında ölmesi ile birlikte Karaman sancak beyliğinin yolu Cem Sultana açılmıştır. Babasının iktidarının son yıllarda Amasya Sancak beyi abisiyle arası açılan ve açıkça iktidar mücadelesi içine giren Cem Sultan, kendisini geleceğin hükümdarı olarak görmeye başlamıştır. Bu konuda özellikle Sultan Mehmet'in son yıllardaki tutumları onunda tahtın bir sonra ki sahibi olarak oğlu Cem'i görmek istediğini göstermektedir. Sultan Mehmet 3 Mayıs 1481 günü doğal sebeplerle ya da başka teorilere göre zehirlenerek Gebze yakınlarındaki ordugahında vefat edince iki kardeşinde akıbetleri belli olmuştur. Buraya genel kültür yazdıklarımız bundan sonrası için durumun farklı bir boyutunu göstermek olacaktır. Nasıl mı? "Teamüller gereği" lafının günümüzde bile sıklıkla duyarız. Devlet Teamülü lafı devleti eden kurum ve kişilerin tölere edebilecekleri bir durumu ya da kişiyi açıklamada kullanılır. Yani tam anlamıyla adet/ek demek daha doğru olacaktır. Örneğin İngiltere tahtı için bir kadının hükümdar olması İngiliz devlet teamülü içerisinde kabul edilebilir bir durumdur. Ama bunun aynısını Osmanlı devlet eğinde göremeyiz. Çünkü devlet teamülleri bu duruma izin vermez. Gelelim Cem Sultan'a devlet adamları bilgisi, donanımı, yeteneği ne olursa olsun Cem'in padişah olması konusunda mutabık kalamamışlardır. Zira sürekli seferler düzenleyen ve iktidarının büyük çoğunluğunu ekonomisi üzerine kuran babası Sultan Mehmet'in ardından devletin aradığı sukunet dönemini Cem Sultan'da bulamayacaklarını anlamışlardır. Kısacası devletin ileri leri daha sessiz bir dönemi arzulamaktadırlar. Tabi ki bu sukuneti de sağlayacağına ikna kları şehzade ise kuşkusuz daha sakin kişiliği ile tanınan Bayezid'dir. Devlet teamülleri de o dönem için Bayezid'den yanadır. Cem Sultan apar topar tahta geçen ağabeyine karşı harekete geçmekte gecikmez. Konya'dan kendi ordusunu toplayarak, Bursa üzerine yürür. Burada ağabeyi Bayezid'in ordularını 28 Mayıs'ta mağlup eder. Adına hutbe okutturup para bastırır. Ama Bursa'daki padişahlığı sadece 18 gün sürer. Devlet teamüllerinin tamamen ağabeyinden yana ğunu bir şekilde anlayan Cem, ağabeyine elçi gönderir ve devleti paylaşmayı teklif eder. 20 Haziran'da Yenişehir yakınlarındaki ikinci muharebede etrafındakilerin ihanetiyle sarsılan Cem için artık yenilgi kaçınılmaz ğu aynı da bir kaçış yolculuğu da başlamıştır. Kısa bir süre sonra Mısır'daki Memlüklülere sığınan Cem Sultan ardından hacca gitmiştir. Bu hac yolculuğu sırasında karşılaştığı Hasan ibn-i Mahmud Beyati'den ataları Oğuzlar hakkında bir kitap yazmasını istemiştir. Cem sultan bu konuda kça ilgilidir. Hatta bir oğluna Oğuz Han ismini vermiştir. Ardından Anadolu topraklarına geçen Cem başarısız olunan Konya ve Ankara kuşatmalarının ardından artık çaresiz bir şekilde yardım alabileceği her yerle iletişim halinde bulunmuştur. Geriye tek çare olarak kendisini de sürekli olarak telkin edilen Rumeli'ye geçip orada Macar kralının kuvvetleriyle birleşerek ağabeyine bir saldırı düzenlemesi ihtimali kalmıştır. Tek geçiş yolu ile sağlanacağından bu işi de bir tek Rodos'taki Saint Jean şövalyeleri sağlayabilirdi. Cem sultan'da ona Rumeliye geçiş bileti verecek şövalyelerin üstad-ı