“AB’NİN VERDİĞİ SÖZÜ TUTMAMASI MANİDAR”

Yayınlanma: 10.07.2017 06:02 Güncelleme: 10.07.2017 06:02

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Hamburg Messe Konferans Merkezi'nde düzenlenen "G20 Liderler Zirvesi"nin kapanış oturumu öncesinde bir basın toplantısı düzenledi.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Hamburg Messe Konferans Merkezi'nde düzenlenen "G20 Liderler Zirvesi"nin kapanış oturumu öncesinde bir basın toplantısı düzenledi. G20 zirvelerinin 12'ncisinin bu yıl Almanya'nın Hamburg şehrinde gerçekleştirildiğini belirten Erdoğan, G20 ülkeleri olarak kapsamlı bir gündemle çalışmalara bu zirvede de devam edildiğini ifade etti. Erdoğan, küresel ekonomik koordinasyonun sağlanması için geniş istişarelerde bulunduklarını aktarırken, karşı karşıya bulunulan riskleri bertaraf etmek ve ekonomilerin dayanıklılıklarını artırmak için politika tekliflerinin masaya yatırıldığını bildirdi. Mevcut küresel ekonomik görünüme bakıldığında, 2008 krizinin büyüme üzerindeki olumsuz etkilerinin azaldığı bir döneme girildiğine işaret eden Erdoğan, bunda dünya ticaretinde ve yatırımlarda gözlenen iyileşme eğiliminin önemli bir rol oynadığını belirtti. Cumhurbaşkanı Erdoğan, bunun yanı sıra ekonomik ve siyasi gelişmelerden kaynaklanan aşağı yönlü risklerin küresel ekonomik istikrarı tehlikeye attığı konusunda üye ülkeler olarak hemfikir olunduğunu aktardı. "Para ve maliye politikalarında gereken adımların atılması noktasında mutabık kalındı. Küresel ekonominin gelecekte güçlü, sürdürülebilir, dengeli ve kapsayıcı olabilmesi için para ve maliye politikalarında gereken adımların atılması noktasında mutabık kalındığını bildiren Erdoğan, ayrıca yapısal reformların uygulama iradesini devam ettireceklerini vurguladıklarını belirtti. Erdoğan, "Şayet kararlı olursak 2014 yılında ilan ettiğimiz yüzde 2'lik ilave büyüme hedefimize 2018 yılında değilse bile, 2020 sonrasında erişebileceğimize inanıyoruz." . Toplantı gündeminin önemli konu başlıklarından birinin de finans sektörü ğuna değinen Cumhurbaşkanı Erdoğan, G20 olarak finans sektörünün krizlere karşı dayanıklılığını artırmak amacıyla kat edilen mesafeyi de değerlendirdiklerini aktardı. Erdoğan, zirvede uluslararası finanasal mimariyi de masaya yatırdıklarını belirterek, "Bu kapsamda kürsel finansal güvenlik ağlarını daha etkili ve esnek hale getirmek için elimizden i yapma konusunda görüş birliğine vardık. Özellikle güçlü kota tabanlı, yeterli finansal kaynağı ve daha etkili borç verme araçlarına sahip bir IMF yapısının tesisi konusundaki çalışmalara desteğimizi belirttik." diye . "Özel gündemle terörle mücadeleyi müzakere ettik" Geçen bir yılda tüm dünyayı derinden sarsan terör saldırılarına şahitlik ettiklerine işaret eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, bu sebeple zirvenin en önemli konularından birinin de terörle mücadele ğunu vurguladı. Erdoğan, özel gündemle terörle mücadelenin müzakere ettiklerini aktararak, Türkiye olarak Antalya Zirvesi'nde ortaya koydukları kararlılık ve mücadele ruhuna dikkat çektiklerini bildirdi. Buna karşılık terör örgütlerinin saldırılarını etkisiz hale getirmede başarılı olunamadığını, hiçbir ülke ve bölgenin bu tehlikeden uzak bulunmadığını kaydeden Cumhurbaşkanı Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü: "Küreselleşen terör tehdidiyle mücadelenin, terör örgütleri karşısında ilkeli, tutarlı ve kararlı bir duruş sergilenmesinden geçtiğini de vurguladık. Terör örgütlerine karşı çifte standardı bırakmadan, uluslararası iş birliği ve dayanışmayı sağlamadan bu konuda mesafe katedemeyeceğimizin altını çizdik. Teröre finansman sağlayan hususlarla mücadelede BM, Uluslararası Sivil Havacılık Örgütü ve Mali Eylem Görev Gücü tarafından yapılan çalışmaları da desteklediğimizi belirttik. Bu çerçevede terörizmle mücadele eylem planına elimizden desteği vereceğiz. Diğer ülkelerden de hem bu eylem planının desteklenmesi hem de terör karşısında ilkeli, tutarlı ve kararlı bir duruş sergilenmesi noktasında net bir tutum beklediğimizi tekrar ifade