Akıl adalet azim
İstanbul’un fethi yalnızca bir zafer değil bir medeniyet hamlesiydi
29 Mayıs 1453… Sıradan bir zafer değil, bir çağın kapanıp yeni bir çağın başladığı gün. Osmanlı Padişahı II. Mehmed, henüz 21 yaşındayken, Bizans’ın 1125 yıllık başkenti İstanbul’u fethederek dünya tarihini değiştirdi. O günden sonra yalnızca bir şehir alınmadı; aynı zamanda bir medeniyetin yönü, bir milletin iddiası, bir ümmetin umudu yeniden şekillendi. FATİH: SADECE BİR KOMUTAN DEĞİL, BİR MÜTEFEKKİR Fatih Sultan Mehmed, dönemin ilim dünyasını yakından takip eden, Arapça, Farsça, Yunanca, Latince bilen bir liderdi. Matematik, astronomi, felsefe ve tarih alanlarında yetkinliği, onu sadece bir askeri kumandan değil, aynı zamanda bir düşünür ve vizyon sahibi devlet adamı haline getirmişti. Fetih için yıllar süren hazırlıklar yaptı. Şahi toplarını döktürdü, donanmayı güçlendirdi, stratejik planlamalarla hem kara hem deniz ablukasını sağladı. 53 gün süren kuşatmanın ardından 29 Mayıs sabahı, Osmanlı ordusu İstanbul’a girdi. İSTANBUL’UN FETHİ: YIKIM DEĞİL İNŞA Fatih, İstanbul’u fethettikten sonra şehri yağmalatmadı. Aksine, düzeni sağladı, halkın can ve mal güvenliğini garanti altına aldı. Ayasofya’yı camiye çevirirken diğer kiliselere dokunmadı, gayrimüslim halkın dinî ve sosyal hayatına müdahale etmedi. Fethin hemen ardından vakıflar kurdurdu, camiler, medreseler, kütüphaneler, bedestenler inşa ettirdi. Onun bu yaklaşımı, fethin sadece askerî değil; ahlaki, siyasi ve kültürel bir hamle olduğunu ortaya koydu. Bu yönüyle Fatih, fethettiği toprakları yalnızca yöneten değil; yoğuran, inşa eden, yaşanabilir kılan bir lider olarak öne çıktı. FETİHLE DEĞİŞEN DENGE İstanbul’un fethiyle birlikte Doğu Roma İmparatorluğu sona erdi. Batı dünyasında büyük bir sarsıntı yaşanırken, Osmanlı Devleti artık yalnızca bölgesel bir güç değil, küresel bir aktör hâline geldi. Fatih, ardından Balkanlar’da ve Karadeniz’de fetihlerine devam etti. Karadeniz’i bir Osmanlı gölüne çevirdi, Ege ve Adriyatik kıyılarına ilerledi. Aynı zamanda İtalya’ya geçme planları yaptı; Roma’yı hedef olarak gösterdi. “Benim niyetim, tek bir din, tek bir hâkimiyet ve tek bir devlet kurmaktır” sözü, onun siyasal ufkunun büyüklüğünü özetliyordu. HATIRLANMASI GEREKEN BİR KARAKTER Bugün hâlâ Fatih Sultan Mehmed’in şahsiyeti, liderlik anlayışı ve adalet temelli yönetimi birçok tarihçi ve siyaset bilimci tarafından örnek olarak gösteriliyor. Zira o, sadece kılıcıyla değil; kalemiyle, aklıyla ve yüksek ahlaki tutumuyla çağlar ötesine mesaj bırakabilmiş bir liderdi. İstanbul’un fethi, geçmişte kalmış bir askerî başarıdan ibaret değil. Bugünün dünyasında adaleti, hakkaniyeti, ilmi ve irfanı önceleyen bir yönetim anlayışı arayan herkes için hâlâ ilham verici bir dönüm noktası olmaya devam ediyor.