ANADOLUDA MOĞOLLAR
Ortaçağ Dünya Uluslarını Titreten Güç
Ayşe OĞUZ Dolayısıyla bir Selçuklu-Memlüklü ittifakı girişimi de böylece sonuçsuz kalmıştır. Baybars’ın peşinden Anadolu’ya giren Abaka(1265-1282) ise, Anadolu Türkmen beylerinden ve ahaliden, bir rivayete göre 200.000 kişiyi katlederek büyük bir tahribatta bulunmuştur. Türkçe’yi ilk kez resmî dil ilan ettiren Karamanoğlu Mehmet Bey ve Cimri Hadisesi Tarihimizde Türkçeyi resmi dil olarak ilan ettiren hükümdar olarak bilinen Mehmet Bey, 15 Mayıs 1277’de eski sultan II. İzzeddin Keykâvus’un oğlu Alâeddin Siyavuş’u yani bir Selçuklu şehzadesini Konya’da tahta çıkararak Selçuklu iktidarını kendi himayesinde yeniden tesis etmek istemiştir. Bu girişiminde de başarılı olmuş, kendisi de 37 gün süreliğine vezirlik makamına oturmuştur. Törenin ardından kurulan divanda, devlet dairelerinde, sarayda, eğlence toplantılarında, çevgân oynanan seyirlikte hiç kimsenin Türkçe’den başka bir dil konuşmamasına karar verilmiştir. Fakat bu girişim Moğol şehzadesi Kongurtay’ın takibi sonucu Mehmet Bey ve Cimri’nin katliyle engellemiştir. Mehmed Bey Moğollar’a karşı Anadolu’nun istiklâlini savunmuş, hatta bir aralık Moğollar’la ıp onları ülkeden çıkarmak için Erzurum’a gitmek istemişse de Kayseri’ye Memlük Hükümdarı Baybars gibi o da destek görmeyerek yalnız bırakılmıştır. Moğollar ve Mevlana Kösedağ Savaşı sonrası Moğollarla yıllık vergi şartıyla anlaşan Türkiye Selçukluları’nda başkent Konya istilaya uğramamış, Mevlana(ö.1273) da Konya’daki tekkesinde faaliyetlerini sürdürmüştür. Moğollar tarafından hürmet gösterildiği anlaşılan Mevlana’nın bir Moğol ajanı ğu ve Moğol zulmünü onayladığı şeklinde iddialar bulunmaktadır. Hocası Seyyid Burhaneddin için de, Kayseri işgali sonrası bir Moğol askerinin tekkeye gelerek birkaç dinar vermesinden hareketle benzer iddialarda bulunulmaktadır. Fakat anlaşılan odur ki Moğolların Maveraünnehir ve İran istilalarına da şahit bir ulemâ ve mutasavvıf olarak Mevlanâ, Moğollara karşı mücadele etmenin bir fayda vermeyeceğini düşünmüş, Anadolu’nun tahrib edilmesini engellemek istemiş olmalıdır. Ariflerin Menkıbeleri adlı eser, onun Moğol işgali karşısındaki ruh halini anlamak için pek çok rivayet sunar. Örneğin Mevlana’nın keramet göstererek Şam kuşatması esnasında, İslam askerlerinin yanına gelerek onlara yardım ettiği ve Moğol ordusunun bozguna uğratıldığı zikredilir. Her şeyden önce bir mutasavvıf ve ın ruhuna uygun hareket eden Mevlana bir dörtlüğünde, “Ben yaşadıkça Kur’an’ın kölesiyim/Ben Hz. Muhammed Mustafa’nın yolunun tozuyum/Biri benden bundan başkasını naklederse/Ondan da şikayetçiyim o sözden de şikayetçiyim.” diyerek bu tür eleştirilere karşı davacı ğunu belirtmiştir. Mevlânâ her şeyden önce kendi çağının insanı olup, çağının insanlarının dertlerinden habersiz, Moğollarla işbirliği içerisinde bir oportinist olarak görmek ona yapılacak en büyük haksızlıktır. İslam Hilafet Merkezi Bağdat’ın Moğollar Tarafından İstilası Alamut’tan iki yıl sonra 1258’de Bağdat kuşatılmış ve şehir ele geçirilince Abbasi halifesi Mustasım önce aç bırakılmış ardından da hunharca katledilmiştir. Öldürülenlerin sayısıyla ilgili rivayetler, 800.000 ile 2 milyon arasında değişmektedir. Şehirdeki cesetlerden yayılan kokular Hülâgû’yu birkaç gün içinde gitmeye mecbur etmiştir. Kütüphanelerdeki kitapların bir kısmı yakılmış, bir bölümü de Dicle nehrine atılmıştır, nehir