etmek istiyorum. Burada şu hususun altını çizmekte fayda görüyorum. Özellikle de G20 Zirvesi'nde Alman polisinin özellikle ortaya koyduğu fedakarlığı bir kenara koymak mümkün değil, Alman polis teşkilatına da göstermiş ğu bu gayretleri sebebiyle özellikle teşekkür ediyorum." "PKK ve uzantıları birçok Avrupa ülkesinde haraç toplayabiliyor" Bugün Türkiye'nin DEAŞ'ından PKK'sına, FETÖ'sünden PYD'sine, DHKP-C'sine dünyanın en canlı terör örgütleriyle yoğun bir mücadele yürüttüğünü anlatan Erdoğan, değerlendirmelerine şöyle devam etti: "Çoğu ülkemiz kendi vatandaşları yanında tüm dünyanın huzur ve güvenliği için yürüttüğü bu mücadeleyi tek başına sürdürmek zorunda kalıyor. PKK terör örgütü ve uzantıları, birçok Avrupa ülkesinde her yıl on milyonlarca avro haraç toplayabiliyor. Daha da vahimi ülkemizde cinayet işlemiş, terör eyleminde bulunmuş, masum insanların kanını dökmüş şahısların himaye edildiğini, korunup kollandığını ne yazık ki görüyoruz. Bunun en somut, en acı örneğini maalesef ülkemizden kaçan FETÖ'cü teröristler konusunda yaşıyoruz. Geçen yıl 15 Temmuz gecesi ülkemizde kanlı bir darbe teşebbüsünde bulunan ve 250 vatandaşımızı hunharca şehit eden, 2 bin 193 vatandaşımızı da yaralayan terör örgütünün militanları, Batı ülkelerini kendilerine güvenli liman olarak görüyorlar. Bu tablonun, özellikle 15 Temmuz gecesi demokrasiye canı pahasına sahip çıkan milletimizi rahatsız ettiğini, daha da ötesi rencide ettiğini özellikle belirtmek isterim. Buradaki toplantı ve görüşmelerimizde teröristlere cesaret veren bu tavrın yanlışlığına bir kez daha dikkat çektik." Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, "Sınırlarımızın hemen yanı başında terör örgütlerinin desteklenmesi, silahlandırılması, bölgede terör adacıkları oluşturulmasına kesinlikle sessiz ve tepkisiz kalmayacağız. Ülke güvenliğimizi tehdit eden oluşumlara karşı meşru müdafaa hakkımızı kullanmakta tereddüt göstermeyeceğiz." . Erdoğan, Hamburg Messe Konferans Merkezi'nde düzenlenen "G20 Liderler Zirvesi"nin kapanış oturumu öncesinde basın toplantısı düzenledi. Erdoğan, konuşmasına dünya genelinde yaşanan terör olaylarına vurgu yaparak başladı. "Türkiye olarak şu gerçeğin bilinmesini arzu ediyoruz: Sınırlarımızın hemen yanı başında terör örgütlerinin desteklenmesi, silahlandırılması, bölgede terör adacıkları oluşturulmasına kesinlikle sessiz ve tepkisiz kalmayacağız." diyen Erdoğan, Türkiye'nin ülke güvenliğini tehdit eden oluşumlara karşı meşru müdafaa hakkını kullanmakta tereddüt göstermeyeceğini vurguladı. Erdoğan, şöyle devam etti: "Terör örgütlerine verilen silahları topraklarımızda yapılan eylemlerde ele geçiyor olmamız sorunun şimdiden mevcut sınırlarının dışına taşmaya başladığına işaret etmektedir. Dün bölgede dağıtılan ve bugün namlusu bize yöneltilen silahların yarın dünyanın başka yerlerindeki eylemlerde kullanılmayacağının garantisi yoktur. Dilerim bu toplantı terörün dini, dili ve ırkı olmaksızın hepimizi hedef aldığının kabul edilmesi bakımından bir kırılma noktası olur. Yine ümit ederim ki yeni acılar yaşanmadan terörü ve terörizmin finansmanını engellemede başarıya ulaşabiliriz." Mültecilere ilişkin konuları görüştükleri oturumda Türkiye'nin bu alandaki çabalarını ifade etme imkanı bulduklarını belirten Erdoğan, Türkiye'nin, açık kapı politikasını Suriye krizinin ilk günlerinde devreye soktuğunu ve kararlılıkla uygulamaya devam ettiğini söyledi. Erdoğan, "Zor duruma düşen kardeşlerimizin ihtiyaçlarını karşılama yanında, onların kendi ayakları üzerinde durabilmelerini temin için altyapı oluşturmaya başladığımızı da ifade ettik." . Şu ana 3 milyonu aşkın Suriyelinin Türkiye'de misafir edildiğine ve yapılan harcamanın 30 milyar dolara ulaştığına dikkati çeken Erdoğan, dünyanın hiçbir ülkesinin mültecilere böyle bir ev sahipliği yapmasının söz konusu olmadığının altını çizdi. "Buyursunlar Kilis'e gelsinler" Yine yüzbinlerce Iraklının Türkiye'de misafir edildiğini anımsatan Erdoğan, şunları aktardı: "Bütün bunları yaparken şu ana bizlere AB'nin vermiş ğu söz 3 artı 