azamı Pierre d'Aubusson'a, Frenk Süleyman beyi elçi göndererek iletişimi sağlamaya çalıştı. Frenk Süleyman bey geri döndüğünde yoluyla geçiş iznine ve Rodos şövalyelerine karşı duyduğu açık şüpheye sahipti. Çaresiz durumda samsun oto kiralama Cem için fazla tercih yapma şansı yoktu. O da 18 Temmuz günü Anamur açıklarında Rodos gemisine binerek 11 yıl sürecek sürgün hayatını başlatmış . Bundan sonrası epey macera doludur. Şövalyeler ileride padişah olması durumunda kendilerine her türlü ayrıcalığı tanıyacağına dair güvenceyi alarak onu epey oyalarlar. Rodos'tan Fransa'nın Nice limanına, Nice'ten Savoy dükalığının kasaba ve şatolarına, Saint Jeanne şövalyelerinin amansız takip ve komplolarına, Batie de Royans şatosunun sahibi Baron Jaques de Sassenage'nin kızı Philippine Helena ile gönül ilişkisine yolculuğu epey macera doludur. Burada belirtmeden geçmeyelim Cem Sultan hakkında yazılmış çok nadir bir kitap Vie du Sultan Gemés(1683) adlı bir kitapta Cem'in aşk macerasının Sassenage'lerin genç kızı ile değil Montchenu ailesinin kızı ile ğunu, Cem Sultanın bir başka gilisi Isabella de Rochimond ğu ve yaşadıkları ilişkiden bir oğlunun dünyaya geldiği bu çocuğun soyundan da Lateks kumaşın mucidi Jean Laurent'in ğu yönünde epey ilginç bir iddia ortaya atılmaktadır. İddialar ne olursa olsun Cem'in uzun bir süre boyunca Fransa'nın güneyinde en çok etki bırakan isimlerden birisi ğu kesindir. Cem Sultan'ı Rodos'ta gören Guillaume Coursin Cem'i uzun boylu, dolgun vücutlu, yanık tenli, mavi gözlü, çatık kaşlı ve babası gibi kemerli bir burna sahip olarak tanımlar. Aynı şekilde yazın her gün e girmekten hoşlanan Cem'i İtalya'nın güney sahillerinde gören Matteo Bosso ise aynı şekilde tanımlar. Aynı babasının madalyonlarında ki yüzüne benziyor diye ifade eder. Bellini tarafından resmedilen Sultan Mehmet ve genç Şehrzadesi (Büyük ihtimalle Cem Sultan) Cem Sultanın o kaleden diğerine şatoların zindanlarından kulelerine geçen maceralarında en ilginç detay ise Osmanlı hükümdarının kardeşini gizlice casuslarına izlettirmesidir. Onu başka hiçbir ülkeyle temasa geçmemesi için göz hapsinde tutan Fransızların her türlü güvenlik önlemine rağmen bir Osmanlı Casusu ve Burak ismini kullanan bu kişi sonraları Osmanlı donanmasında Burak Reis olarak tanınacak cidir. Onun başkente kulede gözetim altında tutulan Cem ile ilgili gönderdiği bir raporu kça önemlidir. Bir kaç dülbendlüler (sarıklılar) gördük. Hisardan taşra hendek başında altı kişi gördüm dülbendlü, kendü (Cem Sultan) bir kara kadife giyerdü, bir kaba sakallu kişi ile şehürlüye benzer bir avurd ururdu, kendü sakalın kırkmış ve bıyıkların dahi ziyadece almış, amma benzi sararmış; Talabud'a sordum, meger ol vakitlerde hastalıktan kalkmış imiş. Sizinde okuduğunuz üzere o dönemin konuşma biçimiyle yazılmış Türkçe gayet anlaşılır. Neyse Cem Sultan için Fransa'daki sürgün yaşamı Papa'nın onu Vatikan'a davetiyle birlikte farklı bir aşamaya geçer. Aslında bu davetten çok bir kaç kez kaçma teşebbüsünde bulunan Cem'in papalığa iadesine karar verilmesi ile ilgilidir. Cem sultan bir mahkum yaşamından sonra kendisi için hazırlanan süslü tören alayıyla birlikte Roma gitmiş, şehre bir hükümdar gibi