günlerce mürekkep renginde aktığı bilinmektedir. İlhanlılar veya İran Moğolları Kurucusu Cengiz Han’ın torunu Hülagu’dur. Moğol Büyük Hanı Mengü’nün 1253 yılında kurultay kararı ile kardeşi Hülâgû’yu İran, Irak, Suriye, Mısır, Kafkasya ve Anadolu’yu istila için görevlendirmesi(İlhan yani bölgesel hükümdar olarak) üzerine başkent Tebriz olmak üzere İran’da kurulan(1256) devlet 1295 yılından itibaren tam bağımsız olmuştur. İslamiyet de Moğolların İlhanlı devresinde kabul edilmiştir. Moğollar hangi dine mensuptu ve İslamiyeti Ne Zaman Kabul Ettiler? Kaynaklar hiçbir dine mensup olmayan Cengiz Han’ın insanlar arasında dininden dolayı bir ayrım yapmadığını, hangi dinden olursa olsun alim, sanatkar ve zahidlere iyi davrandığını belirtirler. Kuruldukları dönemden 13. yüzyılın sonuna eksel inançları Şamanizm, Hristiyanlık ve özellikle Budizm’i benimseyen Moğollar, Hülagu Han’ın oğlu Ahmet Tekudar(1282-1284) ında 1295 yılında İslamiyet’i kabul etmişlerdir. Ahmet Tekudar, Büyük Han olarak seçilmesiyle birlikte Mısır Memlükleriyle anlaşma yoluna gitmiş fakat bu girişimlerinde başarılı olamamıştır. İslamiyet’i kabul etmesine rağmen bu dinin yayılmasında etkili olamamıştır. Bu konuda asıl gayreti, kendisinden 11 yıl sonra Mahmud Gazan Han(1295-1304) yürütmüştür. O, İslamiyet’in İlhanlılarda resmi din olmasını sağlamıştır. Kendisiyle birlikte 100.000 Moğol askeri de Müslüman olmuştur. Kendi devrinde Budist mabedlerini yıktıran Gazan Han’ın paralarında, “Tanrı’nın gücü ile” yazılıdır. Genellikle pek çok İslâm devletinde görülen bu ek Selçuklu’da kelime-i tevhid ve Hz. Peygamber’in Hak Din üzere gönderildiğini ifade eden Tevbe Suresi 33. Ayeti, Osmanlı’da da kelime-i şehadet ve dört halifenin isimlerinin yazılması şeklin r. Bugünkü Amerikan 1 dolarının üzerinde yazan “In God ve trust/Tanrı’ya güveniriz” yazısı da çağımızdaki yansımasıdır. Osmanlı Devleti Moğollara tabi bir devlet miydi? Tarihçi Neşrî’de geçen bir rivayette, Sultan I. Alaaddin Keykubad(1220-1237) devrinde Tatarlara yani Moğollara karşı bir ta Ertuğrul Gazi’nin, “avrat gibi geçip gitmek erlik değildir.” diyerek mağlub ğunu gördüğü Selçuklulara yardım ettiği ve ın kazanılması neticesinde Sultan’ın Ertuğrul’a hilat(yani beylik elbisesi) Ankara yakınlarındaki Karacadağ havalisini yurtluk olarak verdiği belirtilmektedir. Diriliş filminde geçen Ertuğrul’un Moğollarla mücadelesi de belki bu zaferden esinlenmiş olabilir. Nitekim Osmanlı’nın bunun dışında Moğollarla bir mücadelesi bulunmamaktadır. Fakat II. Mesud(1302-1308)’un vefatıyla Anadolu’nun si İlhanlılar tarafından Çobanoğulları’na verilmiş ve Osman Gazi de bu dönemde yarı bağımsız olarak fetihlerini sürdürmüştür. Osman Gazi devrinde İlhanlılar’a bağlı Moğol valilerinin isyanları Osman Gazi’nin Bilecik yöresinde bir uç beyi olarak Bizans kalelerine fetihlerde bulunmasını kolaylaştırmıştır. Orhan Gazi devrinde de İlhanlılar’a tabi ğu anlaşılan Osmanlılar’da I. Murat’tan itibaren Sultan ünvanı kullanılması, tarihçiler tarafından tam bağımsızlık olarak nitelendirilmiştir. Yıldırım Bayezid’i Ankara Savaşı’nda hezimete uğratarak Osmanlı Devleti’nin Fetret Devri’ne girmesine sebep Timur Moğol mudur? Bugünkü Moğolistan’ın Keş şehrinin Hoca ılgar köyünde doğan Timur’un köken itibariyle Moğol ğu fakat Türkleştiği kabul edilmektedir. Barlas boyuna mensup bir Türk Nitekim Özbekler, günümüzde Timur’u kendi ataları olarak göstermekte ve adına anıtlar yaptırmaktadırlar. J. P. Roux ise, Cengiz Han için Moğollaşmış bir Türk, Timur için ise Türkleşmiş bir Moğol demektedir. 