3 yani 6 milyar avrodur. Fakat bize şu ana ulaşan sadece 800 milyon avrodur. Burada ifadeler, rakamlar, yalan yanlış saptırılıyor ve 'Bütün bunların projesi gelmedi' diyorlar. Proje uygulandı. Projenin nesi gelecek? Buyursunlar Kilis'e gelsinler, buyursunlar Gaziantep'e gelsinler, buyursunlar Mardin'e gelsinler. Oradaki konteynır kentleri gezdikleri , oradaki çadır kentleri gezdikleri , orada yaşayan bunca insanların bütün eğitim, sağlık... Bu tür ihtiyaçlarının nasıl giderildiğini bizzat yerinde görürler." Zorla yerinden edilen insanlara sağlanan yardım ve hizmetlerin sürdürülebilir olması için uluslararası toplumun sorumluluk ve yük paylaşımının gerekli ğunun altını özellikle çizdiğini ifade eder Erdoğan, mültecilerin yurt edinme haklarına saygı gösterilerek, kendilerine yeniden yerleştirme imkanının verilmesi konusunda diğer ülkelere sorumluluklarını hatırlattıklarını anlattı. "Taahhüdün gerçekleşmesi için her türlü takibi yapacağız" G20 bildirgesinde, "göçün kaynağı bölgelere yakın lar başta olmak üzere mülteci ve göçmenlerin ihtiyaçlarının karşılanmasına" yönelik taahhüt verildiğini vurgulayan Erdoğan, Türkiye olarak bu taahhüdün gerçekleşmesi için her türlü takibi ve yardımı yapmaya devam edeceklerini bildirdi. G20 Antalya Zirvesi'nde tüm liderlere, hem Suriye kaynaklı göç dalgasının önlenebilmesi hem de bölgede yaşanan insani krizin çözümü için terörden arındırılmış güvenli bölgeler oluşturulması teklifini ilettiklerini anımsatan Erdoğan, prensipte herkesin olumlu bulduğuna ancak bu teklifin hayata geçirilememiş olmasının daha sonra Avrupa'yı etkileyen mülteci akınının en önemli sebebi ğuna işaret etti. Erdoğan, Türkiye'nin AB ile vardığı anlaşma kapsamında 3 milyonu aşkın Suriyeli ve yüzbinlerce Iraklıyı kendi topraklarında barındırarak düzensiz göç dalgasını karadan ve den kestiğini bildirdi. Bir dönem her ay onbinlerce kişinin Avrupa'ya doğru "umut yolculuğu"na çıktığına ama artık Ege Denizi'ndeki mülteci trafiğinin neredeyse sıfıra düştüğüne işaret eden Erdoğan, buna karşılık AB'nin Türkiye'ye verdiği sözleri tutmadığını, aksine tam üyelik sürecini de çıkmaza sokacak menfi bir tavır içine girdiğini söyledi. "AB'nin verdiği sözü tutmaması manidar" AB'nin Türkiye'deki sığınmacıların yükünü paylaşmak üzere verdiği sözü tutmamasının manidar ğunu vurgulayan Erdoğan, şunları söyledi: "Ne yazık ki Avrupalı dostlarımız milyonlarca masum insan için ölüm kalım meselesi bu konuya kayıtsız kalmayı sürdürmüşlerdir. Biz imkanlarımızı zorlayarak insani görevlerimizi eksiksiz olarak yerine getirmenin gayreti içinde k. Sığınmacılar için ülkemizde inşa ettiğimiz kampların dünyada örneği yoktur. Mültecileri gettolara, açık hava hapishanesine dönüştürülen adalara, yokluk ve açlığa mahkum etmedik, etmiyoruz. Bilakis onları insan onuruna yakışır geçici barınma merkezlerinde ve şehirlerimizde misafir ediyoruz. Ülkemizdeki mültecilerin eğitimden sağlık hizmetlerine, dil eğitiminden istihdamına her türlü ihtiyacıyla ilgili çalışmaları yürütüyoruz. Bugüne hükümet kurumları, belediyeler ve sivil toplum kuruluşlarımız aracılığıyla az önce de ifade ettiğim gibi 30 milyar dolara yakın yapmış ğumuz harcama uluslararası toplumdan ciddi hiçbir destek görmemiştir. Bunun özellikle bilinmesini istiyorum." "100 binin üzerinde Suriyeli döndü" Erdoğan, Cerablus, Rai, Dabık ve El Bab bölgesinde Özgür Suriye Ordusu ile oluşturulan 2 bin kilometrekarelik bölgeye şu ana 100 binin üzerinde Suriyelinin dönerek yerleştiğini de bildirdi. Bunun bir benzeri olmadığını belirten Erdoğan, bir yıl önce DEAŞ'lı teröristlerin cirit attığı bu bölgelerin Suriyelilerin kendilerini emniyet içinde hissettiği yerlere dönüştüğünü ifade etti. Erdoğan, şu ana 3 bini aşkın DEAŞ'lının o bölgede etkisiz hale getirildiğini dile getirerek, şöyle : "Sadece bu manzara dahi 2 yıl önce gündeme getirdiğimiz terörden arındırılmış güvenli bölgeler teklifinin ne isabetli ğunu çok açık, net göstermektedir. Bu doğrultuda Suriye'nin ve Irak'ın toprak bütünlüklerine, etnik, dini ve kültürel yapılarına saygılı her adımı atacak ve destekleyeceğiz. Uluslararası toplumdan de bu yöndeki girişimlerimize destek verilmesini bekliyoruz."  