at sırtında girmiştir. Papalık tarafından itibar gösterilen Cem Sultan Vatikan'da yaşıyor ve daha rahat hareket edebiliyordu. Bunun en basit örneği Cem Sultan'ın meşhur Papa Rodrigo Borgia'nın oğlu Cesare Borgia ile çıktığı av partileriydi. Bazı kaynaklar Papa'nın oğullarının Cem'in yanındayken onun gibi sarık taktıklarını ve Osmanlı kıyafetleri giydiklerinden bahsederler. Ara sıra papa ile de görüşen Cem Sultan'ın tek isteğinin Mısır'da bulunan ailesinin yanına gitmek ğu açıkça biliniyordu. Cem geldiği durumu yazdığı iki dizede özetlemişti. Kıldım diyar diyar koyub ben geda sefer, Allah ki nice müşkilimiş bi-rıza sefer Papa Cem sultanın bu isteğini kulak arkası yapmaktan daha ileri gitmemiştir. Çünkü gerek Cem'i halen kontrollerinde tuttuklarını iddia eden Rodos şövalyeleri gerekse Papalık Sultan II.Bayezid'ten yüklü ödemeler almaya devam etmişlerdir. Papa Pius II.'nin Ancona'ya varışını gösteren resim. Papa'nın sağ tarafında baktığı mavi şapkalı kişi Thomas Palaiologos yani Bizans'ın sürgündeki Prensi, eliyle işaret ettiği kişi ise Cem Sultan yani Osmanlının sürgündeki Şehzadesi Cem Sultan'ın ölümü ile bir çok rivayet dolaşır. Birincisi ağabeyi Bayezid'in ona bir elçi göndererek ona hediye ettiği kaftanla zehirlettiğidir. Bu zehir konusunda yüksek lisans yapmış Borgia ailesinin ğu bir yerde mümkün değildir. Bayezid'in elçi gönderttiği doğrudur. Hatta bu kişi Kapucıbaşı Mustafa Bey'dir. Cem sanki kendi öz akrabası gelmiş gibi bu sıradan devlet memurunu karşılamıştır. Bu yüzden sürgünlükte nasıl bir memleket özlemi çektiği anlaşılabilir. Cem'in aldığı güvenlik önlemleri düşünüldüğünde bu imkansız gibidir. Gelen elçinin üstündeki elbise keten bir kumaşla silinir elçinin dilini bu keten beze sürmesi istenir. Yanında getirdiği mektup alt ve üstünü aynı şekilde elçide diliyle ıslatması istenirdi. Böylece zehirli olup olmadığı anlaşılırdı. Ama Fransa kralı VIII. Charles İtalya üzerine yürüdüğünde Bayezid'in Papa'ya yazdığı bir mektubuda ele geçirmiştir. Bu mektupta Bayezid Papa'dan kardeşini öldürtmesi karşılığında 300.000 altın ödeyeceğini belirtmiştir. Cem Sultanın etrafı sarılmıştır. O çevresinde dönen politik oyunları umursamayı bir kenara bırakmış hamlenin hangi taraftan geleceğini düşünmeden bir yaşam sürmeye başlamıştır. Fransa kralı ile Papa arasında yapılan görüşmelerin sonucunda Cem'in Fransa'ya iadesi gündeme gelmiş, Papa tarafından kendisine sorulduğunda " Ben bir esir kişiyim, gerek bunlar alsun gitsün, gerek siz haps eylen." şeklindeki cevabı artık herşeyi boşverdiğinin ve ruhsal bir çöküntü içerisinde ğunun bir anlamda kanıtı gibidir. Krala teslim edilen ve onunla birlikte yola çıkan Cem sultan yolda rahatsızlanmış, bir gözüne ve yüzünün bir kısmına nüzül gelmiş ardından vücudunda şişlikler oluşarak 25 Şubat 1495 günü Capua şatosunda vefat etmiştir. Bu durum daha çok etkisi uzun süren ve Borgiaların ihtisasına benzeyen zehrilenme durumu gibidir. Krala teslim edildikten bir kaç gün sonra ölmüş olması 300.000 altını ellerinden kaçırma riskini li-">li istemeyen Borgiaların son bir hamlesi olabilir. Ama en önemlisi ölümünden sonra bir kaç yıl sonra bir kaç farklı yer dolaştırılıp Osmanlıya iade edilmiştir.