19. yüzyıla yani Rusya’da kurulan Türk hanedanları devri sonlarına , Cengiz Han soyundan gelmek bir itibar ve hükümdarlık için önemlidir. Timur da bunu yaparak Semerkant merkezli devletinde meşruiyet kazanmak için kukla bir hanı tahta oturtup onun adına devleti etmek suretiyle bir taraftan Cengiz Han soyunun destekleyicisi tavrını sürdürürken Cengiz Han soyundan bir kadınla evlenerek “Küregen”(han damadı) ünvanını kullanmıştır. Sonuç Tarihçiler, İslam tarihinde Moğol istilasıyla kıyaslanacak bir felaketin olmadığı hususunda hemfikirdirler. Bu dönemde İslam kültürüne ait eserler yok edilmiş, dini kitaplar hayvanların altına serilmiş ve camiler de ahıra çevrilmiştir. İbn Esir de bu istilayı Hz. Adem’den bu yana insanoğlunun karşılaştığı en büyük felaket olarak nitelendirerek, “Keşke annem beni doğurmasaydı da tüyler ürpertici zulüm ve katliamları görmeseydim.” der. İslam tarihi kaynakları bu istilalardan dolayı Moğollar’ı bir kıyamet alameti olarak görerek, Yecüc-Mecüc olarak da nitelemişlerdir. Bu istila, pek çok coğrafyada ğu gibi Anadolu’nun kültürel ve sosyo-ekonomik yapısında da bir travma oluşturmuştur. Bununla birlikte dönemin İslam ülkelerinin Moğollara karşı koymanın gereksizliği şeklinde bir anlayışla ittifak yapmayarak acziyet göstermeleri de bu istilanın İslam dünyasındaki zararını arttırmıştır. Nitekim Ortaçağ İslam medeniyetinin önemli merkezlerinden Horasan ve Irak bölgesindeki pek çok şehrin medrese ve kütüphaneleriyle birlikte tahrip edilmesi ve bazı şehirlerin haritadan silinmesine de bu istila İslam medeniyetinin gelişmesini engellemiştir. İran, Azerbaycan, Irak ve Anadolu yaklaşık 100 yıl boyunca Moğol hakimiyetinde kalmıştır. Moğol istilası aynı da Türklerin Rumeli’ye geçişini dolaylı olarak geciktirmiştir. Fakat aynı da Türk-İslam tarihi açısından hayırla sonuçlanacak bir sürecin de kapılarını açmıştır. Bu hayırlı olay, Diyar-ı Rum’un yani Anadolu’nun Türk-İslâm yurdu haline gelmesinin ikinci evresidir. Çünkü Moğol istilası önünden kaçan Türkmenler, dervişler, alimler, sanatkarlar ve tüccarlar Anadolu’ya sığınarak Selçuklu Devleti hizmetine girmiştir. Neşrî, bunların sayısını 50.000 hane olarak verir. Yani yaklaşık 200-250.000 civarında Türkmenden bahsedilmektedir. Bu travma insanların sosyolojik olarak dönemin tarikat yapılarına sığınmaları sonucunu da beraberinde getirmiştir. Bunun sonucunda tasavvufî hareketler hızla yaygınlaşırken aklî ilimler de gerilemiştir. Bu sürecin 1368’de Togan Temur’un Moğolistan’a çekilmesiyle son bulduğu kabul edilir. İlhanlı, Altınordu ve Çağatay hanlığı gibi Moğol bakiyesi devletler 14. yüzyıldan itibaren yerlerini Akkoyunlu, Karakoyunlu ve Osmanlı devletlerine bırakmıştır. Moğol unsurları da la fethettikleri coğrafyaların halklarıyla kaynaşarak yok olmuşlardır. 17. yüzyılda Çin hakimiyetine giren Moğollar, 1921’de ilk defa bağımsız bir devlet Moğolistan Halk Cumhuriyeti’ni kurmuşlardır. Günümüzde Moğollar, Moğolistan dışında, Rusya, Mançurya, Tibet ve Afganistan’da dağınık olarak yaşamaktadırlar. Böylesine büyük bir istilayı gerçekleştiren Moğolların, günümüzde büyük bir kısmının Çin ve Türkler arasında eridiği ve günümüzde Moğolistan’da yaşayan 3 milyonluk küçük bir devlete sahip kları görülmektedir