Erdoğan, henüz bu bölgedeki terör sorunu ve insani krizler çözülememişken Körfez'de yeni sıkıntıların kapısının aralanmasını kesinlikle istemediklerini vurguladı. Katar'a yönelik ithamları haksızlık olarak değerlendirdiklerinin ve yaptırımları da doğru bulmadıklarının altını çizen Erdoğan, şunları kaydetti: "Dünyadaki her ülke gibi Katar'ın da egemenliğine saygı duyulmalıdır. Daha önce de ifade ettiğim gibi kardeş kavgasının kazananı olmaz. Türkiye'nin Körfez bölgesindeki bütün ülkelerle çok yakın dostluk ve kardeşlik bağları vardır. Körfez'deki bütün kardeşlerimizin güvenliği, huzuru ve istikrarı en az kendimizinki önemlidir. Bunu tehlikeye atacak adımlardan imtina edilmelidir. Bu konuda bölgenin büyüğü olarak gördüğümüz Suudi Arabistan başta olmak üzere tüm ülkelerin en kısa sürede makul bir çözüm üzerinde anlaşmalarını arzu ediyoruz. Kışkırtmalara asla prim verilmemesini istiyoruz. Türkiye krizin ilk günlerinden itibaren hukukun, adaletin ve istikrarın tarafında yer almıştır. Başta şahsım olmak üzere krizin büyümemesi ve suhuletle çözülmesi için tüm diplomatik araçları kullandık. İnşallah bundan sonra da meselenin aklı selimle halledilmesi için elimizden i yapacağız. "Tüm gayretlerimize rağmen Kıbrıs Konferansı'nın 28 Haziran'da başlayan ikinci oturumu sonuçsuz . Türkiye'nin ve Türk tarafının özverili çabaları, samimi ve ılımlı tavrı hak ettiği karşılığı görmedi. Açıkçası sonuçtan büyük bir üzüntü duyuyoruz. Uzun çabalardan sonra geldiğimiz bu tablo, Kıbrıs sorununa Birleşmiş Milletler iyi niyet misyonu parametreleri çerçevesinde bir çözüm bulunmasının imkansızlığını ortaya koymuştur. Artık bu parametrelerde ısrar etmenin bir anlamı yoktur" En az gelişmiş ülkelerin kalkınması ve küresel sisteme entegre olmasının, Türkiye'nin, 2015 yılındaki G20 dönem başkanlığının ana önceliği ğunu hatırlatan Erdoğan, Afrika ile iş birliğinin geliştirilmesi çabalarından duyduğu memnuniyeti ifade etti. Türk firmalarının, Afrika'da en çok ihtiyaç duyulan alanlar arasındaki tarım, enerji ve ulaşım alt yapısı gibi sektörlere yönelmeleri konusunda teşvik edildiğini anlatan Cumhurbaşkanı Erdoğan, Somali başta olmak üzere, kalkınma odaklı insani yardımlarla Afrikalılara destek verildiğini kaydetti. Gelişmiş ülkelere, özellikle Somali, Güney Sudan, Etiyopya ve Kenya'yı etkileyen kuraklığa karşı harekete geçme çağrısında bulunan Erdoğan, "Milyonlarca insanın açlık ve kıtlıkla boğuştuğu, her gün ölümle burun buruna geldiği bu insanlık dramına kayıtsız kalmamalıyız. Türkiye, Kızılay, AFAD, TİKA gibi resmi kurumları yanında sivil toplum örgütleriyle sahadadır ve yaraların sarılması için elinden i yapmaktadır." diye . 2016 rakamlarına bakıldığında, ABD'nin 6.3, Türkiye'nin 6.2, İngiltere'nin ise 3 milyar dolar insani yardım ve kalkınma yardımı gerçekleştirdiğini aktaran Erdoğan, gayri safi milli hasılaya göre bakıldığında Türkiye'nin birinci sıraya çıktığına işaret etti. Almanya dönem başkanlığındaki G-20 toplantısında, bu konuların yanı sıra iklim ve enerji konularının da görüşüldüğünü vurgulayan Cumhurbaşkanı Erdoğan, şöyle : "İklim ve enerji ile alakalı olarak bu konuda da burada onu açıkça söylemek durumundayım, özellikle müzakerelerin yapıldığı dönemde imzayı attık fakat dönemin Fransa Cumhurbaşkanı Sayın Hollande'ın bize vermiş ğu bir söz vardı. Bu söz, bizi gelişmiş ülkeler sınıfında değil, gelişmekte ülkeler sınıfında ğumuz için oradaki mali yaptırımların karşılanacağı taahhüdünde bulundular. Bizler de k ki 'Eğer bu gerçekleştirilirse parlamentodan geçer, aksi takdirde bu, parlamentodan geçmez.' Nitekim şu anda henüz parlamentodan geçmemiştir, dolayısıyla Amerika'nın attığı bu adımdan sonra de durduğumuz konum şu anda parlamentodan geçmemesi istikametin r. Bunu da özellikle ifade etmek isterim." "Kıbrıs Konferansı'nın sonuçsuz kalması" Cumhurbaşkanı Erdoğan, Kıbrıs meselesinin, Ak bölgesinin güvenliği, geleceği ve ekonomisi için kritik önemi ğunu, Türkiye'nin, garantör ülke olarak Kıbrıs meselesinin, adil, kapsamlı ve sürdürülebilir şekilde çözüme kavuşturulması için büyük çaba gösterdiğini vurguladı. Erdoğan, Kıbrıs Konferansı'nın sonuçsuz kalmasına ilişkin ise şu görüşlerini paylaştı: "Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti ile beraber gerek Annan Planı'nda gerekse son süreçte daima söz verdiğim gibi bir adım önde k ancak tüm gayretlerimize rağmen Kıbrıs Konferansı'nın 28 Haziran'da başlayan ikinci oturumu sonuçsuz . Türkiye'nin ve Türk tarafının özverili çabaları, samimi ve ılımlı tavrı hak ettiği karşılığı almadı. Açıkçası sonuçtan büyük bir üzüntü duyuyoruz. Uzun çabalardan sonra geldiğimiz bu tablo, Kıbrıs sorununa Birleşmiş Milletler iyi niyet misyonu parametreleri çerçevesinde bir çözüm bulunmasının imkansızlığını ortaya koymuştur. Artık bu parametrelerde ısrar etmenin bir anlamı yoktur." Güney Kıbrıs tarafından 2014 Şubat ayında yedi madde kabul edildiğini hatırlatan Erdoğan, karşılıklı olarak mutabık kalınmasına rağmen, şu anda Güney Kıbrıs'ın ondan da vazgeçtiğini bildirdi. Erdoğan, "Türkiye, sorununun çözümüne farklı parametrelerle katkı sağlama çabalarını yine sürdürecektir. Aynı tutumu ilgili tüm taraflardan bekliyoruz. Olmadığı takdirde şüphesiz ki B planı, C planı, bunlar da düşünülmeye başlanacaktır. Elbette bu konuda gereken değerlendirmeleri yapacak, sonucu kamuoyu ve muhataplarımızla paylaşacağız." açıklamasını yaptı. İki gün boyunca gerçekleştirilen istişarelerin hayırlara vesile olmasını dileyen Erdoğan, gösterilen misafirperverlik ve başarılı organizasyon için dönem başkanlığını yürüten Almanya'ya teşekkür etti. Erdoğan, G-20'nin yeni dönem başkanı Arjantin'e başarı dileyerek, kendilerine her türlü desteği vereceklerini belirtti. "Basın mensupları, sınırsız özgürlüğe sahip değil" Açıklamalarının ardından basın mensuplarının gündeme ilişkin soruları yanıtlayan Erdoğan, yabancı bir gazetecinin "Basın özgürlüğü ve tutuklu gazetecilere" ilişkin sorusu üzerine, basın mensuplarının sınırsız özgürlüğe sahip olmadığını hatırlattı. "Basın mensupları da suç işler, suç işlediği da yargı gerekli değerlendirmeleri yapar." değerlendirmesinde bulunan Erdoğan, "Ben şiir okuduğum için cezaevine girmiş bir kişiyim. Fikir, düşünce özgürlüğünü gayet iyi bilirim ama siz benim belediye başkanıyken şiir okuduğumdan dolayı herhalde hapse girdiğimi bilmiyorsunuz. Onun için bana bu soruyu soruyorsunuz, eğer bunu bilseydiniz bu soruyu bana sormazdınız." diye . Fikir, düşünce özgürlüğü noktasında hassas ğunu belirten Erdoğan, Türkiye'deki bütün yasaların da buna göre hazırlandığını bildirdi. Erdoğan, "Şunu da özellikle bilmenizi istiyorum, bu basın mensupları diye tanıdıklarınızın büyük bir çoğunluğu teröre yardım, yataklık yapan kişilerdir. Yargı bu konuda değerlendirmelerini yapar. Yargı değerlendirmelerini yaptıktan sonra gereğini yapar. Nasıl ki burada bize her siyasiler 'Yargı bu işe bakıyor.' ği gibi ben de ancak size bu cevabı, yargının sorunudur, yargı bu konuda gerekli kararı vermiştir." ifadesini kullandı. G-20 Zirvesi'ne akredite bazı basın mensuplarının akreditasyonlarının, Almanya'nın ve zirvenin güvenliği açısından iptal edildiğinin hatırlatılması üzerine Erdoğan, "Aslında değerli arkadaşımın az önce bana yöneltmiş ğu sorunun bir yerde bu da bir cevabıdır. Niye? Basın mensuplarını Almanya'da G-20'yi izlemeye müsaade etmeyecek, onları akredite etmeyecek önlerini kesen bir anlayış var. Önce bu anlayışı bir defa ortadan rmak lazım." . "Bu bir siyasi intihardır" Bir gazetecinin Federal Hükümetin, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın, Almanya'da konuşma yapmasına izin vermemesini hatırlatarak, "Uluslararası hukuk dışı karardan sonra özellikle Almanya'daki 3 milyondan fazla vatandaşınız büyük üzüntü yaşadı. Buna karşın Türkiye'den kaçan PKK, FETÖ, DHKP-C gibi birtakım terör örgütü mensuplarının Almanya'da rahat bir şekilde yaşamaları ve Alman vakıfları tarafından maddi olarak desteklenmelerini nasıl değerlendiriyorsunuz?" sorusu üzerine Erdoğan, şunları söyledi: "Şu anda Almanya'da 3 milyon benim soydaşım var, Türk var. Onlarla Almanya seyahatim vesilesiyle salon toplantısı yapmayı arzu ettim fakat Alman yönetimi, eyaletler vesaire, benim burada salon toplantısı yapmama müsaade etmediler ve buna tahammül edemediler. Acaba bunu hangi özgürlük anlayışıyla bağdaştıracağız? Eğer özgürlükler dünyasında yaşıyorsak, Türkiye Cumhuriyeti'nin, halkının yüzde 52'sinin oyunu alarak cumhurbaşkanı bir cumhurbaşkanına Almanya'da, bir salon toplantısında konuşma müsaadesi vermeyenler, kusura bakmasınlar özgürlüklerden bahsedemezler. Şu anda yaşanan, benim söylediğim 'Siyasi intihardır.' ğim olay budur. Bu bir siyasi intihardır ve bu, bumerang gibi döner, bir da kendilerini vurur." "Türkiye'de böyle bir yasak yok" Kendisinin bir mitingde, telekonferansla Almanya'daki vatandaşlara hitabına dahi tahammül edilmediğini anımsatan Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, şu görüşlerini paylaştı: "Ama PKK terör örgütünün dağdaki eşkiyalarına, oradan bağlantı kurmak suretiyle müsaade etmişlerdir. Bunları da çok iyi bilmek lazım. Bütün bunları özgürlük planı içinde değerlendirirken, PKK terör örgütünün örgüt liderine sözde, onun kendilerine ait paçavralarına yürüyüş müsaadesi verenler, polis kordonunda onları koruma altında yürütenler ne yazık ki en önemli bu noktadaki toplantı, gösteri ve yürüyüş hakkını kullanmak isteyen meşru derneklere müsaade etmiyorlar. Bunu da özellikle ifade etmek isterim. Türkiye'de böyle bir yasak yok. Bakın şu anda Türkiye'de işte neredeyse 20 günü aştı, ana muhalefet partisinin düzenlemiş ğu sözde bir adalet yürüyüşü var. Devam ediyor. Halbuki sözde adalet yürüyüşünü yapanlar, partilerinin içinde genel başkanlığa aday lara, adaylık hakkı vermiyorlar. Bu tür gariplikleri yaşıyoruz fakat bunların hepsini aşacağız." Yabancı bir gazetecinin eylül ayında Irak Kürt Bölgesel Yönetimi'nin referandum yapması durumunda Türkiye'nin tutumunun ne olacağını sorması üzerine Erdoğan, şöyle :  "Doğrusu, referandum konusuna ben Irak'ın bütünlüğü açısından doğru bakmıyorum. Bu, Irak'ın yarınları açısından sıkıntı verici bir adımdır. Bunun haberini Sayın Dostum Barzani'ye Dışişleri Bakanlığı olarak da verdik. Dedik ki 'Bu yanlış bir yr. Bundan vazgeçin ve yarın bunun bedelini ödemekte sizin için zor olacaktır.' Şu anda doğrusu hangi konumda kları hala bilmiyorum. Temenni ederim ki bundan referandum yapılmadan vazgeçerler ama bundaki direnmeleri onlara ben kaybettirir diye düşünüyorum. Çünkü için onların birliği beraberliği bütünlüğü çok önemlidir."  G20 Liderler Zirvesi'ne katılan heyetler için dün akşam Elbfilarmoni'de verilen konseri nasıl bulduğu sorulan Erdoğan, konsere katılmadığını, televizyondan izlediğini, projenin gayet güzel ğunu söyledi. G20 Liderler Zirvesi'ne ev sahipliği yapan Hamburg'da çıkan olayları görüp görmediği ve polisin tutumunu nasıl bulduğu sorusu üzerine Erdoğan, şu değerlendirmeyi yaptı: "Ekranlardan izledik tabii. Polis elinden i, bütün gayreti yapmak suretiyle tabii yapmış . Bu ne derece strateji taktik olarak doğrudur ayrı bir konu. Buranın siyasi yönetimi biz değiliz ve buradaki polis teşkilatını yöneten de biz değiliz. Her ülkenin kendine ait bu tür şeylerde stratejileri, taktikleri vardır. Dolayısıyla o stratejiyi, o taktiği, o ülkenin kendi İçişleri Bakanlığı, emniyet teşkilatları kendilerine ait yöntemlerle uygularlar. Bunlara biz karışamayız." Cumhurbaşkanı Erdoğan, bir gazetecinin argo ifade kullanarak sorduğu soru üzerine, "Bakın, önce dili iyi kullanacaksın. Tamam, argo bir kelime size yakışıyor mu? Burada bu soruyu sormak, bu şekilde." tepkisini gösterdi. "Bizim siyasetimiz kavmiyetçilik üzerine değildir" Yabancı bir gazetecinin, Türkiye ile Irak merkezi yönetimi ve Kuzey Irak Bölgesel Kürt Yönetimi arasındaki iyi ilişki ğunu hatırlatarak "Türkiye'nin güney sınırlarındaki çatışmalar, Suriye'deki Kürtlerle ilişkilerini nasıl etkileyecek?" sorusu üzerine Erdoğan, şunları söyledi: "Bizim siyasetimiz kavmiyetçilik üzerine değildir, ırkçılık üzerine hiç değildir. Bizim muhatabımız her insandır fakat eğer sınırlarımızda, bizi tehdit eden bazı oluşumlar olursa biz bu oluşumlara karşı haddini bildiririz. Eğer Kuzey Suriye'de sözde bir Kürt devleti kurma gayreti olursa biz buna müsaade etmeyiz. Nitekim Kuzey Suriye'de böyle bir girişim ve biz bu girişimi durdurduk, engelledik. Bundan sonra da buna asla müsaade etmeyiz. Oradan ülkemize tehditleri asla affetmeyiz."  Fırat Kalkanı Harekatı'nın bunun bir ifadesi ğuna dikkati çeken Erdoğan, şu açıklamaları yaptı: "Fırat Kalkanı Harekatı'nda ülkemizi kimler tehdit etmiştir? Bir, DEAŞ tehdit etmiştir. İki, bu özellikle illegal Kürt örgütü ki bunlar PYD'dir, YPG'dir. Bunlar tehdit etmiştir. Bunlara karşı sessiz kalmamız mümkün değildir. Nitekim Gaziantep'te DEAŞ'ın ne yazık ki bir saldırısı . 53 vatandaşımız orada şehit . Peki bu ölenler kimdi? Bu ölenlerin hemen hemen tamamına yakını Kürt'tü. Öldürenler, onlar da DEAŞ'tı. O ana biz hep sabrettik ama o andan itibaren k 'Artık sabredilmez.' Cerablus'a girdik. DEAŞ'ı sildik attık. Arkadan Rai'ye girdik. Rai'yi de DEAŞ'tan temizledik. Dabık'ı DEAŞ'tan temizledik. El Bab'da neredeyse 170 gün süren mücadeleden sonra orayı da DEAŞ'tan temizledik ve 2 bin kilometrekarelik bir alanı bütün bu teröristlerden temizleyerek Suriyeli oradaki dostlarımızın kendi topraklarına dönmesinin imkanını hazırladık. Afrin konusu için şu anda bir tehdittir. Oradan Kilis'e devamlı bir tehdit var, dolayısıyla bu tehdit devam ettiği sürece biz angajman kurallarını uygulamak suretiyle devam Afrin'dekilere de gerekli dersi vermeye devam edeceğiz. Olay bu ." "Anlıyorum ki sen Irak'ın bölünmesini istiyorsun" Yabancı bir gazetecinin "Kürtlerin Ortadoğu'da devlet istediğini, Türkiye'nin buna destek vermediğini" sorması üzerine Erdoğan, "Anlıyorum ki sen Irak'ın bölünmesini istiyorsun. Biz Irak'ın bölünmesine müsaade edemeyiz." . Bu durumu yanlış bulduklarını tekrarlayan Cumhurbaşkanı Erdoğan, şunları söyledi: "Eğer Irak'ta bölünme başlarsa bir taraftan Türkmenler başlar, bir taraftan Araplar başlar. Ondan sonra bütün Irak paramparça olur. Siz Irak'ın paramparça olmasını istiyor musunuz? Biz istemiyoruz. Irak eğer bütünlüğünü korursa güçlü olur. Bunun mezhebi boyutu var. Mezhebi boyutu nedir? Bir taraftan şu anda Haşdi Şabi kendine yer arıyor. Şia, öbür tarafta Sünniler var. Bütün bunlarla beraber bu bölünmeye, parçalanmaya müsaade mi edelim? Bu konuda samimi niyetimiz şu ana Sayın Barzani ve onların çalışmalarına en büyük desteği veren hep biz k. Şu anda da veriyoruz, dolayısıyla diyoruz ki 'Sakın ha bölünmeden yana olmayın'. Çünkü parçalanmada bereket yoktur ama birlikte bereket vardır. 'Bölünmeyin.' diyoruz. Bunu her Sayın Barzani'ye de söyledim. Gelen bütün yetkililere de söyledim." "Söylediğiniz kişi bir teröristtir" Erdoğan aynı gazetecinin "Selahattin Demirtaş ve Kürt milletvekilleri ne cezaevinden çıkacak?" sorusuna şu yanıtı verdi: "Teröristleri cezaevlerinden bırakma yetkisi değildir. Türkiye bir hukuk devletidir. Söylediğiniz kişi bir teröristtir. Öyle bir terörist ki bütün benim Kürt kardeşlerimi sokağa döküp, ondan sonra sokağa döktüğü 53 Kürt kardeşimi yine Kürtlere öldürten bir teröristtir. Bu sadece suçlarından bir tanesidir. Buna benzer daha nice suçları vardır. 'Bizim arkamızda PKK var, PYD var, YPG var.' gibi meydan okuyan bir kişidir. Şu anda zaten yargıdadır. Yargı onlarla ilgili ne karar verirse o karar başımız gözümüz üstün r." G20'ye katılan liderlerin açıklamasında "Ticari konularda dengesizliklere karşı mücadele edebilmek için adımlar atılabilir." ifadesinin yer aldığı hatırlatılarak değerlendirmesi sorulan Erdoğan, "Tam aksine burada da adil bir yaklaşımın ülkeler tarafından, bu tür farklı ülkelere gösterilmesi mantığı hakim. Ondan dolayı da kimse bundan rahatsız olmadı." şeklinde . "Aslında bakmayın siz, onlar da tam desteklerini falan yenilemiyorlar" Aynı gazetecinin "Paris İklim Anlaşması'na ilişkin 'Şu anda parlamentoda durması daha doğru olur.' niz. ABD dışında G-20'nin diğer üyeleri tam desteklerini yinelediler. Sizin açıklamanız biraz buna ters düşüyor." ifadesi üzerine Erdoğan, "Aslında bakmayın siz, onlar da tam desteklerini falan yenilemiyorlar. Hepsinde bir sıkıntı var. Şu anda biz açık ve samimi olarak Sayın Macron'a da Sayın Merkel'e de bu düşüncelerimi söyledim. 'Kusura bakmayın, bize verilen söz yerine gelmedikçe sürece biz parlamentomuzdan bunu geçirmeyiz.' m." açıklamasını yaptı. "Böyle bir şeyde tasarruf noktasında yetkim yok" "Ernst International dün bir açıklama yayınladı, 'Sayın Erdoğan'ın 1998'de tutuklandığında da sesimizi yükseltip, bunun haksızlık ğunu, serbest bırakılması gerektiğini söylemiştik. Büyükada'daki otelde insan hakları savunucularına karşı yapılan baskın akabinde de aynı talepte bulunuyoruz. Bu arkadaşlar suçsuzdur, bırakılmaları lazım.' ler, nasıl değerlendiriyorsunuz?" sorusu üzerine Erdoğan, şunları ifade etti: "İnsan hakları savunucusu klerinin, benimle ilgili yapmış ğu açıklamanın neticesi neydi acaba? Neticesi ne , bunu biliyor musunuz? Neticesi ben hapse girdim ve 4 ay, 10 gün hapiste yattım. İstanbul şehrinin belediye başkanıydım. Yaptığım neydi? Sadece bir şiiri okumaktı. Şu anda bu söyledikleriniz acaba Büyükada'daki bu otelde niçin toplanmıştı? Onlar ise orada ne yazık ki yine adeta 15 Temmuz'un devamı mahiyetinde bir toplantı için bir araya gelmişlerdi. Şu anda istihbaratın aldığı bir duyum üzerine polis teşkilatı buraya baskın yapmıştır. Bu baskının neticesinde de şu anda gözaltına almıştır, tutuklamamıştır. Şimdi bu gözaltı süreci içerisinde meydana ne gelir? Onu bilemem. Bu da belki bir yargı sürecini başlatabilir, o ayrı bir konu. Daha yargıya falan gitmiş değil, şimdi gözaltında. Gözaltına alınmalarının sebebi ğu için polis teşkilatımız böyle bir uygulamayı yapmıştır. Onların o yapmış kları bu çağrıyı şu anda da zaten sağ olsun bayağı başarılı bir şekilde yaptılar, yapıyorlar. Başta siz bu çağrıya sizler de destek veriyorsunuz zaten. Dediğim gibi benim böyle bir şeyde tasarruf noktasında yetkim yok. Şu anda polis teşkilatı ellerindeki belgeleriyle bulduklarıyla bu işle ilgili çalışmasını yapacaktır, ifadelerini alacaktır. Ondan sonra da yargıya göndermek gerekiyorsa yargıya gönderecektir ve kararı da yargı verecektir." Bir gazetecinin "Türkiye'nin, uzun süreli gözaltılardan doğacak mağduriyetlerden ve basın özgürlüğü konusunda bu tip insanların, aktivistlerin içeri alınmasından dolayı sürekli eleştirildiği"ni ifade etmesi üzerine Erdoğan, "Kim o aktivist? O aktivist kim? ByLock'çuları mı söylüyorsun, Eagle'cıları mı söylüyorsun yoksa terör örgütüne silah taşıyanları mı söylüyorsun? Silah taşımanın yanında terör örgütlerine her türlü desteği verenleri mi söylüyorsun. Kim bu aktivistler?" ifadelerini kullandı. Aynı gazetecinin "Ben hakkında somut delil insanlarla ilgili hiçbir şey söylemiyorum ama Türkiye'de otomatik olarak herkesin gözaltına alındığı bir ortam var." demesi üzerine Erdoğan, "Ama şimdi söylemiyorsan, bilmeden de bunu söylemeyin, bilin de söyleyin. Bakın haberi doğru kaynaktan alın ve onun üzerine gerekli çalışmayı yapın. Haberi doğru kaynaktan almaz da Wall Street Journal ağzıyla konuşursanız sizi yanlışa düşürürler." tepkisini gösterdi. Cumhurbaşkanı Erdoğan, gazetecilerin gündeme ilişkin sorularını yanıtladıktan sonra basın toplantısı salonundan çıkarken bir Alman gazeteci, "Deniz Yücel ne mahkemeye çıkacak?" sorusuna, "Deniz Yücel tam bir teröristtir, Kandil'de fotoğrafları var." yanıtını verdi. Erdoğan'ın basın toplantısına uluslararası ve Alman basınının yoğun ilgisi dikkati çekerken, bazı Alman haber kanalları da toplantının bir kısmını canlı olarak yayımladı.   Toplantıda, Başbakan Yardımcısı Mehmet Şimşek, Avrupa Birliği (AB) Bakanı ve Başmüzakereci Ömer Çelik, Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu, Ekonomi Bakanı Nihat Zeybekci, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Berat Albayrak, AK Parti Genel Başkan Yardımcısı Mehdi Eker, Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü İbrahim Kalın da hazır bulundu.    

Devamını Okumak İçin Tıklayınız